Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 100-120 / Aktif Sayfa : 6
Nereye gideceğim öyle mi? Anadolu’ya! Senin dünkü Boğaz nöbetçilerinin, bugünkü hürriyet ve istiklâl kahramanlarının bulundukları yere! Niçin gideceğim öyle mi? Senin için, senin çocukların için; seni kurtarmak için, senin esîr ve mazlûm çocuklarını kurtarmak için ey İstanbul!” Mehmed Emin Yurdakul İsmini Gazi Mustafa Kemal Paşa’dan alan 1928 yılında yayımlanan bu eser Mehmed Emin’in yazı ve şiirlerinden oluşmaktadır. “Unutma ki şâirleri haykırmayan bir millet, Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gi
Bu eser esasen Gürsel Dönmez’in Kozmik Mesele -Devlet ve İstihbarat Metodolojisine Giriş- isimli, devlet felsefesi ve istihbarat üzerine yazılmış önemli eserini okurken alınan notlardan oluşuyor. Gerek Kozmik Derkenâr gerekse Kozmik Mesele, modernist ve insanlık düşmanı bir dünya görüşü karşısında inşâ edilmesi mecbûriyet kesbetmiş olan “Devlet Felsefesi”nin ve “Dünya Görüşü”nün nasıl inşâ edilmesi gerektiği sorusuna verilmiş metodolojik bir cevap olarak telâkkî edilmelidir.
Bütün tarihimizin en büyük kaybı, Rumelini elden çıkarmamızdır. Tuna ve Adriyatikten Meriç çizgisine çekilmemiz, iki safhada oldu: 1877-78 Rus Savaşı ve 1912-13 Balkan Savaşı. Bu iki savaşı da kaybeden Osmanlı Devleti, Rumelini bıraktı ve İm­paratorluğun kanatlarından biri koptu. Bu küçük kitabımızda, Osmanlı Türkiyesinin iki trajik dönüm noktası, geniş okuyucu kitlesi için anlatılmıştır. Türk ve Türkiye düşmanlarının ağlarını nasıl uzun vâdede, fakat planla, sabırla ve kararlılıkla ördükleri, İmparatorl
Atsız tarafından “eski Türkçü, imanlı Türkçü, içi Türklük ateşiyle yanan, değerli bilgin, Türk Dil Kurumu’nun en verimli azası” nitelemeleriyle taltif edilen Besim Atalay’ın, Türkiye’de antroponimi alanında ilk çalışma olarak gösterilen Türk Büyükleri veya Türk Adları başlıklı eseri ilk defa 1917-1918’de Türk Yurdu dergisinde “Türk Büyükleri veyâhûd Türk Adları” başlıklı beş yazı hâlinde yayımlanmış, 1923 yılında ise kitaplaşmıştır. Eserin kitap olarak ikinci basımı ise 1935 yılında, ulus-devlet inşası süre
Henri Beyle Stendhal’ın Kırmızı ve Siyah isimli roman, yazarın en kuvvetli ve öne çıkan iki eserinden biridir. Bu iki eserden diğeri ise Parma Manastırı olarak kabul edilir. Eser, Restorasyon Fransası’nın mevcut şartlarında yükselme tutkusu içinde olan Julien Sorel’in ihtiraslarını, onun yaşadığı bunalımları, Katolik Kilisesi’ni, özgürlükçüleri ve kralcıları bir aşk hikâyesiyle harmanlayarak anlatmıştır. Esere adını veren “kırmızı ve siyah” yalnızca iki rengin ifadesi olmayıp, Julien Sorel’in seçeceği iki y
Suç ve Ceza’nın ülke genelinde sağladığı büyük başarı üzerine yayınevi Dostoyevski’yle 25 günde bir roman yazmak üzere tuhaf bir anlaşma yapar. Buna göre Dostoyevski 25 gün içerisinde yazacağı bir romanı yayınevine teslim etmezse yazacağı diğer kitaplardan telif hakkı talep edemeyecektir. İşte bu sancılı 25 günün verimidir Kumarbaz romanı. Kitabın ehemmiyetli bir yanı da Dostoyevski’nin de gençliğinde aynı romanının kahramanı Aleksey İvanoviç gibi kumar bağımlılığı problemi yaşamış olmasıdır. Bu yönüyle oto
XVI. asır şairlerinden Vâhidî tarafından kaleme alınan Risâle-i Gül ü Bülbül, remizlerle bezenmiş kısa ve sihirli bir hikâyedir. Dönemin Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selîm’e sunulan bu Farsça risale, Ferîdüddîn Attâr’ın Mantıku’t-tayr’ından izler taşımakla beraber konu itibariyle oldukça farklıdır. Bu risalenin kahramanı olan bülbül, aşk semasında kanat çırpan bir âşıktır. Bilinen tek yazmasının tıpkıbasımı, günümüz Türkçesiyle tercümesi ve Ahmed Remzî Akyürek tarafından Gülzâr-ı Aşk adıyla yapılan çeviri
Hayır, yalnız değildi bu evde... Belki kendisinden başka insan yoktu ama yalnız değildi... Doğdu doğalı, kendini bildi bileli, dünya yüzeyinde var oldu­ğunu anladığından beri. .. Onu yalnız bırakmayan, yirmi dört yıldır beraber yaşadığı varlıklar ... Perile­ri ... Evet, onun tam üç tane perisi vardı ... Hayatının bazı dönemlerinde onlardan kurtulmaya çalışmıştı, canını sıktıkları da çok olmuştu ama kovsa da bağırıp çağırıp, hakaret de etse gitmemişlerdi. Aslında içten içe hiçbir zaman gitmelerini de ist
II. Abdülhamid döneminde Osmanlı ordusunda görev yapan ve dönemin önde gelen Türkçülerinden olan Hasan Enver Paşa (1857-1929), emekli olduktan sonra 1917-1918 yıllarında Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası’nda Eski Türk tarihi ile dili hakkında “Türklerin Menşeine Dair” başlığını taşıyan kısa makaleler yayımlamıştır. Aslen Polonyalı olan ve Türklerin Avrupalı sayılması gerektiğini savunan Mustafa Celaleddin Paşa’nın (Konstanty Borzęcki; 1826-1876) izinden gitmiş, bu yazılarında Türklerin dünyadaki en eski halk
Kaan Çalen, bu kitabında Osmanlıcılık, Türkçülük, İslamcılık başlıklarında serdedilen tartışmalar; Türklerin İslam, Türklük ve tarih tasavvurları, Türk tarihinin çağlara ayrılması, Balkan Savaşları ve Rumeli’nin kaybı konusunda ders kitaplarına yansıyan millî duyuşlar gibi II. Meşrutiyet yıllarının temel fikrî idmanları etrafında şekillenen tarih ve kimlik meselelerini bu vadide kafa yoran modern Türk düşüncesinin mihmandarları eşliğinde ele alıyor. Hâlâ güncelliğini koruyan ve yansımaları bugün de gözümüzü
Tükendi
Gönül Hanım, Ahmed Hikmet’in 1920 yılında Tasvir gazetesinin 2974-3024 sayıları arasında tefrika ettiği romanıdır. Kitap olarak ilk defa 1971 yılında (haz. Dr. Fethi Tevetoğlu, Devlet Kitapları, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1971.) basılmıştır ve elinizdeki kitapta da bu baskı esas alınmıştır. Okuma ve anlamlandırmada güçlük çekilen yerlerde ise tefrika metne başvurulmuştur. Kelimelerin yazımında Türk Dil Kurumunun Yazım Kılavuzu’ndan faydalanılmış, kılavuzda yer almayan kelimeler ise aslına uygun ol
XX. yüzyıldaki paylaşım kavgasını sona erdirecek “büyük savaş” başladığında Osmanlı Devleti de artık son günlerini yaşıyordu. Ancak Birinci Dünya Savaşı’nı Osmanlı Devleti’nin tam bağımsızlığı için uygun bir fırsat olarak değerlendiren İttihadcılar; uzak cephelerde, çöllerde, dağ başlarında son bir mücadeleye atıldılar. Trablusgarp ve Balkan Savaşları’nda temeli atılan Teşkilât-ı Mahsûsa bu mücadelede öne çıkan kurumların başında geliyordu. Harbiye Nezaretine bağlı resmî bir birim olan Teşkilât-ı Mahsûsa, s
Tükendi
Türk Savunma Sanayii Tarihi isimli bu eser, savunma sanayimiz ile ilgili bir hafıza inşası oluşturma amacını güderken Türk girişimcilerinin gayret ettikleri takdirde ulaşacakları başarıların tarihî anlamda bazı örneklerini de sunmaktadır. Çalışmada, özel girişimlerin de ortaya çıkmaya başladığı bir ortamda, girişimcilere ve onların hayatlarına da değinilmiş ve 1834 yılından günümüze kadar yıllar kendi içinde dönemlendirilmiştir. Gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet döneminde yer alan işletmeleri inceleyerek sav
Tükendi
“Yalnız İstanbul’un değil bütün dünyanın en kurnaz, en ele avuca sığmaz, en mahir hırsızı Fakabasmaz Zihni ismindeki fevkalbeşer mahlukun akıllara hayret ve dehşet veren sergüzeştleri”nin ikinci cildinde, içinde Cafcaf Halil, Çamur Şevket, Solucan Hüseyin, Tilki Ayşe, Yıldız Rukiye, Pamuk Müjgân, Güzeller Kraliçesi Ulviye gibi hepsi birbirinden mahir ve eğitimli mücrimlerin bulunduğu yüz kişilik çetesinin başında Sorbonne Darülfünunundan mezun bir Türk Fantoması olarak faaliyet yürüten bir organize suç örgü
Hüseyin Nihâl Atsız’ın hayatı hakkında pek çok araştırma yapılmış, çokça yazı kaleme alınmıştır. Bu kitapta ise Olgun, Atsız’ın hayatı ve fikirlerinden ziyade aruz ölçülü şiirlerini konu alarak onun edebî tarafına ışık tutmaya çalışmış, tespit edebildiği her şiiri değerlendirmiş ve bu değerlendirme esnasında şaşkınlık ve hayranlığını gizleyemediğini ifade etmiştir. Çalışmasını iki bölüme ayırmış; birinci bölümde Atsız’ın şiiriyle Bâkî’nin şiirini mukayese etmiş, ikinci bölümde ise Atsız’ın tespit edilebilen
Genel itibarıyla 19. Yüzyıl, Osmanlı-Türk parlamento tecrübesine ve halk egemenliği düşüncesine dair başlangıç ve zemin olarak görülür. Bu yüzyıldan itibaren günümüze kadar Türk demokrasi kültürü ve düşüncesi ciddi aşamalar kat etmiş, önemli birikimler ve hafıza oluşturmuştur. Bu birikim ve hafıza farklı süreçlerle yeni ve başkalaşmış aşamaları, sonuçları üzerinde barındırdığı gibi hâlâ eski tartışma ve düşünceleri devam ettirmektedir. Nitekim Türkiye’de mevcut haliyle dahi özelde politikacılar, genelde top
Tükendi
Sultan Murâd Hân, yaralı askerler kadar, muhârib askerleri de yakından görmek istiyor, sık sık onların arasına katılıyor, hattâ, asker saflarını teftîş ediyordu. İşte, bu ziyâret ve teftîşlerinden birinde, bıyıksız bir asker gördü. Bu, pek küçük yaşda, daha bıyıkları çıkmamış bir oğlandı. Oysa, Sultan Murâd, Üsküdar Sahrâsı’na Otâğ-ı Hümâyûn kurulurken, sefer güzergâhında orduya katılacak gönüllülerin bıyıklı olmalarını fermân eylemiş idi. Sultan Murâd, ordusunda bıyıksız asker istemiyordu. Pâdişâh buyruğun
Yakın dönem siyasi tarihimizin en karışık ve mücadeleli safhasının büyük olaylarının başında gelen İzmir Suikastı ve sonrasındaki dava süreci, İttihat ve Terakki Cemiyetiyle yeni rejimin hesaplaşma sahnesi olarak tarihe kaydedilmiştir. Bu sahnenin en önemli aktörlerinden biri de şüphesiz “Küçük Efendi” namıyla Cemiyet içinde Talat Paşa’dan sonra en etkili isimlerden biri olan Kara Kemal’dir. Yarın gazetesinin 1 Şubat 1930 tarihli 50. sayısı ile 5 Nisan 1930 tarihli 111. sayısı arasında elli iki tefrika hâli
Basında “Osmanlı’dan devrolmuş bir dolandırıcı”, “68 kadını evlilik vaadiyle dolandıran bir kadın avcısı”, “cezaevinde yatarken İtalyan lider Mussolini’yi dahi dolandırmış azılı bir hırsız” olarak zikredilen ve hayırsız haleflerinden Sülün Osman’ın bile adını geride bırakan menfi bir şöhretin sahibi Eyüplü Halid, aslında Sülün Osman’a mal edilen köprü, saat kulesi satmak gibi pek çok efsanevi üçkâğıdın da mucididir. Ramazan Erhan Güllü tarafından derlenip bu kitapta bir araya getirilen hatıralar, Ahmet Emin
Kitaplar hakkındaki kitaplar, en güzel kalem verimlerindendir. Batı üniversitelerinde kitap tarihi ile ilgili kürsüler, “kitap tarihi profesörü” unvanlı akademisyenler bulunurken, ülkemizde bu konuya gereken önemin verildiğini söylemek maalesef zordur. Son yıllarda dikkate değer birkaç akademik eser yayımlanarak uzun yılların ihmali telafi edilmeye başlanmıştır. Elinizdeki çalışma, yazarın 1993’ten bu yana muhtelif dergilerde çıkan kitap tarihiyle ilgili incelemelerinin bir araya getirilmesinden oluşmaktadı
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 100-120 / Aktif Sayfa : 6