Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 980-1000 / Aktif Sayfa : 50
"Öyle sevimsiz bir boşluk içindeyim ki, tam olarak ne olduğunu benim de açıklayamayacağım bu hisleri birileriyle paylaşmak istedim. Beni anlayamasa bile, en azından dinleyebilecek, yazdıklarımı okuyabilecek birileri... Derin kuyulara derdini döküp de, sadece yankısına ulaşabilen biri olmaya da razıyım. Yeter ki, mektubuma bir cevap!Funda Özsoy Erdoğan her hikâyesi ile okuyucusuna cevapsız mektuplar yazıyor sanki. Bu mektuplarda yürek olup gülümsüyor, okuyucunun dünyasına hüzünler taşıyor, bazen de ironinin
Geleneksel Türk Müziğinin besteleme biçimleri çok zengin çeşitler içerse de, uzun zamandır şarkı ve oyun havası düzeyine indirilmiş ve diğer formlar ve icra tarzları giderek unutulmaya yüz tutmuştur. Divân nedir, özellikleri nelerdir? Divân bestelemek için hangi kurallara dikkat etmek gerekir? Diğer türlerden ayrılan yanları nelerdir? Prof. Dr. Levent Öztürk'ün bütün bu sorulara cevap vermeye çalıştığı bu kitap, müzikologların yanında Türk musikisi tutkunlarını da hem halk müziği hem de sanat müziğinde yer
Osmanlı tarihçiliğinin meşhur isimlerinden Franz Babinger'in tabiriyle Osmanlı İmparatorluğu'nun kader ırmağıdır Tuna. Aziz hatırası, mânevî dünyamızda bütün canlılığını hâlâ muhafaza eden; ve tam da bu sebeple Türkler için dünyadaki bütün nehirlerden daha farklı bir anlamı olan, tarihimiz boyunca sınırlarımızda akan bütün nehirleri adeta kendi adında eriten bir ulu nehirdir Tuna. Fetih anlayışı üzerine kurulu Türk imparatorluk siyasetinde, sınır kavramı yoktur desek mübalağa etmiş olmayız. Ancak 18. yüzyıl
Şehirler insanlara benziyorlar. Ya güzel oluyorlar ya çirkin. Ya suskun ya cıvıl cıvıl. Ya gizemli ya aşüfte. İçinde yaşayanların ruhu siniyor şehirlere. Sevdalı insanların şehri, kendileri gibi güzel oluyor. Şehri çevreleyen yüksek tepelere kurulmuş bağ evlerinin toprak damlarında, geceleri yıldız cümbüşlerini seyrederek uyuyan çocuklar, yaz günlerinin ılık sabahlarına hep aynı sesle uyanırlar.. yeşil ceviz ağaçlarının, birbirine karışmış gür meyve dallarının arasından süzülüp gelen kırgın, yorgun, ezgin.
Prof. Dr. Fuzuli Bayat, Türk Şamanlığını sistemli bir incelemeye tâbi tuttuğu ve Şamanlığın esas öğelerinin ortaya çıkarılmasını sağladığı bu eserinde Türk Şamanlığını bir bütün olarak ele almış; Şamanın iç dünyasını, kullandığı teknikleri ve Şaman folklorunu inceleyerek, bütün benzer yönleriyle beraber Türk Şamanlığının orijinalliğini ortaya koymuştur. Ana hatlarıyla Türk Şamanlığı kitabı, Türk Şamanlığını çağdaş ilmin sunmuş olduğu yeni yöntem ve metodolojik yaklaşımlar seviyesinde inceleyen en kapsamlı e
Gülhatmi, Türkçenin ferah bağlarında huzurla soluklanmak, billûr gibi nehirlerinde bilgelikle yıkanmak, nazenin rayihalı çiçekleri arasında keyifle dolaşmak, emsalsiz letafetteki konaklarında konaklamak, envaiçeşit helal nevalesini tatmak için eşsiz bir fırsat. Bu roman hem dilek ağacına asılmış düğün mendili hem mana derinliklerinde kendini yitirmişlere uzatılmış bir derviş eli hem de ölüm çukurlarına bırakılmış nice hayal varsa hepsine hayat olabilecek pir nefesidir. Gülhatmi'ni okuduktan sonra bütün kır
Tükendi
Türk hikâyeciliğinin kadın ustalarından Hatice Bilen Buğra'nın "Geçmişin Aynasında" başlığıyla okurlarla buluşturduğumuz kitabında, hepimizi çepeçevre kuşatan, birbirinden güzel altı hikâye mevcut: "Kabul Günü", "Yuva Kurmak", "Gitmek", "Kıskançlık", "Boşanma Haberi" ve "Geçmişin Aynasında". Kitapta yer alan hikâyelerin tamamı, insanı ve insana dair olanları adeta işlenmiş birer elmas saflığıyla bize sunuyor. Kıskanç, öfkeli, cılız, sebatkâr, dirayetli, anlayışlı.. velhasıl gerçek insanların, bilhassa kadın
"Tanrının devlet güneşini Türk burçlarından doğdurmuş olduğunu ve onların ülkeleri üzerinde göklerin bütün dairelerini döndürmüş bulunduğunu gördüm. Tanrı onlara Türk adını verip yeryüzüne hâkim kıldı. Zamanımızın hakanlarını onlardan çıkardı. Dünya milletlerinin idare yularını onların eline verdi. Onları herkese üstün eyledi. Kendilerini hak üzre kuvvetlendirdi. Onlarla birlikte çalışanı, onlardan yana olanları aziz kıldı ve Türkler yüzünden onları her dileklerine eriştirdi. Bu kimseleri kötülerin şerrinde
M-16 colt. Gökte güneş, namussuz. Yanıyor bozkır... İn, cin yok. Kurşunlar peşi peşine sessizliği parçalayarak, alevleniyor... Yüz kurşun, bin kurşun... Kanlar fışkırıyor göğüslerden, şakaklardan. Bir tetikte, canlar buhar olup çekiliyor göklere... Sesler yayılıyor suskun bozkıra; Kurda re azade!... Kurda re azade!... Biji yoldaş! Biji Nezir gerilla!... Biji kurdistane!...
Gizli Dede Korkut adlı çalışması yayımlandığında Azerbaycan'da geniş ilgi uyandıran Prof. Dr. Kamal Abdulla, 1950 yılında Bakû'da doğmuş, 1973'te Azerbaycan Devlet Üniversitesi Filoloji Fakültesi'nden mezun olmuştur. Moskova'da İlimler Akademisi Dil Bilimi Enstitüsü'nde "Dede Korkut Destanlarında Sentaktik Paralelizm" konulu çalışmasını tamamladıktan sonra 1977'de Azerbaycan'a dönen araştırmacı, burada Azerbaycan İlimler Akademisi Nesimî Dil Bilimi Enstitüsü'nde çalışmaya başlamıştır. 1983'te "Azerbaycan Di
Elinizdeki kitap, Süleymaniye Kütüphanesi Ya­yınları olarak "İstanbul Kütüphanelerine Göre Birgili Mehmet Efendi Bibliyografyası" (İstanbul 1966), "İstanbul Kütüphanelerine Göre Ebus­suud Bibliyografyası" (İstanbul 1967) ve "Âlî Bibliyog­raf­yası" (İstanbul 1968) isimleriyle Millî Eğitim Ba­sım­­evi'n­de basılarak yayınlanmış olan Hüseyin Nihal Atsız'ın üç ilmî ça­lışmasından oluşturulmuştur. "Kanunî Sultan Süleyman Çağı Bilgin­leri" hakkındaki bu üç bibliyografyada Birgili Mehmet, Ebussuud ve Mustafa Âlî E
Tükendi
Bütün bilimlerin amacı, gözlenmiş olayları açıklayan bir teoriye ulaşmaktır.Bilimde bilgi denince bilim adamının kafasında uyanan kavram budur. Gözlenen olaylar, "nasıl oluyor da öyle oluyor?" sorusunu sorduran problemlerdir. Olaylar bizim dışımızdadır. Açıklayıcı teori ise bilim adamının zihninde kurgulanır. Bu nedenle doğadaki olaylarla sınanması gerekir. Teoriye ulaşmanın bir kuralı yoktur. Fakat teoriyi sınama işlemlerinin mantığı ve kuralları bellidir. Ray Hyman'ın Psikolojik Araştırmanın Niteliği ki
II. Abdülhamid ve döneminin en çok tartışılan kurumlarından biri şüphesiz Hafiye Teşkilâtı'dır. Çok iyi teşkilâtlandığı kabul edilen, devlet adamlarının büyük konaklarına, hatta tehdit addedilen sıradan vatandaşın evlerine varıncaya kadar her yere hissettirmeden girip çıkabilen bu teşkilât, II. Abdülhamid'in âdeta vazgeçilmezlerindendir. Amcası Sultan Abdülaziz ve kardeşi V. Murat'ın pek tatsız bir biçimde tahttan indirilmeleri, üstelik bunu yapanların âdeta pazarlığa girişerek kendisini tahta çıkarmaları v
Bugün 'halk edebiyatı' adı altında ve farklı bir zeminde ele alınan edebiyat; bizim, Orta Asya'da başlatıp, zengin­leştirerek getirdiğimiz ana edebiyat geleneğimizdir. Halk şiiri ise bu edebiyatın güzide ve geniş bir alanıdır. Halk şiirimiz bir yandan zengin anonim kaynaklardan beslenirken, diğer yandan şairlerimiz de bu alana ferdî olarak önemli katkılarda bulunmuşlardır. Ferdî temele dayalı halk şiirini üreten halk şairleri, ic­raatlarına göre değişik isimlerle anılmışlardır: Ozan, âşık, saz şairi, kalem
Tükendi
Bu diyarın insanları… Samimi, sıcak, güler yüzlü, hesapsız her biri. -Mösyö, bendeniz Cemal! Adam samimi, tuttu elini kibarca, nazik bir şekilde sıktı, gülümsedi. -Ce-mall!! -He Mösyö, Cemal! -Ben memnun oldu ce’maall! “Mal değil lan kafir,” dedi içinden. “Mal değil, Cemal!” Sonra sırnaşarak devam etti; -Sayın milyoner, sen çok seviyor sizin mübarek dini!
Hadîsin büyük, müjdelenmiş emîri, Mücâhid ve Fâtih sıfâtınla gittin! Bu dünyâda târîhe gül devri açmış, Fetihlerde geçmiş hayâtınla gittin. Giderken elin boş değildi:Şehidlik berâtınla gittin!
Gitiğim her yerde -özellikle yurtdışında- ve yaşadığım her iz bırakan anda Yahya Kemal, şiirleri ile bana bir şeyler söylemekteydi. Sonra bir dönem geldi ki, Yahya Kemal´in bana neler söylediğini ve bu söylediklerinden yola çıkarak nerelere vardığımı önce kendime sonra dostlarıma ifade etmek gerektiğini hissettim. Bu kitap şu anda bulunduğum noktaya göre tespit edebildiğim kadarıyla düşünce ve duygu dünyamda Yahya Kemal´in çağrıştırdıklarını ve yansıttıklarını içermektedir. Şairin özellikle şiirlerinde geç
Emperyalizm, Hegemonya, İmparatorluk, uluslararası politik ekonomi literatürünün en önemli başlıklarını, Irak'ın ABD tarafından işgalini merkeze alarak tartışıyor. Kitapta bu üç kavram, önce sırtlarında taşıdıkları zamandışılık zırhlarından Gramscigil/Coxgil tarihselciliğin nezaretinde sıyrılıyorlar. Ardından da Braudel'i hatırlayarak bir buçuk asrı aşan uzun vade boyunca ardışık dünya düzenlerinin başlıca karakteristiklerini özetliyorlar. Bu yolculuk sırasında Batı yayılmacılığının kolonyalist ve emperyali
Nietzsche hakkında Türkçe yazılmış en ciddi ve tatminkâr eserdir. "Her şeyin kurşun grisi bir pesimizme, kaba bir materyalizme, bitkin bir decadénce sürüklendiği; hayata inancın hazan rengine, ümitsizliğe ve inkâra dönüştüğü 19. Yüzyıl Avrupa'sında, beklenmedik bir gür ses, bir protesto sesi yükselir ve bir kaplan atılımıyla hayatın uçurumları üzerinde dolanmaya başlar. Derin bir rüyadan uyanan bu demonvâri güç, bu dinamit zekâ, daha yirmi yaşlarında iken haz ve ıstırabın yoğurduğu oluşa, varoluşa ve hayata
İsmail Gaspıralı (1851-1914), adından çok söz edilmesine rağmen eserleri, birçok faaliyeti ve hatta düşünceleriyle gereğince tanınmayan, saklı kalmış, ihmal edilmiş bir şahsiyettir. Düşünce ve idealleriyle Türklüğe önderlik eden İsmail Bey, roman ve hikâyeleri ile de Türk dünyasında modern edebiyatın kurulması için büyük çaba göstermiş, edebiyatımıza güzel eserler kazandırmıştır. Yayınevimiz İsmail Bey'in külliyatından seçilen eserlerden birincisini, roman ve hikâyelerini okuyucuya takdim ediyor. İsmail Gas
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 980-1000 / Aktif Sayfa : 50