Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 100-120 / Aktif Sayfa : 6
Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Berna Moran, Oğuz Atay`ın bu ilk romanını ``hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı`` olarak niteler. Moran`a göre ``Oğuz Atay`ın mizah gücü ve duyarlığı ve kullandığı teknik incelilkler, Tutanamayanlar`ı büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, eserdeki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır``. Küçük burjuva dünyasını ve değerlerini zekice alaya alan Atay, ``saldırısını tutunanları
Tükendi
Geleceğin mühendisi başarılı öğrenci Gamze ile köy enstitüsü mezunu babası emekli öğretmen İhsan Sami Bey… Bu ikili arasında uzanmakta olan fay hattı, Gamze’nin annesi Feriha Hanım’ın vefatından beri hayli aktiftir. Gamze’nin üniversitede tanıştığı misafir öğrenci Stavros’la muhabbeti ilerletmesiyle baba-kız çatışması iyice şiddetlenir. Zira kabına sığmaz Gamze Yunan sevgilisinin kollarına, Girit’in koylarına kaçacak, böylece İhsan Sami Bey’in neşrettiği gayriresmi milli mücadele tarihinin gölgesindeki bu c
Alkan Kılıç, Duru Göğün Fısıltısı’nı klâsik edebiyatımızın son büyük mesnevisi Hüsn-ü Aşk’tan yola çıkarak yazdı ve onu çağın idrakine yeni bir dil ve anlayışla sunuyor. A’mâk-ı Hayâl’e, Şehnâme’ye Binbir Gece Masalları’na dek uzanan bu roman; zaman kadar eski rüyalarımız, efsane ve mitlerimizle besleniyor. Böylece bizi; Diyar-ı Rum’dan Bağdat’a, zulmet kuyusundan Gam Harabeleri’ne, yedi iklime ve dört bucağa doğru binbir günden fazla sürecek bir yolculuğa çağırıyor.
Aylin Radomisli Cates, 19 Ocak 1995 Perşembe günü, evinin bahçesinde, o sabah evini temizlemeye gelen hizmetçisi tarafından, kendi arabasının altında ölü bulundu. Üstünde ve etrafta nasıl öldüğüne dair hiçbir iz yoktu. Bir hırsızın saldırısına uğramış değildi. Bir katille boğuşmamıştı. Elbisesi yırtılmamış, tırnakları kırılmamıştı. Çorapları bile kaçmamıştı. Kaptıkaçtı tipi arabası, parke taşı döşeli dümdüz avluda, aklın alamayacağı bir nedenle kayarak, dört parmak yüksekliğindeki seti atlamış, meyil aşağı
Her şey olmak isterken hiçbir şey olamayan, gün gün, adım adım hem servetini hem kendini tüketen bir adamın, Osman'ın hikâyesi bu roman. Pahalı markaların, lüks yaşamın gösterişine dalıp bir kültürün, bir sınıfın yok oluşunu, kendileri de o kültürle birlikte yok olmalarına rağmen fark edemeyen bir kuşağın çarpıcı hayatını anlatıyor Ayfer Tunç. Müzik stüdyolarından, araba galerilerinden, marinalardan geçip kapak kızlarının sert gerçekliğine çarpan... bir hafriyat kamyonunun gece yarısı yapayalnız bir a
Yapı Kredi Yayınları’nın Delta dizisinde bir araya getirdiği Orhan Pamuk romanlarının ikinci cildi Üç İstanbul Romanı adını taşıyor. Pamuk’un Kara Kitap, Masumiyet Müzesi ve Kafamda Bir Tuhaflık romanlarını içeren cilt, dünyada "İstanbul Romancısı" olarak da adlandırılan Pamuk'un gözünden İstanbul ve hemşerilerinin son elli yıllık hayatını aşkları, tutkuları ve değişimiyle hikaye ediyor. YKY’nin Delta dizisinden çıkardığı ilk ciltte ise Pamuk’un Cevdet Bey ve Oğulları, Sessiz Ev ve Kırmızı Saçlı Kadın ro
Tükendi
Bir oteli yönetmekle bir kurumu, geniş bir işletmeyi, bir ülkeyi yönetmek aynı şeydi aslında. İnsan kendini, olanaklarını tanımaya, gerçek sorumluluğun ne olduğunu anlamaya başlayınca bocalıyordu, dayanamıyordu. Ülkeleri yönetenler iyi ki bilmiyorlardı bunu; yoksa bir otel yöneticisinin yapabileceğinden çok daha büyük hasarlar yaparlardı yeryüzünde. Defteri kapadı. Ne gereği vardı artık bunları yazmanın ya da birkaç satır yazıp bırakmanın? Çağdaş edebiyatımızın en ünlü kişilerinden Zebercet, yaşamını günlü
Ne çıkış sebebi ne de tedavisi üç yüz yıldan bu yana henüz bulunamayan ŞİZOFREN isimli akıl hastalığına şimdi de bir yenisi mi ekleniyor? Yazar Samir Hamzaoğulları belki de tıp dünyasında hipotez olarak incelenecek yeni bir akıl hastalığı ihtimalinin romanını yazdı. Romandaki baş karakter Yakup öylesine acı dolu travmalara maruz kalıyor ki sonunda onun gerçekten “akılalmaz” bir hastalığa tutulduğunu düşünen Psikiyatr Prof. Dr. Nesrin Güven, bu sendromun adını NERFOZİŞ olarak kodluyor. Aslında senarist olan
Tükendi
Huzursuz giden evliliğinden uzaklaşan Reha, kendini dinlemek için ailesinin yaşadığı yazlığa gider. Burada toparlanmak ve dinlenmek istese de çevresinde olup bitenlere dâhil olur ve bir başkası için iyilik yapmanın tadına erişir. Reha’nın evinden uzakta geçirdiği süre, onun için bir değişimin başlangıcı olur. Sonrasında bir kitapçının tozlu raflarında unutulmuş, eski bir kitap onu asıl benliğiyle tanıştırır. O, artık eski Reha değil, kendini bilen ve yaşamı tanıyan biri olmuştur. “Güz rüzgârları artık daha
Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı'nda baskı, bir dış etken, insan eliyle oluşturulduğu ne denli bilinse de bir tür kıran gibi ortaya çıkar. Bizans'ta "resim-kırıcılık" diye adlandırılan baskı dönemi başlatılırken genç keşiş Andronikos'un kendi kendine sorduğu soru şudur: Birey olarak bu baskı karşısında, benimsemediğim, ama bana zorla benimsetilmek istenen bu yeni inanç karşısında ne yapmalıyım? İnsan içerikleri, toplumdan topluma, dönemden döneme, çağdan çağa değişebiliyor. Bunların taşıdığı değerin saltık deği
Tükendi
Bu hayatta her şeyin bir bedeli vardı. Büyük sevdaların bedeli büyük acılardı, büyük hırsların bedeli büyük kayıplardı, büyük umutların bedeli yalnızlık dolu uzun yıllardı. Ama her şeyden önemlisi masumiyetin de bedeli ağırdı, zalimliğin de... Derlermiş ki, bazı hayatlar zaman içinde bağlıdır birbirine. Çağlar içinde yankı bulan, eski bir çareyle zincirlidir ötekine. Bazı hikâyeler sadece onu anlatabilecek olanların başından geçer. Fakat pek azımız bunu yaşarken bilebilir. Yaşadığı acı gerçeklerden kurtulm
Tükendi
"Her şeyin iyi gittiğini nerden çıkarıyorsun?" dedi. "Herif rüzgârı kendinden menkul uçurtmanın teki. Ara sıra telleri takılır gibi kadına geliyor gece yarısı." "Fakat Müzeyyen, bu derin bir tutku," dedim. Tırsmaya başlamıştım. Haklı olabilirdi. "Evet, biraz sapık ve tek taraflı bir tutku," dedi, arkasını dönüp gitti. Hikâyeye göre adam, kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor, eve sığmıyor... Bülbülün çilesi, yazarın zulası... inceden sarma bir sigara, inceden bir bardak... Jak Danyel isimli bir şişe
Selim İleri'den dorukta bir dil ve anlatış şöleni: Kapkara alayın eşliğinde ölümsüzlük! Hazin bir azap günü, yine sonbaharda, üzüntüler cümleleri parçalıyor. Hayat bir yanıltı. Uzak, her şey çok uzak! Bebek'teki üçüz yalı, Çamlıca'daki bülbül yuvası köşk, Maçka Palas'ta salon-salamanje... Ulu Şair nereye adım atsa; her köşeden üstüne üstüne gelen Samipaşazâde Sezai'ler, Namık Kemal'ler, Halid Ziya'lar, II. Abdülhamid'ler, Abdülmecid Efendi'ler, Ahmed Hâşim'ler, Nurullah Ataç'lar, ötekil
Bir Başka Düğün Gecesi farklı sınıftan iki ailenin hayatının çakışmasını ve Menekşe’nin başına gelenleri konu alıyor. Eril tahakkümün boyunduruğundaki bir toplumda meydana gelen ve büyük bir travma etrafında dönen olayları, değişen, parçalanan hayatları, hesaplaşmaları ve her şeye rağmen yeni başlangıçlar yapma cesareti bulanları anlatıyor. İnsan psikolojisinin derinliklerine, travmalara, şüphelere, toplumsal ideallere ayna tutarak toplumca göz ardı edilen bir hikâyeyi aktarıyor Erendiz Atasü; alıkonulma,
Aynı ırktan, kim bilir belki de aynı soydan geliyorlardı. Aynı yaşlarda, aynı boylardaydılar. Aynı kadını sevmişlerdi. Ataları aynı tanrıya ayrı yollardan ulaşmak istedikleri için, biri Boşnak diğeri Hırvattı. Bunu kendileri seçmemişlerdi, savaşmayı ve kaderlerini de seçmedikleri gibi. Ve ambulanstaki çocuğu kurtarmanın dışında, beklentileri yoktu yarın için. Yarınlar, kurşun, havan topu ve bombaydı, kandı. Ama her ikisi de farkına bile varmadan daha güzel günleri bekliyorlardı. İnsanlar, değişik inançl
Yürümek, Sevgi Soysal`ın yazarlık çizgisinde bir eşik olarak nitelendirilir. Ela ve Memet`in hayatta kesişmelerini ve ayrışmalarını anlatan bu romanında Sevgi Soysal, toplumca çizilen erkeklik, kadınlık sınırlarını ve sınıf değerlerini bireyin gözünden sorgular. Bir Ege adasında bireyselliğin dar çemberinden çıkıp, insanca duyarlılıklarına sahip çıkan Ela, 12 Mart`ın ayak seslerinin duyulduğu Ankara sokaklarına yürüyüp gidecek Sevgi Soysal`ın iç sesi olarak da okunabilir... Müstehcenlik gerekçesiyle toplat
Tükendi
"O sosyalistler ki ciddilik adına cinselliği hor görmek yanlışı içindedirler, cinsel devrimin sosyalistliğin içeriğinde bulunduğunu unuturlar, hiçbir bilimsel iddiası olmasa da, böyle bir kitaba karşı çıkmayı siyasal bir kurnazlık sayacaklardır, ama ´alaturka´ bir kurnazlık olacaktır bu, zamanın getireceği gelişmeler karşısında savrulup gidecektir... Oysa cinselliğe eğilişim de, tıpkı sosyalistliğe ya da batıcılığa eğilişim kadar, insanı, özellikle çağdaş insanı anlayabilmek isteğimden doğuyor. Onun için de
Tükendi
Biliyor musun arkadaşım, iyi işler yapmak istiyorum. Benden küçüklere yararlı şeyler öğretmek istiyorum. Hayvanların hayatını iyileştirmek istiyorum. Temiz sokaklar, temiz parklar, temiz denizler istiyorum. Tüm apartmanların balkonları çiçeklerle bezeli olsun istiyorum. Bir şeyler yapmak gerek. Bunları hayata geçirmek için bir yerden başlamak gerek." Gençler elini taşın altına koyuyor Selin, annesi Serra'dan izin koparıp Çeşme'ye, kuzinlerinin yanına döner. Ve eğlence başlar. Tabii beklenmedik
“Che Guevera’nın bir kitabından başladılar yakmaya. Kitap olduğu gibi atılsa yanmazdı. Önce kitabın kapağını yırtıyorlar, sonra beşer onar sayfa tutup, dikiş yerlerinden ayırıyorlardı. İpli olanları zor ayırdılar.” Arafat’ta Bir Çocuk 12 Mart Muhtırası’nın etkisi altında yazılan, birbirinden bağımsız sekiz hikâyeden oluşuyor. Bir kuşağın, ömrü boyunca izini taşıyacağı sürgün günlerini anlatıyor. Usta edebiyatçı Livaneli’nin kendi hayat deneyiminden damıtarak kaleme aldığı bu hikâyeler, sürgün hayata dair
Kalbimizin kırk derece ateşe kaç gün dayanabileceğini, böbreğimizin günü birinde taş yapıp yapmayacağını nasıl bilemezsek, söylenmemesi gereken bir hakikati veya bize zorla söylettirilmek istenen bir yalanı söylememek için ne kadar tazyike tahammül edebileceğimizi de ölçemeyiz. Kimisinde bu mukavemet ölüme kadar devam eder, kimisi ilk korkunun doğurduğu heyecanla yumuşayıverip cellatlarının elinde şekilsiz bir balmumuna döner... Kurtla Kuzu adlı öyküden Türk edebiyatının usta öykücüsünden yıllara meydan oku
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 100-120 / Aktif Sayfa : 6