Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 242 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
Türk dünyasında, Divanü Lügat-it- Türk ölçüsünde adından çok söz edilen, ama okuru olmayan ikinci bir yapıt bulunmaz. Okunması bir yana, içeriği bile yeterince bilinmez. Bu daha çok yapıtın topluma sunuluş biçiminden kaynaklanır. Çünkü, yapıt günümüz Türk okuru için kullanışsızdır. Bu yüzden, Divan bulunduğu günden bu yana, iki elin on parmağını aşmayan uzmanların yararlandığı bir kaynak olarak kalmıştır. Böylece bu büyük anıt, Türk okuruna yabancı kalmıştır.
Edebiyat kaynaklarında Şefî'î adıyla kayıtlı üç şair bulunmaktadır. Bu şairlerden Emir Şefî'î on altıncı; Kefeli Şefî'î ve Kadı Şefî'î ise on yedinci asır şairleridir. Kaynaklarda bu şairlerin hayatlarına dair bilgiler oldukça sınırlı olmakla birlikte eserlerine dair ayrıca bir bilgi bulunmamaktadır. Bu kitap Kadı Şefî'î'nin Dîvânı'dır. Kaynaklarda şairin kadı olduğu ve IV. Murat döneminde vefat ettiği bilgisi nakledilmiştir. Ayrıca şiirlerinden sadece bir beyit örnek olarak verilmiştir. Dîvân'dan hareketl
Tükendi
"Ölüm, o hüzünlü bağçe, gel gör ki ölüm ona yakışmıyor. Son akşam senden bahsettik. ?Yunus seni çok seviyor,' dedi. Söylediklerinize inanmayı ne kadar istiyorum bir bilseniz, dedim. ?Evham hastalıktır,' dedi. ?Sabra ve duaya sarıl.' Beni sevse bunu bir kez olsun fısıldamaz mı? Deyince güldü bana. ?Sevemek sessizliktir,bağırarak sevilmez,'demişti." Odun olup yanmayınca, ateşe girip kor olmayınca, Örse sürülüp dövülmeyince kıvama gelinmiyormuş. Vah sana miskin Yunus!... Yanmadan, pişmeden, Erimeden ne kol
Tükendi
18. yüzyılın sonunda yazılan ve müellifinin ismiyle anılan Tezkire-i Silahdâr-zâde 17. yüzyılda Kaf-zâde Fâizî ile başlayan antolojik tezkire geleneğinin devamı niteliğindedir. Silahdâr-zâde Mehmed Efendi tarafından milâdî 1790 yılında kaleme alınan eser, klâsik Türk şiirinin yaklaşık 71 yıllık bir dönemine ait şâir ve şiirleri ihtiva etmektedir. Tezkirede, yaklaşık olarak ölüm tarihleri 1752 ile 1823 yılları arasında değişen 125 şairin kısa hâl tercümeleri ile birlikte şiirlerinden örnekler yer almaktadır.
Tükendi
Tür denildiği zaman genellikle ortak ya da belirli konuları, özellikleri, biçimleri, teknikleri, kural ya da ilkeleri olan edebî eser çeşitleri anlaşılır. Tür tasnifleri edebî eserlerin konularından ve ortak özelliklerinden yola çıkılarak yapılır. Divan edebiyatının türleri ve tasnifleri için de benzer bir durum söz konusudur. Ancak henüz divan edebiyatına ait bütün türlerin tanımlanıp tasnif edilmediği düşünüldüğünden divan edebiyatının türleri, tanımları ve nasıl tasnif edileceği tartışmaya açıktır. Divan
Osmanlı Türkçesini öğrenmek günümüzde daha da önem kazanmıştır. Ancak, halen yabancı dil öğretimi tarzında hazırlanan ve bu mantık çerçevesinde yayımlanan kitaplar belli bir seviyenin üzerine çıkamamaktadırlar. Elbette akademik yönden başarılı çalışmaları göz ardı edemeyiz. Ancak Osmanlı Türkçesi'ni öğrenciye benimsetici ve bu dili kendisinin bir parçası olarak görmesini sağlayan eserlere ihtiyaç duyulduğu kanaatindeyiz. Bu çalışma, söz konusu iddiaları tamamıyla yerine getirecektir. En azından bunun bir h
Tükendi
Divan Edebiyatı, OsmanlıEdebiyatı, SarayEdebiyatı, KlâsikEdebiyat, İslâmîTürkEdebiyatı, YüksekZümreEdebiyatı, EnderunEdebiyatı, Havas Edebiyatı, EskiTürkEdebiyatı vs. isimlerlegörüptanıdığımız, zaman zamaneserleriyleyüzyüzegeldiğimizbiredebîsüreçtensözediyoruz. Birmedeniyetinürünüolduğunainandığımızbueserlerbütünü, hiçkuşkusuzsözkonusu o medeniyetinşairveyazarları, sanatkârlarıtarafındanuzunasırlariçindeortayakonulmuşdeğerlerdir. Bu medeniyetinadıTürk-İslâmmedeniyetidir. Özellikle 18. asırsonlarındanitiba
Tükendi
(3 Perde) Olayın "ezeldeki mazi ve ebeddeki istikbalde" geçtiği ifade edilen piyes, ana hatlarını eski bir Türk masalından alır. 1940´da yazılan eser, 1947 senesinde açılan bir yarışmada C. H. P sanat mükafatını kazanmıştır. Ancak Juri´nin birincilik kararı, Parti ileri gelenleri tarafından iptâl edilerek piyes yarışma dışı ilân edilmiş ve olaydaki komedi(!) günün gezetelerine aksetmiştir.
Bülbül-Nâme Hikâyesi küçük bir hikâye. Ama kahramanları büyük. Aşk, haset ve adalet. Bülbül hikâye boyunca sadakatle, bir an bile şaşmadan aşkı savunur. Hasetse bir yanılsama, kadere ve varlığa olumsuz, kötücül bir müdahale olarak karşımıza çıkar. Taraftarlarının çokluğundan bir müddet hakim olacakmış gibi gözükür, fakat hakikatin karşısında olması, ona karşı durması en zayıf tarafıdır. ?Adalet"i ise Hz. Süleyman temsil eder. Kuşların dilini bilen odur. Kuşların dilini bilen gönüllerini bilmez mi? Mahkeme k
Kim gidici değil ki... Biz de gideceğiz ve buluştuğum zaman ?sizi alkışladılar efendim" diyeceğim. Önce Nabi'ye, sonra Şeyh Galib'e ve dahi Baki'ye... Evet onları sizler adına selamlayacağım. Gösterdiğiniz iltifatı bir postacı gibi taşıyacağım. Yaptığımız iş eskilerin tabiri ile ?nakilane asar, raviyane ahbar" olmaktır. Türkçeden Türkçeye çevirirsek eserleri nakletmek, haberleri rivayet etmek... Araya da girmemek şartıyla tabii... Çerağ-ı meclisi pervane yane yane arar Murad ü matlabı süziş değilse ya ne
Tükendi
Mevlâna Celâleddin-i Rûmî'nin büyük oğlu olan Sultan Veled'in Türk dili, tarihi ve kültürü açısından son derece önemli şiirlerini içeren Divan'ı, ilk defa eksiksiz bir şekilde Prof. Dr. Veyis Değirmençay tarafından Türkçeye çevrilerek bilim dünyasına ve okuyucularımızın hizmetine sunulmuştur. Sultan Veled'in dinî bilgisi yanında edebî birikimi de son derece mükemmeldir. Nesir ve nazımda tuttuğu yol tamamıyla Mevlâna'nın yoludur. O da, Mevlâna gibi, nesirde ve nazımda özellikle halka hitap eder; halkın dilin
Tükendi
Benim için Kütahyalı Ahmed Vasfî Dîvânı'nı bulmak ayrı, üzerinde çalışmak ayrı, okumak ve neticesinde neşretme imkânına kavuşmak ayrı bir zevkti. Bu Dîvân vesilesiyle epeydir yazmak istediğim "Türk aruzu" meselesini ele alma imkânı buldum. Yine Klâsik dönemden çok çok farklı bir karakterde gelişen son dönem Dîvân şiirimizin türlü özelliklerine de Vasfî'nin edebî kişiliğini incelerken bilvesile değinmiş oldum. Şairler sadece kendilerini anlatmazlar; klâsik edebiyatımız gibi kuralları ve ölçüleri ve hatta ko
Bu mütevazı çalışmamızda Kilis'in zenginliklerinden biri olan Sağırzâde Lutfullah Hâzım'ın Dîvânçe'sini hem büyük Türk edebiyatına küçük bir katkı hem de Türk kültürünün kayda değer bir parçası olan Kilis ve yöresi kültürüne armağan olmak üzere hazırladık. Vaktiyle bir sahaf dükkânında yerdeki tozlu kitaplar arasında bulup sahafın "Eski bir lise defteri galiba" diye cüz'î bir bedelle verdiği el yazması defter, Lutfî ve Hâzım mahlaslarıyla şiirler kaleme alan Lutfullah Hâzım Efendi Dîvânçesi'nin yegâne nüsha
Tükendi
Yazma, Basma ve Çeviri Için Karşılaştırmalı Dizinler- kitabı, Hz. Mevlânâ'nın büyük bir hacme sahip olan Dîvan-ı Kebîr'inin Farsça yazma ve basma metinleriyle merhum Abdülbaki Gölpınarlı'nın Türkçe çevirisinden yararlanan araştırmacılara kolaylık sağlamak amacıyla hazırlanmıştır. Kitap içerisinde Mevlana Müzesi Kütüphanesi'nde Müzelik Yazma Kitaplar bölümünde 68 - 69 numaradaki 1367-1368 (Hicri 768-770) tarihli yazma nüsha, B. Furuzanfer'in Külliyat-ı Şems ya Dîvan-i Kebîr adlı neşri ve A. Gölpınarlı'nın çe
Tükendi
Kutadgu Bilig, her iki dünyada da mutluluğa kavuşmak için gidilmesi gereken yolu göstermek amacıyla kaleme alınmıştır. Yusuf Has Hacib' e göre, ahireti kazanmak için bu dünyadan el etek çekerek sadece ibadetle zaman geçirmek yanlıştır. Asıl din yolu, kötüleri iyileştirmek cefaya karşı vefa göstermek ve yanlışları bağışlamaktan geçer. İnsanlara hizmet etmek suretiyle faydalı olmak, bir kimseyi hem bu dünyada hem de öteki dünyada mutlu kılacaktır.
Tükendi
Kitap Tanıtım Yazısı : Arka Kapak Edebî eserler, toplumların dünya görüşlerini, hayata bakışlarını, sevinç ve hüzünlerini, kısaca yaşamlarına dair unsurları gelecek nesillere aktaran en önemli araçlardandır. Hatta tam anlamıyla bir tarih yazma süreci, toplumun sosyolojik ve psikolojik açıdan analizlerinin tam olarak ortaya konması, edebi eserlerin de gün ışığına çıkarılması ile mümkündür. Bunun için öncelikle klasik edebiyatımızın yaklaşık yedi yüz yıllık bir evresinde varlığını sürdüren ve çerçeve
Tükendi
Hersekli Ârif Hikmet Bey, XIX. asrın yetiştirdiği olağandışı isimlerden biridir. Şairdir; şiirin nesir hâlinde de yazılabileceğini düşünür. Hukukçudur; iktidar eliyle yapılan haksızlıklara tahammül edemez. Modern entellektüelin doğuş sancılarını yaşar ve kendini isyankâr Jön Türklere yakın hisseder. Bir mutasavvıf değildir ama, yeni Türk felsefesinin tasavvuftan doğması gerektiğini farketmiştir.  Onun yazdıklarını okumak, değişen sanat anlayışının ve zevkın, Garb'a açılan tefekkürün ve aydının anlaşılmasınd
Kutadgu Bilig, Müslüman Türklerin Anadolu'ya doğru uzandığı ve bu coğrafyaya gönderi yıkılmaz bir bayrak dikmek üzere oldukları bir çağda, 1069 - 1070 yıllarında tamamlanıp Karahanlı hükümdarı Tavgaç Ulu Buğra Han'a sunulmuş bir siyasetname, nasihatname, hatta onların da ötesinde bir ahlak ve bilgi felsefesi kitabıdır. Müslüman Türk kültürünün şafağında, büyük sözlüğümüz Divanu Lügati't-Türk'le çağdaş ve onun gibi abidevi bir eser olarak milli kültür ve irfanımızın burçlarından birini oluşturmakta; Türk kıl
Tükendi
İslâm bir kısım vecibelerin zor, acı ve tatsız olduğunu kabul eder; ancak o vecibelerin içinde gizli öyle bir hikmet vardır ki, onunla işin meşakkati hafifler, acısı gider, insanın sınırlı aklının göremeyeceği nice gizli güzellikler onunla ortaya çıkar. İşte o zaman insanın önünde işin gerçek yüzünü aksettiren yeni ufuklar açılır. İnsan onunla şimdiye kadar görmediği şeyleri de görmeye başlar. İnsan işlerin sıkıntısını çektiği ve musibetlerin içine gömüldüğü bir anda bile o ufuklardan kendisine mutluluk rüz
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 242 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4