Beyaz Savunma, 2000’ler şiirinin başucu kitaplarından. Şiirde şahsileşmeye, şiirdeki öznenin şiire müdahil olmasına, gündelik yaşamın şiire dahil olmasının tekniğe dönüşmesine, doğrudanlığın estetikle buluşmasına olanak sağlayan bir okulun en önemli derslerinden biri, Beyaz Savunma. Estetiği, yaşamın savunmasında bulan şiirlerOsman Konuk, 1961 yılında Afyonkarahisar’da doğdu. 1982 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. İlk düzenli yazı ve şiirleri yayın kurulunda da yer aldığı Yönelişler
Benim ibranicem yok senin var mı?Benim kırmızıya çalan gülle alıp veremediğimBenim bir yükselip bir inen indeks mindeksYuro, altun, pariteBenim köşede ne birikmişim ne çöküp oturmuşluğumBenim ne anıladığım ne anlam verebildiğimNe sabır bende ne semavat ne seppuku yapacak götNe bir heves göğe çekilmek için ne girmek yeraltınaSende var mı bende yok ne ricat ne inanç ne bir takiyyeNe mümkün içinde yorgan geçen dörtlükÖlüme tutkal, allaha bağlanmak ne mümkünNe bir ses ne rüya ne de bir resmim yanağınlabirlikDör
Kim Bağışlayacak Beni, Ba, Y'ol ve Soğuk Kazı kitaplarının ardından Birhan Keskin'den yeni şiir kitabı: Fakir Kene. On dokuz şiir var Fakir Kene'de. Kitabın başlangıç şiiri olan ?Kargo"dan şu alıntı, şairden okuruna bir "teselli", bir "şifa" niyetine...
Buraya bir ayna koydum arada önüne geç bak; sen şahane bir
okursun. Mesai saatlerinde çaktırmadan şiir okursun. N'olcak ki,
bırak patronlar seni kovsun!
Burada bir tutam sabır var. Kendiminkinden kopardım bir parça,
(bende çok boldur) lazım oldukça y
Buraya ayak bastım, siliniyor şimdi ayak izim.Örtün üzerimi, üşümesin. Heykelim.İlhan Durusel’in yeni şiir kitabı Bizans’ın İncesazı Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı.Bizans’ın İncesazı’nda İlhan Durusel zamanın gizlediklerini dile dökme sanatını geliştiriyor. Toplumsal tarihten kişisel tarihe uzanan şiirlerde bir yaşam kesiti, bir duyarlık, bir öykü öne çıkarıyor. İlhan Durusel yazıyla yaşam, güncelle bellek, şiirle düzyazı arasında yepyeni tınılar çıkarıyor, şiirsel ezgiler yaratıyor.İlhan Durusel önceki şi
Musiki, bizim özümüz, kim demiş ‘’bize eklenmiş’’; Bir yer ki sükunet orda hayat bulmuş, çiçeklenmiş Huzur’la dinledik sükut bahçesinden musikiyi; Ses sokakları; sabahladık, ettik bir, ikiyi Kuşlar da yalnız kaldılar, güller de bahçelerde Pandemi buymuş meğer, yoktu bizim lehçelerde Akıl etmez, izin vermez, gönül onu çeler de Torunlar da evden çıkamaz oldu, dedeler de
İsyan benim göbek adım,
Tutuklu sevdalara isyanım.
Kirpiğime asılı kaldı ihanetin,
Bir de camın buğusuna
Parmağımla yazdığım adın,
Özgürlüğe bir adım, bir adım daha…
Sensiz Üşürüm Yaz YağmurundaSarhoş mu yüreğimGerçeği görmezYalpalar seni gördüğündeHer daimNutku tutulurDilimde kelimelerinBinlerce yıldız kayarGökyüzündenVe ben yine de üşürümUğultusudurRüzgarın sesininVe ben çalan en güzelNağmelere benzetirimİşte benBöyle gecelerdeSenin esirinimYağmur sesleriyle karışırkenAyak seslerimIslanmış kuytu bir saçak altındaKorunmasız izlerken yağmuruYine bir kasırgada dökülürSana olan hislerimYaz yağmurunda bileSensiz üşürüm
Hâl diliyle söylenir bunların tümü / Söz diliyle söylenmez bunların tümü / Sözle değil, hâl diliyle söylerse sana / İnan ona imkânsız deme buna / Gönüldeki aşkı gör gönül cânda gizli / Yüz cihan yüzlerce cihanda gizli / İki dünyanın neresinde bir sır varsa / Bu dîvânda yer alır baştan sona
gönlüme kim düşse bu aralarseni alır gider annemo bilir kim sever beni kim sevmezsarışın ve üstelik ağlayanher kadın için ölünürbir sabah uyanırsınızbakarsınız güneşi güve yemiştirışıklarını toprak emerkenbiri çıkar çok geç derharam olur toprağa yağmur
yine bir yangın düşer içimegecenin en ıssız saatlerinde.sızlar yaram en yorgun yerinden.ne dilde söz,ne gözde fer kalmıştır.derler ki;bir tek meyuslar bilirsabahı olmaz geceleri.bir de kimsesizler…o geceler ki,aklı geçmiş mevsimler peşinde.
Madara Gruntmane şiiri, Baltık Denizi’nin görkemini ve trajedisini bir Akdenizli ruhuyla işleyen güçlü ve narin bir ruhun samimi tonlarını taşıyor. Letonya’nın bağımsızlığından erkek egemen toplumun kadınlar üzerinde kurduğu baskıya, yalnızlık duygusuyla aşındırılan Eski Riga kaldırımlarından dostların yaktığı şenlik ateşlerini saran meşe ormanlarına, kürtajın acısından anneliğin şefkatine, şiddet mağdurluğundan ezilenlerin iç dünyasına, terk edilmenin acısından aşkın göz kamaştıran ışığına uzanan rengi ve
Yaralanmak benim hakkım sarmaksa seninbiçilmiş ekinler gibi geçip giderken günlerbu sokaklar dedim, çıkmaza nasıl düşmüşsesimden taşınırken nasıl yaşlanmış evler
Edebiyatımızın nitelikli isimlerinin kalemlerinden dökülen bu satırlarda, hepimizin yaşam yolculuğundan izler var. Kelimelerin eşsiz dünyasında soluklanmak isteyen siz değerli okurlarımız için...
İnsanın sahip olduğu ışığı kim söndürebilir, hangi kuvvet onu yerle yeksan edebilir? Gece son karanlığı ile günün ilk ışıklarını selamladığında havadaki umut kokusunu kim yok edebilir? İnsanın, insanı sarhoş eyleyen güzelliği nasıl dile gelebilir? Bizler tüm bu sorulara cevap bulmaya çalışırken Hakan İlhan Kurt, Gökkandil isimli eseriyle bizleri selamlıyor. Şair, Gökkandil eseriyle zaman atlasına bir mürekkep daha akıtmakla beraber bizlere sevginin eşsiz lezzetini bir kez daha tattırıyor. Sayfaları aralarke
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 260-280 /
Aktif Sayfa : 14
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.