Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 120-140 / Aktif Sayfa : 7
Büyük anlatılar öldü, artık kullanıcıya özel üretilen hikâyelerle sarılı etrafımız. Büyüsünü yitiren ama kullanıcı verilerinin yeniden yorumlanmasıyla efsunlanan bir zamandayız. Dijitalliğin her şeyi değiştirdiği konuşulsa da sanata ne yaptığını çok az soruyoruz. Sanatın özünü dönüştüremeyen bir dijitallik hayatın anlamına dokunabilir mi? Bilginin her yerde olmasından ziyade, muhatabına nasıl ulaştığı, düşünce kalıplarını şekillendirmez mi? Hakikat sonrası zamanlarda habere mi maruz kalıyoruz yoksa kurgu
Sabahattin Ali'nin "düşünür" ve "eleştirmen" yüzünü görmek için, onun dergilerde yayımlanmış yazılarını okumak gerek. Öykü ve romanlarında bir anlatı ustası olduğunu kanıtlayan ve Türk edebiyatının klasikleri arasında yer alan Sabahattin Ali'nin gündeme ve sanata ilişkin yazıları, onunla yapılmış söyleşiler Hikmet Altınkaynak'ın derlemesiyle dergi sayfalarından sıyrılıp kitap boyutuna ulaşıyor.
Davranış Bilimleri Uzmanı-Gezgin Benian Çulhaoğlu, Bir Kalbin Çekmeceleri adlı deneme kitabında, okurluğunu, izleyiciliğini yazarlığıyla beslediği nostaljik bir yolculuğa çıkıyor. Geçmişin gölgesinde kültür-sanat, edebiyat ve insanı eksen alan yazılarıyla adımlıyor dünyayı bu kez. Sinemadan tiyatroya, yazarlardan yapıtlarına, kalpten kalplere giden bir yol…Kaçırdığınızı bulabileceğiniz, unuttuğunuzu hatırlayabileceğiniz bu yolculukta seyyah kimlerle karşılaşmıyor Aydın Boysan, Duygu Asena, Mario Levi, Saba
Tükendi
Marguerite Duras’ın son metinlerinden biri olan Yazmak, ıssız evinde yaşayan bir yazarın, seçtiği mesleği devam ettirmek için ihtiyaç duyduğu yalnızlığı paylaştığı bir güz metni. 1944’te uçağı düşen genç bir İngiliz pilotundan gezdiği bir sergiye, kış aylarında donan gölün üstünde oynayan çocuklardan kilerindeki bir sineğe kayan durgun düşünceleri. Yazarın birçok eserinde olduğu gibi yine gerçekle kurguyu harmanladığı Yazmak, Duras’ın duru ve duyarlı kaleminden akan melankolik bir geç dönem sanatı.
Sokaklarında ıhlamur, iğde, meyve ağaçlarının sıralandığı, Demirden bahçe kapısına yediveren güllerin sarmalandığı 3-4 katlı apartmanları, akşamüstü fış fış yeşil bir hortumla sulanan bahçeleri, Yerlere attıkları çekirdek kabukları yüzünden Mansur Efendi tarafından çalı süpürgesiyle kovalanan neşeli çocukları, Mizample saçlı, döpiyesli, ince çoraplı, topluklu pabuçlu zarif hanımları, takım elbiseli, düzgün giyimli beyefendileri... Bakkal Seyfi'si, taş fırını, yorgancısı, tuhafiyecisi ile en kralından m
"Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte... İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık. İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken duvarlara dalıp dalıp gitmesi. Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık. Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek. Birdenbire büyümesi
Kitabınızda duygularınızı ve yaşadıklarınızı öyle güzel ifade etmişsiniz ki aslında tüm topluma ve hekim camiasına örnek olmalı, ders alınmalı. - Prof. Dr. Mehmet Murat Tuncer Sevgili Ömür, ne kadar duyarlı bir hasta olduğunu da adeta bir hekim titizliği ile ostomili hastaları için referans olacak seviyede bilgilendirmeler yaparak gösteriyor. - Prof. Dr. Yusuf Ziya Yergök Tanımladığınız tıbbi-cerrahi süreçlerin yanı sıra, iç dünyanızı samimiyetle okuyucuya açmanız da ayrı bir övgüyü hakediyor. - Pr
Tükendi
Swift yaşamı boyunca siyasal ve sosyal sorunlarla ilgilenmekten hiçbir zaman geri durmamış bir edebiyat adamıdır. 1726´da yayımlanan Gulliver´in Gezileri ile büyük bir başarı kazanan Swift, ülkemizde de daha çok bu eseriyle tanınır. Işıltılı bir zekânın ve bütün parlaklığını taşıyan Swift´in denemeleri, tarih ve felsefeyle, özellikle Aydınlanma düşüncesiyle ilgilenenler açısından ayrı bir önem taşır.
HAVASIZ 4 DAKİKA YAŞARSINIZ, SUSUZ 4 GÜN YAŞARSINIZ, YİYECEKSİZ 40 GÜN YAŞARSINIZ, AMA BİLGİSİZ YAŞAM BOYU ZORLANIRSINIZ. GECELER KARANLIĞA BÜRÜNÜP, IŞIĞIN YAYDIĞI YAPAY AYDINLIKTA GÖLGELER GİDEREK KOYULAŞMAYA BAŞLADIĞINDA; GÖZLERİMİZİ ORAYA DİKER, BİR ŞEYE BENZETMEYE ÇALIŞIRIZ. BAZEN O KARANLIKTA ÖĞRENDİKLERİMİZİ SORGULAR, DAHA ÇOK ÖĞRENMEYİ ARZU EDERİZ. TIPKI ARININ ÇOK ÇİÇEK KOKLAYARAK MÜKEMMEL BİR BAL YAPTIĞI GİBİ, BİLGİ BALI YAPMAK İSTERİZ. “BAL YİYEN ARISINDAN GOCUNMAZ“ Mevlana AYRICA, BU KİTABIN SON
Başlama noktasına gelmişseniz, büyük kaygı ve sancıllardan geçmiş, bir karara varmışsınızdır. Doğum gibi, fırtına öncesi sessizlik gibi ya da gurbete çıkmak gibi.... Biriktiririz bizler. Para, rakam, istatistik, anı, fotoğraf, ... Oysa bunları yaşamayı, tatını çıkararak yaşamayı pek bilmeyiz. Öyle ya da böyle gecen zamanı değerli kılan; yaşadıklarımızdır, insanlara hayatı yaşanılır kıldığımızdır. İnsanlar, geride güzel bir eser, iyi bir miras bırakmak isterler ki en iyisi, temiz bir isim, bir kimlik, bir ka
Hayat bazen sözlerde gizler kendini; güneşin, ayın, gizemli olan kapıların ardında, istemsiz gülüşlerde, yüze düşen gölgelerde, soğuk duvarlarda, bazen harflerin kıvrımlığında, kelimelerin dilsizliğinde, derin bakışlarda, düşülen yahut düşülmeyen yollarda, hiç beklenmedik sonlarda, anlamlı-anlamsız cümlelerde, işte orda bir yerde, binbir rengin oluştuğu semada, toprak anada, güzelliğini gizleyemeyen Şems - i Pare’de, bir karede, çizilen bir resimde, onu buluncaya kadar açığa çıkaran, çıkarılan sözlerde...
İnsan soyu düşüncenin soyutlama gücüyle buluştuğundan bu yana evreni, yaşamı, varlığı, varoluşu anlamlandırma çabası içinde oldu hep. Tarihin arkaik çağlarından günümüze epistemolo- jik anlama ve anlamlandırma biçimleri olarak şiir, din, felsefe, bilim; varoluş bilgisinin peşinden koş- tu. Soyutlama yeteneğine sahip insan nesli, sonsuz zamanda sınırlı bir benlik. Pozitif anlamlandırma düzenekleri kadar, kozmik varoluşun anlamsızlık tanımıyla yadsınması da düşünsel süreçlerin ana da- marlarından biri oldu. B
Tükendi
Kadın erkek ilişkiler Kadınlar, Erkekler ve Bazı İhtimaller okuru; kadın erkek ilişkilerine, aşka, hayata, sıradan bir güne ve hiç sıradan olmayan bazı günlere dair samimi, bir o kadar da derinlikli bir yolculuğa davet ediyor. Serhan Kansu, içinde bulunduğumuz asrın ilişkiler pratiğini, özgünlüğünün yanı sıra yalın bir dil ve felsefi bir bakışla masaya yatırıyor. Kitap boyunca; Platon, Simone de Beauvoir, Spinoza, Lou Salome, Nietzsche gibi önemli düşünürlerin fikirlerine de rastlanırken bazı anlarda mahall
Tükendi
John Biguenet, 21. Yüzyıl’da bize daha da yabancılaşan bir kavram olan “Sessizlik” hakkında düşünürken, içerik bakımından zengin ve renkli bir kitap sunuyor. Yalnızlık ve sessizlik arasındaki ilişki; sessiz okuma sırasında neler olup bittiği; sahne sanatları, müzik ve sessizlik; cinsiyetçi ya da politik susturma; sırlar ve sessizlik: İnternet ve ifşa gibi temalar etrafında gezinen yazar, sessizliği elde etmenin pek de kolay olmadığını gözler önüne seriyor. “Günümüzde sessizlik en gözde tüketim maddelerin
Aslında bütün zamanlar İslâm’a muhtaçtır. Zira İslâmsız zaman ziyandır. Kaybedildiğinde nimetlerin kıymeti daha iyi takdir edilir. İslâm âlemi de dahil olmak üzere dünyamız uzun zamandır İslâmsızlığın bunalımını yaşamaktadır. İslâmiyet, gelişiyle zulmün, ahlaksızlığın, yağmanın, putperestliğin hakim olduğu eski cahiliyeti yere sererek hakkı hakim kılmıştı. Teknolojinin gücünü de kullanarak eski cahiliyeti aratacak derecede azgınlaşan asrımızın modern cahiliyeti yerine hak ve adalete dayalı insani bir medeni
Gönül ve gönüllülüğe dayanmayan hiç bir hareket kalıcı ve verimli değildir. Tarihin en büyük inkılabını gerçekleştiren İslam, öncelikle gönül hareketi olduğu için bir rahmet ve bereket kaynağı olarak devam etmektedir. Özellikle günümüzde materyalizmin ve vahşi kapitalizmin taşlaştırdığı kalpler, doymak bilmeyen ihtiraslarla adeta savaşa dönüşen acımasız, anlamsız ve gayesiz bir hayatın anlam kazanması, sevgi, dostluk ve merhamet ikliminin tekrar hakim olması ancak bir gönül seferberliği ile mümkündür. Meden
Hayat beşikten mezara mekteptir. Kişi doğumundan ölümüne kadar kendini sürekli geliştirmek ve yeryüzünde Allah’ın halifesi kıvamına getirmekle mükelleftir. Bu kıvama gelmek ve gerçek insan olmak için en güzel insan ve öğretmen olan Hz. Peygamberin mektebine kaydolması gerekir. Bu mektepte yetişen ilk Müslümanlar önce kendileri değişti sonra da dünyayı değiştirdiler ve örnek bir medeniyet kurdular. Şayet onların yetiştiği bedevi bir topluma yüzlerce pedagog, sosyolog ve filozof gönderilseydi Hz. Peygamberin
Kimlik; kişiyi, milleti ve ümmeti başkalarından ayıran özelliklerin toplamından oluşur. Müslümanın kimlik ve kişiliğinin temeli tevhid inancıdır. Allah’ı yegane yaratıcı, her şeyin sahibi ve hakimi bilen, Hz. Peygamberi biricik önder sayan Müslüman, hayat mücadelesinde yılgınlık ve ümitsizliğe kapılmadan, mutlak kudret sahibi Mevlâ’ya güvenip dayanmanın verdiği güçle ve sadece O’nun rızasını gözeterek başı dik ve onurlu bir duruş sergiler. Korkuya, menfaate, servete, şöhrete ve şehvete esir olmaz. Sadece Al
Aslında ölüm, ölümsüzlüğe açılan kapıdır. Ölüm ebedi yokluk olsaydı var olmanın da bir anlamı kalmazdı. Biz bir daha ölmemek için ölürüz. Yunus’un dediği gibi: ölürse tenler ölür, canlar ölesi değil. İmtihan için geldiğimiz bu dünyada misafiriz. Gerçek ve daimi hayat ahiret hayatıdır. Yokluğa ve hiçliğe dayalı bir varlık anlayışı manen intihardır. Yüzü ahirete, ebediyete dönük olmayan bir hayat anlamsızdır. Değerli olan her şeyin bir anda değersizleşmesi, aydınlığın karanlığa dönüşmesidir. İman nur, inkâr k
Yapıtlarını Bengal dilinde vermiş Hintli şair, yazar, besteci, ressam ve mistik Hindistan’ın önde gelen yaratıcı sanatçılarıdan biri olmuş, Hint kültürünün Batı’ya, Batı edebiyatının da Hindistan’a tanıtılmasında önemli bir rol oynamış, 1913’te Nobel Edebiyat Ödülü‘nü kazanmıştır. Tagore için doğa ve sevgi, ilk yaratıcı sevincin ifadesiydi. Sonsuz ve sınırsız olan bu sevinci doğada, sevgide ve yaşamda arıyordu o.
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 120-140 / Aktif Sayfa : 7