Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 860-880 / Aktif Sayfa : 44
Gönüle yüreğe hüzün fidanını dikmemek gerek ey can Hiç durmadan umut ve neşe kitabını okumak gerek durmadan Sürüp atmalı içimizdeki dileği bir vakit bırak gitsin; Tas tas şarap içmeli vazgeçmemeli hoş yaşamalı her zaman.
Tükendi
Ucu bucağı, sonu olmayan türden karanlıklarda her yöne gidiş serbesttir. Telaş, endişe ya da herhangi bir sınırlama yoktur burada: Her yön, bir yol. Dalgalara karşı boğuşmak da yok; kendini bir mantar parçası gibi bırakmak ve hafiflemek var. ?Gerçek" olarak ?ne hikmetse!? tanımladığımız yaşam kendini geriye çekince, farklı farklı milyonlarca kapı açılıveriyor insana. ?'Gözlerindeki Şu Hüznü Gidermek İçin Ne Yapmalı?'', önceki evliliklerinde aldıkları yaraların izlerini hâlâ taşıyan müzik tutkunu Yasemin'le
Tükendi
'Çorum'da Hitit dönemine ait büyük bir tarihi eser hırsızlığını araştıran gazeteci Defne Kaman ortadan kaybolur. Gazeteci kadının en son görüldüğü antik Hitit kalıntısı Yazılıkaya'da ortaya çıkan geyiğin nöbet tutması, bir efsane gibi Çorum'da kulaktan kulağa yayılmaya başlar. Olayın büyümesi üzerine, Defne Kaman'ı canlı bulmak için şehrin valisi, emniyet müdürü ve Türkiye'nin ilk eko-hacktivisti olduğunu iddia eden Karaca canla başla çalışmaya başlar. Bu sırada sosyal medyada #DEFNEKAMANNEREDE eti
Gürcistan'dan kopup göçen, Anadolu Kadınıyım ben... Sen ise, yüreğine mavzer yemiş yaralı bir asker... Nasır tutmuş, kınalı ellerimle alın terini silmek görevdir bana... Sen de bilirsin ki, "VATAN" deyince, akan sular durur bu cennet "MEKÂN" da... Sakın ha, beni gözünde büyüteyim deme. Yüzünün akıyla yaşamaya çalışan, iki oğlunu da vatan uğruna şehit vermekten gurur duyan, yaşlı bir anne... Ben değilim oğul, ben değilim sadece... Çocuklarının yanında, her bir şeyini vatan için feda eden çok kişiler bilirim
Tükendi
Boğaz Köprüsü'nden kendini atmaya niyetli bir adam... Öğrencilerini taciz etmekle suçlanan bir öğretmen... Tecavüze uğramış bir kadın... Sabahın erken saatlerinde bir belediye otobüsü günün ilk seferine çıkıyor. Direksiyonda yorgun bir şoför... İlk durakta binen yolcuyu diğerleri izliyor ve tabii, duraklar da durakları... Binenleri ve inenleriyle elli bir yolcu... Otobüsün hangi şehirde ya da hangi hatta ilerlediği; hangi yılda veya hangi yıla gittiği belli değil. Ancak yolcularının yükü belli. Boğaz Kö
Tükendi
Nijat Özön´ün bu eseri ilk kez 1936´da yayımlandı ve yakın zamana kadar alanında tek başvuru kitabı olarak kaldı. Türk romanının kökenleri üzerine kapsamılı bir araştırmaya dayanarak derli toplu bilgiler veren kitap, kendinden sonraki araştırmacılar ve konunun meraklılarına yeni ufuklar açmasının yanı sıra, özellikle öğrencilere yol göserecek eşsiz bir kaynak niteliğinde. "M.N Özön´ün Türkçede Roman adıyla yayımladığı monografya, değerli bir bilgi aracıdır. Bu yapıtta roman türüne yakın ve türden önce var
Tükendi
"İki suyun arasındaki zaman aralığı düşündürsü beni..." Bu cümle, aslında Saraçoğlu´nun tüm öykülerini açan bir anahtar gibi. Zaman ve yaşattıkları ya da yaştmadıkları. Zamanla törpülenişimiz, zamandan edinimlerimiz. Artık geçmiş zamanda kalanları o geçmişteki hayalleriyle, çoğu kez boşuna bir çabayla, bugünde var etmeye yönelik bütün o acınası girişimler. "Yazdıklarımızın Zaman´a dayanması, Rüzgâr´a dayanmasıyla aynıdır..." diyor yazar.
Tükendi
Bilge Karasu´nun edebiyatına ilk kez başlayacak olanlara Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı ile Göçmüş Kediler Bahçesi´ni öneriyoruz. Kitap, yayın tarihi olarak yazarın üçüncü kitabıdır, 1980 öncesi dönemi temsil eder. Buraya kitabın doruk bölümlerinden birini koyduk okumanız için... "Oyun üzerine ne biliyorsam ondan öğrenmiştim. Ustam karşımda duruyordu. Ama oyunun oynanması üzerine bilgi vermemişti. Satranca çok benzeyen bu oyunda taşların, yani bizlerin adı, satrançtaki gibiydi, kurallar hemen hemen ayn
Trabzon'un Bozbalık Köyü'nde doğan Ece Duman'ın çocukluğu, annesi onu doğururken öldüğü ve babası başka bir kadınla evlendiği için çok kötü geçmiştir. Ece on yaşına geldiğinde, üvey annesinin hamile olduğunu öğrenir ve İstanbul'daki teyzesinin yanına taşınır. Şimdi yirmi sekiz yaşında, yakında yeni kitabını çıkaracak olan tanınmış bir yazardır. Eski hayatını tamamen geride bırakmayı başarmıştır ve hiçbir şeyin bunu bozmasına izin vermez. Ta ki, yıllardan beri hiç iletişim kurmadığı babasının kaybolduğunu öğ
Tükendi
Gülizar, beş çocuğunun anası... Talihsiz, kanı yerde kalmış, yuvası dağılmış, bahçesinde lalesiz kalmış, Gülizar... Kömür karası saçları dağılmış sırtüstü yatıyordu yatakta Gülizar. Gözlerini tavana dikmişti. Derme çatma, yıkık dökük kerpiç damdaki o tek noktaya bakışlarını kilitlemişti. Bedeni bu hecin devesi misali iri cüsseli adamın altında yatıyor olsa da, ruhu pek sevdiği arkadaşı Hatice ile pamuk tarlalarında koşup parlak renkli kâğıtlardan yaptıkları uçurtmayı uçuruyordu. Pamuk tarlasındaydı artık
Tükendi
'Cu' yu tanıyor musunuz? Çin'de yaşanan ağır bir kıtlık ve gentry zulmünün yoğunlaştığı bir dönemde annesini, babasını ve kardeşini kıtlıktan kaybeden Çin'li Cu, annesini, babasını ve kardeşini gömdükten sonra açlıktan ölmemek için hayatta kalan tek kardeşiyle vedalaşmak zorunda kalmıştır. Çıktığı bu acı yolculuk bir manastırda yamaklık ile devam eder, daha sonra yamaklığı bırakarak dilenmeye başlar, oradan da illegal örgütlere karışır. Cu zamanla bu illegal örgütlerin liderliğine kadar yükselir. Bir zaman
Tükendi
Kölelik Dönemeci, 18. yüzyıl sonlarında ata yurtları Kafkasya'da Kırım hanlarına bağlı olarak özgür bir yaşam süren Abhaz ve Adıga Çerkeslerinin, romanda bütün renkleriyle dile getirilen özgün yaşam tarzlarının çözülüşünün hikâyesi. 1774'te Küçük Kaynarca Antlaşması'ndan sonra Kırım'ın Rus etkisine girmesinden endişelenen bazı Çerkes boylarının Ruslara karşı Osmanlılardan yardım istemesi sonun başlangıcı olur. Osmanlılar, Soğucak muhafızlığına atadıkları Ferah Ali Paşa aracılığıyla "dağlı ve vahşi" Çerkesle
Tükendi
"Dünyaya gözümü açtığımdan beri muharebe, hep muharebe, arkası kesilmez muharebenin. Abe niçin girsin kara toprağa onca ana baba kuzucukları, gençliklerine doyamadan, ha?" Annemin elinden mektubu kaptı. Dayım kâğıdın dörtgeni içindeymiş gibi ona seslendi: "Anacığın umudunu kesmemiştir Mustafa'm! Gece gündüz ettiğim duaların yüzü suyu hürmetine Tanrım seni koruyacaktır. Hiç merak etme!" Zühre Ninem, "Büyük Bozgun" diye anılan 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'yla başlayan, Balkan ve Birinci Dünya savaşlarıyla sü
Tükendi
"Hacı Raif'le Paşa İsmail bir zaman daha, yaklaşan umutlu günlerden konuştular, keyiflendiler. Paşa İsmail geç vakit kalktı. Hacı Raif onu kapıya kadar geçirdi. Evin sahanlığından ikisi de ta aşağılara, Müezzinoğlu'nun Cevizli Bahçesi'ne doğru baktılar. Konağın ışıkları şakır şakır yanıyordu. Çalgı çengi sesleri duyuluyordu." Yeşil Gölge İkinci Dünya Savaşı'nın hemen sonrasında, çok partili hayata geçiş sürecinin bir Anadolu kasabasındaki yansımalarını halkın renkli yaşayışıyla birleştirerek ele alır. Arka
Tükendi
"Bedia, efendim!" dedi. "Dedem koymuş bana bu adı. Trenle geçerken Toros Dağları'nın güzelliğine bakıp hayran olmuş da, 'Bir doğa harikası bu, bir bedia,' demiş. Sonra beni kucağına almış, 'Benim torunum da doğa harikası... Adını Bedia koyacağım!' demiş, üç kez kulağıma, Bedia, Bedia, Bedia diyerek adımı koymuş." Bedoş'ta Kemal Bilbaşar, öğretmen olmayı kafasına koyan Bedia'nın çocukluk ve ilkgençlik yıllarını anlatırken Birinci Dünya Savaşı ve Mütareke yıllarının İstanbul'undan kesitler de veriyor. Bedoş'
Tükendi
Ay Tutulduğu Gece'de Kemal Bilbaşar, Demokrat Parti'nin iktidara gelişinin, daha çok Yunanistan göçmenlerinin yaşadığı bir Batı Anadolu sahil kasabasındaki yansımalarını, kasabada geçici olarak bulunan anlatıcının gözüyle, ince bir mizahın yumuşattığı bir gerçekçilikle anlatıyor. Değişen iktidarla birlikte toplumsal ilişkiler de değişmekte, yeni biçimler almaktadır. Yeni duruma ayak uydurmaya çalışan nahiye müdüründen sıkı bir Demokrat Partili olan meyhaneci Hidayet'e, Tütüncüler Kooperatifi'nin kurulmasın
Tükendi
Genç yazar Can Gürsesten Türkçenin doruklarında gezinen, usta işi bir ilk roman Annem bizi bağrına basan elleriyle, sesini çıkarmadan, Biz bir aileyiz diyor. Bunu hepimizden çok bizim ev biliyor. Vasiyetimi okumaya başlasam bırakır mısınız kavgayı? Odamda, yatağımın yanındaki çekmecede. Şarkıyı falan bırakıp, getireyim, okuyayım mı? Keyfinizi kaçırayım, yemekleri çöpe atayım mı? Ne kadar yazık ediyoruz zamana. Bir daha niye gelesiniz bu eve? Buradayız, evimizde. Hep birlikteyiz. Koza bile burada. Eskisi
Tükendi
Bu dünyada elde edemediklerini elde eden ama bunlardan mutluluk duymayan bedeninle karşılaşsan? Ve en çok kendini kıskansan? Yıl 2185... Zamanın en güçlü uzay bilimleri araştırma merkezi olan HNA, uzun yıllar yaptığı araştırmalar sonucunda Dünya'nın ikizini, Yeni Dünya'yı bulur. Ve bu yeni gezegendeki insanlığı, varlığımızdan haberdar etmek için başlatılan proje kapsamında beş bilim adamı Yeni Dünya'ya gönderilir. Ancak Jordon, Karin, Tilet, Nadine ve Grek'in, Yeni Dünya'daki insanlığın arasına karışıp, hi
Tükendi
Bütün hayatı mücadele ve kavgayla geçmiş Bülent Akyürek'in kendi kişisel tarihi ve ülkesinin siyasi tarihiyşe yüzleştiği "Yağmur Getiren Fırtına" romanı 1980 öncesine çocuk gözüyle bakan; aforizmalarla şiir dilinin iç içe geçtiği itilmiş insanın öfkesiyle dolu, ironik bir marjinal edebiyat örneğidir. Elinizdeki bu kitap basıldığı yıldan beri yeraltı romanlarının Türkiye'deki öncüsü olarak biliniyor. "İçinizdeki Öküze Oha Deyin, Yılgın Türkler, Öğlen Namazı'na Nasıl Kalkılır? gibi bir çok kitabıyla hep oku
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 860-880 / Aktif Sayfa : 44