Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 940-960 / Aktif Sayfa : 48
"Çünkü bir kadın iyi bilirdi yarası olan erkeği. Uzaktan bile görse tanırdı, bulurdu. Galiba kadınlar, yaralı erkekleri seçerdi hayatlarına ve bir erkeğin hayatındaki yara bandı olmayı tercih ederlerdi. Belki de kadınlardaki bu duygu, bu ilaç olma çabası, ezbere bildikleri pansuman davranışlar, içlerindeki anneliktendi. Her yerlerinden fışkıran şefkatten... Çünkü kadınlar daha çok küçükken başlardı yara sarmaya, oyuncak dünyalarında bile herkesi mutlu etmek zorundaydı, değil ki bu dünyada... Yarası olan bi
Tükendi
Geçirdiği hastalığının yanı sıra terk edilmenin üzüntüsünü İstanbul'da bırakarak, hayalini kurduğu pastaneyi açmak için Urla'ya gelen Berna'yı, sevdiği ve başarılı olduğu mimarlık mesleğini bırakmayı göze alan kardeşi Nil yalnız bırakmamıştı. Nil'in aşkı bulduğu bu şirin belde, Berna'ya da cömert davranıp geçmişin izlerini silecek miydi? Rürgar çanının sakin ve huzur veren sesiyle birlikte pastaneye girdiği gibi, Berna'nın kalbine de yerleşen Demir, genç kızı 'Her işte bir hayır vardır. Sakın isyan etme. H
Tükendi
Bu kitabın içerisinde; Savaşı, aşkı ve tüm imkânsızlıklara rağmen, çaresizliğin başkent olduğu Fransa'da, yinede umudun kıyısına tutunabilen insanların yaşam öyküsüne tanık olacaksınız. Kahramanlarımız Lion ve Marie'nin tutkulu aşkını, her nefeste hissedecek, Dört Mevsimi siz de onlarla yaşacaksınız. Sonbahar'da hüznü, Kış ile birlikte gelen karamsarlığı, İlkbaharda yeşeren yeni umutları Yaz ayının getirdiği tarifsiz mutluluklara, iki genç ile ortak olacaksınız.
Tükendi
O görkemli aşkların tümü masal mı? Yaşanamaz mı; çağ sürgünü mü onlar? Aydınlığı soluyan tüm gençlere önyargısız bakabilmenin erdemini diri tutmak çok mu zor? Can pazarında yurt sevgisi sınavı verenlerin; yaşam pazarında ucuza gitmesi doğal mı? Ve şunca itiş-kakış arasında unutulan 'insanı' başköşeye oturtmak çok mu lüks? Kartallar ve tüm yırtıcılar kuşkusuz yüksekten uçar. Ama turnaların da yüksekten uçtuğunu unutalım mı? Ayakların Dili'ndeki öyküler işte böylesi bir dünyayı gözler önüne seriyor...
Tükendi
Yüz elli yıldır suskun duran Vezüv, artık ağzını açmıştı. İçindeki ateş denizini bir ırmak halinde kente akıtmaya başladı. Ateşli su, ya da sulu ateş dağdan aşağıya doğru, gittikçe artan bir hızla akıyordu. Geçtiği yerleri, yakaladığı canlıları anında yakıyor, yetmedi boğuyordu .Soyluların, zenginlerin oturduğu Vezüv'ün etekleri bir anda ateş selinin altında kaldı. Görkemli casalar, saraylar, güzelim bahçeler, muhteşem bağlar birkaç dakika gibi kısa bir zaman diliminde yok olup gitti. Vezüv lâv denizini sal
Tükendi
İçinde Maneviyat ve Sırlar Saklı Gizemli Bir Aşk Öyküsü... Dile gelen tüm sözler art arda sıralandığında, üç harfin yan yana gelip de anlatabildiğini anlatır mı? Üç nokta yan yana geldiğinde fark edilir, sonsuzluk deryasının taze serinliği. Anlaşılır ki O'nu anlatmaya dil çaresiz... Üç nokta gibi gelir üç harf yan yana ve anlatır sonsuzluğu, sonsuz nuru. Tek bir şart arar; nasıl ki sonsuzluğu anlatan üç noktanın kudreti suskunluğundan gelir, öyledir işte... Sonsuzluğu anlatacak yegâne kelam, dile değmeden
"Katip, ilk kalamarını 9 yaşında yedi ve şehir tarihinin ilk seri cinayetlerinin kapısı bundan bir saat sonra açıldı. Tuhaf bir çocuktu. Prensipleri vardı ve rakamlara takıktı. İlk cinayetini bir prensip yüzünden işlemişti. Beş yaşında prensip sahibi olacak kadar büyümüş, 9 yaşına geldiğinde cinayet işleyecek kadar yaşlanmıştı. Onu izleyen 9 yıl içinde 4 kişiyi daha öldürecekti ki, bu da toplam 5 cinayet demekti. Cinayetlerinin sırrı, manasını kimsenin çözemediği iki kelimede saklıydı. Metruk fabrika ilk c
Tükendi
"...Yine koyu hasret kokan bir gecenin en koyu yalnızlığında çarmıha gerilmiş gibiyim. Beyaz sayfalara akan kan gibi, damla damla dağılıyorum ben de,çaresizliğimin en beyaz sayfalarında. Sonra ikinci el mazmunlar diyarından satın aldığım birkaç cüzzamlı aşk söylemlerini yazmakla teselli buluyorum. Mecnun olup çöllere düşmedim gidişinin ardından. Sadece Tanrı'dan seni diledim. On üç batman ağırlığında bir demir bağ ile her gün bin rekat namaz kıldım Hallac-ı Mansur gibi. Hak « ben » demedim elbette O'nun g
Tükendi
Siyah Sancak, yeryüzünde yaşayan Müslümanların maruz kaldıkları zulümlerden yola çıkılarak oluşturulan, sözde İslam ülkelerinde yaşayan kafirlerin bu ülkelerde başlattıkları isyan girişimlerini bastıran, onları ve kurmuş oldukları örgütleri deşifre eden birkaç Müslümanın mücadelesini, bu örgütlerin de Müslümanlarla imtihanını anlatmaktadır. Siyah Sancak hiçbir şekilde örgüt, dergah, tarikat, resmigayri resmi kurum, kuruluş veya herhangi bir devlet adına hizmet vermemektedir. Hiçbir şekilde bunlardan yardım
Tükendi
Kelimelerin gücüne, edebiyatın büyüsüne inancını koruyanlar için... Benim için çizdiğin kader planını kabul etmiyorum! "Tanrı, insanın ölümsüzlüğe varmış halinden başka bir şey değil" diye cevaplıyordu beni Selman Dermanî. "Ölüm ile kesilen bir hayatın hiçbir anlamı yoktur. Değmez... Bütün bu çabalara, sağalmaya, hasta olmaya, iyileşmeye, çalışmaya, mülk edinmeye, çocuk yapmaya, âşık olmaya değmez. Lisan öğrenmeye, şiir okumaya, saz dinlemeye, mutlu olmaya değmez. Ancak ölümsüzlük varsa bu dünya hayatını
Tükendi
.......Birden trenin camındaki ay ve yıldızı gördü. İçinde ılık ılık bir şeyler kıpırdadı... Başına, kalbine, ruhuna doğru, bütün benliğini ebediyen saran sevinç ve gurur dalgasının yayıldığını hissetti. Dışarısı karanlık ve sükunet doluydu gecenin yarısı... Bu sessizlikte, istasyona yayılan bir erkek sesi çınladı küçük çocuğun kulaklarında... Hadi yahu kalkalım artık!Bu kelimeler, bütün damarlarını sevgi ile titreştiren kan akışı gibi dalga dalga içine yerleşti. Bu sadece bir ses değildi. Hasretini ç
Düşlerin yoğunluğunda yer kaplayan karanlık bilinmeze doğru Kurguladığı hayat yolculuğunda merakına yenikmi düşecek,yoksa İçgüdüsel dürtüler içinde çözümsüzlüğü yaşayıp hayatı kendine Zehir edip kalabalıklar arasında yalnız mı kalacak?
Tükendi
Faruk eline ulaşan mektubu gözyaşı döke döke okumuştu. Demek insanlar gariban ve saf olunca, kendisini insan sanan şeytanlar onlardan istifade edebiliyor ve onları da bu günah yolculuğunda seyahat etmeye mecbur bırakabiliyorlardı.. Faruk bu mektubu okuduktan sonra kızı kararından vazgeçmek yerine, ona daha da hayran olmaya ve bağlanmaya başladı. En azından geçmişini gizleyip, ona yalanlar söyleyerek onu kandırmamış ve her şeyi olduğu gibi anlatmıştı. Faruk arabadaki peçeteyle gözyaşlarını silerek arabadan i
Tükendi
Ancak sevgi dolu bireylerin hayat sürdüğü ailelerde yaşayanlar, bahara beste yapan kuşların dinginlik veren şarkısını duyabilirler. Birbirlerini yiyip bitiren yorgun bedenlerin ve ölgün ruhların yaşadığı evlerse mezarlıktan farksızdır. Hayatın geri kalanını güzelce yaşamak, onlar için neredeyse imkânsızdır. Geçmişte yaşadıkları, bir türlü peşlerini bırakmaz. Oysa hayat, kavgaya zaman ayıramayacak kadar kısadır. Rayları şaşırmadan izleyen ve lokomotifi doğru yöneten makinistlere ne kadar çok ihtiyaç var!
Ellerini birleştirip başlarının arkasına gökyüzünü izlemeye koyuldular. Ayın sarı ışığı yıldızları gümüş birer nokta gibi itmişti göğün derinliklerine. Üzerlerinde çıtırtılar çıkararak yarasalar geçiyordu. Çetin: - Dünyada en çok gerçekleşmesini istediğin şey nedir, diye sordu. Songül: - Seninle sonsuza kadar birlikte olmak, benim için senin sevgin her şeyin üstündedir, dedi tereddüt etmeden. Oysa Çetin moda deyimi ile "devrim" diyeceğini beklemişti. Kız devam etti: - Aş
Tükendi
Salih Bey'in sıradan ihtiyarlık günleri, eski arkadaşı Rüstem'in ölümü ve karşı apartmana taşınan aşina çehreli kadının varlığıyla kaçınılmaz bir şekilde değişmek üzeredir: Magda'nın zamanı döndüğünde, bedeni zayıflayıp yaşamı daraldıkça kuytuda semirip inadına büyüyen hatıralar, onu karanlık ormanlara gömdüğü uğursuz geçmişin hayaletleriyle yüz yüze getirecektir. Ömer F. Oyal, açlık, korku ve vicdanla sınanmış, dünyadan uzaklığın bilinçsiz kederiyle dolu yurtsuz bir ihtiyarın son birkaç ayına odaklanıyor.
Paçalarımı sıvamışım, ayaklarım çıplak. Yürüyorum. Islak deniz taşları serinletiyor tabanlarımı. Burnuma keskin bir yosun kokusu vuruyor. Kokuyu sen de alıyor musun?" diye soruyorum yanımdakine. Sonra bir bakıyorum, kimsecikler yok etrafta. Rüzgâr şiddetini artırıyor. Uzaklardan, çok uzaklardan, sararmış bir gazete sayfası düşüyor ayaklarımın dibine. Eğilip alıyorum onu. Gözüme takılan ilk haberin manşetini okuyorum... Kötü kaderli güzeller güzeli çocuğun eski fotoğrafı. Dönmeyen topaç. Kopuk güvercin kafas
Radyonun sesi duyulmaz, bağ evinin ışığı görünmez olunca ara ara duyulan kesik inlemeler geldi kulaklarına. Fikret korktu. Bok vardı gecenin bu saatinde bu saçmasapan şeylere kalkışacak, hem de iki şişe büyüğü gözünün yaşına bakmadan bitirmişken. Sesi Hilmi de fark etti. ?Hocam, bu hayvan inlemesi mi, birileri iş mi tutuyor yoksa bağlık arasını bulmuş da?" diye sordu. Hocam diyerek ikisini de ortalamaya çalışmıştı. ?Baykuştur," dedi Koço. ?Bazı baykuşlar böyle inler gibi ses çıkarır, korkmayın," Hilmi bozul
Tükendi
Otuz beş yıllık gazetecilik yaşamından sonra bir seyahate çıkmaya karar veren Cem Arda, hangi şehre gideceğine karar vermek için internette gezindiği sırada, 1951 yılına ait Hamburger Abendblatt gazetesinde bir isim ilgisini çeker. İkinci Dünya Savaşı sonrasında yokluk içindeki Almanya'da Ahmet Müfit isimli bir Türk; 51 model, üstü açılır kırmızı bir Pontiac'ın direksiyonuna oturmuş, adeta kendisine el sallıyordur. Cem Arda, gazetecilik merakı içinde bu çağrıya karşı koyamayarak, kırmızı Pontiac'ın peşine
Tükendi
Can Gürses, ikinci romanında zengin Türkçesi, sersemletici üslubuyla, renkler üstünden, Kuzgun ile Zambak'ın masalsı aşkını, diğer bir deyişle beyaz ile beyazın kara sevdasını anlatıyor. "Ben, insanın alın yazısı kadar karayken; sen, Tanrı'nın el yazısı kadar beyazsın." 1994'te köyü yakılan Kuzgun, cansız düşen annesini, canından edilen babasını, ceviz ağacını, battaniyesini, toprağını bırakıp, İstanbul'a göçer. Peşinden gelen çocukluğu, Kuzgun'a Emek Sineması'nın Bahtiyar'ını, Beyoğlu'nu, gençliğini, göky
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 940-960 / Aktif Sayfa : 48