Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 880-900 / Aktif Sayfa : 45
Denize giden insan farklıdır ve aşka çağrılan deli divane bir âşık gibi gözden kaybolana kadar, ellerini sallayarak vedalaşır sevdicekleriyle. Yazgısının arkasından koşan deniz insanı için uzundur bu vedalaşmalar... İsmi ile müsemma Hoyratdeniz... Kıyısında küçük bir köy, Dünyanıngözü; iki ağızlı, ters dönmüş bir kaşık, belki de denizde yüzen fettan bir kadının omzu gibi... Kıyı köyünde bir dalgıç; dünyaya açılan iki penceresinden birini savaşta kaybeden Camgöz Reis... Vecdi Çıracıoğlu, "Denize Dair Hikâ
Tükendi
Bana her şeyi anlatmana gerek yok. Beni bu boka bulaştıran Hikmet Usta, bu lağımın nasıl çalıştığını da anlatmıştı. Siyah Paltolu Adam'a doğrudan ulaşılamadığını biliyorum. Ben sana geldiğimde, sen bir başkasına gidiyorsun, o da bir başkasına gidiyor ve sonra belki bir başkası daha. Bana tek söylemen gereken senden sonra kime gideceğim. Sonra tüm bunlar hiç yaşanmamış gibi birbirimizi bir daha görmemek üzere ayrılacağız. Çürük evler, bakımsız sokaklar, ne kadar yaşlı olduğunu bilmeyen dükkânlar ve ağır ağı
Tükendi
Yıl 1920. "Reis Paşa" artık Anadolu´ya geçmiş, millitvekilleri Ankara´ya toplanmakta... Yurdun dört bir yanında direnişin ateşi harlanmış. Ama kışkırtmaların, ayaklanmaların da ardı arkası kesilmiyor. Ortalık toz duman. "Reis Paşa", bir yandan savaşı yönetirken, bir yandan da tasarladığı geleceğin tohumlarını atıyor... Allahın Süngüleri bu büyük direnişin öyküsünü anlatıyor ve onun kahramanlarının etten kemikten, "insan" resimlerini çiziyor. Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Halide Edip, Yunus Nadi... Makbule Ha
Tükendi
İnsan yaşamında göç, tarih kadar eski bir olgudur. Göçün sizi nereye götürdüğünü bilmediğiniz gibi, gittiğiniz yerde sizi neyin beklediğini de bilmezsiniz. Bu bilinmezlere doğru giderken sadece yüreğinizdeki umutlardır tek teselliniz. Peki, umutlarınız ne kadar gerçektir? Peki ya gelecek canınızı ne kadar acıtabilir? İşte bu yepyeni umutlarla yuvalarından, Avrupa'ya göçenleri, Hollanda'da geleceklerine dair büyük bir sınav beklemektedir. 2007 yılında Maviydi Adalet Sarayı ismiyle yayımlanan Sahte Umutla
Tükendi
Türk edebiyatının büyük ustalarından Aziz Nesin, hayatı boyunca, öyküden romana, denemeden eleştiriye, oyundan şiire hemen her türde, yeri doldurulamayacak yüzlerce yapıta imza attı. Türk mizahının en çarpıcı örneklerini vererek her kesimden, her yaştan geniş bir okur kitlesinin beğenisini kazandı. Nesin, aydın, üretken ve özgün bir yazar olduğu kadar, düşüncelerini eyleme dönüştüren, bedeli ne olursa olsun duruşundan ödün vermeyen bir aktivist olarak yaşadı. Ömrü boyunca aralıksız çalışarak elde ettiği var
Tükendi
Soran olursa vapurun infilak ettiği an, Maria Puder'in son hayaline tutunduğumu söyleyebilirdim "Bu romanda Sabahattin Ali'nin hayalî kahramanı Raif Efendi'nin günlüğündeki Maria adlı kahramanın peşine düşer yazar. Ama bu öyle sıradan bir peşine düşmek değildir, (...) yapmak istediği, Raif Efendi'yi gerçek kılmaya çalışmadan Maria karakterinin gerçekliğini ispatlamaktır." -Asuman Kafaoğlu- "Mutlaka okuyun Madonna'nın Son Hayali'ni; ön yargılarınızı bir kenara bırakıp öyle okuyun. Sturmayolcularını yaşadık
Tükendi
Yaşarken kendi hayatınızı değil de başkalarının size verdiği hayatları yaşadığınızı; bazı kurumların, verilmiş hayatları sizing aleyhinize sürdürebilmek için örgütlendiğini fark ettiniz mi? Kendi hayatınızı bulmak için, başkalarının hayatlarından hiç kaçtınız mı? Kaçtığınız yerde bile, tutsak edildiğinizi, çırpındıkça mahrem yaşantılarınızın bile size karşı kullanıldığını; dünya denilen büyük, egemen sistem içinde dönüştürülmeye çalışılan bir denek olduğunuzu gördünüz mü? Babür Tayga herkesi, kendisi gibi
Tükendi
'Allah var. Büyük Allah var. Her şeyi görüyor, biliyor. Gördüğüne ve bildiğine inanıyorum. Gerisi laf u güzaf. Yapılacak tek şey tebessüm etmektir. Size mal mülk, servet bırakmadım. Yalnız, size, şerefli, namuslu, erkek bir ad bırakabildim. Hiçbir zaman başınız yere bakmayacaktır. Bununla müteselliyim, siz de bununla iftihar edeceksiniz.' Tevfik İleri 24.9.1961, Kayseri Cezaevi Ulaştırma, Milli Eğitim ve Bayındırlık Bakanı olarak yıllarca başarıyla çalışmış, Adnan Menderes'in yakınında bir devre tanıklı
Tükendi
Bir yanda "Satırlılar"ın yangın yerine dönüştürdüğü kâbus şehirlerde harca karılan, öte yanda "Deccal"lerin yakıp yıktığı köylerde toprak edilen yaşamlar... Melekler de Ölür kiminin bildiği, kiminin bildiğini sandığı birçok yaşanmışlığı iki ana karakterin yaşamından kesitlerle tekrar düşündürten bir şehir ve dönem romanı. İlhami Sidar, şiirli diliyle 1990'larda Diyarbakır'da yaşananlara Gülistan'ın, Vedat'ın, arkadaşlarının, ailelerinin yaşadıkları üzerinden bakmamızı sağlıyor, öte yandan ülkenin bir yanı
İstanbul'da turizmin ve ticaretin merkezleri: Eminönü, Kapalı Çarşı, Tahtakale, tarihi hanlar... Tarihsel önemleri, estetik değerleri bakımından pek çok kez mercek altına alınmış mekânlara, bu kez bir kumaşçı yamağı bambaşka bir gözle yaklaşıyor. Bölge esnafının ticaretin hızına ve değişimine ayak uydurmaya çalışırken insani ilişkilerini muhafazakar bir çerçevede devam ettirme ısrarıyla ortaya çıkan çelişkiler yumağı, bu çelişkilerin göbeğinde çıkış arayan Adem'i çepeçevre sarmıştır. Bir yandan sıkışmışlı
"Yeni bir hayat kurmak... Nasıl oluyordu? Önce fikir mi geliyordu? Yoksa bir tesadüf sizi fikrin önüne mi getiriyordu? Yeni bir hayat için mutlaka, kuvvetli bir rüzgâr mı gerekiyordu? Önceki hayatınız artık 'eski' mi oluyordu? Eski olanın hükmü kalmıyor muydu? O vakte kadar boşuna mı yaşamış oluyordunuz?" Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, Albayım Beni Nezahat ile Evlendir ve Kalfa ile Kıralıça adlı romanlarıyla edebiyatımızda kendine has bir yer edinen İlhami Algör, yine bir romanla karşımızda: İkircikli
Tükendi
Henüz yaşanmamış yakın bir geleceği anlattığı Destina'da "Bu romanda yazılı her şey doğru, hiçbir şey gerçek değildir" diyor Mine G. Kırıkkanat. Bu yakın gelecekte, İstanbul Küresel Yönetişim'in idaresine geçmiş, Türkler de göç ettikleri farklı ülkelerde asimilasyona uğramıştır. Haç ile Hilal'in savaşı sona ermiş, yerini Hıristiyanlığın mezhep çatışması almıştır. Bu savaşın galibini, Roma'nın ilk Hıristiyan imparatoru olan ve Konstantinopolis'i başkent yaparak Hıristiyanlığa armağan eden Büyük Konstantin'in
2012 yılı Everest İlk Roman Odülü'nü kazanan Gırnatacı, aşkı, kardeşliği, vefayı, vefasızlığı ve savrulan hayatları anlatıyor. 1890'lardan 1955 e uzanan, İstanbul ile Chicago arasında gidip gelen romana, "sol gırnata"nın hüzünlü sesi eşlik ediyor. Galata'da Küplü Meyhane'de gırnata çalan on yedi yaşındaki Osman'ın, Sultan II. Abdülhamit'in emriyle 1893 yılında Chicago Jackson Parkta açılan Colomb Sergisi'ne gönderilen musiki heyeti içinde yer almasıyla bütün yaşamı değişiveriyor. Scott Joplin'in keşfedeceği
"İşte böyle... Hayat sahip olduğun her şeyi bir anda çeker alır elinden. Öylece bakakalırsın." Göksel ve Poyraz... İki yıl önceki Sevgililer Günü'nde hayatları değişen iki insan. Sevgililer Günü farklı nedenlerle onlar için bir dönüm noktası olmuş, Poyraz geçirdiği kaza nedeniyle sakatlanmış, Göksel ise bir aşk uğruna hayatını mahvetmiştir. Poyraz'ın verdiği gizemli iş ilanı, ikisinin tanışmasına vesile olur. Ve birlikte geçmişe doğru tedirgin edici bir yolculuğa çıkarlar. Poyraz'ın yaşamak ve ölmek ara
Kör Baykuş'un yirminci yüzyılın en büyük romanlarından biri sayılmasının nedenini ve Andre Breton'un bu roman için "Başyapıt diye bir şey varsa o da budur!" cümlesini neden kurduğunu anlayabilmek için yaşadığınız sanatsal haz ve kilitli kapılar kesinlikle yeterli değildir. Romanın duygusal etkisi biraz hafiflediğinde aklınızın, felsefenin, psikolojinin, sosyolojinin kılavuzluğunda, tekinsiz bir yolculuğa çıkmanız gerekecek. Anlamın yeniden, yeniden üretileceği, her yorumsamanın bir diğerine kapı açacağı bi
Tükendi
Prof.Dr.Feryal Orhon Basık'ın romanı, bilim insanına özgü irdeleyici akılla sanatçıya özgü akıcı anlatım ve kurgu ustalığını başarıyla birleştiren etkileyici ve öğretici bir yapıttır. Öğreticilik, romanın arka planını oluşturan toplumsal olayların; İkinci Meşrutiyetin ilanından ilk büyük savaşa kadar geçen sürede Osmanlı Balkanlarında yaşanmış kargaşa, zulüm, ayaklanma, kırım, savaş ve göç olgularının gerçeklere dayalı belgesel iz düşümlerinin dökümünden; sanatsal başarı ise yazarın yalın ve akıcı anlatımı
Tükendi
Mahmut Eşitmez ilk romanı Liberhell'de, dünyanın topyekûn bir uçuruma sürüklendiği, baskı ve despotluğun yeni biçimlere büründüğü, herkesin her şeyden şüphelendiği bir çağda yönünü bulmaya çalışan insanların bir kentin içine sıkışmış hikayesini anlatıyor. Kent insanları geçmişten koparılmış, geleceğe umutla bakmaktan çok uzaklar. Özgürlük kavramının neredeyse anlamını tamamen yitirdiği bir dönemde, kentin bir köşesinde kendiliğinden oluşmuş bir paralel yaşam tarzı olan Liberhell insanlara ağır bedelleri ola
Tükendi
Daha sahilden uzaklaşmadan "Abla, abla, beklesenize," sesine döndüm, baktım plaj tarafından koşarak gelen Ayşe, kardeşim. Osman kürekleri bıraktı, Ayşe de sandala atladı. Üstünde yine benim bikinilerimden biri, indirimi bekleyip aldığım. Hep sormadan alır, bunca zamandır ne desem faydası olmadı. Ben kimseden bir şey istemem. Plajda kalabalık bir grubu gösterdi. "Onlarla geldim ama sandalla gezmek istiyorum, eskiden de gezerdik, değil mi abla?" Ben biliyorum, aklı fikri Osman'da, merak ediyor. Sessiz öfkeler
Tükendi
İnsan, yalnızlığı idrak etmek için şiir ya da roman yazar, bilirsiniz. Ve yalnızlık, insana inanın her şeyi yaptırabilir. Belki de sırf bu yüzden dünya üstünde işleyebileceği en büyük günahı işler ve yazdıklarında onlarca insanı öldürebilir. Onlar gerçek değiller, diyeceksiniz ya, demeyin. Belki sadece hayaldir, belki de rüya; hatta belki de her ikisi birden. Hadi daha ileriye götürelim ve diyelim ki gerçeğin ta kendisidir onlar. Hiçbir gerçeğin olamayacağı kadar gerçektirler hem de. Çünkü bilirsiniz, hayal
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 880-900 / Aktif Sayfa : 45