Türk, Kürt, Ermeni, Çingene vs. hepimiz bu toprakların çocuklarıyız...
Arda ile Aramın büyük dostluğu, Elif ananın, inandığı şeyler uğruna gözünü budaktan sakınmaması, Sarımsakçaldının inanılmaz bağnazlığı, bir Çingenenin aşkı için herşeyi göze alması, farklı etnik kökenlerde iki ailenin kaynaşmaları ve Doğu insanının saflığı, temizliği, misafirperverliği...
Hüseyin Can tarafından kaleme alınan öykülerde; yurt topraklarından sıcak, inançlı, direnen insanların hikayelerini okuyacaksınız...
Nevşehir Kapadokyada doğan Ahmet Çelik, Eğitim için genç yaşta Almanyaya yerleşti. Turizm işletmecilik eğitimi aldı. Meslek hayatına sosyal danışmanlık eğitimi alarak başladı. Ardından seyahat acentesi kurdu ve gastronomie işletti.
Ahmet Çelik şiirle çocuk yaşlarda tanıştı. İlk şiiri 8 yaşında annesi için yazdığı annem şiiri oldu. Uzun yıllar, hasretini, sevdasını ve kavgasını yansıtarak kaleme aldığı şiirlerini;
2004 yılında; Garipsiyorum,
2005 yılında; Hep Uzaklarda,
2010 yılında; Eflatun geceler
İsimli k
Başkaldırı ve itaatsizlik bir erdem olmakla birlikte, her şeye itaatsizlik edip başkaldırmak da ahmaklıktır. İnsan öğrenip hayatını kendisi yönettiği zaman, neyin erdem olduğunu zaten kendisi bilir ve ahmaklığa yenik düşmez.
İnsanlar inandıkları zaman, devrimci, dindar, milliyetçi vs. oluyorlar. İnsan öğrenmek isterse, hayat boyu tüm ırk, renk ve dillere, din, poli-tika ve kültürlere saygılı olmak gerektiğini öğrenir. Öğrenmek farkındalıktır, yaşamak ve özgür olmaktır, kölelikten ve boyunduruktan kur-tulmak
Sen yanımdasın İstanbul neşeli, Martılar kanat çırparken Ortaköy sahilinde.
Deniz kıyıda vuslat şarkıları söylemekte,
Okşarken savurduğu saçlarını rüzgârın
Titrek düşlü bakışlarım
Hayatına giren yüzlerle değişen ve değiştikçe yön ve şekil korumasını kaybeden ve ıslak karanlık ıssızlığından, geçmişin tozlu yollarında kaybettiği gerçek kimliğini aramaya çıkmış pek çok kadın vardı bu şehirde. Benzer hikâyelerde bilmeden buluşuverdiğimiz, birbirlerini tanımayan ama bir sürü ortak yazgıdan geçen
Vurgun yemiş dönemleri, aldanışları, bir daha dünya gelsem asla bunu yapmazdım dediği pişmanlıklarıyla boşanmış kadınların benzer öyküleri...
Hiç birimiz mutsuz olmak için evlenmemiştik. Aldatı
BEN KİMİM?
Dede Korkuttan gelirim
Dillerden düşmem asla
Çocuklara ders veririm
Büyüklere nasihat
Hiç yüksünmem konuşmaktan
Dünya halini anlatmaktan
Ondandır bunca sevenim...
Bilin bakalım ben kimim?
Ben şairim, sanma ki, aşkı yaşarım sadece
Oysa aşkı yaşatan benim.
Ta Ugandada, Sudanda bir çocuk ölse açlıktan,
Dökülür elim ayağım, tutulur dilim
İnsanlığımdan utanır, bir daha ölürüm.
Sıtmalı, zatürreli çocuklar yükseltir ateşimi,
Bağdatlı Halitin kıpkızıl yüzünü,
Filistinli Yaserin yitik umutlarını,
Darfurlu Hasanın açık gözlerini unutamam.
Nerde bir sokak çocuğu görsem,
Utancımdan ölürüm, inan ki kahrolurum
Bir şiir kitabından sözederken, bu işin ustalarının ne dediğine bakmalıyız. Ünlü filozof Homeros, İlyada Destanında şiiri kanatlı söz olarak tanımlamış. Doğrusu bu tanımı çok sevimli buluyorum. uzakları hatırlatıyor. Giden, yerinde durmayan birşeyleri. Farklı iklimlerde dolaşırken, bir sevgi, bir barış sarmalı oluşturuyor şiir. Büyük ozanımız Yunus Emrenin dediği, Söz ola kese savaşı, bal ile yağ ede bir söz. Şiir yazan herkes, sözlerini bu en adil terazilerde tartmalı. Yunus da Nazım da, Karacaoğlan da...
"....
Güçlünün gücü, güçsüzün üstünde tanrı buyruğu
kemerin çorabın intihara sürüklediği en ince damar
bu tetik parmak ucuna lehimli / onurun ateşle sınanması
sahipsizliğin tül tenine inen pençe şamar.
Bana uzaklığını ver dememde dur / Aykırı bir yürek yırtılması bu.
sokağın deli kokusunda demlenen bendenliğinin direncinde
ölümcül donmuşluğun harlı sesinde
pusulasız devlerin ateşten çemberinde
vicdanın gözlere düğüm attığı yerde
kalbim tanıklığını yayacak etin donduğu an'a
zaman ve kalbim
tanıklığını, ate
İnsanın içinde bulunduğu ruh halini yansıtan, insanın gülüşü, ağlayışı, tasası, sevinci ve isyanlarıyla süslü şiirler iyi ki varlar.
Şiir yazmak için yazılan şiirler, ruh halinin tam aynası asla olamazlar. Oysa kendisini yazdıran, ne zaman geleceği belli olmayan şiirler o anki ruh halinin tam kendisi değil midir?
Uzun zamandır kaleme aldığım dizelerimde hemen hemen herkesin kendinden bir parça bulacağı ümidini taşıyorum.
İnsan karakteri ağaçlara, bitkilere benzer. Bazıları gün içinde değişir, bir bakarsın şekil değiştirir. Bazen tanıyamazsın ilk bakışta ama sonuçta iç dünyalarında hala aynı kişilerdir. Biraz ruhunu okşar, ilgilenirsen belki döner sana bakar, belki de sırtını döner bir daha hiç yüzyüze görüşmemecesine.
Kimi kibirlidir, kimi kırılgan, kimi renkli kişiliklere bürünür, kimi yapayalnız, kimi ise güzel görüntüsüyle aldatır, dokundukça canını acıtır. Birde bencil olanları vardır ki bazıları zoru başarmayı sever. B
Bu yaşımda babamdan harçlık alıyorum. Bundan beteri olur mu? Masama bırakılan harçlık öldürüyor, kahrediyor beni. Sokağa babamın, hayır hayır ailemin ağırlığı üzerimde çıkıyorum. Yani utanarak, yani mahcup, yani ezik Keşke bağırıp çağırsaydı, hatta sokağa atsaydı. Belki bu kadar acı çekmezdim. Hiç değilse vicdanım tarafından azarlanmazdım. Doğrusunu isterseniz söylenmemiş sözler öldürüyor insanı
Ülkemizde hızla artan ve vahşi kapitalizmin kurumsallaşarak sistematik hale getirdiği işsizlik sorunu, toplumun h
Akşamın yüzünün döküldüğü yerde bekleyeceğim seni
Tavus kuşu bahçesinde yüreğimin
Şiir alaylarıyla bekleyeceğim
Senfonisiyle baharın
Türküsünde güneyi taşıyan
Kuzeyli bir flamingonun gagasında
Özgürlüğün manifestosunu yazan daktilonun tuşunda
Saat Kulesinin okuyla
Topuğundan vurulurken zaman
Destanımızı yazan o ilk kurşunun
Ayaklarının altından akan Ab-ı Kevserde bekleyeceğim
Karanlığın lifinin attığı parkurda
Düşlerimin faytonunda bekleyeceğim
Havarilerin inancıyla...
İnsana dair duygularla varettiğimiz kişisel yaşamlarımızın en kaydadeğer verileri, hayatımızın geçiş dönemlerinde ortaya çıkar. Doğuyoruzdur, ergenlik yaşıyoruzdur, evleniyoruzdur, çocuk sahibi oluyoruzdur, tanrı izin veriyorsa çocuklarımızın ergenliklerini, koca adam olduklarını, evlendiklerini ve eğer şansımız yaver giderse baba ya da anne olduklarını görüyoruzdur.
Hayatın tüm bu geçişlerinde kalplerimize işleyen olayların, durumların, kurguların, acıların ve umutların, belli bir yaşa geldikten sonra yüre
Atila Er şiirinin zenginliği, biraz da birbirini kışkırtan düş ve duygu yoğunluğundan geliyor. Konu edindiği şiirlerin özüne uygun biçim uygulamasını sürdürmenin yanı sıra ağırlıklı olarak, bir soluğu dolduran dizeler kurarak yapılandırıyor şiirlerini.
Güngör GENÇAY
Atila Er, her geçen gün kendi şiirinde yeni atılımlar yaparak, dilini ve şiirini yenileyerek ilerliyor. Şiirlerinde dostluk, halkların kardeşliği, yasak sevgiler, sorgulamalar, emekçilerin yaşamı, yaşama sevinci, ölüme meydan okuyuş, ülke açmazl
Cennetin güzelliği adı gibi, güzelliğini yaylalarda ve şehirde duymayan yoktu. Yayla evleri de çevredekilerden farklıydı. Önce bahçe kapısına zil bağlandı, sonra küçük çanların titremesiyle, atalardan armağan ipi çekilince çıngırak sesleri çıkaran ipli bir sistemle, adı Çıngıraklı Ev oldu.
Susayan, ufak tefek kaza geçiren meraklı işçilerin çoğu eve özlem ve hayranlıkla bakıyorlar, ilerde böyle bir yayla evini yaptırmanın tatlı hayalleriyle, sözü evin güzel kızı Cennete bağlayıp yutkunuyorlardı.
Yazar kita
Yalnızdım. Kendimi, kendi ellerimle çelikten bir kafese hapsetmiştim ve özgürlüğü, görüş günlerinin dar zamanlarına sıkıştırılmış bir mahkûm gibiydim. Dışarıdaki kalabalıkların sancılı, mutsuz ilişkileri, samimiyetsizliği, benim, sokağa küsmeme ve kendimi toplumdan soyutlamama sebep olmuştu. Dışarıdaki insan yığınları, telefon sesleri, küçük bir tıkırtı, beni anlamsız bir şekilde ürkütmeye yetiyordu. Kendimle ve toplumla barışık olduğum söylenemezdi. İlişki içinde olduğum sınırlı sayıda insan vardı
Ve ben;
Yaşamın bireyden bağımsız ve ona rağmen işleyen süreçleri vardır. Bu süreçler insanın hayata bakışını ve insanlarla ilişkisinin en temel donelerini oluşturmakla kalmaz, aynı zamanda insanın kendi kişisel tarihinin temel formunu da şekillendirir.
Ünlü Beatles grubunun solisti John Lennon bu durumu şöyle özetlemiştir; "hayat siz planlar yaparken olanlardır".
Bu kitabın yazarı, kendi kişisel tarihini yaşamdan kopmadan, aksine ona sıkı sıkıya bağlı kalarak yazma sürecini anlatıyor okura ve hayatı yaşamlaştırmay
Geleneksel halk söyleminin, söz sanatındaki derin ironiyle buluşmasını deneyen, modern toplumun; yalnızlık, yabancılaşma, mülkiyet düşkünü, bencillik ve çıkarcı hallerini sorgulayan şiirleriyle, sıcacık bir dokunuş olmayı deniyor Dedocan
Neyzenle, devamlılığa inat, okuldan kaçan arsız ve çalışkan çocuklara selam verirken, ben artık aşık olmak değil, yaşamak istiyorum diyerek; Nâzım Hikmet duyarlılığına dokunarak, Can Yücelle devrim ve itiraz bahçelerindeki üzüm salkımlarına uzanıyor, yüreğinin kırık merdiv
Toplam 170 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 80-100 /
Aktif Sayfa : 5
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.