Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 920-940 / Aktif Sayfa : 47
Şehirler insanlara benziyorlar. Ya güzel oluyorlar ya çirkin. Ya suskun ya cıvıl cıvıl. Ya gizemli ya aşüfte. İçinde yaşayanların ruhu siniyor şehirlere. Sevdalı insanların şehri, kendileri gibi güzel oluyor. Şehri çevreleyen yüksek tepelere kurulmuş bağ evlerinin toprak damlarında, geceleri yıldız cümbüşlerini seyrederek uyuyan çocuklar, yaz günlerinin ılık sabahlarına hep aynı sesle uyanırlar.. yeşil ceviz ağaçlarının, birbirine karışmış gür meyve dallarının arasından süzülüp gelen kırgın, yorgun, ezgin.
Kırmızı Donlar İhtilali ismi, mizahi tınısıyla sizi yanıltmasın, yüzünüzdeki tebessüm de daim olmasın. Zira bu kitap eğlenceli olduğu kadar ciddi, neşeli olduğu kadar da kederlidir. Yıldız Kaşıkcı'nın ironik ve keyifli üslubu bir yandan gülümsetirken, (bazen de düpedüz kahkaya boğarken), 12 Eylül'ün ağırlığını da iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Kırmızı Donlar İhtilali Cumhuriyet tarihinin ilk toplu konut projesi olan Kızılay'daki Saracoğlu Mahallesi'nin ihtilallerle imtihanını anlatıyor gibi görünebili
Tükendi
Realizm ve natüralizm akımlarının etkisiyle eserler yazan Nabizâde Nâzım'ın Zehra romanı ilk defa Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilerek yayımlanmıştır. Zengin bir tüccar olan Şevket Efendi; sinirli, kıskanç ve geçimsiz biri olan kızı Zehra'yı kâtibi Suphi ile evlendirir. Suphi'nin annesi, gelinine yardımcı olsun diye eve Sırrıcemal adında cariye alır. Bunun üzerine kıskançlık krizine giren Zehra, hem kendisinin hem de çevresindekilerin felaketine sebep olan kararlar alır.
Tükendi
İslam dünyasının çeşitli bölgelerinde XII. yüzyılda genel kabul gören İslamî fikirlere ve yaşayış ilkelerine aykırı davranan ve kendilerini zahid, derviş, Kalenderî, Haydarî v.s diye isimlendiren acayip görünümlü heterodoks topluluklar görüldü. Bunların bir kısmı mesela yalın ayak gezerler, keçi derisi ile örtünürler başlarına da deriden boynuzlarla süslü bir börk geçirirlerdi. Ellerinde halka, delik aşık kemikleri ve ufak yuvarlak çanlarla bezeli bir değnek taşırlar ve dilenirlerdi. Gece gündüz ellerinde d
Tükendi
Reşo çalışkandı. Reşo çağdaştı. Reşo feodalitenin boyunduruğuna girmeye razı değildi. Çok geçmeden Hakkari'nin ücra bir köyünde Abdi Ağa ve Reşo'nun yolları kesişti. Abdi Ağa en başta iyi yürekli görünüyordu. Reşo'ya ve diğer göçmenlere yardım elini uzattı. Ancak bu buluşma hayra alamet değildi. Ağa güçlüydü, Reşo akılcıydı; ağa saygındı, Reşo samimiydi. En önemlisi Ağa, düzenin değişmemesi gerektiğine inanıyordu, Reşo ise yeniliklere açık ve umut doluydu. Ancak eski bir atasözü çok geçmeden kulağında çınla
Tükendi
İlk kitabı İtlaf, "2013'ün öne çıkan 50 romanı"* arasına giren Ozan Can Özübal, ikinci kitabı Bataklık'ta yine alışılmadık ve gerilimli bir olay örgüsü ile karşınızda. Ünlü arkeolog bir babanın ölümünden sonra ailenin baba figürü olmak zorunda kalan Yakup... Yakup'un doğumuna giderken geçirdiği trafik kazasında felçli kalmış ve Yakup'un bakımını yaptığı anne... Yakup'un her şeyden sıyrılıp tek başına varolabilme özlemi... Çirkin yaratılışı, yazar olmak isteyip yazmayı becerememenin verdiği sıkıntılar ve a
Tükendi
Gülhatmi, Türkçenin ferah bağlarında huzurla soluklanmak, billûr gibi nehirlerinde bilgelikle yıkanmak, nazenin rayihalı çiçekleri arasında keyifle dolaşmak, emsalsiz letafetteki konaklarında konaklamak, envaiçeşit helal nevalesini tatmak için eşsiz bir fırsat. Bu roman hem dilek ağacına asılmış düğün mendili hem mana derinliklerinde kendini yitirmişlere uzatılmış bir derviş eli hem de ölüm çukurlarına bırakılmış nice hayal varsa hepsine hayat olabilecek pir nefesidir. Gülhatmi'ni okuduktan sonra bütün kır
Tükendi
Sıradan insanlar yoldan çıkmaz, en masumlar günahkâr olmaz, iyiler kötülük yapmazdı; eğer aşka şeytan karışmasaydı... Gençliğin verdiği cesaretle zor bir aşkın içine gözü kapalı giriverir Aslı. Toplum kurallarını, ahlakı, vicdanı, ayıbı bir kenara atarak, teyzesinin sevgilisi Ömer'e kaptırır kalbini. Sevgilisinin evli olması bile umurunda değildir ilk başlarda. Ama kıskançlık, sorgulamalar, hayaller ve hayal kırıklıklarının ardından çareyi kaçmakta bulur. Yıllar sonra, artık olgun bir kadın olduğunu sandığ
Tükendi
Bazı hayatlar gereğinden fazla sıra dışıdır. İnsanın ruh hali durmaksızın bir o yana bir bu yana sallanıp gider. İnsan elinin altından kayıp giden zamanın farkına bile varmaz bu sallanışta. İncir Sineği hikâyesinin karakterleri içimizdeki birilerinden başka kimseler değildir. İncir Sineği, gerçek hayat kesitlerinden yola çıkılarak kaleme alınmış hassasiyetlerin, duygu yüklü hayallerin romanıdır kuşkusuz. Yazar, hikâyesinde yetişkinlerin karakter analizlerini irdelemiş ve çocukların ruhsal yapılarını ustalı
Tükendi
Deniz, kurşuni gökyüzünün altında, heybetli kükreyişleriyle, uçsuz bucaksız koskoca meydan bana kaldı, der gibiydi. Azgın dalgalar hüzünle ürperen kıyıları olanca gücüyle dövüyordu. Yaşlı kadın sahile inen yamacın üstünde durdu. Rüzgarla sertleşen kar serpintilerinden yüzünü sakınmak için defne ağaçlarını kendine siper yapmaya gayret ederek, karşısındaki çetin ve sonsuz suya baktı. Bu gözler, geniş göklere, açık ufuklara, deli rüzgarların çığlıklarına, denizlere, ormanlara, dağların ötesine, yalnız bir bir
Tükendi
Güç olanı, kolay söyledi Aşk dili ile... Zor olanı yol belledi kendine. Büyükle büyük oldu Yunus Emre. Küçükle küçük oldu, tevazu ile. "Benim yüzüm yerde gerek... Bana rahmet yerden yağar..." Deyip taht kurdu yüreklere. Dillere söz oldu, sazlara nağme. Gönüllere aşk oldu, insanlığa gaye. Dördüncü cemre olup bütün âleme; Yandı, pişti, oldu aşk ateşinde. Şikâyet etmedi bir kere bile. Aşkın hazzını tattı har içinde. Gençliği tanıştırdı, gerçek Aşk ile...
Tükendi
Mağlup Varsa Galip Değiliz Ve sahne: İrfan Yunus ve ailesinin Balkara şehrinde işlettiği naif lunapark. "Hangi lunapark bir uydu fotoğrafına doluyken yakalanmışsa oralıyım ben" cümlesinin müellifi İrfan. "Burada çocukluk değil manyaklık ortaya çıkar" sözünün sahibi Zafer. "Lunaparktaki sese ve ışığa savunma geliştirmeye çalışan sinir sistemi dert çekmeye vakit bulamaz" diyen, pembe ojeli parmaklarıyla hayal perdelerini parçalayan Ayşegül. Dönmeli, hoplamalı, ışıklı bir eğlence köyü. Ölmüş meşhur şarkıc
Tükendi
Kimi ülkelerin tarihleri katliamlarla, sürgünlerle ve acılarla yoğrulmuştur. "Elma Güzeli" yakın geçmişimizin yüz kızartan gerçekleriyle oraya buraya savrulmuş insanların trajedisini ve sevginin ne kadar büyük bir silah olduğunu anlatıyor. Irkçılığın, cehaletin ve din bezirgânlığının toplumları ne gibi felaketlere sürüklediğini ibretle ve gözleriniz yaşararak okuyacaksınız. Okuduğumuz birçok romanda kendimizi o romanların kahramanlarıyla özdeşleştiririz... Ancak "Elma Güzeli" Güler'in yaşadıklarını okuyu
Tükendi
Müellifin önsözde belirttiği gibi, "Bu kitap, hakikat endişesi taşıyan vicdanların, metafizik konuları seven insanların, zevkle ve tekrar tekrar okuyabilecekleri bir eser." A'mâk-ı Hayal, hakikate susamış bir ruhun, Sevgili'ye hasret bir gönlün manevî âlemlerde yaptığı seyahatleri anlatmaktadır. İnsan, her şeyden yorulur sadece manevî yolculuğunda yorulmaz. Yolcunun Sevgili ile Birlik haline hasret duyması ise bu yolculuğun başlangıcıdır. Bu manevî yolculuk, bizi geldiğimiz yuvamıza geri götüren, ayrılıktan
Tükendi
"Genç kadın düştüğü yerden kalkarak tekrar koşmaya çalıştı, sürülmüş tarlanın keseklerinden dolayı bir kez daha tökezleyerek yüzükoyun toprağa kapaklandı. Bu kez biraz biçimsiz düşmüştü ki, dizlerinde sızlama hissetti. Dizlerinin, kesin soyulduğunu ve kanıyor olabileceğini düşündü lakin bakmadı, daha doğrusu bakamadı. Zaten, bakacak zamanı da yoktu. Çocuğunun kolundan yakalayarak hızla yanına çekti. Sırtını, geldiği tarafa vererek dizlerini kıvırdı, ağlayan çocuğuna kendisini siper ederek, kollarıyla onu sa
Tükendi
İki farklı hayatın, iki farklı insanıydı Ceylin ve Radin. Ceylin, varlıklı ve inançsız bir ailenin kızı, Radin ise mütevazi hayatların erdemli adamıydı. Onları önce rüyalar birleştirdi. Henüz hayali kurulmadık sabahlara uyandılar. Dramatik hayatların acı çekeniydi ikisi de. İç acılarının toplamında birleşeceklerdi bir gün... Çok sonraları fark etseler de, aslında kaderleri doğdukları gün ortak yazılmıştı. İkisi de nasıl büyük bir aşk yaşayacaklarını bilmeden ve farkında olmadan birbirlerine yürüyorlardı. Ve
Tükendi
Genç okurların daha çok Türkçe üzerine yazdığı titiz yazıları ve kitaplarıyla tanıdığı, oysa son dönem öykücülüğümüzün ve romancılığımızın en önemli temsilcilerinden biri olan Feyza Hepçilingirler'in Kırmızı Karanfil Ne Renk Solar? adlı bu romanı, 12 Eylül'ün sıcak günlerinde sürgün edilen bir öğretim görevlisinin kendisiyle hesaplaşmasının arka planında dönemi, bütün çıplaklığıyla ve belgesel gerçekliğinde anlatmakta. Edebiyatının ana malzemesini gerçek yaşamdan alan Feyza Hepçilingirler, güçlüklerle kuru
Şimdiki adıyla Şeytan, uzun bir süreden sonra sessizliğini bozmuş ve kendi dünyasını yaratmıştı. İşin kötü tarafı, her ne kadar tasarımcı bir varlık olsa da kendisine kul tasarlayamıyordu. Tanrı kullarının rızası olduğunda onları kendi dünyasına çekebileceğini görmüş ve emin adımlarla kendi dünyası ile kullarını tanıştırmaya başlamıştı. Oluşan bu ikinci evrenin varlığı, yeryüzünde yaşamını sürdüren ve kalabalıktan gözü dönmüş insanların bir şekilde yeni evrene naklini gerektirdi. Bu süre içerisinde, yeni e
Tükendi
Son kırk yılın Türk edebiyatı Kara Kitap'tan önce ve Kara Kitap'tan sonra diye ikiye ayrılabilir. Yayımlanır yayımlanmaz, değişikliği, tuhaflığı ve güzelliği ile okurları şaşırtan ve hemen tartışmaların odağına yerleşen Kara Kitap modern Türk edebiyatının vazgeçilmez bir klasiğidir. Yayımlanışının 25. yılında esrarı hiç tükenmeyen bu romanın özel bir baskısını hazırladık. Pamuk'un büyük çoğunluğu hiçbir yerde yayımlanmamış el yazması sayfaları, çizimleri, ilk baskıya son anda ekleyip çıkardığı her biri bi
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 920-940 / Aktif Sayfa : 47