Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 377 kayıt bulunmuştur Gösterilen 100-120 / Aktif Sayfa : 6
Tiyatro eserleriyle Türk Tiyatrosunun kurucu müelliflerinden olan Üstad'ın, Tiyatro nedir? sualini, kuruluşundan günümüze tarihi bir perspektif içinde izaha kavuşturduğu eser, ilk olarak, 1964 yılında Aydınlar Ocağı salonunda konferans olarak verildi. "Sanat, tiyatronun da baş sermayesi olan kelâmın muhtelif formlarında, hikâye, roman, şiir vesâirede dâima bir, iki buudludur; üçe varmaz. Ve hayal ki, Allahın yarattığı muazzam sahnenin ismidir, orada kendisini hakikatteki, realitedeki katılığıyla tecessüm e
Necip Fazıl, 1974'te yazdığı "Halimiz" isimli şiirinde şöyle hayıflandığını görüyoruz: "Ruhsal, parasal, soyut, boyut, yaşam, eğilim... Ya bunlar Türkçe değil, yahut ben Türk değilim ! Oysa halis Türk benim, bunlar işgalcilerim; Allah Türk'e acısın yalnız bunu dilerim." Necip Fazıl, Türkçe'nin devlet ve aydınlar eliyle katledilmesine sessiz kalmamış, bu kültür vurgununu hem şiiriyle hem de yazılarıyla çok defasında gündeme getirmişti. Özleştirme gayretinin yanlış olduğunu, bunun çok ciddi problemlere yol aç
Batı'yı birçok Batılı düşünürden daha iyi tanıyan, aynı şekilde Doğu'yu da çok iyi bilen Cemil Meriç, düşünce dünyalarında Mevlana'nın pergel metaforu misali bulut gibi uçmuş fakat hiçbir düşünceye hapsolmamıştır. Batı, Yunan, Roma, Rus, Hint...düşünce semalarında dolaşırken derdi "Muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir istikbale bağlayan, kelimeden, sevgiden bir köprü" olmak yani çağdaş bir Türk düşüncesi terkibi oluşturmaktır. Amacı "idrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanı
Sanılanın aksine Türkçe yazıldığı gibi konuşulan, konuşulduğu gibi yazılan bir dil değildir. Dilimizin söyleyişte beliren kuralları vardır ve ne yazık ki bu kurallar hiçbir eğitim kurumunda sistemli olarak öğretilmemektedir. Bu eserde dilimizin söyleyiş kuralları birçok örnekle anlatılmıştır. Konuşmanın güzel ve etkileyici olabilmesi için bir takım unsurlardan haberdar olunmalıdır. Dilimizin vurgu sistemini, tonlamanın ne olduğunu ve kurallarını, ulamanın ne kadar önemli bir âhenk unsuru olduğunu, söz dur
Tükendi
Manzum hikaye, şiir ile nesrin birlikteliğinden doğar. Bu türde asıl unsur hikayedir. Bu tür oluşturulurken hikaye yazmayı hedefleyen şairler, şiirin imkanlarından, şiire özgü unsurlardan yararlanarak hikayelerini daha etkili kılmaya çalışırlar. Manzum hikayelerin birçoğu bazı yönleriyle tiyatro metinlerini andırır. Bu metinlerde tiyatroya özgü unsurlar kendisini açıktan hissettirir. Manzum hikayeyi, manzum tiyatrodan ayırt edici unsur, anlatıcının varlığıdır. Saf şiirden ve manzumeden ayırt edici yönü ise
"Anlamak ve Anlatmak", genelde okuma yazma uğraşı içindeki tüm okurlara, özelde de yüksek öğretimde Türk Dili öğrenimi gören, Türkçe-Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği bölümlerinde okuyan öğrencilere ve eğitimin her düzeyinde Türkçe-kompozisyon dersi okutan eğitimcilere yardımcı olmak için hazırlandı. Kitabın amacı, düşünsel metinleri okuyup doğru ve eksiksiz olarak anlayabilme, düşünsel bir metin geliştirebilme, yazınsal metinleri okuyup algılamanın temel becerilerini edinebilme, konuşma, dinleme, okuma v
Tükendi
Rahmetli Mehmet Kaplan Şiir Tahlilleri 2 Cumhuriyet Devri Türk Şiiri kitabında; ?... Hiç bir milletin hayatı düz bir çizgi izlemez. Tarihin çizgisi eğri büğrüdür. Şahıslar, nesiller, durumlar arasındaki farklar hayata girintili ve çıkıntılışekiller verir." Türk dünyası ise kendi tarih çizgisi içinde uzun yıllara hatta Cengiz Aytmatov'un ifadesiyle bir güne sığan bir asırlık ?eğri büğrüyü" 20. yüzyılda yaşadı. Her ne kadar yine Aytmatov'un ifadesiyle insanlık ayıbı olan 2. Dünya Savaşı henüz Türk dünyası ede
"Çeviribilimin Paradigmaları" adlı çeviri seçkisi serisinin başlıca amacı, çeviribilim konusunda Almanca'da yayımlanan önemli makaleleri Türkçe'ye kazandırarak, bu alanda bilimsel bir söylem ve kavram dünyasının Türkçe'de de geliştirilmesine yardımcı olmaktır. Bu açıdan bakıldığında, "Çeviribilimin Paradigmaları II" adlı çalışma 2013 yılında Faruk Yücel'in hazırladığı "Çeviribilimin Paradigmaları" adlı çalışmanın devamı niteliğini taşımaktadır. Kitapta yer alan makale çevirileri çeviribilim konusunda söz s
Tükendi
Dil, savaşı kestiği gibi insanın başını da kestirebilen* doğuştan sahip olduğumuz en büyük nimetlerden biridir. Sabahtan akşama kadar televizyon seyrediyoruz, arada bir gazete okuyoruz ve gözlerimizin serbest kalması için de radyo dinliyoruz. Kitle iletişim araçlarından gazete, radyo ve televizyon, bize doğru ve güzel Türkçeyi öğretecek kurumların başında geliyor. Bu nedenle, kadrolara alınacak elemanların titizlikle seçilmeleri gerekiyor. Oysa günümüzde spikerler, sunucular ve yazarlar o kadar çok Türkçe
Tükendi
Şeyh Sadî-i Şirazî'nin Gülistan adlı eseri sadece Fars dili ve edebiyatının değil İslam'ın şekillendirdiği ortak kültür ve edebiyatın en önemli eserlerinden biridir. Bir dibace ve sekiz bölüm halinde tertip edilen eser gerek muhtevası gerek müellifinin kullandığı dil ve üsluptaki cazibe nedeniyle Türk edebiyatında da büyük bir hüsn-i kabul görmüş, defalarca Türkçeye tercüme edilmiş ve kendisine şerhler yazılmıştır. Gülistan'ın Türkçe tercümelerinden biri de on dokuzuncu yüzyıl alim ve ediblerinden Mustafa V
Tükendi
Çeviri tarihi günümüzde kültürler ve edebiyatlar arası ilişkileri, çeviri alanına odaklanarak inceleyen disiplinlerarası bir araştırma sahasıdır. Cemal Demircioğlu'nun bu çalışması, 1980'lerden günümüze, çeviri tarihi ve tarihyazımı konularında geliştirilen akademik söylemleri seçilmiş bir literatür bağlamında ele alıyor; Türkiye içinden ve dışından araştırmacıların çeviri tarihini düşünme biçimlerine ışık tutuyor. Kitap ayrıca Osmanlı kültüründe çeviriyi, Arap-Fars-Türk edebiyatları arasındaki etkileşimi e
Tükendi
Bismarck ordularının Alsace ve Lorraine'i işgalinden yirmi yıl sonra, Fransız Yüzbaşı Alfred Dreyfus, 15 Ekim 1894'te vatana ihanet suçlamasıyla tutuklanır. Dava sürecinde yaşananlar, Dreyfus'ün rütbeleri sökülerek ordudan atılıp ıssız bir adaya sürgüne gönderilmesi, kabaran Yahudi düşmanlığı, yüzyıl dönümündeki Fransız toplumunu adeta bıçakla bölünmüşçesine iki kampa ayırır.Ancak Dreyfus'ün masum olduğuna inanan ve gerçek casusun kimliğini ortaya çıkarmaya çalışan tek bir subayın çabası tarihin akışını de
Tükendi
Bir insan hayatının roman türünün imkân ve teknikleri kullanılarak anlatılması demek olan biyografik roman, Türk edebiyatında çok okunan, yazılan ancak sınırları tam olarak tespit edilemeyen bir türdür. Bu belirsizlik, tür için pek çok açmazı da beraberinde getirir. Yazarlar, hakkında derinlemesine araştırma yaptıkları yahut yakından tanıdıkları için bilgi sahibi olduklarıöznelerin hayatlarını romanlaştırırken, özne ile bütünleşmiş bir yapı gösterirler. Kişiyi anma, gelecek kuşaklara tanıtma, bir siyasî ve
Tükendi
Fatma Berna Yıldırım, Eski Hikâye'de, dört ayrı makaleyle mitoslara eğiliyor: * Romantik Bir Mitos: Dilin Kökeni * Bir Dey-i Müzeyyen: Kariye ve Meryem * Altın Arığ Destanı: Bir Siyasi Dönüşümün Matematiği * İnsanlar, vahşiler, evcil hayvanlar: 'Depegöz' hikâyesinin kalabalık halkı Eski Hikâye'nin ana teması, denilebilir ki, mitosların melezliği: "Mitosların ne zaman, nerede, ne şekilde karşımıza çıkacağı hiç belli olmaz. Bazen ağırbaşlı felsefe metinlerine katışıverir; bazen felsefeyi de yedeklerine alıp
Tükendi
Kültürel bir bütün (Japonya) bu kitapta bir göstergeler dizgesi olarak ele alınıyor, yazarın kendine özgü tezgahında çeşitli görüngülere (yazı, kent, besin, ölüm, din, cinsellik...) ayrıştırılıyor: bir Batılı tarafından, Batı´daki "Japon" imgesinin içi boşaltılıyor, yeniden oluşturuluyor. Bir göstergebilim okulunun ve yapısal çözümleme yönteminin kurucusu olan Roland Barthes, Doğu ile Batı arasında karşıtlıklar aramadan, gündelik yaşamın ayrıntılarını yazınsal bir dille tarayarak geziniyor bu imparatorluğun
Boğa, insanlık tarihi boyunca pek çok medeniyet için önemli anlamlar taşımıştır. Ancak İspanyol insanının yüzyıllar boyunca vahşi boğalar karşısında verdiği ölümcül mücadele, kültürel anlamda çok yönlü bir inceleme konusu olarak karşımıza çıkar. Ünlü İspanyol düşünürü José Ortega y Gasset'in ?Eğer boğa güreşi şenlikleri anlaşılamazsa, halkımızın psikolojisini anlamak da çok zor hale gelir" sözleri bu geleneğin İspanyol ulusu için taşıdığı önemi özetler niteliktedir. Binlerce yıllık kültürel gelişimin ardınd
Sâmiha Ayverdi'nin elli yılı aşan yazı hayâtı boyunca, yakın dost ve akrabaları ile devrin mühim edebiyatçılarına imzaladığı kitaplardaki ithafları, üç sene süren bir çalışma sonunda toplayarak, 2002 yılında çok az sayıda basmıştık. Satışa arz etmediğimiz ilk baskının ardından geçen on dört yıl zarfında, elimize çok sayıda yeni ithaf ulaşmış bulunuyor. Bu durum bize, daha geniş kitlelere ulaşacak ilâveli bir ikinci baskı yapmak lüzumunu hissettirdi. Böylece her biri ayrı değer taşıyan ithafların hemen tamam
Platon'un Kratylos'u, dahiyane, ancak bir o kadar da bilmecemsi bir diyalogdur. Metindeki etimolojik araştırmanın sıradüzeninden, açıklamaların arkasındaki niyetin ciddiyetine, Sokrates'in tartışmada hangi safı tuttuğundan, Platon'un kasten gizlenen gerçek fikirlerine, sırlarla dolu bir atmosfer Kratylos'un satırlarında bile isteye oluşturulmuş gibidir. Bu sır perdesini kaldırmaya çalışan okuyucu ya da çevirmen her seferinde yeniden dilin içine davet edildiğini fark etmekten kendisini alamaz. Kratylos belki
Tükendi
Platon'un Kratylos'u, dil felsefesinin başlangıç noktası, dilbilimin kaçınılmaz başvuru kaynağı, dille ilgili kafamızı kurcalayan onlarca sorunun ilk defa telaffuz edildiği metindir. Platon'un dil kullanımı Kratylos'un labirentlerinde rafine edilirken, aslında Klasik Atina'nın entelektüel çevrelerindeki en popüler tartışmalarından biri gözler önüne serilmektedir: Adların Doğruluğu. Kratylos, dilin bilimsel, felsefi, dinsel yönlerini sorgulayan bir dizi hâlâ cevapsız soruyla gündemdeki yerini korumaktadır. B
Tükendi
İmge düşüncesi, bildiri düşüncesi, derin güdülerini öğrenerek halkı dilediğince yönlendirme ve kullanma düşüncesi, ekinimizin anahtarlarından biridir. Bu gün "kamuoyu" demek, siyasal, ekinsel, ekonomik propaganda demektir artık. Bu propagandanın en etkin silahı, en kurnaz hokkabazlığı şudur: Göstergelerin, doğrudan doğruya nesnelerin kendisi olduğuna bizi inandırmak. Yakın zamana değin krallar tanrıların oğullarıydı. Onları yeryüzüne üzüm ve mısır arasında gönderirdi tanrılar. Bugün ise, cumhurbaşkanları
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 377 kayıt bulunmuştur Gösterilen 100-120 / Aktif Sayfa : 6