Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 296 kayıt bulunmuştur Gösterilen 160-180 / Aktif Sayfa : 9
Büyük Türk-İslam filozofu İbn Sina'nın 'Simâu't-tabîi' yani 'doğayı dinlemek' veya 'doğa bilimi üzerine konuşmalar' anlamını taşıyan Fizik başlıklı bu eseri, eş-Şifa isimli felsefe ve bilimler ansiklopedisinin doğa bilimleri alanındaki ilk ve en önemli kitabıdır. Esas olarak Aristo'nun Fizik'ini dikkate alan filozof, kendisinden önceki Aristo şarihlerinin bu bilim dalında ortaya koymuş oldukları felsefî yorumlamaları eleştirel bir süzgeçten geçirerek kendi özgün bilimsel fizik sistemini kurduğu bu eserinde
Tükendi
İbn Sînâ felsefesinin özeti olan el-İşârât ve't-Tenbîhât, bir açıdan onun felsefesine giriş olarak nitelenebilecek bir eserdir. İbn Sînâ, Müslümanların çeviriler vasıtasıyla karşılaştığı felsefî mirası bir kitap külliyat başlığı altında telif ve tasnif eden ilk filozoftur. Bu sebepledir ki felsefî birikim islam toplumunda eğitim ve öğretim yapılabilir bir niteliğe İbn Sînâ'nın eserleriyle kavuşmuş ve el-İşârât kitabı da geniş felsefî koleksiyonun temel disiplinlerini içeren üst düzey bir özetleme tarzında k
Metafizik, bütün ilimlerin ilkelerini temellendirmesi ve Gerçek Varlık hakkında bilgi vermesi bakımından felsefî ilimlerin zirvesinde bulunur. Platon ve Aristo'dan İslam dünyasına aktarılan ve Kindi, Farabi, İbn Sînâ, Gazali, İbn Rüşd gibi filozoflar tarafından geliştirilerek batıya aktarılan felsefi ilimler, teorik düşüncenin hem kaynağı hem de meyvesi olması bakımından metafizik etrafında şekillenir. Bu bakımdan metafizik, değişime konu olmayan gerçek varlıklar hakkında bilgi veren ilim olarak kabul edilm
Tükendi
Bu kitabın amacı İslâm-Osmanlı-Türk entelektüel tarihine ilişkin bir okumanın nasıl yapılabileceğini bir beyit üzerinden göstermeye çalışmak ve bu beyit edebî ve meşhur olduğu için de elden geldiğince geniş bir kesimle irtibat kurabilmektir. Söz konusu amacın gerçekleştirilmesi için "mahsûs olmadan Doğa üzerine, ma'kul olmadan Tanrı üzerine, menkûl olmadan Din üzerine, mısdâk olmadan Kavram üzerine konuşulmaz" ilkesi benimsendiğinden, öncelikle mefhumların dünyasına kısa bir seyahat gerçekleştirildi, daha
Tükendi
İhvân-ı Safâ grubundan bir düşünürün şöyle dediği rivayet edilir: "Din hastaların, felsefe ise sağlıklı insanların tedavisiyle ilgilenir. Peygamberler hastaları, hastalıklarının artmaması, hatta onların bütünüyle iyileşmesi için tedavi eder. Filozoflar ise herhangi bir hastalık bulaşmaması için, sağlıklı insanların sağlığını korur." İhvân-ı Safâ, onuncu yüzyılda ortaya çıkmış bir grubun adıdır. Ansiklopedi niteliğinde 52 risale yazarak, matematikten müziğe, felsefeden gökbilimine ve sihirden aşka kadar pek
Tükendi
Bu kitap nübüvvet konusunu, İslam kelam disiplininde ortaya konulduğu haliyle ve bu disiplinin temel epistemolojik sistemleri olan Şîa, Mu'tezile ve Eş'arîlik doktrinleri üzerinden ele almaktadır. Giriş olarak nübüvvet meselesinin İslam öncesi dinlerde nasıl ele alınmış olduğu incelenmekte, böylece nübüvvet olgusunun ve genel olarak dinî bilincin tarihsel ve insanî doğasının açıklığa kavuşturulması hedeflenmektedir. İslam kelamı -ki bu disiplin Müslümanların esas felsefî düşüncelerini oluşturmaktadır- birb
İslam ve Felsefe İslam uygarlığının tarihsel referanslarından yola çıkarak İslam'ın felsefesini yapmaya imkân tanıyacak yeni bir yaklaşım önermektedir. Sistematik olduğu kadar, eleştirel bir inceleme niteliği de taşıyan bu kitap, İslam felsefesinin çağdaş misyonunun ne olabileceğine ilişkin bir dizi öneriyi de içerme çabasındadır. Kitap, tarihsel olarak Antik Grek ve daha önceki dönemlerin felsefe geleneğini izleyerek bir başl ttangıç yapıyor. Bu dönemler, İslam felsefesi ve onun tarihini anlamak açısından
Tükendi
Sühreverdî, İslam düşünce tarihinde hakikati aramak maksadıyla yola çıkan ve arayış içerisinde iken felsefi kaygıları göz ardı etmeyen düşünürlerden biridir. Sühreverdî'nin, İbn Sînâ sistemi üzerinden, Meşşâî felsefeyi eleştirerek klasik İslam felsefesi çizgisinden farklı ve hakikate ulaşmada alternatif bir metot olarak sunduğu düşünce sistemine İşrâk felsefesi denir. İşrâkîlik, Sühreverdî tarafından sistemleştirildiği kabul edilen, özgün ve köklü bir düşünme biçimini temsil eder. İşrâkîlik, bu özgünlüğün
Tükendi
İslâm Felsefesi du?nyada öncu? felsefelerden birini temsil etmiş olmasına rağmen, ancak son zamanlarda Mu?slu?man olmayan du?nyada hak ettiği ilgiyi görmeye başlamıştır. Bu önemli metin, kuruluşundan gu?nu?mu?ze kadar bu gelenek içinde oluşan belli başlı hareketlere, du?şu?nu?rlere ve kavramlara öz ve okunabilir bir giriş niteliğindedir. İslâm daha başlangıcında dini ve politik bir hareket olarak gelişti, Mu?slu?man du?şu?nu?rler, felsefi kavramları kullanarak, inançların teorik boyutunu anlamak için gayre
Sad b. Mansur İbn Kemmûne (ö. 1284), felsefenin her alanında kendisini yetiştirmiş, mantık, fizik, metafizik, astronomi, tıp ve kimya dallarında eserler vermiş, ayrıca din felsefesi, karşılaştırmalı dinler tarihi alanlarında etkili olabilecek tarzda eserler yazmış, üç semâvî dini ayrıntılarıya incelemiş, zamanının önemli filozoflarından birisidir. İbn Sînâ ve Sühreverdî'nin eserlerine yazdığı şerhlerden dolayı, İslâm Felsefesi geleneğinde hangi ekole mensup olduğu tartışmalı olan filozof, el-Cedid fi'l-Hikm
İhvân-ı Safâ, onuncu yüzyılda yaşamış, mantıktan matematiğe, fizikten metafiziğe kadar, ansiklopedik nitelikteki risaleleri günümüze kadar ulaşmış bir âlimler topluluğudur. İbn Sînâ da mantıktan tabiat bilimlerine, tıptan felsefe ve din bilimlerine kadar geniş bir alanda eserler vermiş bir filozof prototipidir. İbn Sînâ, ilim ve felsefe meraklısı olan babasının, evde düzenlediği ilim meclislerinde daha çocukluk döneminde İhvân-ı Safâ Risaleleri ile tanışmış, bu risalelerin -her ne kadar İhvân'ın itikadî gö
Bedeni tedavi eden kişi doktor, nefsi(rûhu) tedavi eden kişi ise, sultan(melîk)dır. Doktorun bedeni tedavi etmedeki amacı, onun durumunu, nefsin, sadece iyi veya kötü bir işi, herhangi bir şekilde, yapmasını sağlayan durum haline getirmek değildir; bilakis doktor, bedenin durumunu, bir bütün olarak beden ve bedeni meydana getiren organlar tarafından gerçekleştirilen nefsin iyi veya kötü fiillerinin, en mükemmel şekilde gerçekleşmesini sağlayan durum haline getirmeyi amaçlar. Mesela, bu bağlamda, elleri teda
Fıtratın konusu bir açıdan felsefî bir bahistir... Felsefenin üzerinde durduğu üç konu Allah, âlem ve insandır. Fıtrat, bu anlamda insanla ilgili bir konudur; bir açıdan da insan ve Allahla ilgili bir konu olduğu söylenebilir. Meselenin bir boyutu burada insan, diğer boyutu ise Allahtır. İslamî kaynaklarda, yani Kuran ve sünnette fıtrat konusu üzerinde çok durulmuştur. Dolayısıyla böylesi bir konu hakkında birçok sorunun da akla gelmesi kaçınılmaz olmaktadır: Acaba Fıtrat kelimesinin kökeni ve anlamı nedir?
İslâm düşüncesi literatüründe vahiy ile aydınlanan aklın din-felsefe ilişkisi bağlamında felsefeye yönelttiği eleştiriler yanında probleme getirdiği açılımlarla Doğu ve Batıda haklı bir şöhrete sahip olan Gazzâlînin Tehâfütül-felâsifesi klasiklerimiz arasında müstesna yerini bugün de korumaktadır. O, bu eserinde Meşşâî metafiziğe ve Yeni-Eflâtuncu sudûr teorisine yönelttiği esaslı eleştirilerle, felsefenin dine alternatif olamayacağını ve hakikati temsil edemeyeceğini göstermeye çalışmıştır. Tehâfütül-fel
Tükendi
Bu önemli ve zamanlaması iyi olan kitap, günümüz dünyasında inanç ile mantığın çelişmesinin ür­kütücü bir analizini yapıyor. Harris, insanoğlunun dindar inançlar lehine mantığı askıya aldığı tarihi durumlara canlı bir gezi düzenliyor ve mantığın askıya alındığı bu durumlarda bazen inancın kötü davranışları ve bazen de iğrenç suçları haldi göstermek için nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor. Kitle imha silahlarının gölgesinde, bir gerçek tanrının diğer gerçek tanrıdan daha gerçek olduğu şeklinde­ki görüşleri
Tükendi
Kirlendiğimizi kabullenmiyoruz. Sömürdüğümüzü kabullenmiyoruz. Kendi gücümle kazandım, kime ne demeye başladık. Bunlara rağmen temizliğimize toz kondurmuyoruz. Kafamızda bir insan var. Güya o bizden biri, mükemmel, temizlenmeye ihtiyacı yok. Safa tepesinde ne konuşulmuş biliyor. Güya tavrını safa tepesinden yana koymuş. Oysa gerçekte şimal ehlinin hedeflerinde ilerliyor ve bunu kabullenmek istemiyor. Zira aynaya önceden bir resim yapıştırmış aynaya bak diyen oldu mu, o resme bakıyor ve kendisini dosdoğru g
Tükendi
İslama göre insani ve bu sebeple de İslami olan her şey son radde iman etmek ve iyi amel işlemekten oluşmaktadır. Bana biri İslam Nedir? diye sorduğu ve özellikle de bunu çocuğum yaptığı zaman cevabım şu olacaktır: İman etmek ve iyi amel ilemektir. Ondan sonra da namaz, oruç, zekat ve hac hakkında konuşurum ve sonunda da şunu vurgularım, bunlar ibadetlerdir. Eğer senin ruhun Allaha olan imanla ve davranışların iyilik etmekle doluysa onlar İslama aittir. Yok eğer bunlar yoksa bu ibadetler diğer bütün boş ina
Tükendi
Bilge kişi ölmeden hemen önce halkını geniş bir meydanda toplar. Gerçekleri son bir kez hepsinin huzurunda dile getirir. Halkla arasında nefis bir diyalog kurulur. Halktan biri öne çıkarak bize der sevgiden söz et. Bilge anlatır, anlatır, anlatır Bir diğeri bize aşktan, evlilikten söz et der, anlatır Bunu alışveriş hakkında ne dersin? diyen biri izler, anlatır Çocuklardan bahset derler, anlatır Eğitimden bahset derler, anlatır Çiftçilikten bahset derler, anlatır Alın terinden, emekten ve adaletten bahset
Tükendi
Hayatımız boyunca, Bu yaptığın hiç adil değil, Ali kötü bir insandır gibi sayısız ahlâki yargılarda bulunuruz. Peki iyi ve kötüyü belirleyen temel şey nedir? Bir şeyi iyi yahut kötü yapan hangi ölçüttür ve bu ölçütü koyan kimdir? Akıl mı, Tanrı mı, tabiat mı, duygular mı? Bu sorular, insanlığın varoluşundan beri vardı ve varolmaya hep devam edecek. Peki, filozoflar bu sorular hakkında ne demişlerdir? Elinizdeki kitap, ilkçağ ve ortaçağın zirve düşünürleri Aristoteles ve Fârâbînin, ahlâkın kaynağı problemine
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 296 kayıt bulunmuştur Gösterilen 160-180 / Aktif Sayfa : 9