Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 760-780 / Aktif Sayfa : 39
As the title may suggest, this book contains three gripping stories by Anton Chekhov. In "The Misfortune", Chekhov tells about the love of Sofya and Ilyin. "The Darling" is about the life of a woman named Olenka. She goes through many things and finds true love at the end. "The Bet" is about a man who makes an interesting bet with a rich man and locks himself in a room for ten years. Dorlion Readers (Stage 1) Dorlion Readers is a series of retold and simplified stories which are classifed into 4 stages, eac
Tükendi
Tek bir seçenek vardı önünde ve o da engeli yıkmaktı. Balyozu aldığı gibi bahçeye koştu ve çer çöpü de dağıtarak engeli yıktı. Engel yıkıldığında bitkiler de zarar gördü. Hoşgörülü adam ne oluyor diye bahçeye çıktığında durumu gördü ve gülümseyerek komşusuna dedi ki; ‘‘Bitkilere ömrü ben biçmiştim zaten. Engel kalktığında sizin ömrünüz bitecek diye fısıldamıştım. Yani komşum, anlayacağın ömürleri o kadarmış.''
Tükendi
Şüphesiz, koca koca romanlar yazmak zor iştir. İşinin ehli olmayı gerektirir. İnsanı tanımayı gerektirir. Ruhun derinliklerinde dolaşabilme yetisine sahip olması gerekir koca bir roman yazmak ve nesiller boyu okunmak isteyen bir yazarın. İnsana dair ne varsa damıtıp, posasını atıp, özünü yine insana göstermek kolay bir iş değildir. Bunları birkaç yüz sayfada yapabilmek ustalık ister. Ancak bu işi 3-5 sayfada yapmak ise apayrı bir maharet gerektirir. O yüzden öykü yazmak da okumak da hep daha zordur. İşte bu
Tükendi
İnsanlığın ortak mirası olan anonim anlatıları, kıssaları, anekdot ve masalları öğrenmeye daha çok ihtiyacımızın olduğu bir dönemi yaşamaktayız. Bu hikmetli anlatılar; bizlere ariflerin, bilgelerin, güzel yürekli insanların sofrasından ikramlar sunmaktadır. "Bir varmış, bir yokmuş" diye başlayan masallar, hayatın hakikatini bize dupduru ve veciz bir şekilde anlatır. Varlığın faniliğini anlatırken bize peşinden koştuğumuz dünya hayatında kötülük yerine iyiliğin, nefret yerine sevginin, yalan yerine doğruluğu
Tükendi
"Gülümse, tozu gitsin yalnızlığımızın." Attila İlhan Her anlatı, insanlar için önemli noktalar barındırır. Her bir hikaye ise, tek başına güçlü bir anlatı olarak insanlara kısa sürelerde birçok mesaj verir. Kimi hikayelerde bir ders, kimi hikayelerde bir hatırlatma, kimi hikayelerde de birer ibret vardır. Birbirinden güzel, birbirinden sıcak, birbirinden samimi hikayeler sizler için derlendi. Okurken birçok dersler çıkaracak, yer yer düşündürürken yer yer güldürecek hikayelerle ruhunuzu ısıtacaksınız. Gülüm
"Bir Hayalim var"; yazarın kısa öyküler, anı/anlatı ve deneme yazılarından oluşan yedinci kitabıdır. Kitap; insana ve yaşama dokunan, güne ve güncele göndermeler yapan eleştirel bir incelikle örülmüştür. Öykü, roman, şiir ve çocuk kitapları gibi yazının bütün disiplinlerine kafa yoran ve ürünler veren yazarın bu kitabında da günlük yaşama dokunan anlatılarını keyifle okuyacak, her hikâyede kendinizden bir şeyler bulacaksınız.
Tükendi
Herkes biraz kötüdür. Şeytan hepimizin içinde. Asıl maharet varlığını kabul edip onu dizginleyebilmekte... Bir mezarlıkta yolları kesişen üç kişi... Annesine verdiği helalliği geri almak için yollara düşen Ahu, geçmişin atanamayan öğretmeni, şimdinin korsan taksicisi Osman ve amcasından kaçan on iki yaşında bir kız çocuğu: Küçük bir şeytan... Çıktıkları tuhaf yolculukta ilişkileri ilmek ilmek örülürken gölgeli geçmişlerinin düğümleri de teker teker çözülmeye başlar. Şimdi kafalarında tek bir soru vardır.
Hem yeraltındayız hem bulutların üstünde. Gezindiğimiz dehlizden pınar çağıltıları geliyor, yürüdüğümüz labirentte kuş cıvıltıları var. Aşmak zorunda olduğumuz bu vadinin ucu terk ettiğimiz öz yurdumuza varıyor ve suratımızda patlayan yumruklar bizi uyandırmak için. Avuçlarımızdan kelimeler dökülüyor. Parmağa değil, gösterdiği yere bakıyoruz. Karşıdaki ulu dağların arkasından doğan, güneş değil: Güneşten fazlası. Cemal Şakar. Yeniden. Onikinci kez.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Nazi Almanyası'nda askere alınarak gönderildiği Rus Cephesi'nde ağır yaralanıp nasyonal sosyalizm karşıtı görüşlerinden dolayı tutuklanan, 1942 ve 1944'te iki kez çarptırıldığı ağır hapis cezalarında yakalandığı hastalıklar yüzünden yirmi altı yaşında hayatını kaybeden Wolfgang Borchert, Almanya'da İkinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan Yıkıntı Edebiyatı'nın önde gelen isimlerindendir. Ölümünden önceki iki yıla sığdırdığı yapıtıyla umudunu, vatanını, yaşama amaçlarını yitire
Yazarının tanımıyla "felsefesiz olmayan yüz dört serbest çağrışım ve düşünce icadı"nı bir araya getiren Ses Taklitçisi'nde, Bernhard bu kez, günlük yaşamın gerçekliğinde teğet geçilen, gazetelere, dedikodulara, ikili konuşmalara konu olan uç durumları, alışılmadık bir nesnellik tekniği ve sıkıştırılmış bir biçemle öykü uçlarına dönüştürüyor. Gerçeklikle kurmacanın kırılgan sınırında, bir anlatının çekirdeğini taşıyabilecek güçte, ince bir zekânın ürünü olan bu kısa metrajlı keder öyküleri iğneleyici karakt
(...) Ülkem hep sapkın bir çoraklık ve korkunç bir duyarsızlık olarak göründü bana. Sadece gri, kötürüm şehirler ve insanı yıldıran bu manzara içinde hain ve yalancı ve alçak insanlar. Bu şehirleri öyle kötürümleştiren, bu toprağı o kadar çoraklaştıran, bu insanları o kadar hain ve alçak yapan ne idi, anlaşılamıyordu. Manzara da insan kadar haindi, öyle kötürüm, öyle alçak, o da beriki gibi tamamen, ölümüne yıldırıcı, açık söylemek gerekirse (...) (Alev Alev Yandı, Kül Oldu. Sabık Bir Arkadaşa Gezi Rapor
Tükendi
Hâmûş-nâme ya da Sükût Sanatı'nın dünya hayatında herkesi ilgilendiren bir hikâyesi var: Eserin müellifi Şair Yusufi-yi Erzincanî bir gün boş bulunup da söylediği sözlerin bir gammaz tarafından arkadaşlarına aktarıldığını ve bu sebeple de arkadaşlarıyla arasının bozulduğunu anlar. Bundan üzüntü duyar ve bu eseri kaleme alır. Eserinin "sebeb-i telif" kısmında eseri niçin yazdığını şöyle dile getirmektedir: "Bir zamanlar yolum gurbete çıkmış, bir müddet de Erzincan'da kalmıştım. Dilimden çıkan bazı sözleri kö
Tükendi
İnsan, gezegenin en fâni şahidi. Tanıklıkların izi, her bireyin zihninde farklı resimlerle kayıtlı. Soldukça güzelleşenler de var durdukça çürüyenler de. Günün izi düne düştüğünde; hatırlananlar da farklılaşır hafızanın mahzeninde, saklananlar da... Unutmak istenenlerle muhafaza edilmek istenenler birbirine karışarak akar bilincin ırmağında. Fatma Barbarosoğlu 2020'nin hatıra ve hafıza kaydını, hayatın en saf, en dokunaklı anlarını öykülere yükleyerek tutuyor. Hatıra Kadar Narin Hafıza Kadar Zalim, zamanın
Bazen hayat gizler kendini... Sımsıkı çekilmiş perdelerin ardına saklanan utangaç eviçlerinde, kapıların ardında, güneşin terk ettiği sokaklarda, o bıyıkaltı gülüşlerde, mühürlenmiş ağızlarda, yüze düşen gölgelerde, ketum yüreklerde, harflerin kıvrımlarında, kelimelerin dilsizliğinde, sonsuz susuşlarda, hiç düşülmeyen yollarda, hep beklenen aşklarda, hiç beklenmedik sonlarda gizler kendini hayat... Ta ki bir yazar onu bulup çıkarıncaya dek. Ta ki bir yazar onu bize anlatıncaya dek. Şermin Yaşar'dan "yenid
19. yüzyıl Amerikan edebiyatının en seçkin yazarlarından Henry James, uzun yıllar Avrupa'nın çeşitli kentlerinde yaşamış, sonra İngiliz uyruğuna geçmiş olmasına karşın, çocukluk ve ilkgençlik çağlarının geçtiği New York kentini her zaman belleğinde ve yapıtlarında yaşatmıştır. Bir Başyapıtın Öyküsü adı altında sunduğumuz dört öyküsü de, James'in hiç dinmeyen New York tutkusuyla doludur. New York, Henry James'in bambaşka duygularla dile getirdiği bir kenttir. Bu duyguların en baskını da öfkedir. Çocukluğunu
Banu Özyürek'in çok sevilen ilk öykü kitabı okurla yeniden buluşuyor! Bir Günü Bitirme Sanatı'nda dünyayla arasında kurduğu köprüleri her defasında kendi yıkan kadınlar var. Özyürek günlük hayatın sıradan olayları üzerine öyle bir mercek tutuyor ki küçük bir izin, anlamın karnında derin bir yarık olduğu anlaşılıyor; insan hayattaki güvenli yerini kaybediyor. Bir şüphe beraberinde başka şüpheleri getirirken hiçbir nesnenin, duygunun, düşüncenin eski halini korumadığı, yeniden başlamanın mümkün olmadığı b
Tükendi
Ferat Emen bazı imkânsız gerçekleri-makul olmayan kimlikleri sivri ve ısıran diliyle, iştahla muhatapların yüzüne çarpıyor. Anlatılmayanı anlattığı için cesaret madalyası beklemiyor asla. Verdiği rahatsızlıktan ötürü pişman ya da üzgün değil. Mizacı böyle. Böyle olması gerektiği için böyle. At çarpması, Naim Süleymanoğlu, bekârlığa veda partisi, kaçakçılar, Aya Leyla'nın peygamberliği ve müritleri, geyik avı şöleni... Hüsniye Hanım'ın Ağzı "Ferat Emen Hadisesi"nin ilk yumruğu. Buraya ölmeye geldim.
California'nın bir vadisinde geçen, birbiriyle bağlantılı bu on iki öyküsünde John Steinbeck, yine çarpıcı anlatım gücünü gözler önüne seriyor. Bir doğa harikası olan Cennet Çayırı keşfedildikten sonra kimileri kafalarında ütopyacı fikirlerle, kimileri başka hayatlardan kaçmak amacıyla buraya gelmişlerdir. Steinbeck, tekinsiz Battle Çiftliği'ne yerleşen Munroe ailesinin çevresinde gelişen öykülerde insan ruhunun en saf yönlerinden en karanlık köşelerine kadar destansı bir yolculuğa çıkarıyor okuru. Cennet Ç
"Bir insan ‘ben artık mutsuzum' dediğinde, o artık sadece mutsuz değildi. Bunu çoktan anlamıştım. Fakat anlamadığım neden harekete geçip, kayan bir yıldıza el uzatmadığımdı? Neden rüzgârlı sonbahar akşamlarında kendimi yalnızlığa mahkûm ettiğimdi, niçin hayatımın geri kalan bütün eylüllerini cehenneme çevirdiğimdi?" Yaşar Nabi Nayır Öykü Ödüllü Mehmet Erkan Ölümsezen'de ruhlarımızın en derinine ve bilinmezine kaleminin ucuyla dokunuyor. Hep bir mucize bekleyen, acıdan ve kederden haz alan, fakat umudunu kay
Gerçek dünyada da kurmaca dünyasında da sihirli bir kavramdır zaman. Usta Öykücü Ali Haydar Haksal, Zamanların Öyküsü eseriyle okurun bakışını zamana; insanın zaman-mekân tanımayan ruhunun gezindiği zamanlara, dar zamanlara, geçmiş zamana, sonsuz zamanlara bazen de zamansızlığa yöneltiyor. Zaman ve mekânın birbirinin içinde yıkandığı bu öyküler, zamana özellikle odaklanması bakımından Türk öykücülüğü adına farklı ve yeni bir açılımı temsil etmektedir.
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 760-780 / Aktif Sayfa : 39