Bu eser insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en nadide, en olağanüstü dönemi olan Rönesans’ı anlatmak için yazılmıştır.Orta Çağ’ın temsil ettiği karanlıktan çıkış dönemi olan Rönesans’ı tek cümle ile ifade edecek olursak ‘Sanatın çiçek açmasıdır’ diyebiliriz. Fakat Rönesans aslında insan aklının yeniden canlanışı ve yaklaşık 1000 yıllık bir uyumanın ardından Avrupa’nın tekrar o şaşaalı günlerine yani özüne dönme çabasıdır.Rönesans’ın dönem felsefesi olan Hümanizm’in amacı, entelektüel ve fiziksel mükemmelliği

İster dul ya da bekâr olsun ister sevgisiz ya da izole bir ilişki yaşasın, insan, hayatının bir noktasında kendini yalnızlığın ortasında bulabilir. Hiç beklemediğiniz bir anda, ölüm ya da boşanmayla yalnızlık kapınızı çalabilir. O an geldiğinde çoğumuz nasıl başa çıkacağımızı bilmeyiz. Yalnızlık, kendinizi eksik, mutsuz ya da öfkeli hissetmeniz için bir sebep değildir. Aksine yalnız yaşamanın pek çok avantajı vardır. Davranış Bilimleri Uzmanı Benian Çulhaoğlu’nun kaleme aldığı bu kitap, yalnız yaşayan i

Birbirine zayıf düğümlerle bağlı dokuz öyküden oluşuyor bu kitap. Changzhou'nun sokaklarını dolduran kim varsa konuşuyor kendi dilince. Mobilet üzerinde flört eden genç bir çiftten Budist tapınağı önünde el falı bakan yaşlı kadınlara, evden kaçıp özgürlüğün anlamını arayan beyaz bir kediden Çin'in son yetmiş yıllık tarihine tanık olmuş bir piyanoya, zaman kavramının kent tarafından yaratılmış bir yanılsama olduğunu düşünen bir motokuryeden şiddetin bulaşıcılığının en yalıtkan yüzeylere bile meydan okuyacağı

"Az önce aynaya baktım. Bahar’ı aradım, bulamadım. Bir yaprak gibi oradan oraya sürüklenen, hayatla yeni yüzleşen başka biriyle karşılaştım. Bu saatten sonra Hayat olacağım. Bahar, masum kalsın!"Olduğu gibi görünmekten utanan ya da göründüğü gibi olmaktan korkanların,Bir anlık öfkeyle geleceğini karartanların,Hayatın acımasız tokadını yiyip, oradan oraya savrulan masum kadınların,Yetim kalan masum yavruların,Hevesi kursağında kalanların,Her şeye rağmen hayallerinin peşinden koşup, başaran hayatların hikayes

Kaybolan değerli zümrüt taşı,Yağmayan yağmurlar,Doğanın kendi içinde vermiş olduğu mücadele,Beklenen iyi bir dua, tüm kötülüklere karşı verilen yaşam mücadelesi,Sizleri okurken maceradan maceraya sürükleyecek, doğanın çocuğu zaman yolcusu Eren ve diğer fantastik tüm dostları.Zümrüt taşı yerini almazsa şayet, dünyadaki ormanların ve tüm evrenin sonu gelmiş demektir.

Olaylar 1900’lü yıllarda Erzincan Kemah'ta bir köyde geçmektedir ve yaşananların büyük bir kısmı gerçeklere dayanmaktadır.Uzun yıllar bitmeyen savaşlardan faydalanarak etrafta türeyen onlarca çete rahatça, aklına estiği gibi istediği köylere baskın yapmakta ve köylülerin yaz boyunca canla başla tarlalarından çıkardığı hasatına üşüşmektedirler. Köylüler bu durumdan kurtulmak için tek çareyi köylerini terk etmekte bulurlar.Gidecek yeri olmayan ve köyde bir başına kalan genç Hasan bir süredir nehrin kıyısında

İnsanoğlunun kendisi bir hikâyedir. Ve yeryüzünde yaşayan herkesin kendi hikâyesi vardır. Bu hikâyeler nesiller boyunca açılır kapanır. Üç semavi dinde de inanılan Adem ve Havva’nın hikâyesi bizim bu ev dediğimiz dünyanın nice acıları ve mutluluklarının yaşanmışlıklarının başlangıç sembolleridir. Bu hikâye bir elma -aslında yasak meyvenin adı belirtilmemiştir- ile başlar. En azından Batı imgeleri böyle oluşturulmuştur. Çünkü elma bir metafordur. Bilgi ağacı veya Cennetin yasaklı ağacının meyvesi. Dünyada ya

O eski bir bordo bereli. Özel Kuvvetler ’den refüze olduktan sonra tank komutanı olarak Suriye’de bir savaşa katılır. Esrarengiz geçmişi onu orada da rahat bırakmaz ve amansız bir mücadeleye başlar…“Sözcükler ağızda yarım kaldı, nefesler kesildi dünya dönmeyi, kuşlar uçmayı bıraktı. Düşünceler yitirildi, kalpler çarpmayı bıraktı, savaş kendinden utandı, toprak kendisinden nefret etti, gökyüzü maviliğini kızıllığa bıraktı, ağaçlar yapraklarını döktü, öne eğildi, gök gürledi, bulutlar gözyaşı döktü. Yağmur t

Esaret, insanın övündüğü kukla olmakla başladı. Merhamet, kaplumbağaların bacakları kesildiğinde son buldu. Hâkimiyet, geyik boynuzlarından söküldü. Adalet, sincapların kuyruklarından sallandı, insanın boynunu süsleyen kıyafetlerin renklerine saklandı. Kürklerin, insana zenginlik kattığı sanıldı. Bir sincap daha asıldı. Bir insana daha zenginlik katıldı. Hayvanlar, tüm bunlara hiç ağlamadı.

İsyan benim göbek adım, Tutuklu sevdalara isyanım. Kirpiğime asılı kaldı ihanetin, Bir de camın buğusuna Parmağımla yazdığım adın, Özgürlüğe bir adım, bir adım daha…

Birbirlerine aşık olan fakat bunu itiraf etmeye henüz fırsat bulamayan Evelyn ve Morgan Layton köyünde sakin bir yaşam sürmektedirler, ta ki Olimpos dağlarının ardındaki Hond kasabasında yaşayan Evelyn’in halası Sasha düşüp bacağını kırana ve ona bakması için Evelyn’i çağırana kadar. Evelyn, kötü bir şeyler olacağını hissedip Morgan’ı bir daha göremeyeceğini anlayınca ona aşkını itiraf eden bir not bırakır. Halası Sasha’nın gönderdiği ulak Stephen ve babası Rafael’le birlikte at arabasıyla Olimpos’a doğru

Güçlerini sessizliklerden alan gizli aşklar var. Fikir, hayal ve değer alışverişinde bulunulan platonik aşklar var. İç çekişler kadar tatlı ve şefkatli romantik aşklar var. Tek bir karşılamada aydınlanan ve yok olan parlak aşklar var. Alışkanlıklar treninde seyahat eden sakin aşklar var. Bir de diğerleri var... Varlığı ve zamanı unutturan, sonsuzluğun tadına vardıran çılgın aşklar! Kalbe, bedene ve ruha bağlı kalanlar, zamanı bilmeyen ve tanımı olmayanlar! Bir ömür boyu hiç beraber olmayanlar... Ve

Yazarımız bu eserinde, 2009 ile 2021 yılları arasında, farklı zaman ve mekanlarda kaleme fısıldadığı düşünce ve hissiyatını kitaplaştırmıştır.Bu kitapta, bir gönül insanının konduğu her çiçekten bal tadında şifalı sözleri, gönül sofralarınıza sunduğuna şahit olacaksınız.Her biri bir kitap kapağına yakışır seviyede mana yüklü, geleneksel ezberleri bozacak türden onlarca aforizma… 

Orta yaşlarını süren bir yazarın hayatından kesitlerle onun geçmiş ile şimdi arasında kalmışlığını ve hayatına nasıl devam edeceğini okurken, aynı zamanda kendi zihninin derinliklerinden bir deftere dökülen yazdığı romanını da görebiliyoruz.Orta yaşlarında, garip bir şekilde hayatını sürdüren Erdal Bey, kendine geldiğinde hayatının nasıl da kontrolünden çıkıp gittiğini ve zamanın dışında kaldığını görür. Geçmişinden gelen insanların ona kucak açması ile çocukluğunun geçtiği köye dönmeye karar veren Erdal Be

Bu kitapta kendini ve karşı tarafı tanıyacaksın. Kadın, kadının yurdu olmalı diyecek ama yurt olayım derken kurda yem olmayacağım diyeceksin. Bu kitap adam gibi sevmenin, sevdiği kadına değer vermenin, sahip çıkmanın, insanlığın erdemi olduğunu görecek ama aynı zamanda adamım deyip kendinin ve kadının çevresinin değerini düşürenlere kızacak, açıkçası dikkatli olacaksın.Bu kitap ışık olsun tüm karanlığa.

Bilinen bir tarih, bilinen bir kişinin hayatı hiç böyle kaleme alınmamıştı. Yazar, 100 yıl sonrasının dünyasını keşfederek bugünkü dünyaya taşımasını büyük bir ustalık, akıcı ve sürükleyici üslupla kaleme almış. İnsan(lık) Kıyamet / Mehmet Nuri Sunguroğlu / Özgür, bağımsız gazeteci, blok yazarı ve pratik Alman dili edebiyatı / Trabzon Karşılaştığımız olaylara verdiğimiz refleks bizim özümüzü simgeler, aynı zamanda karakterimizi oluşturur ve böylece hayat hikayemizi yazmamızı sağlar. Efsanevi bir roman

Doğayı koruma konusunda ne kadar başarılıydık? Ekonomik baskı ve hızlı tüketim dayatması, ekolojinin zarar görmesi, bu zararın etkileri tüm dünyada sert bir şekilde hissedilirken biz ülkemizde yeni yeni hissetmeye başladık.Bir grup insan bu dayatmalara karşı yeni cepheler açarak savaşmaya devam ediyordu. Asıl olan bilimi ve kadim bilgileri beraber kullanmaktı.

Elinizdeki kitapta “Nasıl Pilot Olunur?” sorusunun ayrıntılı ve kapsamlı cevabı ile birlikte, pilotların iş ve sosyal hayatlarına yönelik birçok önemli ve daha önce duymadığınız detayları, yani konuşulmayanları bulacaksınız. Bu meslek ile ilgili bilgi sahibi olmak isteyenlerin yanı sıra halihazırda pilot olan kişiler de profesyonel anlamda kendilerinden kesitler ve faydalı bilgiler bulabilecektir.Yapılan işin mahiyeti ve güçlükleri nedeniyle alınan ücretlerin, diğer meslek gruplarına göre göreceli yüksek ol

Sevgili anne babalar bu çalışma çocuklarımızın küçük yaştan itibaren harfleri sevmelerine, öğrenmelerine, aşina olmalarına eğlenceli bir şekilde kavramalarına destek olmak amacıyla hazırlanmıştır…

Ömür akar gider yokluk gölüne İnsanoğlu dönmüş serap çölüne Hayat benzer bir gecelik geline Kendin gibi akan sel bulamazsın Ektiğin tohumlar bir türlü bitmez Müşkülü yenmeye bir ömür yetmez Kuş olup uçsan da yine kâr etmez Çok fazla düşünmek de yetmez Ayrıca, Hayat bir masal gibi başlar Yaşlandıkça, roman, anlattıkça fıkra, sonucu ise hikâye olur. Alihan İren Milli Eğitim Bakanlığı Emekli Başmüfettişi ve Yazar