Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 960-980 / Aktif Sayfa : 49
Bazen hayat beklentilerimizin dışında gelişir. Bizim için çok önemli olan şeyler zaman içinde gözümüzde küçülür. Ama onlara ulaşmak için verdiğimiz mücadele ve çektiğimiz meşakkat çok daha büyük değeri dünyevi hiçbir şeyle ölçülemeyecek yerlere ulaştırır. Mecnûn'un Leylâ'sını ararken Mevlâ'sını bulması gibi.
*** İnsanlar ikiye ayrılır. Hayatı peşin satanlar ve nefesi veresiye alanlar. Bu kitap, nefesi veresiye alanların ve inatla hayatı peşin satın almaya çalışanların etrafında gelişen birtakım olaylar dizisini ele almaktadır. "Herkes, arkasındaki Brütüs'ün olası varlığından dolayı tereddüt ederken aynı zamanda tek hamlede yıkabileceği bir Sezar arıyor. Dolayısıyla bir paranoyaklar silsilesinin hem mağdur hem de mağrur birer mensubuyuz."
Tükendi
Bu eserde 20. yüzyılın büyük mutasavvıfı Ken´an Rifâî´nin, dergâhların açık olduğu dönemlerde talebelerine yaptığı mesnevi takrirlerinin 4048. beyite kadar olan bölümü tek cilt hâlinde toplanmış, 700 yıldan beri değerinden hiçbir şey kaybetmeyen Mevlânâ Celâleddin´in bu seri Ken´an Rifâî´nin şerhi ile günümüzün idrâkine sunuluyor.
Ben kimim biliyor musunuz? Kusursuz bir hiçim ben! Eksiksiz, doğal bir hiçim... Tüm pislikler benim çevremde toplanır, her oluşan girdap beni ve yanımdakileri de içine çeker. Yaşamamın sebebi budur! Kendimle yetinmeyip başkalarının da dibi boylamasını sağlamak... Ben kimim biliyor musunuz? Bozuk bir piçim ben! Özenilecek nitelikte istikrarlı, yetkin bir hiçim... Her gözyaşı benden izin alır dökülmek için. Gözyaşlarının efendisiyim ben. Kurtarılmayı beklemeyen, içi kurtlanmış bir tahtayım. Ben kimim bili
Tükendi
Geçmişle geleceğin arasında sıkışmış, yanıtlarını veremediğim sorularla boğazıma sarılmış azaplı bir şimdiki zamanı yaşıyorum. Video kaseti bir daha aldım elime. Ne bir yazı, ne de işaret. Üzerime doğrultulmuş bir silah gibi küstahça meydan okuyor. Karanlık, bilinmezliğin rengi... Perde! diyen bir kâbus, posta kutusunda bir zarf, bomboş yollar, iç karartıcı binalar, erkek kardeşliği, muammalı bir kız... X-Files ve flanörün seyir defteri... Öldüren Şehir, her zaman farklı hikâyeler anlatan Ömer Ayhan'ın ilk
Aşka düşmüş bir insanın gözüne dünya çok başka renklerde görünebilir. Peki ya, sadece 'âşık olan bir adamın gözünden İstanbul, ne kadar renkli olabilir? Bir insan algısının sınırlarını zorlar ve gördüğü gibi değil de, istediği gibi algılamaya karar verirse ne olur? Ve en önemli soruya dikkat edin, bir yalan ne kadar kontrolden çıkarsa amacını yitirir? Anıl Nişancalı ilk romanı Evren Bozması'nda, ergenliğini yeni atlatmış bir roman kahramanının maceralarıyla bu soruların yanıtını veriyor. Evren Bozması,
Tükendi
"Ve şimdi yüreğim, tüm organlarım tarafından, toplumun huzurunu bozan bir asi, ahlaki kuralları hiçe sayan bir serseri gibi dışlanıyordu. Bugün ne yapıyorum ben diyemediğim için, yarın ne yaptım ben demek zorunda kalabilirdim. Ama gel gör ki bugün daha çok ilgimi çekiyordu." Korkut "Kaderin iyi niyetine geldiğimi düşünüyordum, evet. Fakat şimdi kapısında durduğum odada Zeynep var. Bir üst katta ise Miray... Bu hastanenin koridorunda dikilirken şunu çok iyi anladım. Bu kaderin niyeti bozuk..." Ümit "Ben, Mi
Tükendi
Ters Adam her şeye "ters" bakan öfkeli bir adamın ve "başka türlü bir dünya"ya ulaşmak için mevcut dünyaya karşı giriştiği saldırının hikâyesini sunuyor. Varoluşçu bir sorgulamayla radikal bir siyasi eleştiriyi bir araya getiren, yaklaşık otuz yıl önce yayımlanıp ?kaybolan" bu sert romanın günümüzün sahih okurlarına anlatacak çok şeyi var. Bu romanı mühim kılan şey her şeyden önce bir "öfke" metni olması. Yaşadığı dünyaya öfkeyle bakan ve şeylerin temelini sarsmaya çalışan aksi bir anti-kahraman kötülüğü s
Tükendi
"Bende anlayamadığın nedir biliyor musun?" "Neymiş?" "Nazım'ın dediği gibi: 'Ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum. Kendi şarkımı.' Ama yapamam biliyorum, çünkü o şarkı içimde kuruyup kaldı. Beni öldüren bu işte." "Şarkılar bitmez, yeni şarkılar filizlenip doğar her zaman..." Bu roman, Deniz ile Cihan'ın hüzünlü şarkısını anlatıyor. 70'li yılların sonunda Ankara'da, üniversitede tanışan Deniz ile Cihan'ı ortak tutkuları olan müzik bir araya getirir. Deniz, Ankaralı bir ailenin isyankâ
Tükendi
Kırmızılı Orfel, içindeki boşluğa ve hatalarının ağırlığına daha fazla dayanamayarak evden uzaklaşabileceği uzun süreli bir yolculuğa çıkar. Yolda karşılaştığı her yeni yüzle yeni bir hikâyenin de kahramanı olur. Bu ilişkiler üzerinden kendini sorgulamaya başlar. Yalnız bu kaçış umduğu gibi sonuçlanmayacaktır. Macera aramak için çıkılan yolculuk farklı karakterler üzerinden insan denen varlığın sandığı kadar basit olmadığını ona gösterecektir. Kendine ulaşmaya çalışırken dünyadaki her şey, zihninde biraz da
Tükendi
Behzat Ç., Cinayet Büro Amirliği´nde başkomiser, hayata karşı işlenen suçlar uzmanı... Başına gelenlerden sonra lanet etmiş, çekip gitmişti aslında. (Dizinin ilk kitabı Her Temas İz Bırakır´ı okuyanlar bilir.) Hayır, hâlâ işinin başında! Ama ağzını bıçak açmıyor. Tek bir laf çıkmıyor ağzından. El işaretleriyle, çehresiyle, suskunluklarla anlatıyor anlatacağını - ve tabii dellenmeleriyle... Bu bir AnKara polisiyesidir... Behzat Ç. ve ekibi, kötü bir Renault Toros´la Sakarya Caddesi´nden Ayaş´a kadar altını
Tükendi
"Sen fotoğrafları kadrajlara sığdırıyorsun, bense saati kadranlara. İkisi de zamanı yakalamak için. İkisi de gerçekliğe inanmak için." Zaman ve gerçeklik saplantısının buluşturduğu iki insan... Fotoğrafları hafızası yapan Kumru. Kafasında saat sesleriyle yaşayan Kalender. Zamana, bilgiye, yaşama, ölüme, var olmaya ve yok olmaya saplantılı olanlar. Köyler, kasabalar, şehirler, tren yolculukları, fotoğraflar, saatler, zoraki katiller, yanlışlıkla işlenmiş cinayetler, gerçeğe tapanlar, karanlığı yaratanlar, s
Tükendi
Birini sevince hayat cennet de olur cehennem de "... Aliço Meryem'i içeri itip kapıyı kapattı ve ay dışarıda kaldı, yıldızlar dışarıda kaldı, ay ışığı da dışarıda kaldı. Kırık dökük kaldırımlar, tozlu yollar, iğde kokan hava, otların arasında bitmiş kır çiçekleri... Hepsi dışarıda kaldı. Ağustosböcekleri, tembel tembel hışırdayan yapraklar ve o gece usul esen poyraz, onlar da dışarıda kaldı." İnsanın yapmadan duramayacağı hatalar vardı. Tıpkı sevmeden duramayacağı insanlar olduğu gibi. Bizi biz yapan şeyler
Tükendi
Önlerinde yepyeni bir yaşam vardı. Onlar için her başlangıç yeni bir ışık, yeni bir umut demekti. Hayatta yaşadıkları zorluklar karşısında hayallerine veda etmek yerine, bu zorluklarla ilkeli bir şekilde mücadele eden ve sonunda başaran insanların öyküsüdür.
Tükendi
Bir yer vardı ki... Korkak yürek çarpıntılarının istilasında; zincir şakırtılarının hüküm sürdüğü, seslerin kısılıp, gözlerin konuştuğu, kalplerin anlaştığı, uysal insanların bakışlarının yere çivilendiği, umutları yıkık, çareleri tükenmiş insan topluluğunun alınıp satıldığı, çığlıklarının duyulmadığı, içlerine seslenerek yürek büyüttükleri, köleleri ve Taciri vardı. Onların dışında her şey bir masal tadındaydı. Bir tek onlar yalnız, bir tek onlar mahzundu.
"Bu romanın kahramanını 1951 yılında Üsküdar Paşakapısı Cezaevinde tanımıştım. Elli yaşın üstünde sabıkalı bir sahteciydi. Romanda tastamam bu adamı anlattığımı söyleyecek değilim. Hatta anlattığım, hiç de bu adam değildir, denilebilir. Ama, romanda anlattığım Paşazade'yi bana esinleten canlı kaynak, cezaevinde tanımış olduğum o sabıkalı sahteci Paşazade olmuştur. Sabıkalarım artırıp üreterek anlatmaktan beğeni, hatta onur duyan ünlü kadın avcısı Eyüplü Halit, sahte gazeteci Mahmut Saim yada Muslukçu Tevfik
Tükendi
"O sırada kıyıdaki gazinodan 'La Vie en Rose'un notaları yayılmaya başladı. Nedense birden birbirimize yakınlık hissettik; çiçeklenmiş dallar gibiydi ruhum, sanırım birbirimize âşık olmuştuk. Onun bakışları da bunu çok belli ediyordu. Bir çekim alanı içindeydik, müziğin ritminde dans eder gibi öpüştük. Onun kalp atışlarını kalbimde, benimkileri beynimde duyuyordum. Daha önceleri hiç böyle olmamıştı." Bir Nazi subayının kızı olan Rosalinde'nin İkinci Dünya Savaşı'nın yıkıcı ortamından günümüze ulaşan inişl
Tükendi
Niçin Kazdağları adı verilmiş? Birincisi, Türkler Orta Asya'daki "Kaz"ı kutsal kabul edip ayak çizgilerini "kazayağı" motifi yaparak onu kutsal bir sembol olarak kullanmışlar ve Anadolu'ya getirerek günümüze kadar taşımışlardır. Bu motif halı, kilim ve mezar taşlarında hâlâ kullanıla-gelmektedir. İkincisi bu dağda geçen Sarıkız efsanesinde, Sarıkız'ın kaz çobanlığı yapmış olmasına dayanmaktadır. Alibey Kudar Hoca; oğulları Selim ve Orhan Kudar Beyler ile Kazdağları'nın yamaçlarında bulunan Tahtakuşlar Köyü
Tükendi
Bir geriye dönüş çağı eseri; Önce kuma, çamura çizdi insanoğlu aklındakini ve gördüklerini. Sonra kalıcı olan mağara duvarlarına kazıdı öyküsünü, hem de renkli olarak. Yanında taşımak, başkalarına da okutmak istedi hikâyelerini ve kil tabletlere, yapraklara, kağıtlara yazdı. Çağ ilerledi cilt oldu, çağ atladı matbaa bulundu ve yer gök kitap oldu. Renklendi, resimlendi, şekilden şekle girdi. Her şeyi yazdı insanoğlu, her şeyi yazarak paylaştı. Okunsun diye, bilinsin diye, öğrenilsin diye! Zaman geçti, kitapl
Tükendi
Biz ateşin cezbi ile pervanenin aczi kadardık derviş. Sen gel dersen eğer,ben kendimde kalamazdım. Bundandı ateşbazlığım. Yaradılış vaktine dayanan bir hasretlik vardı aramızda. Değilse adını, adını adımın geçtiği cümleye böyle çok yakıştırmazdım. Yüreğimdeki bütün gurbetleri alıp senin vuslatına sığındım . Resimlerime karıştı hecelerin. Ben,aşkın resmini çizecek kadar ustaydım ama yazıcısı sendin bu hikayenin. Çizdiklerimi, senin harflerinle anlattım. Ve vallahi nehir olsam denize böylesine güzel karışmaz
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 960-980 / Aktif Sayfa : 49