Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 140-160 / Aktif Sayfa : 8
Özün Özü Dualar ve Bu Duaların Tasavvufî-Terapik Etkileri Dua, özgürlüktür. Aşk gibi vazgeçilemez ve ölüm gibi kaçınılamazdır. Aşk, beşerî olsa da sonucu itibarıyla Allah'la bütünleştirdiği anda özgürleştirir. Dua, bazen Allah'ın rahmet kapısını ısrarla çalma; bazen de tevazu ve nezaketle bekleme özgürlüğüdür. Dua, hem teknolojiyi aşan kalbî ve zihnî bir tarzda dostlarla buluşma noktası hem de hislerle ve zihinsel empati ile onlarla bütünleşmedir. Dua ederken insan, yalan söyleyemez, kendini saklayamaz,
1. Kitap: Dua Terapisi Özün Özü Dualar ve Bu Duaların Tasavvufî-Terapik Etkileri Bu kitapta başarı, zihin açıklığı, heyecanı yenme, stres, depresyon, gelecek kaygısı, takıntı, gaflet, tembellik, sabırsızlık, negatif enerji, güvensizlik, haset, kıskançlık, öfke, maddi-manevi şifa, ilahî aşk, sevgi, mutlu evlilik gibi konularda kilitleri açacak ve sizi özgürleştirirken zenginleştirecek dualarla tanışacaksınız. Bu duaların tasavvufî-terapik etkilerini öğrenerek kendinizi güçlü, huzurlu ve mutlu hissedeceksin
Tasavvuf, "hâl" ilmidir. Dervişten, deneyimlediği "hâlleri", okuyabildiği ölçüde, başka bir deyişle, varmış olduğu menzillerdeki idraki ve irfanı nispetinde bir deftere not etmesi istenir. Acaba bazı "şeyleri" yaşarken kavrayabilmiş midir diye... Dervişin Safâ/Seyir/Semâ Defteri bu çerçevede mütalaa edilmesi gereken bir sûfî üçlemesidir. Üçlemenin ilk kitabı Dervişin Safâ Defteri bir zamane dervişinin Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerinin eserlerine bütüncül bir bakışla odaklanışı ve buradan hareketle "
Elinizdeki eser, Ebû Hânife’nin öğrencisi Ebû Mutî tarafından rivayet edilen, özgün adı el-Fıkhü’l-ekber olan, fakat sonradan el-Fıkhü’l-ebsat olarak isimlendirilen risâlenin şerhidir. Hammâd b.Ebû Hanîfe yoluyla gelen el-Fıkhü’l-ekber, bilhassa Osmanlılar döneminde geniş bir ilgiye mazhar olmuş ve pekçok âlim tarafından şerh edilmiştir. Ebû Mutî yoluyla gelen el-Fıkhü’l-ekber’in ise bilinen tek şerhi Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber adlı bu eserdir. Bu şerh, Hanefi-Matüridî çizgiyi takip eden, özellikle bid’at ehl
"Robert Frager'ın sohbetleri Cennetin ırmakları gibi temiz, berrak ve tam da ruhun damağına layık." - Pir Zia Inayat-Khan Amerika'nın tanınmış, saygıdeğer Cerrâhî şeyhi Robert Frager'ın hayatın içinden süzülen sohbetlerinden ilham almak için Sufi olmaya gerek yok. Bu kitap, son on yıldaki haftalık buluşmalarda anlatılan çarpıcı tasavvufî anekdotların bir derlemesi. Benötesi (Transpersonal) Psikoloji'nin kurucu babalarından sayılan Prof. Dr. Robert Frager, şifa mesleğini kalpler için kullanıyor. Her gün
"Tasavvufa Giriş", adı üzerinde bir giriş kitabı. Tasavvuf nedir, nasıl bir ilimdir ve hatta bir ilim midir, bugünün insanına neler söyler, sorularının cevaplarını arayan, bu soruları soranlarla söyleşen bir kitap. İçeriden bakan bir kitap "Tasavvufa Giriş". Bu yönüyle okuru bekleyen, akademik mesafesi olan, bilimsel bir ölçülülük içinde ilerleyen (ve hadi itiraf edelim) sıkıcı bir kitap değil, aksine sıcak, çarpıcı, kana karışan, kalbe dokunan bir eser. "Tasavvufa Giriş", özellikle modern eğitimden geçmiş
İslam medeniyeti, bir “insan medeniyeti”dir. İnsanı önceleyen, insanı feda etmeyen, insanı kalkındıran, insanı ihya eden bir medeniyetin inşası ve sürekliliği nihai hedeftir. Bunun için de kendisine “en güzel örnek” olan Elçi’yi model olarak almıştır. Müslümanlar kendilerine “model” olarak sunulan son Peygamber’e benzedikleri sürece veya ona benzemeye yaklaştıkları sürece bu ideali veya ideolojiyi gerçekleştirmişler, onun modelliğinden ayrıldıkça da medeniyetlerinden veya kendilerinden uzaklaşmışlardır.
15 yüzyılın önemli mutasavvıflarından Akşemseddîn bu eserde zikrin mahiyeti ve faziletleri, cehrî zikrin caiz olduğuna dair Kur'ân ve sünnet esaslı deliller, vecd ve semânın mahiyeti gibi konulardan bahsediyor... Peygamber (s.a.v.) Allah Teâlâ'nın şöyle buyurduğunu anlatmıştır: "Lâ ilâhe illallâh sözü benim kalemdir. Her kim bu kaleye sığınırsa azabımdan emin olur." Bu kalenin girişinde dört basamak söz konusudur. İlk aşamada bu sözü sadece dil ile söyleyenler bulunur. İkincisinde ise kalbinin sırrında (iç
Yaltkaya’nın bu eseri Darülfünun İlahiyat Fakültesi Mecmuası’nda yayımlanan dört makalesinden oluşmaktadır. Üç makaleden oluşan ilk bölümde Müslüman Arapların İslâm’ın dönemin gelişmiş medeniyetleri olan İran ve Roma ile münasebetleri, ilim ve kültür ilişkileri, etkilenmeleri üzerinde durulmakta; İslâmî ilimler ve özellikle tefsir, hadis, siyer, tarih, mantık ve kimyaya dair gelişmeler anlatılmakta ve değerlendirilmektedir. Yaltkaya, eserin ikinci bölümünde ise, dinî ve siyasî akımlar olan Hariciler, Şia, M
Tükendi
İslam tarihi incelendiğinde tasavvufun ilim ve hâl olarak sistematik bir disiplin şeklinde ortaya çıktığı günden beri sûfîlerin, Kuran ve Sünnet üzere inşa ettikleri yollarını ifsat edenlere karşı insanları sürekli uyardıkları ve sûfî olmadıkları hâlde sûfî gibi görünen sahtekârlardan yakındıkları görülmektedir. Bu tarz kötü niyetli insanlardan kurtulmanın yolu tasavvufun hakikatini doğru anlamaktan geçmektedir. Tasavvufun amacı Hakk’ın boyasıyla boyanmak anlamında ilahi ahlâkla ahlâklanmaktır. Eser, temel
Bir vakıa hakkındaki yanlış algıların asırlardan beri farklı dil, kültür, ırk ve coğrafyaya ait milyonlarca insan tarafından benimsenmesi, kalplerde ve zihinlerde yer edinmesi, çok sayıda insanın yanılması veya yanlış yapması ve asırlarca bu konuda ısrar etmesi olanaklı değildir. Tasavvuf Bize Ne Söyler?, Prof. Dr. Ömer Yılmaz'ın kendisiyle yapılan nehir söyleşide "Tasavvuf, bazı müntesiplerinin cehâletinden, düşmanlarının zulmünden çok çekmiştir" tezinden hareketle; tasavvufun mahiyetine kendi bakış açısın
Mesnevi nazım biçimi ile kaleme alınan Esrâr Dede Fütüvvet-nâmesi, yüz yetmiş yedi beyitten oluşan, ilk bakışta hemen kendini ele vermeyen ve her beyti derin anlamlar içeren önemli bir eserdir. Kendi türünde, yazıldığı çevre ve dönemin önemli manzum metinlerinden birisi olarak kabul edilen Esrâr Dede Fütüvvet-nâmesi, geçmişten günümüze kadar devam edegelen Ahîlik geleneğinde önemli bir yere sahiptir. Ahilikle ilgili olarak bazı önemli bilgilerin de yer aldığı elinizdeki bu eserde, Esrar Dede Fütüvvet-nâme
Bursalı Mehmed Muhyiddîn Üftâde, Dîvân-ı İlâhiyât adlı eserini samimi ve sade bir Türkçe ile insanların gönül ve ruh dünyasını aydınlatmak için didaktik amaçlı olarak kaleme almıştır. Hece ve aruz vezniyle kaleme alınan Dîvân-ı İlâhiyât'taki yürek titreten şiirler, geniş halk kitleleri tarafından rahatlıkla anlaşılabilecek bir özelliğe sahiptir. Söz konusu şiirlerin dinî-tasavvufî unsurlar bakımından genel bir değerlendirmeye tabi tutulması ve divan metninin mevcut bazı nüshalar ışığında gözden geçirilerek
Ünü çağının ve yaşadığı coğrafyanın sınırlarını aşan Mevlana; sufi kimliğinin yanı sıra, alim, şair ve mütefekkir bir şahsiyettir. O düşüncelerinin merkezine insanı ve ilahi aşkı yerleştirmiş, bütün dünya insanlığını muhatap alarak eserlerini meydana getirmiştir. Kelime olarak aşk, sarmaşık demektir. Bir nesnenin bir nesneyi sarmasıdır. Maşuk da aşıkını sarmaşık gibi saracaktır. Bu sarış, aşığın maşukta yok olmasıyla son bulacaktır. Sarmaşık nasıl sarıldığı yeri kaplarsa, aşk da girdiği kalbi, daha doğru
Tükendi
Alanında otorite olarak kabul edilen Ahmet Yaşar Ocak bu kitabında yer alan makaleleriyle projeksiyonunu Osmanlı dönemindeki tasavvufî figürlere ve Osmanlı tarihinde önemli bir yer tutan sufî zümrelere çeviriyor. Bu kitapta serinin ilk kitabı olan "Türkiye Sosyal Tarihinde İslamın Macerası"ndaki genel perspektif çerçevesinden daha özele inen makaleler var. Selçuklu döneminde Balkanlarda önemli bir Türkmen kolonizasyon hareketine öncülük etmiş olup, buralarda İslamın yayılmasında ciddi bir payı bulunan Sarı
"Hz. Muhammed (sav) gülzârında yetişmiş ve bu dünyaya o bahçenin râyihâsını ulaştıran gönül erleri, ilâhî kaynağın ilham sunucularıdır. Hz. Mevlânâ´nın eserleri arasında bulunan Fîhi Mâ Fîh de, bu ilâhî boyuttan uzanan hikmetler yumağından örülmüş bir kaftan ve rabbânî bir ilhamdır. Merhum Ahmed Avni Konuk´un, Farsça aslından yapmış olduğu bu ilk tercüme eseri günümüz okurlarına ulaştırmak istedik. Bu eser, kütüphanelerde mevcut 7-8 nüshanın karşılaştırılması suretiyle hazırlanmış olması bakımından da ayrı
Tükendi
İslam ilim geleneğinde Selefî akımın verimli ve çok yönlü temsilcilerinden biri olan İbn Kayyim el-Cevziyye'nin Kitâbu'r-Rûh'u, ruh gerçeği etrafında akla gelebilecek neredeyse her soruya bir cevap sunmakta, Kitap ve sünnetle gelen bilgileri esas alarak kendisine ulaşan İslam düşüncesi birikimini değerlendirmekte ve bir sonuca bağlamaktadır. Ruh bedenden bağımsız bir varlık mı yoksa bedenin bir fonksiyonu mudur? Nefs ve ruh kavramları farklı varoluş biçimlerini mi ifade etmektedir? Ölüm nasıl bir hadisedir?
Tükendi
Çıkdım erik dalına anda yedim üzümü Bostân ıssı kakıyıp der ne yersin kozumu Kerpîç koydum kazana poyraz ile kaynatdım Nedir diye sorana bandım verdim özünü İplik verdim Çulhâya sarıp yumak etmemiş Becid becid ısmarlar gelsin alsın bezini Gerçek talip isen erik dalında üzüm arama. Bak, ‘zühd ü takvâya yâr olan evvel', aşk gelince keçiboynuzu yemekten kurtuldu. Elindeki eriği üzüm diye satan soğuk nefeslilerde üzüm bulunmaz. Sen ‘Bağa gel, bostana gel/Dile gel, destâna gel.' Cevizin en kalitelisi fenâfi'r
İki gözümün nûru! Babam derdi ki "Hızır'ın gezdiği yerde ot biter." Yani erenler, gezdiği mekâna hayat verir. Hak erenler ölmez. Onlar rûh-ı vâsilîndir. Onların mahşerleri ebedî zevktir, zâtullah âlemidir. Erenleri bir kabre sığdırmak mümkün değildir. "Ölen hayvandır âşıklar ölmez" diyen bir kâmili kabirde ararsanız bulamazsınız. Gerçi ayân-ı sâbite sıfat konumundaki kabrini her an teveccüh üzeredir amma siz yine de bahr-i zâta dalan Hak ehli için böyle düşünmelisiniz. Bir de şöyle düşünmelisiniz ki erenler
Akşemseddîn bu eserde "hayatın maddesi" adını verdiği bir tür sıvıdan bahsediyor ve bu sıvı yardımıyla yapılacak ilaçların bazı hastalıkları iyileştirdiğini söylüyor. Çeşitli ağrılar, kulak tıkanıklığı, frengi, verem, sıtma, aşırı zayıflık, idrar yolu hastalıkları, depresyon, saçkıran, unutkanlık, hazımsızlık, kalp çarpıntısı ve basur gibi hastalıklar, "hayat maddesi"nin iyi geldiği hastalıklardan bazıları... Mâddetü'l-Hayât, Akşemseddîn'in eczâcı ve tabip olarak kaleme aldığı, tıp içerikli bir eserdir. "H
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 140-160 / Aktif Sayfa : 8