Şüphe yok ki asıl hazin olan şey bizden sonra bu âlemin aynı düzen içinde devam
edecek olmasıdır. O halde kâinatın bu sonsuz düzenini soğukkanlılıkla kabul
etmekten daha doğal ne olabilir?
Seksen yaşına yaklaşmış bir adamın ölümün sesini böyle yanı başında
duymasından korkunç ne olabilir? Fakat her felaket gibi bu en büyük felaketi de insan
soğukkanlılıkla ve temkinle karşılamak kudretine sahiptir.
Hâmid de bu felaketi öyle sakin ve öyle kendine yakışan bir teselli arayarak karşılamaktadır ve
“Demek
Neyiz, Ne Olacağız?
Tanrım bilemiyorum yıllardır neredeyim?
Her gün yediğim ekmek, içtiğim su
Koluma girip de gitmek istediğim kadınım
Yaşamak kaygısı, bir de ölüm korkusu
Ya Rabbim senin adın içimde saklı…
Yıllar yılı içindeyim bu çileli hayatın
Anıyorum gençliğimi, özlüyorum çocukluğumu.
Fakat bilemiyorum geleceğimi, yarınımı…
Rabbim bilemiyorum maksadını, kararını.
İşte hepimiz dünyandayız hazırız.
Yataktaki hastamız, topraktaki ölümüz
Neyiz, ne olacağız? Her an sana hazırız.
Bir şey bilmi
Söyleyin Bana
Ey gönül bağı korusu
Orada başladı, orada yaşandı
aşkların en temizi, en durusu
Orada başladı, orada sürdü
İki sevdalının ilk göz ağrısı.
Ne sadık sırdaştın ey gönül yarası…
Acep biliyor musun yine yaşıyor mu
Yaslandığımız o asırlık çınar ağacı?
Acep misafir oluyor mu? Yosun tutmuş sıralar?
Sen orada kal, ben burada doğrusu.
Unutur muyum hiç seni vicdan yarası..
Söyleyin bana o koca ıhlamur hayatta mı?
Kara dutla ya o yaşlı ahlat yine ayakta mı?
Gök masmaviydi, yerler yaprak sa
Önceden güneş sarısı olan saçları, şimdi siyahlar... Ona ‘mutsuz kadınlar saçlarını boyar, sen mutsuz musun?’ diye sormak istiyorum, fakat çok geçmeden vazgeçiyorum bundan. Belki de bugün işe gelmeden önce ağlamıştı. Elleriyle yüzünü saklamış, avuçlarının içine ağlamıştı. Belki de bugün her şey bitmişti onun için. Kırmızı rujlu dudaklarına sıkıştırdığı sigarasını yakacak çakmağının gazı ve koltuğunda oturduğu masanın, biraz önce çekmecesinden çıkarıp şakağına sıkı sıkıya dayayarak hiç düşünmeden tetiğini çe
Bir çiçeğin intiharını
Düşleyebilir misin Tanrım?
Aklına yatıyor mu,
Ona verdiğin toprağı reddedişi?
Sen daha çağırmadan
O narin gövdesiyle ölüme gidişi?
Ölülerimiz diyorum Tanrım,
Ölülerimiz,
Acaba toprağın altında da şarkılar söylüyor mu?
Aramızda göğe kaldırılmış bütün duvarlar ağırdan almalar,
Güzel havaların pusu
Rayları yolundan çıkaran sözün kudreti bitti
Biten bir çarpışmanın bütün gerekçeleri
Ardımızda kalacak aramızda dağılan
Ukde büyüten keklik gibi çoğalacak a canım
Keskin nişancı elinde can verme arzusu
Çatışmadan bahsetmek için en az bir taraf
Ve karşı taraf –bu bir doğa olayı olabilir
Ve haklı sebep
Haklı bir sebep bir şekilde –ne şekilde olursa
Ölüm korkusuyla bağlı diyorum, bağlıdır
Güneşe sunduğum kamburum
Kahvaltıdan kalma dört zeytin çekirdeği
Açmadan taşıdığım kapılar
Sormadan savdığım
Baştan güzel düşündüm onu, güzeldir
kuğudaki Tanrı demiştin bir vakitler
koyaklarında merceklerin aktığı diyar
ve altın dallarına yarasaların konduğu
göğsünün daraldığı vakitlerde kime
bakmak geliyor içinden, erguvanların
döküldüğü yollardan hangi atlarla geçmek
yüzümün solgunluğunu safran sanma
o manastırın bahçesine dikilmiş
ve sonra huş ağacından küçük bir masa
yapacak olanın yüzünün hayaleti olmuş
bakmak dediğimiz duvara resmedilmiş
Bile Masada Su Olmasa Sen Olsan Ben Olsam
Soda Şişesi Tütse Alman Birasında Buzlansak
Bile Alnımızdan Sivilce Yaralarını Evlat Edinsek
Huzur Evlerinde Gebersek
Bile Samimiyetime Inanmasak
Ikimiz Inanmasak Eski Kitaplarımıza Değsek
Bile Tırnaklarımıza Adam Gibi Davransak
Medeniyet Törpüsünde Yuvarlansak
Bile Şifonyerin Adını Kıskansak Böyle Kırsak Kırsak Kırsak
Bunu En Az Üç Defa Daha Söylesek
Terk edilmiş zarif bir yalnızlığı taşıyarak konuşuyorum
Geceye dokunuyorum kılcal damarlarımla
Gözlerim, aklım her şey uzak bir hanımeli
Yakama takılan sadece çiçek değil
İçimi titreten Büyük Türk Şiiri
Rıhtımlardan çokça yalnızlık topluyorum
Sesimi deniyorum giden gemilerin ardından
Bolşevik bir ihtilali boş geçmeyi seçiyorum
Bakışlarımda anlam arama
Şiir bir reçetedir doktor yazısıyla
ya da ben giderim içimin göğünde kaynar suyum sevgim yalan değil, sarhoş değilim masmavi sarar gerçeği uyumsuz hüzün yüreğimin olmayan karşılığına hasretim. dünyanın yalanına sürdüğümüz heybetli at ilk yudumunda sevdamın düşer yere ya sevdam galip gelir ya da ben giderim..
Her mektup okunacak değil ya
İki şey söyleyip gideceğim Alfia
Birini anlayacaksın eminim
Ötekini belki yıllar sonra
Her insan yaşayacak değil Alfia
İki ömür vereceğim sana
Birini tüketeceksin eminim
Ötekini vermekten vazgeçeceğim sonra
Güya ben hiç deniz görmemişim!
Senin gözlerin neydi o zaman?
Benim gördüğüm denizi görmeyen,
Nereden bilsin?
Boğulup da ölmediğim,
En derin denizlerdeyim.
Nereden bilsin,
Sılam, deniz kokulu gözlerin?
Deniz görmemişse gözlerim,
Kalbimin kıyısına vurup duran,
Mavi dalgalar zembille mi indi gökten?
Güya ben hiç deniz görmemişim!
Senin zeytin gözlerin neydi o zaman?
Büyük aşklar yolculuklarla başlar
Gidelim istersen suyun
Söğüt dallarını serinlettiği
Irmağın sesine aldanarak
Bir aldanma değil midir
Öncesi unutulan şeyler gibi
Aşklar ve yolculuklar da
Belki anlatır anlatacağı
Bir şey varsa bekleyen
Eprimiş olsa da sözler
"‘Bacardi Şişesine Şaşırmış Mıydı
Dalgıç Ki Bu Durumda Su Çiçeğidir Gelincik’
Yakamozlardır Yelkovanların Kerterezleri
Aynasını Yalayacak Bir Kedi Sonra Tüylerini
‘Çingeneler Gül Satar Değil Mi Madam
Denizin Tuzu Çürütür Saksıları
Misket Müzayedelerinde Kalyon Satılmaz Değil Mi
Yasemin Mavi Bir Ölüm
Pikaresk Yüzüyle Hüznün
Unutuluyor Değil Mi’"
"O merhum saçlarını savur.
Deri değiştirmeye başlasan iyi olur.
Reçel tüten kazanlarda dalgıçlık oynuyor,
Kasıklarında o meyvemsi koku ile yine
başbaşa kalıyorsun.
Dört duvar arası, kıvrım kıvrımsın.
Ama paket hala dolu, çakmak köşede.
(Sifon gürültüsüyle kendine gelir.)
Eee ne derler bilirsin:
“Neye niyet, Neye kısmet…”
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 120-140 /
Aktif Sayfa : 7
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.