Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 300-320 / Aktif Sayfa : 16
Peygamber Efendimizin (sas.) etrafında yer alan ilk müminler, İslam davâsına gönül verenler için kıyamete kadar yol göstericidir. Bunlardan herhangi biriyle tanışmak, kardeş olmak, davâsında buluşmak, ikliminden faydalanmak veya kıyam meşalesinden aydınlanmak önemli bir mihenktir. Hz. Fatıma (rahm.) ile Hz. Ali (ra.)! Bu çalışma Hz. Fatıma (rahm.) ile Hz. Ali’nin (ra.) evliliklerini konu edinmekte ve onların ikliminde sevgiye, evliliğe ve aileye farklı bir bakış açısı getirmektedir. Aile olmanın gerekliliği
Elinizdeki çalışmanın konusu M. Reşîd Rızâ (1865-1935) ile Muhammed Abduh’un (1849- 1905) Tefsîrü’l-Menâr’da (Tefsîru’l-Kur’âni’l-Hakîm) yer alan Kur’an kıssalarına yönelik yeni diyebileceğimiz yaklaşımları hakkındadır. Bilindiği üzere, Abduh ile Reşîd Rızâ’nın yaşadığı dönem pozitivizm ile rasyonalizmin oldukça baskın olduğu 19 asrın son çeyreği ile 20 yüzyılın ilk çeyreğine rastlar. Bu konjonktür ister istemez dinî düşünce sahasında da etkili olmuş ve buna bağlı olarak bazı epistemik değişimlerin meydana
“Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen” (Kendine dikkatlice bir bak; sen âlemin özüsün. Sen varlıkların gözbebeği olan insansın.) Şeyh Galib Küçük kâinat ya da kâinatın özü olarak yaratılmış insanoğlu yaşadığı dünya ile birlikte içinde yaratıldığı kâinatı da kendi özünü merak ettiği gibi merak eder. Kâinatı anlamaya yönelik farklı bakış açılarıyla birçok yaklaşım ortaya konmuştur. Big Bang ve Kuantum insanoğlunun evreni anlama çabasına ciddi katkı sağlamıştır. Kur’a
Tükendi
İslam tarihinde en fazla iz bırakan dinî hareketlerin başında tasavvufun geldiğini söylemek yanlış olmaz. Tasavvuf hareketi de tarikatlar eliyle kurumsallaşmış ve geleneksel bir damar olarak varlığını bugüne değin sürdürmüştür. Bu geleneksel damarın içerisinde, Türkiye topraklarında ve özellikle tarihin son safhasında Halidî-Nakşî geleneğinin etkisi oldukça önem arz etmektedir. Bu çalışma, Halidî-Nakşî geleneğinin Gümüşhanevî ile başlayan İstanbul kolunun izini sürmüş; özel olarak “İskenderpaşa” ismiyle anı
Tükendi
Yaşamakta olduğumuz çağın eleştirel düşünürlerinden Cevdet Said sorunları çözümlemekte kifayetsiz kalan hâlihazırdaki kurum ve anlayışlarla yetinmek yerine, yeni bakış açılarının izini sürüyor. Kavramlar ve meseleler konusunda düşüncenin ücra köşelerini yoklayan Cevdet Said’in İslam Dünyasının Krizleri kitabı öteden beri dert edindiği raşit toplum zaviyesinden bugünün aciliyet kesbeden düşünsel, toplumsal ve siyasal krizlerine odaklanıyor. Okurunu ön yargıların köleliği yerine düşüncenin refikliğine çağıran
“Nazi Almanyası’nın mücadeleyi topyekûn özyıkıma kadar niçin sürdürdüğünü açıklamaya yönelik şimdiye kadarki en iyi çaba.”Antony Beevor“Bir özyıkım destanı… Berlin düşer, Naziler fareler gibi kaçar ve Hitler ile yakın çevresi intihar mermileri, zehir, tutuklama ve yargısız infaz cehenneminde mahvolurken Çöküş âdeta soluk soluğa okunuyor.”David Laskin“Ustaca… Kershaw’ın bu sürükleyici ve zekice çalışmasının Nazi sisteminin o korkunç son safhasına ilişkin başucu eserlerinden biri olacağına şüphe yok.”Financia
İbnü’s-Salâh’ın Mukaddime’si ÖzelindeHadis usulü, Hz. Peygamber’e (sa) nispet edilen haber­lerin doğruluğunun tespitini merkeze alarak İslâm’ın te­mel kaynaklarından biri olan Sünnetti aslına uygun bir şekilde, sonraki nesillere aktarmayı hedefleyen bir ilim dalıdır. Her ilimde olduğu gibi hadis usulü ilminde de tarihi süreç içerisinde ilim adamlarının ciddi gayretleriy­le önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Hadis usulü ilminin gelişimine katkı sağlayan mühim eserlerin başında İbnü’s-Salâh’m Mukaddime ismiyle
Vesâyâ, Hâce Abdülhâlik Gucdüvânî öğretisinde önemli bir yere sahiptir. Gucdüvânî, Hâce Evliyâ-yı Kebîr ismiyle meşhur olan halifesine özel yazdığı mezkûr öğütname mahiyetindeki bu eserinde, öğretisinin temel ilkelerinden biri olan şeriat ve sünnete sıkı şekilde uyma kuralını geliştirmiş, öğrenci ve takipçilerini şeriat ve sünnete sıkı tarzda uymaya, şeriat ve sünneti esas almayan sahte sufilerden ve sufi akımlarından uzak durmaya çağır­mıştır. Bunun dışında Vesâyâ’da, Hâcegân-Nakşibendiyye tarikatına girme
Râmîtenî, Hâcegân silsilesinin kendisinden önceki pirlerinin ortaya koydukları öğretinin yayılmasında önemli rol oynamanın yanı sıra kendisi de bu öğretiye bazı yenilikler eklemiştir. Özellikle İncîrfağnevî tarafından ortaya konan cehri zikir ile birlikte hafi zikri de uygulama­ya başlamıştır. Ancak Râmîtenî’nin Hâcegân-Nakşibendiyye öğretisinin gelişmesine yaptığı etki, daha çok ortaya konan on kuraldan oluşan sufî ahlakını ele alan eseriyle belirgin­leşmektedir. İşte Kamilcan Rahimov tarafından Özbekçeye
Hâce Muhammed Ârif-i Rivgerî’den günümüze, Farsça olarak kaleme aldığı ve seyr-u sülük aşa­maları, marifet, ariflik, velilik ve seyr-u sülük ah­lakı hakkındaki görüşlerinden oluşan Ârifname adlı bir eser ulaşmıştır. Bunun dışında eserde, Hâce Muhammed Ârif-i Rivgerî’nin hocası Hâce Abdülhâlik Gucdüvânî’nin hayatı, kerametleri ve görüşleriyle ilgili bazı bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca eserin bazı yerlerinde, tasavvuf tarihinin ilk dönem meşhur sufilerinden Hasan-ı Basrî (ö. 728), Süfyân es-Sevrî (ö. 777), Râ
Hâcegân-Nakşibendiyye tarikatı, yayıldı­ğı ülkelerde sadece dini ve kültürel de­ğil aynı anda sosyal ve ekonomik açıdan da önemli yere sahip olmuştur. Mezkûr tarikat kurucuları ve önderleri, terk-i dünya ve inzi­vaya çekilmeyi tercih etmeden veya herhan­gi bir işle meşgul olarak da Allah ile birlikte olmanın mümkün olduğunu vurgularken, kendi takipçilerini aktif olarak iktisadi faali­yetler ile uğraşmaya çağırmışlardır. Bundan dolayı tarikat vekillerinin çoğu meslek sahi­bi insanlardı, kendi çabaları ile ge
İslam uygarlığının Hicaz, Irak, Şam, Mısır ve Horasan gibi büyük ve önemli merkezlerden biri olan Mâverâünnehir de tasavvufa beşiklik yapan önemli merkezlerinden birisi olarak meşhur olmuştur. VIIIIX. Yüzyıllarda Medine, Basra, Kûfe ve Horasan zahitlik okulları ile aynı dönemde Orta Asya zahitlik okulu, bununla birlikte IX-XI. Yüzyıllarda Nişabur, Mısır, Dımaşk ve Bağdat sûfîlik okulları ile aynı anda Orta Asya sûfîlik okulu da faaliyet gösterdi. XII. Yüzyıldan itibaren İslam dünyasının çeşitli coğrafyaları
Mâverâünnehir, tasavvufun ortaya çıktığı ve geliştiği en eski coğrafyadır. Orta Asya’da tasavvuf tarihinin 12. yüzyıla kadar yani sufi tarikatların ortaya çıktığı döneme kadar olan zaman dilimi, tasavvufun gelişmesi açısından önemlidir ve bu zaman dilimi, tasavvufun sonraki dönemlerdeki gelişmesine temel esası hazırlamıştır. Sufi atalarımız, tasavvuf hakkında yazdıkları temel (fundamental) eserleriyle kendi dönemlerine kadar dağınık şekilde gelen bu ekolü, sistematik bir şekle dönüştürmüşlerdir. 9. yüz
Zihnimizin %90’ını oluşturan bilinçaltımızda huşû içinde ve tam manasıyla namaz kılabilmek için namazı bütün kural ve yönleriyle bilinçaltımıza yerleştirmemiz oldukça önemlidir. Eğer bilinçaltımıza namazı hakkıyla kavratamazsak, namazı mükemmel bir şekilde kılamayız ve namazı kılma esnasında bilincimiz (düşünce) farklı şeylerle meşgul olmaya başlar. İnsanı tanımak ve namazda huşûyu yakalayabilmek için bilinçaltında kayıtlı bilgilerin önemi yadsınamaz. Bu yüzden kitabımızı, bilinçaltını dikkate alarak hazırl
İslam gibi, üzerinde çokça araştırmalar yapılmış, genellikle yanlış anlaşılmış ve bazen de din tarihçileri tarafından son derece iptidaî bir din olmakla suçlanmış bir dinin farklı yönlerine dair genel bir bakış sunmak zor görünebilir. Bununla beraber, son yıllarda İslam'la ilgili bilimsel çalışmalar pek çok insanı kendisine çekmektedir. Bu çalışmalar, İslam dünyasındakiler kadar, Müslüman nüfusun gittikçe arttığı diğer bölgelerdeki siyasi gelişmeler tarafından da motive edilen çalışmalardır. Bu siyasi v
Elinizdeki eser, Fahreddin er-Râzî’nin Mâverâünnehir bölgesine yaptığı seyahat esnasında bölgenin önde gelen âlim ve düşünürleriyle başlıca fıkıh, fıkıh usulü, kelam, astronomi ve felsefe sahalarında ilmî meselelere dâir yaptığı münâzaraları içermektedir. Dönemin önemli ilim merkezlerinden olan Buhara, Semerkant, Hocend, Benâkit, Gazne ve benzerlerinde gerek usul gerekse içerik açısından ilmin eriştiği yüksek seviyeye ışık tutmaktadır. İslam âlimleri arasında tartışmanın usul ve edebine bir örnek teşkil etm
Üsâme, Efendimiz’in (sav) hususi şefkat, himaye ve terbiyesine mazhar olmuş, çocukluğunu Efendimiz’in (sav) dizi dibinde geçirmiş şanslı bir çocuktu. Onun (sav) birçok iltifatına nail olmuştu. Bir lakabı da “Hubbî” idi. Efendimiz (sav) onu çok sevdiği için ona bu lakap verilmişti. Asrı Saadette doğrudan doğruya kutsi İslâm beşiğinde dünyaya gelmiş olan Üsâme’nin temiz ruhu, küfür, şirk, cehalet ve fesat pislikleriyle kararmamıştı. Bu durum onun, Efendimiz’in (sav) yüksek ahlakını benimseyip yaşaması ve
Ülkemizde son elli yılda Peygamber Efendimiz, hayatı ve dönemi hakkında yapılan çalışmaların sayısında ciddi bir artış meydanagelmiştir. Müslümanların Hz. Peygamber’in (sas) hayatına ilgileri, tarihî bir konuya duyulan merakın ötesinde dinlerini yaşama, değer üretme ve davranış geliştirmenin temel kaynaklarından biri olması sebebiyledir. Bu projemizle Hz. Peygamber (sas) ve dönemi hakkında yayımlanmış birçok önemli makale ile çeşitli sempozyumlarda sunulmuş tebliğleri bir araya getirerek okuyucuyla buluş
Ülkemizde son elli yılda Peygamber Efendimiz, hayatı ve dönemi hakkında yapılan çalışmaların sayısında ciddi bir artış meydanagelmiştir. Müslümanların Hz. Peygamber’in (sas) hayatına ilgileri, tarihî bir konuya duyulan merakın ötesinde dinlerini yaşama, değer üretme ve davranış geliştirmenin temel kaynaklarından biri olması sebebiyledir. Bu projemizle Hz. Peygamber (sas) ve dönemi hakkında yayımlanmış birçok önemli makale ile çeşitli sempozyumlarda sunulmuş tebliğleri bir araya getirerek okuyucuyla buluş
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 300-320 / Aktif Sayfa : 16