Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5
Yüzyılımızın önde gelen düşünür ve yazarlarından Stefan Zweig´ın Türkçede ilk kez yayımlanan Günlükler´i, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının acılarına tanık olmuş, bu acıları derinden yaşamış bu duyarlı insanın, yaşadığı dönemle ilgili düşüncelerini, iç dünyasını açıkça ortaya koyan birer belge niteliğinde. Yaşamının son yıllarını önce İngiltere´de, sonra da Brezilya´da gönüllü sürgünde geçiren, sevdiği insanlardan, alıştığı çevreden uzak düşen, dünyanın çöküşüne, inandığı, değer verdiği kavramların yıkıl
İnsan,her şeye bir hayali olduğunda inanır.Sever , sevilir , güler ve ağlar demeyeceğim.Çünkü aslında hayat, sevip sevilmekten gülüp ağlamaktan ibaret değildir.Mesela yürümeyi ilk öğrendiğinde hep düşersin.Hayata ilk gözünü açtığuında ağlarsın. Sonra büyürsün.İlk çevreyi, sonra da kendini öğrenirsin.Hiç kimse de sana çıkıp sana kendine değer vermeyi öğretmez,kendinden önce bir başkasını düşünmeyi ya da ağzından çıkan sözlerin nereye gideceğini.. Mesela insanlığın,insan olarak dünyaya gelmekle olacağını düş
Biyografik özellik taşıyan bu eser Kafka'nın ağırlığı altında ezildiği babasına yanıtıdır. Bu kitapla iç dünyasını daha iyi anlamamızı sağlayan Kafka, eserlerinde suç, özgürlük, yabancılaşma, sorumluluk ve otoriteye bireysel karşı koyma temalarını işlemiştir. Kafka, babasından kaynaklanan suçluluk duygusu ve korkuyla itaatkar, ezik, zayıf ürkek, kararsız bir çocukluk ve gençlik yaşamıştır. Kafka babasıyla ilişkisinden ne kadar acı çektiğini şöyle anlatmıştır : "Eğer bir insan gerçekten asılacak olursa ölece
Tükendi
İlhan Berk 1988'de yazdığı mektuplarının birinde, "Yahu Enis, sen insanı deli edersin, bilmem bunu biliyor musun?" diye sesleniyor Enis Batur'a. 1975-2005 yılları arasında yazdığı mektuplarının tamamında, bu duygu ve ton hissediliyor. İlk mektubunu yazdığı tarihte İlhan Berk elli yedi, Enis Batur yirmi üç yaşında. Ama mektupların hepsinde eşit bir ilişki belirgin. Genç bir şairi, metnin içinden görüyor İlhan Berk ve onun duyuşu üzerinden gençlik aşısı yapıyor sanki kendine. İlerleyen yıllarda yazdığı bazı m
Tükendi
Yazmayı özlüyorum. Çölde içi kavrulan bir insanın suya hasreti gibi bir şey bu. Yazmak, bütün dış mekanlarda olanların, derlenip toparlanıp, bir yumak şeklinde ve en ağır yalnızlığında önüne konması da onun için özlüyorum belki. Kendi kendime oluyorum. Ve evet, kendi kendime. İyi ki bu sözcük hala var! Bazı kimselerden de duyuyorum. Hayatın doğal akışı içinde bir olayı anlatırken diyor ki: "Kendi kendime düşündüm." Demek ki hala kendi kendine düşünenler var. İçine eğilenler var. Ne güzel!
Tükendi
"1978 yılındaydı. Sallantıda olduğu Türkiye'de pek hissedilmeyen, daha doğrusu hissettirilmeyen SSCB (Komünist Rus Çarlığı) topraklarını değil de, orada esir yaşattığı Türklerin ülkesini görmek istedik. Muazzam ile birlikte gitmeyi, görmeyi aklımıza koyduk. Bizim inancımızdakilere göre imkânsız bir seyahat idi bu. Solcunun her çeşidi, sağcısının en salçalısı kolayca gidebilirdi o vakitler Rusya'ya, bizim gibiler, Türk milliyetçileri.. çok zor giderdi, hattâ hiç gidemezdi. Gidişimizin hikâyesi bile zora vur
Tükendi
"Sadece içimde susmak istemeyen bir ses olduğu için yazıyorum." Sylvia Plath "Benim hayatımın amacı ne ve onunla ne halt edeceğim? Bilmiyorum ve korkuyorum. Asla istediğim bütün kitapları okuyamayacağım; olmak istediğim bütün insanlar olamayacağım ve yaşamak istediğim bütün hayatları yaşayamayacağım. Kendimi istediğim bütün becerileri edinecek kadar eğitemeyeceğim. Bunları neden istiyorum? Hayatımda mümkün olan zihinsel ve fiziksel tecrübelerin tüm renklerini, tonlarını ve çeşitlerini tatmak ve hissetmek is
ki farklı kapak alternatifi ile Kötü olsa bile hiçbir anını unutma. İleride anlayacaksın, her saniyen nasıl değerliymiş.
Tükendi
İki farklı kapak alternatifi ile Kötü olsa bile hiçbir anını unutma. İleride anlayacaksın, her saniyen nasıl değerliymiş.
Tükendi
Hangi ilk aşk deneyimi anlatmaya değer değildir ki? İflah olmaz hayalperest Nora, yalnızca ilk aşkını anlatmakla kalmıyor; yaşadığı ilk acıları, ihanetleri, hırsları da işin içine katıyor. Nora'nın Günlüğü size evrenin sırrını vermeyi vadetmiyor fakat size bir genç kızın kalbini açıyor. Gönlünü kaptırdığı her yakışıklıyı beyaz atlı prensi ilan edip rüzgârına kapılan, hedefe giden yolda bitmek bilmeyen dâhiyane stratejilerin uzmanı Nora, zamanda yolculuk yapıp kendi yanaklarını sıkıyor. Sosyal medya fenomen
Sevgili Theo, Mektubuma bu kadar çabuk karşılık yazdığına, Brükseli beğendiğine ve de iyi bir pansiyon bulduğuna sevindim. Çok büyük zorluklarla karşılaşsan da karamsarlığa kapılma, sonunda her şey iyiye dönecektir. Ayrıca işin başında hiç kimse tam istediğini yapamaz. Hein amcaya o kadar acıyorum ki. İyileşmesini tüm kalbimle diliyorum ama, Theo, korkarım iyileşemeyecek. Daha geçen yaz hevesle doluydu, bir sürü tasarısı vardı, işlerinin de hep iyiye doğru gittiğini söylemişti bana. Çok acıklı bir durum. G
Garciaya Mektup, Elbert Hubbardın 1899 yılında kaleme aldığı, çok satan ve 1936'da filmi de çekilen ilham verici bir eser. Mektup ilk defa, Hubbardın yayınladığı Philistine dergisinin 1899 Mart sayısında imzasız olarak yayınlandı. Hemen ardından kitapçık ve kitap olarak yeniden basıldı. Kısa sürede çok popüler olan kitabın baskısı 40 milyona ulaştı ve 37 farklı dile çevrildi. Ayrıca bu mektup, günümüze kadar popüler Amerikan kültürünün ve iş dünyasının en çok bilinen hikâyesi olarak da kalmasının yanı sıra
Tükendi
Türkçenin doruk isimlerinden biri olan Cemal Süreya'nın hayatını birinci el tanıklıktan okuyoruz Size Nefesimi Bırakıyorum'da. Şairin kız kardeşi Perihan Bakır'ın hafızasından süzülen bu çok kıymetli hatıralar, "Şairin hayatı şiire dahil" diyen Süreya'nın sözünü bir kere daha doğruluyor. Sürgünlük, çocukluk, anne ölümü, üvey anne, göçler, okullar, işler, ilk kitap, evlilikler, evlatlar, şehirler, sevinçler, üzüntüler... O, bizim Cemal Süreya'mız ama "Peri"nin yani Perihan Bakır'ın ağabeyi. Bu olağanüstü
Tükendi
Kardeşim Akif kitabı, Ece Ayhan'ın, 1980 yılında Türkiye Yazıları dergisinde ilk şiirini yayımlamış, o dönemin genç şairlerinden Akif Kurtuluş'a 1982 ile 1984 yılları arasında yazmış olduğu on dokuz mektuptan ve bu mektuplara ve mezkur döneme ilişkin Akif Kurtuluş ile yapılmış bir söyleşiden oluşuyor." Eren Barış "Galiba bu kitap da (Kardeşim Akif) [...] bir kaynak olacak okur açısından. Şöyle çünkü Ece parçalar halinde düşünürdü." Akif Kurtuluş
Tükendi
Üç Tarz-ı Siyaset'in yazarı olan Yusuf Akçura, 1913'te, Suriye ve Filistin'de bir seyahat yaparak Beyrut, Yafa, Telaviv ve Kudüs şehirlerini dolaşır. Ve izlenimlerini, mektuplar halinde, Orenburg'da yayımlanmakta olan Vakit gazetesinde neşreder. Mektuplar; O dönemdeki Türk-Arap ilişkileri; Arap ihtilal hareketi, Arap milliyetçiliği ve Arap milliyetçilerinin faaliyet ve istekleri; Amerika, Rusya, Almanya, İngiltere, Fransa, Macaristan gibi ülkelerin bölge üzerindeki emelleri ve o yöndeki faaliyetleri; Si
« Dünyaya herkes alnında yazanı yerine getirmek için gelirmiş. Ben de zannediyorum ki sadece âşık olmak; zaman, mekân ve imkân düşünmeden âşık olmak için gelmişim... » Sabahattin Ali Sabahattin Ali'nin, Kürk Mantolu Madonna eserindeki Maria Puder'e de ilham kaynağı olduğu tahmin edilen gizli aşkı Ayşe Sıtkı ile yazışmaları on yıllar sonra gün yüzüne çıkıyor. Bizzat Sabahattin Ali tarafından kaleme alınan ve daha önceki hiçbir kitabında yer almamış bu metinler, usta edebiyatçıyı daha yakından tanımamıza ol
Tükendi
".....Tek tesellîm, ümîdim ve daha doğrusu temennim, orada veya hayatının geçeceği her (anda), etrafına müfid olmandır. Bu dileğimi belki çok söyledim, çok tekrarladım. Fakat bilerek söylüyor, isteyerek tekrarlıyorum. Ömrümce de söyleyip tesbih etmek isterim. Zîra yaşamadan gaye ve maksat, bence hizmet ve himmettir. (Muhit kısır, insanlar taş gibi..) demek, asla bir mazeret olamaz. Sırasında kayaların üstünde bile ot, hatta ağaç biter."
Tükendi
Yaşam ve ölüm arasındaki çizgi bazen çok incelebilir. Bu çizgide yaşanan hayatlar vardır. Can yakıcı hayatlar. Emek emek büyütülen sevgiler vardır. Cesaret olmadan tek adım atılamayacak tehlikelerin içine sora insanı. Acıya beklemedik faturalar çıkarır. En umulmadık anda, renkler değişir. Küçücük bir yaşamın ardında kalan, insanın kendisinden büyütüp sevdiği, korumaya yazgılı olduğu bağlılıklar vardır. Burçak Çerezcioğlu, 16 yaşında löseminden öldüğünde, cesareti, sevgiyi ve yaşamı tanıyordu. Bu kit
İlk dört kitabı burada sunulan ve aslen on kitaptan oluşan Mektuplar (Epistulae), Genç Plinius'tan günümüze kalan iki eserden biri olma özelliğini taşır. Söz konusu diğer eseri, konsüllüğe atanması vesilesiyle İmparator Traianus huzurunda yaptığı ve Panegyricus olarak yazıya dökülmüş olan uzun övgü konuşmasıdır. Kayda değer çalışmalar olduğu tahmin edilen diğer söylevleri ise elimize ulaşmamıştır. Genellikle gayrıresmî bir havada, hoşsohbet bir üslupla ve coşkun bir ruh haliyle yazılmış olan bu mektuplar,
Tükendi
Rus ordusunda görevli Gürcü bir general olan Giorgi Kazbegi, 1874 yılı baharında, günlüklerinde "Türkiye Gürcistanı" olarak nitelendirdiği, bugün Artvin ve çevresinde yer alan pek çok bölgeyi ziyaret etmiş; üç ay boyunca, kimi zaman yaya kimi zaman at sırtında dolaştığı bu bölgelere dair izlenimlerini gezi notları şeklinde kaleme almıştır. Kazbegi, müthiş bir doğa bilgisi ve gözlem yeteneğiyle yazıya aktardığı; dönemin günlük yaşantısıyla ve çarpıcı toplumsal olaylarıyla iç içe geçen bu yolculuğuna, sayfala
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5