Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 680-700 / Aktif Sayfa : 35
Hacı Bektaş Veli'nin inancına göre her insanın gönlünde iki sultan vardır. Bunlardan biri rahmanidir, diğeri de şeytanidir. Rahmani olanın adı akıldır, şeytani olanın adı da nefistir. Ön kapakta bulunan resimdeki ceylan, aklı; aslan ise nefsi temsil etmektedir. Kişinin gönlünde ikisi de olmalıdır. Ama kişi kendini geliştirdikçe nefsini aklının egemenliğine vermelidir. Bektaşilik ve Alevilik'te ibadet buna hizmet etmektedir. Kâmil ve olgun insan, nefsini aklının egemenliğine verebilen kişidir. Bu kitabı okur
Tükendi
Deniz ve Duru... Barbaros Hayrettin Paşa'nın hazinesini bulmak için bir haritanın peşinden hayal bile edemeyecekleri bir maceraya atılırlar. Çözülmesi gereken şifreler, geçilecek ürkütücü köprüler, açılacak kapılar peşlerini bırakmaz. Tüm bu macerada onlara yardım edecek tek bir şey vardır: Matematik. Tüm şifreleri çözen iki kafadar son aşamaya geldiklerinde ise hiç beklemedikleri bir sorunla karşılaşırlar. "Seni buraya kadar aklın getirdi. Buradan ileriye ancak dikkatin götürebilir. Zamanın dar. Yürümeye b
Tükendi
Can Yayınları, okurlarını Ayfer Tunçun yeni öykü kitabıyla buluşturuyor. Ayfer Tunç, bu güne kadar yazdığı Taş-Kağıt-Makas, Aziz Bey Hadisesi gibi öykü kitaplarıyla, öykücülüğümüzde önemli bir yer edindi. Son dönem öykücülüğümüzde kendine özgü öykü örgüsü ve sıcak anlatımıyla, kişilerin iç dünyalarını çizmede gösterdiği başarıyla kendi yolunu çizdi. İnce, duyarlı anlatımıyla unutulmaz öyküler yazdı. Ayfer Tunçun yeni öyküleri, kendine özgü melankolik atmosferiyle dikkat çekiyor. Terk edilmiş odal
Tükendi
Yazar kitabında, tüm Anadolu'da yaşayan hikâyeleri bir öykü tadında anlatarak yaşanmış/yaşanacak ve yaşanması muhtemel olaylara dikkat çekerek, hayatın zorlaştırılmasını değil, kolaylaştırılması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Her hayatın, bir başka hayata dokunduğunu, her hayatın hüzünlü bir hikâyesinin olduğunu, bu hüzünlü hikâyelerden ders alınması gerektiğine dikkat çekmektedir... Yalın, düz ve anlaşılır bir dille öyküleri kaleme alan, her yaşta ve her grupta insanın okuyup rahatlıkla anlayacağı farklı ö
Tükendi
Hayatı anlayamamak kadınları anlayamadığını söyleyen adamın sözü kadar perişan bir ifade gelir bana. Be nabekâr, kadını anlayıp da ne yapacaksın, yapacağın değişecek mi? Peki hayatı ne yapacaktım? Onu anlayayım diye psikanaliz mi öğrenecektim, Jungları, Laingleri okuyup şizofreni yolculuklarına mı çıkacaktım, şeyhleri ayrı, doktorları ayrı mı etekleyecektim, kendimle ilgili hem de bu dünyama ait bir söz söyleyecekler diye kulak mı kabartacaktım? Söz doğru olsa zaten kaçardım, yalan olsa bayılır tekrarını du
Tükendi
Sorunlar, gerçekler, hayallerim var burada. Olmayacak, ütopya cinsinden değil bu hayaller. Ben göremem, çocuklarım da göremeyebilir ama torunum görmeli, özellikle kadın ve eğitim sorunlarını çözmüş güzel bir Türkiyeyi. Hayal ettim, yaşadım, umutlarımı sundum, o kadar... Farklı olmalı, özgün olmalı, yaşanmalı ya da yaşanması mümkün olmalı, yoksa belli şeyleri anlatmanın pek bir kıymeti harbiyesi yoktur bence. Sıçrama tahtası bulmaktır önemli olan. Oraya çıkıp pozisyonu tespit ederek, mayonun modeline ve reng
Tükendi
Sâdık Hidâyet: Necatigil´in dilimize kazandırdığı başyapıtı Kör Baykuş´ta, Diri Gömülen ve Üç Damla Kan´da Kafka gibi modernlerin izinde gerçeküstücü bir yazar; Vejetaryenliğin Yararları´nda vejetaryenliği, Hayyam´ın Terâneleri´nde Ömer Hayyam´ı ve rubailerini bütün boyutlarıyla inceleyen bir araştırmacı; Hacı Aga´da ise gerçekçi bir taşlama yazarı... Öteki kitapları gibi Mehmet Kanar´ın çevirisiyle sunduğumuz Aylak Köpek, Sâdık Hidâyet´in yaşam ve toplum görüşünün İkinci Dünya Savaşı´nın getirdiği yıkımla
Nim, Leyla'nın Leylalığı adından, oysa ben Nimim diye düşündü. Öyle aksak, öyle yarım... Bırakıp geldiğim ne varsa ardımda sadece bir şehir olamaz. Bambaşka bir evren, başka bir boyut şimdi; annemle dağlar, tepeler boyu yükü sırtlanıp tarladan köye, köyden pazara taşıyıp durmalarımız. Bir karıncalar bir biz biliriz dünyanın yükünü sırtlanmanın adabını.
Tükendi
Türk edebiyatının en güçlü kalemlerinden Oktay Akbal'ın bütün öyküleri... Hey Vapurlar Trenler adını verdiğimiz üçüncü ciltte Oktay Akbal'ın 1981-2014 arasında yayımladığı beş öykü kitabı yer alıyor: Hey Vapurlar Trenler, Lunapark, Ey Gece Kapını Üstüme Kapat, Hücrede Karmen, Selimiye Bir Yokuştur. Oktay Akbal olgunluk dönemi öykülerinde hızla dönüşmekte olan İstanbul'u, yeni yaşam biçimlerini anlatıyor. 21. yüzyılın eşiğinde her şeyin değiştiği şehirde dolaşıyor, gördüklerini geçmişle karşılaştırıyor;
Tükendi
Bildikçe, şahit oldukça, yaşadıkça daha da büyüyor dudaklarındaki gülümseme. Görmediğin orada olduğunu bile bilmediğin bir eşik var. Atlayıvermişsin haberin yok. Acı da bir yere kadar, keder de... Yapmaz dediğin yapmış, kıvırma payın kalmamış, kendi kendini kandır yine diyeceğim, imkânı yok. Göz görmüş, gönül ne yapsın? Dünyanın en yalnız insanı senmişsin gibi hissetme hakkın var. Kullanacaksın tabi. Küseceksin, sadece ona değil, herkese. Alıp başımı gideyim buralardan diyeceksin, dilini bilmediğin sıcak ik
Tükendi
Türk edebiyatının ölümsüz yazarlarından Ömer Seyfettin tarihimize ve kültürümüze ayna tutar. Onun hikâyeleri birçok yayınevi tarafından yayınlanmış olmakla birlikte yayınevimiz seçme hikayeleri aslından ( Osmanlıcadan ) yeni Türkçeye yeniden çevirmek suretiyle 100 Temel Eser projesine uygun olarak yayın hayatımıza kazandırmıştır.
Bir Hackerın Siber Suç Yeraltı Dünyasını Ele Geçirişi Hackerların yeraltı dünyasında söylentiler yeni bir virüs gibi hızla yayıldı: Birileri –dâhi ve yürekli bir suçlu– ABD ekonomisinden her yıl milyarlarca dolar çeken bir internet şebekesini tek başına ele geçirmişti! Bu yeni elebaşını yakalamak için FBI hırslı bir operasyon başlattı. Dünyanın çeşitli emniyet birimleri de köstebek ve çift taraflı ajanlarını kullandılar. Siberpolisler hiçbir şeyden şüphelenmeyen düzinelerce hackerı yakaladılar. Ancak he
Tükendi
"Hümeyra nedense unutuverdi bir anlığına çorbayı, kabı kacağı, ne olacaksa dedi verirsem elimi, ömrümün sonuna kadar bekleyecek miyim iki kıvırmak için belimi? İnsanlar farklı noktalardan yaralanarak, yemliyorlar yaralarını, büyüyünce yaralar, sarıp sarmalayıp hayatlarını yok ediyor varlıklarını, kendi halinde aynı topuzla geçirdiği onca seneyi, kendisinden çıkan bir varlığın yardımı ile çözebilirse biraz da olsa sıyırabilir bacaklarından yaralarını." (Dans Dans Velhasıl adlı öyküden.) Bâlâ Atabek dördüncü
Türk edebiyatının ölümsüz yazarlarından Ömer Seyfettin tarihimize ve kültürümüze ayna tutar. Onun hikâyeleri birçok yayınevi tarafından yayınlanmış olmakla birlikte yayınevimiz seçme hikayeleri aslından ( Osmanlıcadan ) yeni Türkçeye yeniden çevirmek suretiyle 100 Temel Eser projesine uygun olarak yayın hayatımıza kazandırmıştır.
Çürümüş evlilikler, elleri karanlıkta kalan çocuklar, eşyanın saltanatı, canlı olmanın aczi. Kıstırılmışlığın buruk resimleri. Peki, zaman hep geleceğe mi akar? Portakal yanaklı kadın da kim? Şeker diye, çaylara atılan bir çift balkon. Tanklar. Bir kızın ellerinden ellerini uzatır da kimi zaman, bize dokunur zaman. Ya Fuentes, Koca Gringo'yu sınırın öteki yanında yazdıysa? Ölü Zaman Gezginleri, öykü sanatının geldiği noktayı merak edenler için nefis bir şölen. ?Yüzyılın son çeyreğindeki Türk edebiyatının
"Belki yanılıyorum, Maksim Gorki'nin etkileri var gibi geliyor bana. Onda da en yalın gerçekler şiirleşiverir yer yer; gerçek dünya masallaşıverir. Öykücülüğündeki bu yön şairliğinden geliyor olmalı." (Muzaffer Hacıhasanoğlu, 1973) "Yeni Dünya'nın bir özelliği de, S. Ali'nin gözleyici gerçekçilikten yavaş yavaş eleştirici gerçekliğe yönelmesidir. ‘Asfalt Yol', ‘Bir Konferans' adlı hikâyeler bu yönelişin ürünleridir." (Asım Bezirci, 1973) "Sabahattin Ali'yi öykülerinde yer yer Ömer Seyfettin kadar şaşırtıc
"Saltanat devrinin acılarını ancak sanatkârların kaleminden dinleye dinleye unutulmaz bir şekilde öğrenebiliriz. Halkın alnındaki bu karayazıyı daha şefkatle ve daha çabuk silmek için, geçen devrin hatıralarını ona unutturmak için, onun çektiği bu binlerce çilenin birer birer katıksız anlatılması gerekir. Sabahattin Ali Değirmen'deki hikâyelerinde bu işi kusursuz yapmıştır." (Orhan Şaik Gökyay, 1935) "Bir kere şüphe yok ki S. Ali muhite dönük bir hikâyeci. ‘Nabzını kitlenin nabzı ile aynı tempoda attırmak
"Kağnı'nın son iki hikâyesini okurken Sabahattin Ali'nin köylüyü, işçiyi, fakir ve zavallı insanları görme ve gösterme kabiliyetine hayran oluyoruz. Hele güzel cümlelere, şu ‘edebiyat' denilen şeye tenezzül etmeden anlatması, doğrudan doğruya mevzuya girişi bize soy bir muharrir karşısında olduğumuzu bildiriyor." (Nurullah Ataç, 1936) "Yazınımızda köy sorunlarını S. Ali'nin Kağnı'sı kadar dile getiren pek az yapıt vardır sanırım. Kağnı bir tarla anlaşmazlığı yüzünden oğlunu yitiren bir ananın mutsuzluğu, ç
Ünlü İngiliz romancı Sir Hugh Seymour Walpole, Doktor Dolittle'ın Hikâyesi için yazdığı önsözde kitabın bir dâhilik eseri olduğunu söylüyor ve kitapta, "şiir, kurgu, mizah, bir parça dokunaklılık ama her şeyden önce varlıklarına ister dört yaşında çocuklar olsun, ister doksan yaşında adamlar olsun, ister kırk beş yaşında zengin bankacılar olsun herkesin inanacağı birçok yaratım mevcut" olduğunu ifade ediyor. Kitap, tam da Walpole'un ifade ettiği gibi bir çocuk kitabı olmasıyla birlikte her yaştan okuyucuya
Tükendi
Musiki, güzel sanatların kulağa hitap eden bir türü, aynı zamanda ses üzerine kurulu olan sanat ilmidir. İnsanın varoluş sürecini derinden etkileyen bu sanatın, zevki terbiye etme gibi bir özelliği olmakla beraber, kalbi tesviye eden, aklın aşırılıklarını törpüleyen, böylece temiz bir akıl, narin bir kalp ve ince bir zevk anlayışı var eden bu manevi taraf, ‘madde' planında sanatların en güzelini ortaya çıkarmaktadır. Bu ortaya çıkarışın estetiğe bakan düşünsel kısmı ise oldukça derin bir konudur. Bu kitap,
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 680-700 / Aktif Sayfa : 35