Özgürlüktür uçmak. Yerçekimini alt edip, ayağını yerden keserek gökyüzünün mavisine, mavinin sonsuzluğuna karışmaktır. Saatte 1000 km hız yapmanın büyüsünü yaşarken bir an orada sonra birden burada olmanın esnekliğidir. Ve mavi semanın genişliğinde yalnızlığı yaşarken, evrenin sonsuzluğundaki zerre halimizin farkına varmaktır uçmak. Alçakgönüllülüktür.”“...5000 feette kuzeyli başta uçarken radarımda yaklaşık 10 mil ötemde bir iz gördüm ve kilit attım. Düşük süratli bir uçaktı, şaşırdım.Radara bilgileri akta

Adı hep dansla, güzellikle, estetik ve zerafetle anılan Gene Kelly, dansa cinsellik getirirken, ‘dansın Marlon Brando’su' biçiminde de anıldı. Atletik yapılı Gene Kelly, danslarında, bale, tap, jazz, balo dansları ve jimnastiği bir araya getirdi. Fred Astaire’ın dansları, soyluluk temasını alırken, Gene Kelly’nin dansları aşk temasını aldı…

İnsansa Güzeldir 4

Deprem konusu, özellikle levha sınırlarında yaşamını idame ettiren tüm insanların, özellikle de bir deprem ülkesi olan Türkiye’de yaşayan bizlerin gündeminden hemen hemen hiç düşmeyen hayati bir konudur. Deprem uzman olsun olmasın birçok kişinin yazıp çizdiği ve üstüne bir şeyler söylediği oldukça önemli bir meseledir. Ülkemiz, işleyen jeolojik doğal bir sürecin parçası olarak, Cumhuriyet tarihi boyunca pek çok deprem felaketine sahne olmuştur. On binlerce vatandaşımız hayatını kaybetmiş ve yüz binlercesi

Bir insanın ölmeden önce cevaplaması gereken en önemli soru: "Allah var mı" sorusudur.Eğer böyle düşünmüyorsanız, konunun ciddiyetinin farkında değilsiniz demektir! Bu kitap sizin için yazıldı.Allah var mı bilmiyorum ama Onun var olduğuna inanıyorum.Bu cümle kafanızı karıştırmış olabilir. Aslında hiç de karışık bir durum yok.İşte bunu size anlatmam lazım!En önemli konuyu en kısa şekilde anlatmaya çalıştım... malum, artık kimse bir şeyler okumak istemiyor!"Yok mu bunun bir Youtube Videosu" diye aramayın.Yok.

“Bu kitap, bir özyaşamı içermektedir,” diye başlıyor Dr. Abuzer Demir. Dünyaya gözlerini açtığı köyden, erken tanıklıklarından, aile yaşantısından, öğrenim ve meslek hayatından söz açarak devam ediyor. Sevinçli karşılaşmalar ve sadık dostluklar da payını alıyor bu anlatıdan, yıkıcı badireler ile dramatik anlar da... Başarılar kadar talihsizlikler de demini yakalıyor, ümitler kadar karanlıklar da...Mesleğinde 44 yılı devirmiş bir hekimin bu detaycı hatırâtı, köyden taşraya, taşradan kente uzanan bir Türkiye

Kırk kişinin hatırını kırmamak için kırk yıl hatırı kalsın diye bir kahveye bile ‘hayır’ diyemeyen bir insan, ortalama kaç yıl sonra bu hatırşinaslığından hayır görmektedir?İnsanlık VazifemHiçbir kimseyi artık sırtıma kambur, hayatıma yük yapmayacağım. Ben taşıyabiliyorsam, onlar da taşır. “O dayanamaz!” diye kendimi dayanılmaz hâllere sokmayacağım. Onlar beni bu hâllere getirene kadar, “Dayanabilir mi?” diye düşündüler mi? Ben düşüncelerden sorumlu bakan mıyım? Ya da ben neye bakanım? Hepimiz insansak, eşi

Yıl 2020 Corona felaketinin geliş yılı. Gelişi ve dünya ziyareti. Can almakla yetinmiyor ve herkese büyük korkular salan dünyayı dize getiren o ufacık böcekler. Ne nükleer silahlar, ne atom bombaları kaldı. Hepsini alt ederek tehlike bakımından en üst sıraya çıktı. Çok koşun, boş konuşan, ağzında salyalar saçan her ağza kapak oldu. İnsanları birbirinden uzaklaştırdı. Yakın temasları kesti. Hiç kimse sevdiğine, sevdiklerine sarılamaz, öpüşemez oldu. Yalnız bu coronanın güzel olan bir şeyi var. Hiç kimseyi ki

1953 Tunceli doğumluyum. 1979 Ankara Atatürk Eğitim Enstitüsü sınıf öğretmenliği, 1981 Gazi Eğitim Fakültesi resim-iş bölümünü bitirdim. Gerger ve Kahta ilçesi köylerinde sınıf öğretmenliği ve resim öğretmenliği yaptım, son olarak Ortaca ilçesi, Cengiz Topel ilköğretim okulundan emekli oldum.1. Kutsal kitaplar birbirinin devamı mı? 2. Kutsal kitaplar değiştirilmiş mi? 3. Kutsal kitaplarda yazılanlar hikaye, masal ya da efsane mi?4. Bablar ve Ayetler akla, bilime ve gerçeğe uygun mu? 5. Rab Allah nasıl bir

Elinizde tuttuğunuz satırlar ve kareler Sevgi’nin yaşam macerasından bazen dile dökülen bazen de kadraja alınan samimi yansımalar, ‘belki’lerle ‘keşke’lerin hesaplaşması, dünün bugüne getirdikleri, bugünün yarına yolculuğu, en önemlisi anda kalmanın güzellikleri, bir fincan kahvenin 40 yıllık hatırı, ‘mış’lardan öte ‘iyi ki’lerin zaferi, kavuşmanın sıcaklığı, şükretmenin huzuru, özlemenin yarası, vicdanın erdemi, ruhun mutluluğu, aşkın büyüsü ve sevginin özgürleştiği yolculuğudur.Satırlarda ve fotoğraf kare

Bu kitapta bugüne kadar bildiklerinizden farklı bilgiler bulacak ve bugüne kadar çarpıtılarak verilmiş tarihi bilgileri yeniden sorgulayacaksınız.Türklerin İslamiyet’ten önceki inancı Gök Tanrı dinidir. Şamanizm din değildir.Büyük devlet, kendi dilini kullanan, kullandıran ve hegemon olandır. Büyük Selçuklu, Anadolu Selçukluları ve Osmanlı Devleti coğrafik olarak büyük olsa da, hegemon devlet değildiler.Ene’l Hak, “Ben Tanrıyım” demek değildir. Arapçada bu anlamda olsa da, Türklerde “Tanrı’yı buldum, Hak ol

Ekmeğini çalışarak kazanan insanların büyük bölümü iş hayatında şu veya bu şekilde haksızlığa uğradığını, patronlar yahut amirler zevküsefa içerisinde yüzerken kendilerine köle muamelesi yapıldığını düşünürler. Bu insanlar çoğu kez haklıdırlar ama çalışma hayatının tersine dönük personel arz talep dengesi sebebiyle seslerini çıkartıp haklarını arayamazlar.Hâlbuki çalışan insanların azımsanmayacak bir kısmı, emeklerinin maddi karşılığını alamamış olsa bile, hiç olmazsa ahde vefa gösterilmesine razıdırlar. Ma

Tüm anlatımlarımızın merkezi olarak seçilen Tanrı-Bilim ilişkisi, (karşılaşması-buluşması) bilimin serüvenindeki bağlamlarında Hawking de dahil birçok bilim adamının yaptığı kadarıyla ele alınacak, tarafımızca da bilim çerçevesinde kalarak tutarlı bir teolojik temel oluşturmak üzere, Tanrı ve bilime dair yeni bir felsefi bakış açısı sunacağını umduğumuz mantıksal, fiziksel ve felsefi yorumlara girilecektir. Fizik konusunda en yetkin bilim adamlarından biri olan Hawking kendisinin kaleme aldığı “Zamanın Kısa

Sağır ve dilsiz kız kardeşi için kendisinden vazgeçen Osman’ın, çaresizlikler ve travmalar içinde yaşama tutunmaya çalışan Kader’in, kaybolmuş bir hayatı yeşertmeye gayret eden iyi niyetli İş Adamı Sami Bey’in, uzun zaman zorluklar ve yalnızlıklar çekmiş Yaprak Hanım’ın, suçun üstüne üstüne yürüyen Başkomiser Taşkın’ın, mesleğinin onurlu yolunda yürürken entrikalarla karşılaşan Gardiyan Ali’nin ve daha nicelerinin öykülerini heyecan verici bir kurguda anlatıyor.Hapishanelerden hastanelere, köşklerden huzure

İki kardeşin duygu ve hüzün dolu öyküsü. Hayaller eğer gerçekleştirebilirsen, yaşatırsan bir başka güzeldir. Kardeşimin hiç kimsenin bilmediği hayalleri, umutları vardı ulaşamadığı, gerçekleştiremediği. Gülperi kırarlar, yok ederler diye içinde yeşerttiği hayallerinden vazgeçmemiş, vazgeçmek zorunda bırakılmıştı. Daha küçük bir kız çocuğuydu her şeyden habersiz kurduğu hayallerinde ve bunları gerçeğe taşımak istiyordu. Ali kardeşinin vasiyetini yerine getirmeye çalışırken kardeş olmanın ne kadar vazgeçilmez

Geçmişten günümüze kadar yaşanan teknolojik gelişmeler ve ortaya çıkan endüstriyel devrimler hayatın tüm alanlarını derinden etkilemiştir.İnsan, teknolojiyi üreten, kullanan, gelişimini sağlayan ve aynı zamanda yarattığı bu gelişimden en çok etkilenen varlık olarak tüm endüstri devrimlerinin en çok tartışılan ve en önemli konularından birisi olmuştur.Bugün baş döndürücü bir hıza ve sınır tanımayan yayılıma sahip olan teknolojik gelişmeler işletmelerinde iş yapış ve yönetim şekillerini de değişime zorlamakta

“Bu mücadelelerden birisi de raporlama alanında yaşanmaktadır. Sayısı üç beşi geçmeyecek raporda EYS’nin ismi geçmektedir. Bunun için EYS’nin raporlanması anlamında Aile Danışmanı Dr. Erkut Erdoğan özverili bir çalışma yürütmektedir. Daha önce raporladığı olguları bir kitap olarak yayınlayan Erkut Erdoğan bu kitabı ile alana yeni raporları ortaya koymaktadır. EYS ortada, raporlar ortada, mağdurlar ortada iken sessizliğe çığlık olmaya çalışan Erdoğan’a bu değerli çabası için teşekkür ediyor ve kutluyorum.’’P

Bir umutsuzluk... Bütün her şeyi alıp götürüyor. Yanlış yapmakla, isyana kalkmak arasında kalmış durumda. Bu duygunun esiri olmayı kaldıramıyor, içten içe tükeniyor. Mevlana olmak, ne kadar zormuş oysa. Şems'in yokluğunda kavruluyor gibi bedeni, ruhu. Yaşadığı bunca kaosun bir sebebinin olması gerektiğini düşünüyor, umut ediyor. Bir şeylerin varlığına sığınmayı bekliyor sadece. Çölde olmak gibi değil, denizin ortasında susuz kalmak onunki. Sürekli bir şeyler eksiliyor içinden, insan olmanın, zerresinden alm

21 Ocak Perşembe ... belirtilen yere gittik. Karanlıktı. Odada üç kişi vardı ve hepsi maskeliydi. İki erkek ve bir kadın. ... sıradan bir partiye katıldığımı zannediyordum ancak saatler ilerledikçe esrarengiz bir şekilde, buradan ayrılmayacağımı fark ettim. 27 Ocak Çarşamba ... üniversitedeki gizli odayı buldum. Bilgisayardaki dosyalara ulaştım. 29 Ocak Cuma ... yaptıkları tüm pislikleri bu günlüğe yazdım. Onlara beni rahat bırakmalarını aksi taktirde polise gidip her şeyi anlatacağımı söyledim. ... kor

Ödenen o tatil parası her bir kuruşuna kadar hakkını verecek.Denize girme vakti geldiği zaman su çok soğuk gelir ve alışmak istersin. Önce ayaklar sokulur ve beklenir. Sonra bebeksi adımlarla yavaş yavaş gidilir.Uçak kalkar. Oturursun. Tam o anda arka koltuktan bir tekme gelir. Canın yanmaz ama hissedersin. Her birimizin yaşadığı veya yaşayabileceği “Nihaahah bu benim de başıma gelmişti” diyeceğiniz, gülerek düşüneceğiniz, o şekil bir şeyler…