uzun boylu değilim
uzun lafın kısası türünden
ağzımda lafları yuvarlar dururum
anlaşılmaz.
yakışıklı ve bilge birilerine benzetse de birileri
ben haddimi bilirim
dalga geçerim kendimle.
bir ayağım çukurda
üstelik çukurda olan ayağımın baş parmağı kırık.
nedenini bilmem ama kadınlar sever beni
ama kadınların sezgisinin gücünü bilirim
adamdan anlarlar,
her ne kadar adamdan saymasam da kendimi.
Derdini dünyaya sığdıramazsın,
Dünyayı kalplere sığdıranlar var…
Söylediklerimden hiç anlamazsın,
Bütün canlılarla konuşanlar var…
Her şeyin sahibi Hak’tır bilesin,
Tek istediğim budur kenden gelesin.
Dönüşü olmayan yere gidersin:
Ahirette olup yaşayanlar var…
Ah bir yunus olsam deryaya dalsam,
Boş bir dünya bilmem nasıl anlatsam,
Yolum çok uzundur menzile varsam:
Oturduğu yerde gidenlerde var...
Dokunaklıdır koruyarak sevmeler
Kimi kayıp şehirler
Karıncalara öykünür
Öngörüler ilkeldir hep bu yüzden
Efsanevi duyguların insafında
Körüklenirken kordan yalaz
Tüten dumanın
Savrulduğu
Çekip gittiği
O yer
Rüzgâr dağlarının burçları
Nefes kesici ve büyüleyici manzara
Öyle ki
Yer çekimsiz
Dağ başında bir evin var, radyo çekmiyor
Cızırtının içinden duyduğun kelimeleri
kendi kendine mırıldanıyorsun.
Müziği kendi başına dinlerken
bu sese doğru ilerlediğini sanıyorsun
ama müziğine sepet dolusuyla itiraz dileyen
paparazziler bir dağın tepesinden
teleferikle iniyorlar.
Konuyorlar evinin çatısına.
Camlarını karartıyorlar makinalarıyla,
kapandığını sandığın o hâlde basına çıkıyorsun.
Yalnızlık dediğin bir döngüdesin ve dinleyen yok bu sefer.
Bir gün pazara iniyorsun, suratında flaş patlı
mahir değilim
gün yaprağa dokunur ve unuturum
adsız iç çekişlerini şehrin
kürüye kürüye beyazlar mı düşler çocuğum
şeffaf taslarda yıkasalar kalbimi
ayaklarım bilir mi göğün başladığı yeri
gür bitkiler gür karanlıklar bırakıyor
ve ben hep aynı şekilde kapatıyorum avucumu
kabul sürekli
öfke sürekli
sürekli bakıyorum kum üstünde donan dalgaya
"Zannetme ki güldür, ne de lâle,
Âteş doludur, tutma yanarsın
Karşında şu gülgûn piyâle..."
Ahmet Hâşim, modern Türk şiirinin kurucu şairlerinin başında gelir. Hayattayken yayımlanmış iki şiir kitabı olsa da Hâşim'in Türk şiirinde yarattığı etkinin bir benzerine rastlanamaz. Başta Ahmet Hamdi Tanpınar, Abdülhak Şinasi Hisar, Nurullah Ataç gibi isimler olmak üzere, onun getirdiği yenilikleri anlayan ve şiirlerini ayrı bir yere koyanların sayısı azımsanacak gibi değildir. Bugün değerinin daha iyi anlaşıldı
Pars şiirleri bir tükenişin poetik anlatısı olmasının yanı sıra bir özgürlük ağıdıdır. Acımasızca soyunu kuruttuğumuz bu hür ve görkemli vahşiyi içimizden de uzaklara sürmüş ve çoraklaşmışız meğer. Bugün kapımızı çalan küresel yangınlar, salgın hastalıklar ve bunların neticesinde bize sunulan bireysel özgürlüklerin kısıtlandığı ve kontrol edildiği distopik gelecek, bir zamanlar acımasız bir gururla doğayı alt ettiğini sanan insanın, aslında alt ettiği ve yok ettiğinin kendi hürriyeti olduğunu fark ettiriyor
2021 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü’ne değer görülen Emre Söylemez, 1993 yılında Muş’ta doğdu. Şiirleri Kurgan, Dergâh, Buzdokuz, Petroleus ve Sadeimge gibi dergi ve e-dergilerde yayımlandı.
Hoş Koku, imgeyi bilginin özü olarak gören, özgünlüğü kusursuzlukta değil hayatın ve dilin aksayan yönlerinde arayan, kapitalist tüketim toplumunun deneyimlerini temsil eden nesneleri, sözcükleri ironiyle dönüştüren genç bir şairden geleneksel ritimlerin dışında kurgulanmış bir ilk kitap.
“iyi bir eleştiri duymak ist
Neo-epik işlere savaşmamaktan
Evlendim çocuklarım oldu savaşmamaktan
Sırf param yok diye neler çektim ben savaşmamaktan
Daha da kötüsü başkasının memleketinde
Yaşıyor gibi yaşadım şu mübarek 36 seneyi savaş
Mamak’tan Keçikıran’dan Boğazlıyan Kaymakamı
Kemal Bey’den Kars’ın kahraman milisleri Abdullah Beyler
Dedem İsmail Bey’den dedem Laz Osman’dan
Dedem Ağamalı’dan dedem Omar’dan
Bir babam ağlardı bir ben savaşmamaktan
Annemin yumrukları için Ben bu işlerin neo-epik işlerine
Son Şiirleri
(1959-1963)
Türk şiirinin çizgisini değiştirmiş, çok yönlü, evrensel boyutlu bir şair ve yazarın bu basım için yeniden gözden geçirilmiş, kaynak metinler esas alınarak düzeltilmiş "külliyatı"...
Tadımlık
YİNE İYİMSERLİK ÜSTÜNE
Sağlığımda açıldı kosmos yolu,
Moskovada açılış törenindeyim.
Avucumda bir çocuğun sarışın eli,
bir yılbaşı ağacı önündeyim.
Biliyordum, yaşına bile gelmeden,
gözlerinde sırça toplar yanan çocuk,
yolcu füzeleri güneşe doğru, yıldızların arasından,
balıklar gib
İnananlar güçlüğü elbet yener bilirsin
Size ümit bağlayan gelecekler sevinsin
Peygamberime âşık, özlenen bir nesilsin.
Gel evladım, durma gel yollar seni bekliyor
Boşa geçmesin zaman yıllar seni bekliyor.
Ve Tunalar, Dicleler, Niller seni bekliyor
Haydi yavrum koş yetiş! İller seni bekliyor.
1929-1935 Yılları Arasında Yazdığı, Ama Sağlığında Yayımlanan Kitaplarına Almadığı Şiirleri.
1937-1951 Yılları Arasında Yazdığı, Ama Sağlığında Kendi Derlediği (Ve Ancak Ölümünden Sonra Basılabilen) Kitaplarına Almadığı Şiirler.
Türk şiirinin çizgisini değiştirmiş, çok yönlü, evrensel boyutlu bir şair ve yazarın bu basım için yeniden gözden geçirilmiş, kaynak metinler esas alınarak düzeltilmiş "külliyatı"...
Tadımlık
YENİ SANAT
Döndü
Bin bir volt bin bir amperle döndü motör
Kudurmuş bir rüz
Önce Geceyi, Sonra Beni Soy
Üzerinden! Ten Harami Sıcağı,
Gülüşün Tomurcuk Sav Başından
Kendini, Lut’u Unut!
Güzel Adamları Var Çıkmaz
Sokakların Çıkmaz Sokakların
İnsanları
Karanlıkta Göz Kırpma Bana,
Göremem Sıcağına Bağlıyorum
Ağzını Akıntıların
Tenini, Tenimle Giydireyim,
Utanma İki Dilin Bir İnsan Ettiği
Yerdeyiz Söndür Sihirli
Lambasını Alaaddin’in
En Utandığımız Yerlerimizle
Bütünleşiriz Kalabalığı
Sağaltarak
80 kuşağının en önemli şairlerinden biri olan Turgay Kantürk, Türk şiir geleneğini ve çağdaş dünya şiirini harmanlayan şiirleriyle, kişisel bir dil geliştirerek döneme damgasını vurdu. İlk kitabı İlk Gibi Son’la 1991’de Behçet Necatigil Şiir Ödülü’ne değer görülmüştü. Sonraları Siyah Eşya (1994), Ay için Küçük Şeyler (1996), Göl Felaketleri (1997), Alfabe Meleği (1997), Seçme Şiirler (1999), Tuzak Kitap (2000), Hayat Siyah Ölüm Beyaz (2004), Yanlış At (2005), Peri Çıkmazı Bütün Sihirler 1991 2010 (2011), Ve
Annemi Sorarsanız İyi, Topuklarına Kadar Mavi
Kendini İkinci Bir Dile Hazırlıyor
Sığırcıklar Yuva Yaparken Karnının Altına
Kimsesiz Bir Dağı Öpmenin Türkçesi
Şalvarın Üstüne Dağılmış Renkler Gibi
Komşularına Dağıttı Bütün Kederini
Ve İçimizdeki Komşu Halklara Üzüldü En Çok
Şimdi Herkes Onu Geceye Eklenmiş Bir Saat Sanıyor
Büyüdü Tohum, Uykuma Kunduzlar Uğradı
Nereye Adım Atsam, Uçurum Hep Orada Başladı
Kedinin Şairi, yalın bir dille şiir örgüsünü oluşturan Özgün E. Bulut’un bugünü eksen alarak yarına
doğru uzanan şiirlerinden oluşan bir toplam. Kibir dilinden uzak, sözün büyüsüne, sözün gücüne
değer veren şiirlerden oluşan Kedinin Şairi, hayata bakış açısı ve tutunduğu yer itibariyle de insanı
kucaklar, ona sımsıkı sarılır.
kedim yüzüme bakar durmaksızın
o hep çok başına ben hep tek başıma
onun ülkesi ev benim ülkem yangın
o bir pati ile dünyaları getirir
ben çok okşayışla bir şiir bile söyleyemem
Şiir idrak edilenin sınır dışına vurulan kanattır. İnsan şuurunun anlam havzasından taşan ve anlaşılmaktan ziyade duyumsanmaya ayarlı bir cihet taşır. Şiir; örülmüş saçlarını yazıdan çok müziğe kenetler. Bu kenetlenen çentik bir doru tay ve kızgın nal kadar ebedîdir. Şiir potansiyel olarak bir nükleer başlık kadar güçlüdür. Aklımıza gelebilecek her endüstriden daha güçlü bir potansiyeldir bu bahsettiğim. Size bir sır: Büyük şairleri okumak fazla sıkıcıdır. Şiirin hayata temas edenine az rastlanır. Bir tebes
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 80-100 /
Aktif Sayfa : 5
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.