Dâvet İlmi, İslâm'in insanlara ulaştırılmasının ve tatbikinin yollarını gösteren käide ve usuller bütünüdür. Bu ilim, doğuş itibariyle İslâmî ilimlerin en yenisidir, ancak konusu bakımında en önemlisi olduğundan bu ilmi tanıtan bir giriş kitabı yazma zarûreti hâsıl olmuştur. İslâmî dâvet, çoğu müslümanın anladığı ve pekçok dâvetçinin yaptığı gibi, sadece insanlara vaaz etmek, İslâm'ın fazilet ve âdâbını anlatmaktan ibaret değildir. Aksine o, doğduğu gün den beri esasları, hedefleri ve kaynaklarıyla temâyüz
Seni tanımıyorum ama denk geliyorsun işte;
sıradan bir kitabın orta sayfasında,
bir yoksunluk cümlesinde,
bir şiirin en acıyan yerinde,
yağmur sonrası gökyüzünde,
yalnızlığın yedi renginde...
Kitaplarla konuşuyorsun benimle sonra izlediğim bir filmde karşıma çıkıyorsun ansızın.
Dedim ya, tanımıyorum seni. Karşımda durup sadece susuyorsun.
Nefesinin sıcağını bile bilmezken sessizliğinle üşüyorum!
sa'y ile bekler seni yedi gök kere
parça parça gökyüzü ciğer öd öyken
zühre mirrih zuhal güneş ay iken
bende külrengi bir sulusepken
suların sevincine kapılır erkenden
bir kolum yeterken uyumana sevgili
beni benden ayırır bir kikayon gölgesi
sarı yeşil zerenderzer güller
söylenmemiş harfleri bekler
Şiirin dünyayı değiştirme gücüne inanmasa şiir yazmayacak sanki Murat Özel. Yadırgayan, sorgulayan ve bu sebeple insanı her önüne konanı kabul etmeden yaşamaya davet eden, kırgınlığına ortak olacak okurlar için yazan bir şair. Özel, kıvrak konuşuyor, gerçekleri kıvırmıyor, eğip bükmeden doğru bildiğini savunuyor. Bu savunmada saldırı yok, kin, nefret tohumları etrafa saçılmıyor fakat asla kabul de yok. Değişimi reddediş ve bu konuda direnen inancıyla duruş sahibi bir kalem. Şiir şaire hareket alanı açtığı k
“Kaldır başını, topla cesaretini.
Bu karanlıklar, bu yağmurlar,
Hiçbirinin gücü yetmesin,
Soldurmaya cüretini.
Eflatun'dur mahlasın,
Kırmızı en yakışanın.
Mavi de isterdi yeşil de
Onları kuşanasın.”
Bu şiirde sen yoksun, Dağ taş kahrından ağladı, Yollar, köprüler kurmuştum, Hepsi yıkıldı. Bu şiirde sen yoksun... Harfler, kelimeler, cümleler... Ve daha nice çekilmemiş nefesler, Yahut derinden gelen bir serzeniş, Anlatmıyor seni, Bu şiirde sen yoksun...
Dünya,
Dışarıdaki özgür insanların eliyle hayattan bıkmıştır.
Ben, siyasi mapusların tarafındayım.
Yakama fahri ünvanlar yapıştırmayın lütfen,
Akademik insanlardan aklım bir şey almıyor,
Ben, savadsız insanların tarafındayım.
Güneşin üstümüze ışık göndermesinden değil
Ben, karanlığın tarafındayım.
Erkekler, sizlere güvenemiyorum artık
Ben, kadınların tarafındayım.
Dünyayı bu hale getiren çok bilenlerdir
Ben, bilmeyenlerin tarafındayım.
Çok konuşanların değil,
Susanların tarafındayım.
Nurullah Genç'in hayata armağan ettiği kelimeler, şiirin en güzel duraklarına götürüyor okuru yeniden.
Yürümekle yanıldım sana ey hummalı göl
Heyecana gömülmek ve gülmekle yanıldım
Can merhemiydi elem burcunda sessizliğin
Bilemedim ki cellat değildir yâr dediğin
Ey sarışın kahkaha, yeşil bakışlı ölüm
Aynaları sömüren bin bir nakışlı ölüm
Gir şimdi düşlerimin ebedî zindanına
Çünkü cinnetle girdin yüreğimin kanına
dünyada çok önemli şeyler oldu
ama ben de sizin eve baktım
bir tayın bir taya baktığı
bir tayın bir taya uzun uzun baktığı
bir tayın bir tayı bıraktığı gibi
dünyada çok önemli şeyler oldu
atlar yalnız kalmamak için bu kadar koşarlar diyen o at
yalnızlar koşarken de yalnızdır diyen o at
yalnızlar öperken de yalnız
ben sana sımsıkı sarılırken de
o at buramdaydı
bu ses nereden geliyor dediğim o gün
göğsümdeki at kardeşlerim
göğsümdeki at yere uzandı
dünyada çok önemli şeyler oldu
hem ölmedim yüz
Üşüyor şimdi tüm eşyalar ama korkma
Korkma iyiyim ayla!
Koca dolabın içinde asılı tek bir ceket gibiyim
Açık yerlerimi kapıyorum, uzayan tüylerimi
Güneş nasıl da doğuyor yorulmadan her sabah ayla!
Sen her sabah aynı sıcaklıkta kalkabilir misin yataktan?
Hatta üç ayrı aşkı taşıyabilir misin?
Şimdi hem hissediyorum hem de adını koyuyorum Doğum kanalı hayret vericidir. Yaşam formu değişirken Neler yaşar insan o kısacık anda korku ve teslimiyet Sudan havaya havadan toprağa geçerken ateş Müslüman korku ve ümit arasında gidip gelendir Annemiz Hacer’in arasında gidip geldiği İşgal altındaysan ya da kovulmuşsan yurdundan Hayvansı doğana sığınmaya ihtiyaç duyarsın Zihninin susturduğu her şey birdenbire ayaklanır Garip gelebilir ama bunun adı kahramanlıktır
Dünü kapatmak için orada durdum bir fener bekçisiydim
Balıklar da durdu en dipte, ışıklarını söndürmüşlerdi
Kan biraz durdu, uyku çok durdu, kan biraz daha
Madenler dinlendi günün geçemeyişinden
Asırlık Hayat
Bir hayat yaşanıyor ülkemde
Biz son asra şahidiz
Kimi sevgi gibi yumuşak
Bazen bıçak gibi keskin
Kimi damı akan bir gecekonduda
Bazen sokakta aç biilaç
Kusmuk, kusmuk sokaklar
Gazeteler cinnet getirir
Kimisi doymaz, kimisi yoku yetirir
Bu asırlık hayatta biz
Dertleri birden içtik
Fazlasını biriktirdik
Mutluluğu zamana yayıp
Yakalamayı bekledik bekledik
Eski bir mavzer
Soğuktan elimize yapıştı
Kıyamadık hiç bir cana
Tarihe zaman ekledik
Uğursuza eyvallah etmedik
Tehdidi yeme
EVDEN EVRENE « BAŞKA » ŞİİRLER
Zaman giderek daha mı hızlı geçiyor ? Evet.
Çünkü zaman eylemlerimizdir. Ne yapsak, biraz daha birikir. Biriktikçe hızlanır. Biraz daha
döner yelkovanın başı. Neyin yıldönümü olsa, « O kadar sene geçti mi ? Daha gün gibi ! »
deriz. Dün yarını kucaklar, bugünü unutturur.
Yine akşam olur.
« Zamanın harıl harıl çevresinde döndüğü duran bir saate » benzeriz.
Tayyar Ünal’ın şiirlerini okurken, zamanın dışına sürülmüş bir başka zaman hissediliyor.
Önce değil, şimdi değil, so
“Her kere defasında
Ölüm kere severken ben seni
Kanat çırpıp giderken gün işte böyle”
Paris şiiri.
Bu kitap sizlere ilkokul yıllarında tohumları atılan şiir serüvenimin, felsefe ile yoğrularak bir fidana, ardından bir meyve ağacına dönüşmesi, bu ağaçta olgunlaşan meyvelerin kendiliğinden yere düşerek vücut bulması ve basılarak sizlere ulaşmasıdır. Gerçekliğin ve hakikatin bile şaştığı bu çağda, hayata tutunabilmek ve hayatı anlamlı kılabilmek için belki de en çok ihtiyacımız olan şey; şiir okumaktır. Bu
Ben böyle her şeyi güzeller dururum
Şair demişler ya bana
Bana bakıyorlar gülüyorlar bana bakıyorlar gülüyorlar
Ben çok zemheri gördüm kışı bitirdim de geldim
Demek böyle öpülürmüş derdi kadınlar
Sepete ekle öpücüklerimi ancak paha maha biçme
Biçersen tarlaların kurur
Kimseler girmez bahçenden içre
Zerzeler elimde kapıyı göster çık aradan
Bilirim sen de ayettin bir zamanlar amma
Hükmüne tamamız yettin bu kadar akşam
Bu baloya maskesiz de girilir riya cepte
Sirtaki mi yapacaksın harmandalı mı
Ka
Sen, ben ve bize dair... Sensiz, bensiz, bizsiz kalan canlardık biz, betonlar arasında. Soğuk duvarlar ardında yalnız ve yanlıştık çoğumuz. Sanki duyacağımız tek ses, gözümüze ilişecek tek fotoğraf, ruhumuzu okşayacak tek söz doğru kılacak her şeyi veya o tekler tamamlayacak yapbozun kalanını. Tek tek bütünleşecek insan, tek tek doğacak, yeniden...
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 60-80 /
Aktif Sayfa : 4
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.