Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 564 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
Nazif Hoca, hayatı, insanı ve dünyayı Yunus gibi, Mevlâna Hazretleri gibi, Hacı Bektaş Veli gibi yorumlar. Bütün insanlara Mevlâna Hazretleri`nin meşhur pergel metaforunu tavsiye eder. Bu metafor çok önemlidir. Mevlâna Hazret der ki; &`;İnsan bir pergele benzer. Onun bir ayağı tıpkı bir pergel gibi kendi köklerinde, medeniyetinde ve mefkûresinde sabit kalmalıdır, öbür ayağı ise bütün dünyayı gezmelidir.” Nazif Hocam da her fırsatta, &`;Dünyayı da iyi okumalısınız. Dünyayı iyi okuyamayanların hayatta, işte,
Bir sanatkârın eserlerine yönelik anlamlandırma gayreti onun ölümlü yanlarından ziyade geriye bırakmış olduğu eserlerinin çağları aşabilecek anlam dünyasına yönelik olmalıdır. Bunun için de sanatkârdan geriye kalan eserlerin ilk ve tahrif edilmemiş nüshalarına ulaşmak; edebî esere yönelik farklı okuma biçimlerini bu metinlerden hareketle yapmak önemlidir. Elinizde bulunan ve "eleştirel basım" anlayışıyla hazırlanan Yeni Dünya-Sırça Köşk'ün ortaya çıkış amacının bu olduğunun altını çizmek isteriz. Sabahatti
Bir sanatkârın eserlerine yönelik anlamlandırma gayreti onun ölümlü yanlarından ziyade geriye bırakmış olduğu eserlerinin çağları aşabilecek anlam dünyasına yönelik olmalıdır. Bunun için de sanatkârdan geriye kalan eserlerin ilk ve tahrif edilmemiş nüshalarına ulaşmak; edebî esere yönelik farklı okuma biçimlerini bu metinlerden hareketle yapmak önemlidir. Elinizde bulunan ve "eleştirel basım" anlayışıyla hazırlanan Değirmen'in ortaya çıkış amacının bu olduğunun altını çizmek isteriz. Sabahattin Ali'nin Değ
Bir sanatkârın eserlerine yönelik anlamlandırma gayreti onun ölümlü yanlarından ziyade geriye bırakmış olduğu eserlerinin çağları aşabilecek anlam dünyasına yönelik olmalıdır. Bunun için de sanatkârdan geriye kalan eserlerin ilk ve tahrif edilmemiş nüshalarına ulaşmak; edebî esere yönelik farklı okuma biçimlerini bu metinlerden hareketle yapmak önemlidir. Elinizde bulunan ve "eleştirel basım" anlayışıyla hazırlanan Kağnı-Ses'in ortaya çıkış amacının bu olduğunun altını çizmek isteriz. Sabahattin Ali'nin Ka
Tükendi
İnsanoğlu beşer olması hasebiyle Hz. Adem'den beri benzer bireysel ve toplumsal özellikler gösterir; zaafları, arzuları, korkuları, istekleri, çeldiricileri hemen hemen aynıdır. Bu istek ve davranışların, zaafların belki ismi değişir, kalıbı değişir, zamanı değişir ama esası değişmez. Toplumun ortak yaşamında görünür hale gelen zafiyetler ve buna bağlı olarak ortaya çıkan aksaklıklar sağduyulu birçok insanı konu üzerinde düşünmeye ve çözümler üretmeye sevk etmiştir. Eli kalem tutan bu kişiler, tecru
Peki sadece yalnızlığınızı mı biliyorsunuz, sadece onu mu? Dağdan dökülen kibre kucak açan ovayı Düz rahatlığı, tembelini ikindinin mesela gördünüz mü? Tanıdınız mı göğe çarpan kuşları[ atılmış zamanları kuyuya] ve züleyha'yı
Bütün yarımlar tamam olacakmış, bütün eksikler sona erecekmiş, bütün kayıplar bulunacakmış, bütün sökükler dikilecekmiş gibi bir duygu kaplıyor içimi. Yine de ince bir aralıktayım. Kararsızım. Köprü, ayaklarımın altından çekilecekmiş gibi görünüyor. Gözlerimi yumup bekliyorum. Gözlerimi açıyorum. Köprü yerinde. Köprü davetkâr. Hiç hesaplamadığım, kendimden beklemediğim bir anda, ilk adımımı atıyorum. İşte oldu. İlk çocuk adımım... Ardından ikinci ve üçüncü adımlar... Artık köprüdeyim.
Bu çalışmada 1908-1920 yılları arasında Ermeni-Kürt ilişkilerinin Erzurum, Van ve Bitlis vilayetlerinde nasıl seyrettiği ele alınmış ve bu ilişkilerin, Osmanlı'nın Doğu politikası üzerindeki etkileri ile bu politikanın bölgesel yansımaları ortaya konulmuştur. Çalışma; Erzurum, Van ve Bitlis gibi Ermeni ve Kürt nüfusun bir arada yaşadığı üç vilayette, iki unsurun ilişkilerini geniş bir perspektiften incelemek suretiyle alana katkı sağlama iddiasındadır. Bu iddianın başlıca dayanağı, çalışmada Osmanlı arşiv b
Tükendi
Recaizade Mahmut Ekrem Bey'den bahsedilirken "sanatkâr" sözcüğünün kullanılması yazar için bir tercihten öte zorunluluk durumunun ifadesidir. Monografi çalışmalarında üzerinde durulan ismin hemen daima edebî türlerden birine olan bağlılığı araştırmacının inceleme nesnesine şair, yazar, romancı, tiyatrocu gibi sözcüklerle hitap edebilmesine imkan tanır. Ancak monografisi yazılan isim Recaizade Mahmut Ekrem ise bu hitap şekillerinin çalışma boyunca pek çok kez birbirine karıştırılması mukadder bir hüviyet kaz
Tükendi
anlatı/yorum dünya üzerinden gelip geçerken insan tekinin macerasını anlatı türündeki eserlerden hareketle anlama/yorumlama gayretiyle meydana geldi. Bir yanıyla okuyarak dünya içerisinde var olma ve yeni anlam alanlarına ulaşma çabası diğer yanıyla yazarak bu anlamı görünür kılma gayreti böylesi bir çalışmanın merkezini oluşturdu. Kitapta; farklı zamanlarda yazılmış ancak aynı gayenin etrafında kimi zaman akademik kimi zaman da popüler dergilerde yer bulmuş yazılarla "anlatı"lar "yorum"lanıyo
"Poe'yu bunca sabırla niçin çevirdiğimi biliyor musunuz? Çünkü bana benziyordu." "Yüz yazar arasından bir örnek alırsak Diderot kanlı canlı bir yazardır; Poe ise sinir sisteminin yazarıdır, hatta daha fazlasıdır –tanıdıklarımın en iyisi." "Tekrar ediyorum: Hiç kimse insan yaşamının ve doğanın istisnalarını ondan daha büyülü anlatmadı." Charles Baudelaire "Poe'nun şiirleri, teknik ve soyut güzelliğe dair keskin bir zekânın örneğidir; kafiye sanatını sınırına götürmesiyle, geceyle ilgili temalara iflah o
Tükendi
Achille Mbembe, postkolonyal çalışmalar ve sosyal teori alanında günümüzün en önemli kuramcılarından biridir. Postkoloni Üzerine çalışmasında Mbembe, Afrika'da süregelen iktidar ve öznellik kavramlarına yönelik anlayışımızı yeniden biçimlendiriyor. Mbembe, günümüz Afrikası'ndan "iktidarın kabalığı" kavramını ortaya koyarak sömürge ve postkolonide işleyen iktidar mekanizmasını sorguluyor. İktidarın oluşumu üzerine sunduğu yeni kuramsal bakış açılarının bir parçası olarak ölüm, ütopya ve ilahi libido kavraml
Afgan yazarların birçoğu yazar kimliğinin yanı sıra gazeteci, politikacı, aydın, rejisör, tiyatrocu, aktivisttir. Afganistan Ahmet Zahir, Rehnevard Zeryâb, Halit Hüseynî, Pervin Pejvak, Ekrem Osman, Atik Rahimi gibi ses sanatçıları, senaristler, yazarlar, aydınlar yetiştirmiş bir iklimdir. 1979 öncesi Afganistan'da Avrupa gibi modern bir sosyal hayat vardı. Uluslararası güç mücadelesinin ortasında kalan ülke son kırk yılında çok zor şartlar altında hayatını devam ettirmektedir. İşgal, dış müdahale, iç savaş
Daha ziyade kadın hakları ve kadının toplumdaki yerini konu alan ilk Kazak hikâyelerinde pek tabii olarak destan ve kıssa geleneğinin izleri görülmektedir. 1917 Bolşevik Devrimi'nden sonra ise "kadın" izleği daha bir önem kazanır. Lakin Devrim'in ilk yıllarında buna komünizm, kolhozlaşma, eşitlik, hürriyet, ilericilik, halkların dostluğu gibi izlekler de eklenir. Bu durum otuzlu yıllara kadar devam eder. Stalin'in tam bir dikta yönetimi uyguladığı otuzlu yıllarda edebiyatın çehresi de tamamen değişmiştir.
Kırgızların çağdaş edebiyatı 1917 yılında Ekim devriminin ardından 1920'li yıllardan sonra şekillenmeye ve oluşmaya başlamıştır. Zamanla Sovyetler Birliği'ne dâhil olan diğer edebiyatlarda olduğu gibi Kırgız edebiyatı da büyümüş, gelişmiş ve dünya edebiyatları arasındaki yerini almıştır. Türkiye'de çağdaş edebiyat alanında Cengiz Aytmatov'u yediden yetmişe herkesin tanıdığını ve okuduğunu biliyoruz. Elbette ulu yazarımızın sadece Türk edebiyatında değil, dünya edebiyatındaki yeri de eşsizdir. Ancak Kırgız
Yirmi yazardan kırk dokuz öykünün bulunduğu bu eserde Kırım Tatarlarının kültürüyle alakalı birçok unsura ulaşmaktayız. Kırım Tatarlarının 20. yüzyılın başında vatanlarındaki hayatları, sürgündeki yıllar ve sürgün sonrası vatana dönmeleri birçok hikâyede işleniyor. Arap, Latin, Kril alfabesiyle basılmış birçok kitap, dergi, gazeteleri inceleyerek ulaştığımız eserler içinden bir seçki yaptık. İlk yaptığımız çalışmanın üzerinden altı yıl geçti. Altı yıl sonra tarihe yeni bir not düşüyoruz. Titiz bir çalışmanı
Türkçenin zaman içerisinde kollara ayrılarak lehçeleri oluşturması, malzemesi dil olan edebiyatın da kendi içerisinde birtakım sebeplerden ötürü farklı gelişim göstermesi, Türk edebiyatını da kollara ayırmıştır. Özbek edebiyatının da kendine özel gelişim göstermesi bakımından Türk dünyası edebiyatları arasında önemli bir konumu bulunmaktadır. Temelini Alişir Nevaî, Hüseyin Baykara, Babür gibi değerlerin attığı Çağatay edebiyatından alan Özbek edebiyatında, Milli Uyanış Döneminde cedidizmin etkisiyle tercüme
Rus edebiyatının efsaneleri Puşkin'i, Çehov'u, Dostoyevski'yi, Gogol'u ve diğer klasik yazarların eserlerini muhtemelen dünya yüzünde tanımayan yoktur ancak her asrın kendi efsaneleri olmalı. Zaman değiştikçe her şey onunla birlikte değişiyor. Mesela Çehov'un Rusyası ile Dina Rubina'nın Rusyası aynı değil. İşte bu nedenle eski Rusya'yı tanıyan okuyucular için bugünlerin Rusya'sını tanımaya fırsat veren bu kitabı hazırladık. Seçkide çağdaş Rus edebiyatının yedi meşhur yazarının eserlerini derledik. Eseri Rus
ALAEDDİN ÖZDENÖREN ÖZEL SAYISI OKUYUCUSUYLA Hece Yayınları, başlangıcından bu yana yayımladığı bini aşkın kitap, 289 sayısına ulaşan Hece ve 102 sayısı yayımlanan Heceöykü dergilerinin yanında, her biri büyük bir emek ve çaba ürünü olan, kapsamlı ve nitelikli özel sayılar ile kültür ve edebiyat hayatına katkı sunmaya devam ediyor. Hece dergisinin 25 yılı olan Ocak 2021'in ilk günlerinde 41 özel sayı Alaeddin Özdenören Özel Sayısı ile sizleri selamlıyoruz. Rasim Özdenören'in öncülüğü, İbrahim Demirci ve Âtıf
Edebî ve kültürel çalışmalardaki "mekânsal dönüş"ün devamı niteliğindeki mekânsallık, yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren değişen gerçeklik algısıyla doğrudan ilişkilidir. Bu kitap boyunca, gerçek mekânın haritalama vasıtasıyla kırıldığına ve gerçekliğe farklı bir anlam verildiğine dikkat çekilmiştir. Mekân temsillerinin edebî çalışmalardan evvel gerçek haritalarla dönüştürüldüğüne işaret edilerek, her edebî metnin bir çeşit harita olduğu sonucuna varılmıştır. Bilişsel haritalama, jeoeleştiri, kart
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 564 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4