Leylâ Erbil’in öykülerinin ve romanlarının odağında hep bir kabus çekirdeği vardır. Bu çekirdek, okurlarının korkularını da kışkırtır. Korku ve kabusu besleyen ise yaşamda ve edebiyatta kadınların kurcalaması değil değinmesi bile yasaklanmış konu ve sorunların incelenmesidir. Leylâ Erbil, birçok söyleşisinde “insanın yaralı, sakatlanmış, doğduğunda sevgiye, sevecenliğe muhtaç olduğuna” değindi. Ancak yazarken “insanlığın her an şaha kalkabilecek kötülük tohumlarıyla donanmış olduğunu” da görmezden gelmedi.
Leylâ Erbil’in öykülerinin ve romanlarının odağında hep bir kabus çekirdeği vardır. Bu çekirdek, okurlarının korkularını da kışkırtır. Korku ve kabusu besleyen ise yaşamda ve edebiyatta kadınların kurcalaması değil değinmesi bile yasaklanmış konu ve sorunların incelenmesidir. Leylâ Erbil, birçok söyleşisinde “insanın yaralı, sakatlanmış, doğduğunda sevgiye, sevecenliğe muhtaç olduğuna” değindi. Ancak yazarken “insanlığın her an şaha kalkabilecek kötülük tohumlarıyla donanmış olduğunu” da görmezden gelmedi.
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
*Gündelik Şeyler *Kavaklıdere Balladları *Varsağı *Jilet Yiyen Kız *Gözlüklü Hamdi’nin Notları *Ki
Tanık olduğu saf şiddet Çetin’in içini kaldırdı. Dayanamadı ve Gül Hanım’la yediği akşam yemeğinden midesinde kalanları öğürerek çıkardı. Elinde tuttuğu mayoya da kusmuk bulaştığını görünce yüzünü buruşturdu. Tekrar düzgün nefes almaya başlayabildiği zaman Selim’i düşündü. Bu adam bir kanser, bir parazitti. Birinin bu herife haddini bildirmesi gerekiyordu... Ve sanki o sırada içinde olduğu gölgeler yavaş yavaş aklına girmeye başladı. Aklına anında konuyla ilgili yapılabilecek bir plan gelmişti. Hayatının ge
Kelebek kanadından hayatlar bilirim;
Narin ve naif...
Yüzyılda bir gelir gibi;
Beklenen ve değerli...
Ve değdi akıp giden zamana...
Bu kış, yürekleriniz üşümeyecek...
Çünkü; ilmek ilmek dokuduk...
Bazen düğüm oldu çözdük ve yeniden başladık...
Ve şükür ki bitti...
Laf aramızda; Bu elbise herkesin üzerine çok yakışacak...
Abdulaziz Yılmaz'ın öncülüğünde güzel bir ekiple özenle hazırlanan Yedi Güzel Kadın okurlarını bekliyor.
Hayat ve Hüzünde yazdıklarım, babamın da var olduğu dünyada geçirdiğim kırk yılın, dürbünüme çarpan resimleridir; özelimde ve ülkemde 1941 'den bu yana yaşadıklarımdan, gördüklerimden seçmelerimdir. Kitabıma, beni çok etkileyen, çok üzen, çok sevindiren, bende iz bırakan, belleğimde hep kalan anılarımı aldım.
1983'ten sonraki yıllarımın serüveni belki bir başka kitaba konu olur ama bu kitaplar, 1983 yılına kadar, Edip Cansever'e rahmetle selam olsun, "Ben Ayşe Kulin Nasılım?" 'a yanıtımdır.
Veda ve Umut
Çağdaş Türk edebiyatının en sevilen, en çok okunan yazarlarından biri olan Ayşe Kulin, Gece Seslerinde kapalı bir yapısı olan Anadolulu Türk ailesinin gizlerini kurcalıyor. Egeli büyük bir ailenin kuşaklardır içinde gizlediği sırların peşinde akan bu roman, şaşırtıcı olay akışıyla olduğu kadar ustalıklı kurgusuyla da okuru nefes kesen bir serüvene sürüklüyor. Özünde bir ana-kız romanı olan Gece Sesleri, bir yandan ailenin bu çok tartışmalı ilişkisini gözler önüne sererken, bir yandan da Türk toplumunun yaşa
Tunus’ta başlayan Arap Baharı, “Ey Doktor, şimdi sıra sende…” sloganları ile Suriye sokaklarında halk ayaklanmasına dönüşerek kısa sürede ülkeyi iç savaşa sürükledi. Zalimlikte sınır tanımayan Devlet terörü, her an ve her yerde patlayabilecek varil bombalarıyla savrulan bedenlerin masumiyetini kızıla boyadı. Bazen elma kokusuyla geldi ölüm, sağanak sağanak yağdı tüm şehirlerin üzerine. Ekilen kötülük tohumları, rüşvet bataklığına dönüşüp hayatta kalan ailelerin de sonunu getirdi. Evlerini, işlerini terk ede
(…) ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne
ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu
kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni
*Ne Güzel Ne Güzel *Acıyı Bal Eyledik *Nehirler Aka Aka… *Tortu *Zor Nakış *Birdenbire Özlemek *Amado’lu Ağustos *Hani Ya Nerdesiniz *Köprü *Tay *Kerbela Uzak Değil *Çoğaltan Acı *Şükrü Baba Açıklaması *Pis Bir Akşam *Heryerde Birden Olmak *Mutluluk Benim Şirin’imdir *Susan Su *Benden Bilme
(…) ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne
ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu
kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni
*Ne Güzel Ne Güzel *Acıyı Bal Eyledik *Nehirler Aka Aka… *Tortu *Zor Nakış *Birdenbire Özlemek *Amado’lu Ağustos *Hani Ya Nerdesiniz *Köprü *Tay *Kerbela Uzak Değil *Çoğaltan Acı *Şükrü Baba Açıklaması *Pis Bir Akşam *Heryerde Birden Olmak *Mutluluk Benim Şirin’imdir *Susan Su *Benden Bilme
İnsanı hayali kahramanlara çevirmeden, zayıflıkları, güçsüzlükleri ile benimseyen ve olduğu gibi seven yazarların başında gelen Orhan Kemal, edebiyatımızda sıradan insanın yaşam kavgasını en iyi anlatan yazarların başında gelir. İnsanın yitirdiği onurunu yeniden kazanışını anlatan Kötü Yol, maceralı kurgusu ile de okurların ilgisini çekecek romanların başında geliyor.
Orhan Kemal´in kitapları bir okurun hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onu
Sanat galerisinde gördüğü bir tablo Hare Güz’ün oldukça ilgisini çeker. Tabloyu dikkatli bir şekildeincelerken hayatındaki dengeleri alt üst edecek adamla tanışacağından bihaberdir. Genç kadının hüzünlübakışlarını fark eden adam, tabloyu hediye olarak Hare Güz’e gönderir ve hikâye başlar. İkisini bir araya getiren kader, tesadüf sanılan karşılaşmalarla daha da düğümlenir. Hare Güz, ilgisini cesurbir şekilde belli eden adamdan uzak durmaya çalışır çünkü korkuyordur. Korktuğu karşısındaki adam değil;o adamı s
Kusurlu bir sikke elden ele, keseden keseye geçerek bütün Roma’yı nasıl dolaşır? Hikâyeyi hikâyeye, yolu yolcuya, rüyayı rüyete, yedi kişiyi erdemli bir köpeğe nasıl bağlar? Gölgelerin mağarasına dönen haberci her defasında niye taşlanır? Kehribar Geçidi, MS 300’lü yıllarda İmparator Diocletianus Roma’sında bu sorulara cevap arıyor. Okuyucularını Forum’un, Colosseum’un, Senato’nun, Tiber ırmağının, Şifa Tapınağı’nın, sonradan kaybedilmiş veya hiç edinilmemiş özgürlüklerin, hitabetin, yazmaların, lâhitlerin,
Kusurlu bir sikke elden ele, keseden keseye geçerek bütün Roma’yı nasıl dolaşır? Hikâyeyi hikâyeye, yolu yolcuya, rüyayı rüyete, yedi kişiyi erdemli bir köpeğe nasıl bağlar? Gölgelerin mağarasına dönen haberci her defasında niye taşlanır? Kehribar Geçidi, MS 300’lü yıllarda İmparator Diocletianus Roma’sında bu sorulara cevap arıyor. Okuyucularını Forum’un, Colosseum’un, Senato’nun, Tiber ırmağının, Şifa Tapınağı’nın, sonradan kaybedilmiş veya hiç edinilmemiş özgürlüklerin, hitabetin, yazmaların, lâhitlerin,
Güneşi Söndürmem Gerek -1- Işığa ihtiyaç duyduğun her gün için bir yıldız karala gökyüzüne. Umut’un hayatında her şey yolunda giderken, yaşadığı bir kaza sonrasında her şey değişir. İç dünyasında kendiyle hesaplaşmaya çalışırken hiç beklemediği bir gerçekle karşı karşıya kalır. Artık önünde iki seçenek vardır: Ya bu gerçeği kabul edip hayatına kaldığı yerden devam edecek ya da bu gerçeğin acısına kendini mahkûm edecektir. Umut her şeyin düzeldiğini düşündüğünde ise yakınlarıyla ilgili öğrendiği acı gerçekle
İlk yayımlandığında "yerli" olmamakla eleştirilen Tante Rosa, Sevgi Soysal`ın, sinemaya da uyarlanan en özgün eseridir.
Bir roman bütünlüğüne sahip olacak şekilde birbirine ustalıkla bağlanmış on dört hikayenin ana konusu kadınlık ikilemleridir. Sevgi Soysal`ın, o kendine özgü ironisiyle anlattığı Tante Rosa, yaşamın kurallarına ve sınırlandırmalarına başkaldıran, ancak kadınlığına hapsolduğu için hep yenilen biridir.
O, "bütün kadınca bilmeyişlerin tek adıdır."
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 60-80 /
Aktif Sayfa : 4
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.