mahcupluğun bir omzu olsa ve yaslansam ona
ve tüm kalbimle dönsem yüzümü yine kalbime
kimseye söylemesem her akşam gidiyorum hepsi bu
gözcüler, bekçiler ve meraklı bakışların olmadığı
bir orman var kalanların sessizliğe saklandığı
ve ağaçların ancak göğe tutunarak büyüdüğü bir orman
bahçeler bir de eskitmemek için dar zamanları
ki tutunmaktır aslı, eşyanın eşyaya insanın ise insana
uzayıp giden düzlüklere ölçüsünü hiç sormasam
Edebiyatta 60. yılını geride bırakan Güven Turan’ın Toplu Şiirler (1963-1993) (YKY, 1995) kitabında yer alan; 1991 Yunus Nadi Yayımlanmamış Şiir Kitabı Ödülü sahibi Bir Albümde Dört Mevsim ayrı baskısıyla yayımlandı.
Denize giren at
çılgın soluğuyla
dövüyor havayı
suya dönüşüyor
yelesi ve kuyruğu
Neyi hatırlatıyor
kıyıya çıkışı
Bir cambaz
ipten inen
Silkindikçe
Sessizlik lisan iken demde
Binbir söz ettim de geldim
Yalnızlık fersahken âdemde
Koca arza yettim de geldim
Nâr-ı aşkta gözlerin kömür
Al bu aşkı gönlünce sömür
Fani canda sürer iken ömür
Ben özde bittim de geldim
Ere mihnet midir doğu batı
Cana minnet şahta iken atı
Senden gayrı her bir fırsatı
El tersimle ittim de geldim
Göğe uzanır âşığın iki kolu
Maşuk’un yolu dikenle dolu
Aşkın gösterdiği cümle yolu
Yalın ayak gittim de geldim
Dante’nin Yeni Hayat’ta il primo amico(“en iyi dostum”) diye adlandırdığı Guido Cavalcanti, İtalyan şiirinin “Tatlı Yeni Üslup” akımının en güçlü şairlerindendir. Ve bu kitap, 13. yüzyıl İtalyan şirinin en önemli adlarından Guido Cavalcanti’nin bütün şiirlerini içeriyor.Kitabın karşılıklı sayfalarda çift dilli olarak hazırladığımız bu baskısı, Cavalcanti ve şiirine dair bir sunuş yazısının yanı sıra şairin şiirlerindeki kimi önemli imge, kişi ve unsurlara yönelik notlarla zenginleştirilmiş olarak Kemal Atak
Haydar Ergülen şiirlerinde, harflerin mitolojik ve mistik açılımlarından faydalanır. Ergülen eşi İdil ve kızı Nar’a sevgisini çoğalttığı şiirleriyle tanınır. Özellikle Aşk Şiirleri Antolojisi ve İdilikler şairin eşine ve kızına bağlılığını gösteren, şiir anlayışını açıklayan kitaplardır. Haydar Ergülen’in bütün şiirleri Nar’a çıkar. İdil ve Nar; onun şiirlerinin kaynağı, gözdesi ve çoğalan sesidir. Haydar Ergülen İdil’e ve Nar’a sevgisini çoğalttığı şiirlerde harflerin simgelediği sayı, renk ve duygularla s
Bir kitapta karşılaştım sana.
Çizdim adının üstünü,
Düşünmedim bir zerre bile.
Bir yolda gördüm seni,
Parke taşları kırık döküktü, ruhum gibi.
Sokak lambaları mahzun yanar halde,
Dudakların ıslak ıslaktı.
Gözlerinde yanan ateşe rağmen,
Üşüyordu bedenin,
Ve düşüyordu her saniye aklımdan.
1979’larda dok, demir ve karayolu işçileri ile yoksul köylülerle hep
beraber devrim düşleri kurup ve hep birlikte de harmanlandığımız o Van
Gölü’nün en berrak, en güzel, en mavi, en kızıl ve güneyinde bir güzel
orman da barındıran en yeşil körfezinde, Tatvan da başladı herşeye...
O zamanların eylül sabahlarında Tatvan, her zaman taptaze bir harman
yeri gibi kokardı.
...
sömürünün
sütunlarında
zulmün
keskin
dişlerinde
yoksullar
hep
siyah
ölür
...
şimdi
senden
ölmeye
ayrılıyorum…
şimdi
d
Doğduğumuzda
Bizim için yaptırdığı sandıklara
Gümüş aynalar
Lacivert taşlar
Ve Halep’ten kaçak gelen kumaşlar
Dolduran annemiz
Bir zaman sonra
Bizi koyup o sandıklara
Yol
Rüzgâr
Ve konakları fısıldayacaktı kulağımıza.
Yalnız kalmayalım diye karanlıkta
Çocukluğumuzu ekleyecek
Avunmamızı isteyecekti
O çocuklukla.
Sırtımızdan jiletle akıtılan kanın
Karıştığı uzun ırmağa
Bırakıldığımızda
Annemiz bu kadarını istemezdi
Bu yüzden
O uyurken
Uzaklaştık
Diyorduk sulara.
Sana geldiğimde
Kanatlarımı
Siyah taşlarla örülmüş
O ıssız şehrin üzerinde açacak
Bulduğum bir ağacın dallarına tüneyecek
Ve acıyla bağıracaktım.
Her kadın kendi ağacını tanır.
Uçtum o gece.
Karanlığın girmeye korktuğu şehri geçtim.
Gölge olmayınca ruh yalnızdı. Uludum.
Karanlıkta Beyaz Kuşlar, Ahmet Haşim’in dışarıda tek bir dizesini bırakmamak gayretiyle
hazırlanmıştır. Göl Saatleri ve Piyâle kitaplarında yer alan şiirleriyle birlikte, dergilerde kalan,
kitaplara girmemiş hatta tamamlanmamış şiirlerini de muhteva etmektedir.
“O belde
Hangi bir kıt’a-i muhayyelde?
Hangi bir nehr-i dûr ile mahdûd?
Bir yalan yer midir veya mevcûd
Fakat bulunmayacak bir melâz-ı hûlyâ mı?
Bilmem, yalnız
Bildiğim sen ve ben ve mâî deniz
Ve bu akşam ki eyliyor tehzîz
Bende evtâr-ı hü
çünkü yaşlanıyoruz bir kez daha okunarak
bir kez daha kayarak sırtından dünyanın
porselen mekanlara giriyoruz
oysa reklam şiire düşman güzelim, annen şiire düşman
gerçek şeyler istiyor benden, dokunabileceğin şeyler
oysa ben uyuyamıyorum hijyenik odalarda
fonda onlarca marillion şarkısı ya da
keşke olsaydın burada, keşke bir kez daha deneseydik
örümceği, kurdu-kuşu, en çok da ötekini
Seni ben o gün sevdim
Bana baktın sanki her şeyi anlattın
Çırpınışın bir kumru kuşu gibi
Etrafımda sen uçan kuşun mutluluğu gibi
Ben seni o gün sevdim
Ağlarken gözyaşlarımı silen
İncitmeden bana yüreğini veren
Kumru kuşu ölümsüz sevdası gibi
Ben seni o gün sevdim
O gün yağmur hiç yağmadı
Gökyüzü hiç kararmadı
Bana gülerken kuş sesleri sen diyordu
Ben seni o gün sevdim
Bir kumru kuşu gibi sev beni
Be sevda
Benim yanımdan ayrılma
Be sevda
Beni ölümsüz sev
Be sevda
Beni sen sev
Sev be se
On altı yaşında kalbime saplanan bir ok,
Gecelerimi çaldı benden gözümde uyku yok.
Belki o da sever dedim, bekledim yıllarca…
Heyhat! Bende gönlü yok.
Zaman tükendi, gözyaşı tükendi.
Geçti yıllar ömür tükendi.
Sevdamın bahtı yok.
Sevdamın bahtı yok.
Çözdüm Dünyanın Bütün Müşkillerini, Şeyh Azeri-i Tusi’nin Cevahiru’l-Esrar adlı eserinin dördüncü bölümünün Türkçeye çevirisi olup, şairi bilinen ve bilinmeyen meşhur kaside, gazel, kıt’a, mesnevi ve rubailerde anlaşılmasında güçlük olan beyitlerin izahlarını, bazı muamma ve bilmecelerin açıklamalarını içermektedir.
Şeyh Azeri yazdığı şiirlerle kısa sürede şehzade saraylarında itibar kazanıp önemli şairlerden olmasına rağmen, dünya işleri ile pek ilgilenmemiş, daha çok ibadete yönelmiş, bir müddet sonra
Türk şiirinin mihenk taşlarından biri Orhan Veli. Şiirde hece ve ölçüyü reddederek serbest nazımla
yeni bir akıma dönüşen Garip Akımı’nı başlattı. 36 yıllık ömrüne şiirlerin yanı sıra birçok hikâye ve
deneme de sığdıran Orhan Veli, “Aşk Resmigeçidi” isimli son şiiriyle okurlarına veda etti.
“Âşık olduğum zamanlarda
Şiir yazmak âdetim değildir
Hâlbuki asıl şaheserimi
Onu en çok sevdiğimi
Anladığım zaman yazdım.”
“Benim de mi düşüncelerim olacaktı,
Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım,
Sessiz, sedasız
1952 yılında Telafer’de doğdu. Irak Türkmenlerindendir. İlkokulu Karakoyunlu Köyü’nde, liseyi Talafer’de, edebiyat fakültesini Musul Üniversitesi’nde bitirdi. Bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra Türkiye de doktora yapmak istedi ancak Irak ordusuna yedek asker olarak alınınca bu isteği gerçekleşmemiştir. Sonradan siyasi suçlu olarak tutuklandı ve yedi yıl hapis cezasına çaptırıldı.
Mahpushaneden çıktıktan sonra muhalif fikirleri yüzünden görevinden atıldı. Geçimini sağlamak için bir mağaza açmak zorunda
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 40-60 /
Aktif Sayfa : 3
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.