Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 140-160 / Aktif Sayfa : 8
Âlemin gözbebeği, kıymetlisi, güzel insan! Sen benim sırdaşım, yolculuğumdaki içsesim. En güzel hediye olan hayatı, kadrini bilerek, hissederek, ânı fark ederek, hakkını vererek yaşamak... Nefes kadar değerli bir şükür... İyilik yaparken karşılık beklememek... Yaratana hürmeten tüm yaratılanları sevmek… Hayallerinin peşinde koşacak kadar cesur olmak… Gurur duyacağımız bir geçmiş için bugün, tam da şimdi çalışmak… Son defa görecekmişiz gibi sevdiklerimize sımsıkı sarılmak… İyilik, hep iyilik için y
Dünya savaşlarının yarattığı şiddete ve tahribata şahit olan H.G. Wells, toplumların yaşamında köklü bir değişime ihtiyaç olduğuna inanır. Bu devrim niteliğindeki değişim ancak “var olan bu durumun her yönüyle ve tüm olasılıklarıyla en eksiksiz ve en amansız biçimde tartışılması”yla gerçekleşebilecektir. Yazarın dünyadaki adaletsizliklere dikkat çekmeyi amaçlayarak kaleme aldığı İnsan Hakları, Birleşmiş Milletler’in kurucu metni niteliğinde olan, geçerliliğini günümüzde de yitirmemiş bir çağrı.
Tükendi
Neden kadınlar değil de erkekler her yerde söz sahibi olmak zorundaymış? Woolf eli kalem tutan tüm kadınlara seslendiği bu metinde kadının toplumdaki yerini ve kişisel değerini tartışıyor. Shakespeare’e kendisi kadar yetenekli bir kız kardeş yaratarak onun döneminde mahkûm edileceği sessizliği hayal ediyor ve bir özgürlük reçetesi yazıyor: Her kadının yazmaya oturabileceği kendine ait bir odası olmalı! Kendine Ait Bir Oda, kültür dünyasının kapılarını yumruklayan yürekli bir manifesto.
Büyük ve zengin muhtevalı sözlükleri kamus, okyanus olarak adlandıran bir geleneğe sahibiz. İki kelime de eş mânalı, yani “sinonim”. Okyanus “büyük deniz”, “dünya karasını çevreleyen su kütlesi” demek; muhit ve kamus da aynı anlamda. Sözlükler böyle adlandırılınca kelimeleri de bu uçsuz bucaksız denizde seyreden gemilere benzetmek yanlış olmaz. Kelimeler, dilin engin denizinde sürekli hareket hâlindeler. Bazıları bir zaman bir limana demirlese de bir gün hiç beklenmedik bir şekilde sefere çıkabilir. Unutulm
Tükendi
İsmet Özel'in okurken hem sağdan hem soldan başlanan kitaplarının yedincisi olan "PERGELİN YAZMAZ SİVRİ UCU" kitabı neşrolundu. “Şiiri edebiyat tarihinden uzak tutuşumuzun sebebi beşer veya insan olarak bu iki işin hakkından gelirken uğradığımız şartlanmaları aşamayışımızdır. Nasıl basarsak daha iyi yürürüz veya yürüyüşümüze hangi düzeni kazandırırsak salim kalabiliriz sualleri biz bir yıl yaşadıktan sonra kendimizce belli olmuştur. Bizim konuştuğumuz dilin neresinde olduğumuz, dahası dilin bizim neremizden
İstanbul, yaşayanlarından gelip geçen seyyahlara, hükümdarlarından yoksullarına kadar kendisiyle karşılaşan her insana bir şeyler fısıldayan bir şehir. Seyyahların heyecan ve şaşkınlık içinde anlattıkları, yaşayanları için bir sıradanlığın ihtişamına dönüşen İstanbul’da herkesin bir İstanbul’u var. Zamanın ve hatıralarının değirmeninde kendi İstanbul’unu anlatıyor Aykut Nasip Kelebek. Doğup büyüdüğü Beyoğlu, yıllar içinde keşfettiği semtler, seyahatnamelerden okuduğu devirler yer yer yolda karşılaşarak birb
O kapıyı aralayınca daha kolay oluyor her şey. Daha rahat ediyorsun. Bir zaman sonra aklıyorsun bahanelerinle birlikte kendini. Sayıları arttıkça rahatlıyorsun, nefes alışın bile düzeliyor. Şimdi kaldığın bu yerde sorular akın ediyor zihnine. Oysa düşünmek yok, demiştin. İnsan şimdiki zamanı yaşamalı, takılıp kaldığı keşkeleri bırakıp yoluna devam etmeli. Yoksa yeni keşkelerin gölgesinde miş’li zaman olup kalıyor. Gülnur Aşcı görünüşlerin, imajların arkasına saklanan insanı arıyor, buluyor, deşifre ediyo
Bugün, zihninin doğduğu bir dünyaya ayak basıyor oluşumun bir sancısı var. Yağmur, benim yerime sesleniyor bugün. Bugün hasretine yatak yaptığım bulutların ağlaması var. Bugün mavi umutların griye aşk çalması var. Islanan hayallerim, kırık yatağım, bağıran dilim. Eksik rengim, kaybolmuş dergâhım, gizlenen suretin var bugün sevgilim. Bugün yalnızlığım var yağan..
Arjantin edebiyatının en önemli isimlerinden Jorge Luis Borges ile Adolfo Bioy Casares’in her daim edebiyatla beslenen dostluklarından doğmuş olan kurmaca yazar Honorio Bustos Domecq, okurla ilk olarak Don Isidro Parodi’ye Altı Bilmece’de imza attığı polisiye öykülerle bir araya gelmişti. Bustos Domecq Vakayinameleri ise onun bir edebiyat ve kültür muhabiri olarak, Ultima Hora gazetesi için kaleme aldığı birbirinden ilginç yazıları içeriyor. Domecq bu denemelerinde adı sanı duyulmamış sanatçıları, yazar ve
Alfa kadınının bütün ilişkileri daima sağlamdır. Dobra olduğu, olanı eğip bükmeden söylediği, öğrenmeye ve gelişmeye açık olarak karşısındaki insanı dikkatle dinlediği için bütün ilişkilerinde başarılıdır. Gücünün tamamını; hedeflerine ulaşmak için birilerini değil yeteneklerini kullanmaktan, sınırlarını korumaktan, kararlı duruşlarından alır alfa kadını. Etrafında gördüğü saygı ise kendine has olan o muhteşem aurasından, kendini tanımasından, kendine yakışan her şeyi bilmesinden, konuştuğunda insanları
“Özgünlük deneyimdedir. Şeytan ayrıntıda gizli; şair de şeytanla karşılaşmaya en teşne insan. Öyleyse karşılaşmalıdır.” Çağdaş Türk şiirinin hararetli tartışma ortamına, 2000'li yıllarda öne çıkan önemli konu başlıklarını özgün bir yaklaşımla inceleyerek dahil olan Ersun Çıplak, yakın geçmişten günümüze uzanan bir çizgide, yazarı şaire, yazıyı şiire dönüştüren nüansın izini sürüyor Minima Poetika'da: "Şiirin Sesi" ve "Şairin Gölgesi" başlıkları altında, hem şiirin hem de şairin kırmızı çizgilerini adımla
Elinizdeki kitap, çocukluğumdan beri gerek annemden, babamdan, akrabalarımdan, komşularımdan, arkadaşlarımdan, öğretmenlerimden, öğrencilerimden dinleyip gerekse bir takvim ve gazete yaprağından, bir kitap sayfasından görüp aklıma kazıdığım ve bazılarını da bizzat yaşadığım olaylardan tahkiye ettiğim mesellerden oluşmaktadır. Bunlara meselin yanı sıra kıssa, fıkra, anekdot, hikâye de diyoruz. Biz olayları, durumları, nasihatleri bunlarla örneklendirmeyi seven bir toplumuz. Eğer bir anlatıcı içtense anlatımı
Tükendi
Elinizdeki kitap, yazar Müslüm Artar’ın çocukluk, aile, insan ilişkileri, toplum yapısı, insan zihnini kurcalayan felsefi problemler, insani değerler ve erdemler, modern dünyanın açmazları, kısacası hayatın bizzat kendisi ile ilgili kısa fakat özlü ve derin yazılarından müteşekkil. Sayın yazar bizlere daha sade, daha öze dönük ve doğal bir yaşam tarzını, davranış tarzını öneriyor, hayatta karşılaşılan problemlere şahsi penceresinden çözümler sunuyor.“Zorla gülmeye çalışan bireyler topluluğu hâline geldik ne
Tükendi
Bakar mısın? İçindeki ve beynindeki sen ile yüzleşmeye cesaretin var mı? Hayatın bize sunduğu şizofrenik hareketler miydi aslında bizi savuran? Geçen zamana inat isteklerinin peşinde bu kitapta birlikte yürümeye var mısın? İşte hepsi bu kitapta! Öyleyse tut elimden; hayat şizofrenik mi değil mi birlikte görelim!
Tükendi
Kendimiz sandığımızdan çok daha zenginiz; ama bizi oradan buradan alarak, dilenerek yaşamaya alıştırmışlar. Kendimizden çok başkalarından yararlanmaya zorlamışlar bizi.” “Hayat kendiliğinden ne iyi, ne kötüdür. Ona iyiliği, kötülüğü katan sizsiniz…” “İnsan her yerde hep o insandır ve bir insanın özünde soyluluk olmadı mı, dünyanın tacını giyse yine çıplak kalır.”
Tükendi
“Görünen köy kılavuz istemez” şeklinde bir atasözümüz vardır, bu söz “hayat” için geçerlidir. Ancak görülen her şey “gören” tarafından anlaşılacak diye de bir kural yoktur. Göz önünde olan, görülen, hatta bizzat “yaşanan” o kadar çok şey vardır ki, bunları anlamak için bazen bir “kılavuz”a ihtiyaç duyarız. Sinema da bunlardan biridir. Herhangi bir izleyici olarak bir filmi izlediğimizde, sadece perdeye yansıtılan görüntüleri ve kulağımıza hitap eden sesler ve efektleri duyarız. Ancak bu görüntülerin ve sesl
Tükendi
Sahi sevgi neydi? Hangi yılda ya da ayda kaldı? Beklediğimiz miydi yoksa terk ettiğimiz mi? Geç kaldığımız mıydı, umutla beklediğimiz mi? Belki bir şiir arasında sıkışıp kaldı, belki de kapağı tozlanmış bir kitabın arasında. Yine de aslolan, içindeki sevgiyi gerçekten bulabilmekte ve umudunu hiç yitirmemekte saklıydı... Unutma. Pes etmek, vazgeçmek, umudunu yitirmek... Bunları arkanda bırakıp, yeni güzelliklere merhaba deme vakti artık... Çünkü hiçbir şeye yenilmeyen umudumuz gökyüzü kadar...
“Yeniden sevebiliyor insan. Yeniden kalbini birine yuva yapabiliyor. İnsan yıpransa da tekrar ‘seviyorum’ diyebiliyor. ‘O’nun için yazdım’ derdim bu kitabı hep. Ama gerçekten ait olana, sevmeyi bilenlere yazdım. Senden daha güzel sevebilecek olana.” Sevmek adına çıkılan yolculukta mesele yolculukla kalmak değil zamanla yola dönüşebilmektedir. Enes Çelik, Seni Özlemekle Başlar Bütün Yolculuklar’da sevginin üzerindeki örtüyü yazılarıyla kaldırıyor ve gözler önüne seriyor. Bu kitabı okudukça sadece kendinizle
Kara geceler umudumu söküyor, yarınlara inancım ol. Karanlığı bölen gün ışığı, gecemi sabaha bağlayan manidar vakitlerim ol. Ben yarım kalmayı öğrendim hayattan, birlikteyken yarım olmayı öğretelim dünyaya. Yükseklik korkuma armağan düşüşlerim ol, diplerde tutunalım. Tırmanmak bize göre değil, başımızı kaldırınca gökyüzünü görmek yeter bize. Azla yetinmek değil bu, çok olmaktan korkmak. Çokluk uğramasın, yetebiliyorken biz bize. Hayatın karmaşasıyla gelen umutsuzluklar karşısında, dupduru bir inançla duran
Akıp giden hayat yolculuğumuzda, heybemizdeki her şey kendi seçimlerimizin meyvesidir. Yaşamımızda olmasını istediğimiz eşyalar, kişiler biz seçtiğimiz için ordadır. Yanımıza aldığımız yol arkadaşlarımız, kapılarımızı açıp buyur ettiklerimizdir. Hayatımızda olmasından pişman olduğumuz kişileri dahi zamanında biz davet etmişizdir hayatımıza. Bazen istediğimiz, bazense hayır diyemediğimiz için kalmışlardır yanımızda. Olumlu ya da olumsuz tüm tercihlerin kaynağı, tercihi yapandır. Seçtiklerimiz ve seçmed
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 140-160 / Aktif Sayfa : 8