Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
"Günlerin İzi" hayatın müşahedesidir. Şahit olduklarımız olamadıklarımızdan, yazdıklarımız yazamadıklarımızdan oldukça azdır. Her kalem sahibi, yazdıklarının bir gün karşılığını bulur. Bireyden topluma, toplumdan devlete, devletten ümmete bir sorumluluk olduğu kadar; hayatı, kâinatı, âlemleri, iki dünyayı var eden Allah'a (cc) karşı bir kulluk bilinciyle tuttum bu notları. Günlerin, ayların, yılların izi olarak bir tat versin, duruş ortaya koysun, bir ahenk oluştursun, bir ses bıraksın ve bir dua olsun ist
Sevgili Vefakâr Kadınım, mektup yazmayı çok seven Rıza Tevfik'in eşi Nazlı Hanım'a yazdığı mektuplardan oluşmaktadır. Eserde Londra, Camb­ridge, Budapeşte, Lozan, Lyon, Zürih, Versailles, Vichy ve Bale gibi Avrupa şehirleriyle, 1922 yılında Türkiye'yi terk ettikten sonra gittiği Selânik, Kahire, Halep, Ku­düs ve Amman'dan yazılmış 150 mektup bulunmaktadır. Mektupların bir kısmı 1920 yılında büyük oğlu Said'i tahsilini sürdürmek üzere götürdüğü Cambridge'den ve "Sevgili anne!" hitabıyla onun ağzıyla yazılmış
Tükendi
Ünlü roman yazarı R. dağlara yaptığı üç günlük huzurlu gezinin ardından sabah çok erken saatlerde Viyana'ya dönüyordu. Tren garında aldığı gazetenin sayfalarını rastgele karıştırıyordu ki, o günün tarihini görünce bugün doğum günü olduğunu hatırladı. İçinden kırk birinci yaşım, diye geçirdi. Ne haz ne de mutluluk duymuştu. Öylesine sıradan bir gündü işte. Gazetenin sayfalarına rastgele göz attı ve bir arabaya binerek evinin yolunu tuttu. Kapıyı açan uşak, o yokken gelen iki ziyaretçiyi ve gelen birkaç tele
"Bir Milliyetçi kendi milletinin tarihine medfundur." sözüyle tarih sevgisini dile getiren Yahya Kemal'e göre tarih, yaşanan devrin çerçevesi içinde teşekkül eder."Bu çerçeve içinde insan birçok şeyi sever, birçok şeyin olmasını ister, bazılarını da sevemez; zaman yürüdükçe çerçeve değişir. İyi bir tarihçi yaşanan devri, gelecek nesillere en doğru, en iyi bir şekilde aksettirir.(...) Yaşanmış, maziye karışmış, zaman içinde güzellikler de var çirkinlikler de. O çirkinlikler gözümüze bugün güzel görünebilir m
Bu kitabı oluşturan mektuplar, Sâmiha Ayverdi ve Annemarie Schimmel'in 1953 yılının Aralık ayında başlayıp Ayverdi'nin 1993 yılında vefatına kadar devam eden yazışmalarıdır. "...Bilmem bu hasetlerin biri hayatımın içini yakından tanımış olsaydı galiba kendisi için daha kolay bir kısmet isterdi. Halbuki ben memnunum. Şükran ve sevinçle dolu. Çünkü bu sabah küçük bir kelebek bana geldi, parmağımın ucunda oturdu, güzelliğini gösterdi. Çok şirin ve sevimli bir hayvancık! Bundan ötürü sabahtan beri memnunum. Bir
Yazarın, 1930'lardan 1980'lere kadar fasılalarla yazdığı, Yozgat'ı ve Yozgatlıları anlatan eseri. Yozgat efendiliğinin sembolü olmuş kâmil insanların portreleri eşliğinde renkli bir Yozgat envanteri... Çapanoğlu'ndan başlayarak insanı merkeze alan, siyasi hadiseleri ironiyle yorumlayan farklı bir Yozgat Tarihi... Ahmed Hamdi'den hiç etkilenmemiş olsa da Anadolu şehir kitapları arasında Yozgat'a mutena bir yer ayırmıştır. Mahalli gazetelerde iki kez tefrika edilen fakat hak ettiği alakayı göremeyen bu yazıla
Ahmed Güner Sayar, yüksek tahsil için gittiği İngiltere'de hocası Süheyl Ünver'in tavsiyesi ve yönlendirmesi üzerine Yusuf Mardin'le tanışmış ve bu tanışıklık Mardin'in görev için ABD'ye gitmesiyle bir mektuplaşma sürecini başlatmıştır. Yusuf Mardin'in emekliliğinin ardından İngiltere'ye yeniden yerleşmesi ve Ahmed Güner Sayar'ın Türkiye'ye dönmesiyle birlikte devam eden mektuplaşmalar, yirmi beş yıllık geniş bir zamana yayılır. Sayar'ın İngiltere'de olduğu dönemde söz konusu mektuplar aracılığıyla Mardin'
Peride Celal'den dört öykü: İki yıldır bir Böcek ile yaşayan kadın, kendisine böceğin onunla yaşadığını söyleyecek olan psikiyatra başvurmakta arar çareyi; sanki çarenin kendisi "Böcek" olabilirmiş gibi. Saf ve temiz bir adam değildi Saffet Bey. Sadece para kazanmaya harcadığı bir hayata giriş bileti olmuş "sevgili" eşinin yasını, geç kalmış bir gelecek planlamasına vesile kılmıştı. Ama uzaktan, Londra'da eğitim gören küçük oğlundan gelen zehir zemberek bir "Mektup" ile darmadağın olur. Gelecek kurguları ge
Tükendi
Ölüme dair aklımda şöyle bir beyit var: Benim de bir namazlık saltanatım olacak O musalla taşında. Bir şiirin sonu olabilir. Fakat üstünü getirmek zaman ve hava meselesidir. Şimdiyse, gözlerimle, ellerimle, ayaklarımla, kalbimle ve kafamla, hasılı her şeyimle hayata bağlıyım; ölümü aklıma getirmek istemiyorum. (18.07.1943) Cahit Sıtkı Tarancı ve Ziya Osman Saba, iki büyük yazar, eşsiz şiir ve öykülerin yanında uzun yıllara yayılan hayranlık verici dostluklarıyla da Türk edebiyatının unutulmazları arasın
Doktorun Seyir Defteri yazarının da ifadesiyle aslında bir anı kitabı. Ama okumaya başladığımızda, Dr. Sadık Özenin anlattıkları, bazen çağdaş bir masal çekiciliği taşıyor, bazen kendinizi doğu-batı sentezinin içinde buluyor, bazen de sağlık politikamızdaki yanlışları ve doğruları bir anı zincirinin içinde yaşıyorsunuz. Kitapta aynı zamanda, Türkiyenin 1960 öncesi içinde bulunduğu siyasal yaşam ve 27 Mayıs ihtilalinin yaşandığı süreç, siyasi yorum yapmadan, büyük incelik ve zarafetle dile getirilmiştir...
Tükendi
"Nazım Abi hakkında çok şey söylendi, söyleniyor. Birçokları onun hayatında, kendi siyasi görüşlerine destek olabilecek bir duruş, bir söz, bir ses arıyor ve bunları tartışma konusu yapmaya çalışıyor ve yapıyor. Kimileri için Atatürkçü Nâzım Hikmet, kimileri için komünist Nazım Hikmet. Kimileri için Stalinist Nazım, kimileri için Leninist Nâzım. Ben, İnsan Nâzım Hikmet diyorum. Yanlışlarıyla doğrularıyla, inançlarıyla, tutkularıyla, gücüyle, zayıflığıyla insan. Şair, yazar, devrimci, cesur, korkak, işçi, pa
Tükendi
Franz Kafka, Prag'da bir dost meclisinde tanıştığı gazeteci Milena Jesenská'dan öykülerini Çekçe'ye çevirmesini ister. Kafka ile Milena'nın yollarını kesişmesine neden olan bu dilek, bir ilişkinin başlangıcı, Milena'ya Mektuplar başlığı altında toplanan bu yazışmalarsa kısıtlı bir iletişimin tek aracı olacaktır. Milena'ya Mektuplar eşi benzeri olmayan bir kitap, mektuplara örülmüş bir aşk romanıdır. Kafka'nın Milena'ya Nisan 1920 tarihli ilk mektubunda yağmurlu bir günden söz ederek deyiş yerindeyse bir ro
Acar Hafiye'nin yeni görevi, yıllık panayırdaki Mavi Atlıkarıncanın esrarını çözmek. Sadece küçük çocukların bindiği atlıkarınca zaman zaman tehlikeli hızlara ulaşıyor. Yapılan araştırmalar sonucu kablolarla oynandığı ortaya çıkıyor. Artık Acar Hafiye'nin tek hedefi gece gündüz çalışıp bunu yapanları yakalamak.
Tükendi
Atilla Erdemli, bu kitabında felsefeci kimliğiyle oluşturduğu yaşamsal paradoksların çatışkılarını anlatıyor. Bu, bize çözüme giden yolda bir başlangıç sağlıyor. Aşama aşama bizi kendi cennetimize götürüyor. Alışkanlıklarımızı, toplumsal ve kişisel değerlerimizi sorgulayan, yargılayan, insanın kendisiyle hesaplaşmasını hayatın içinden şiirsel bir ifadeyle anlatan, insana ayna tutan denemeler. Avuçlarımızdaki Cennet yaşamayla tadına varılmış bir gerçektir, yaşamaya koşut gelişmeyi, yaşam gibi akıp gitmeyi d
Tükendi
Zamana düşen izler... Ben kim miyim? Kerbelada Hüseyinm'im Şam'da da Yezid. Cuma başlar namazım Pazara uzar Âyinim Hem tetiği çeker elim Hem vurulup düşer bedenim. İsa'nın gerildiği çarmıh Ömer'in vurulduğu hançer Toplar benim bir şafakla son defa İstanbul surlarını dağıtan Ve dahi surlar benim Parça parça dağılan. Ben Kudüs'üm, ben Mekke'yim Yunus'um, Mevlana'yım tekkeyim Galatadaki ayyaş, sokaktaki dilenci Saraydaki padişah benim. Cellatın elindeki balta Kütüğün üstündeki baş benim... Hasılı kelam uzayıp
Doğan Kitap'ın 20 yaşında umudu ve bilgeliği, gençliği ve tecrübeyi bir araya getiren, geleceğe kalacak, zevkle okunacak bir kitap...
Tükendi
Çok sevgili baba, geçenlerde bir kez, senden korktuğumu öne sürmemin nedenini sormuştun. Genellikle olduğu gibi, verecek hiçbir cevap bulamadım, kısmen tam da sana karşı duyduğum bu korku yüzünden, kısmen de bu korkuyu gerekçelendirmek üzere, konuşurken toparlayabileceğimden çok daha fazla ayrıntı gerektiği için
Kamuran Şipal'ın Türkçesi ile sunduğumuz ‘'Genç Şaire Mektuplar'' Franz Xaver Kappus'a yazılan on mektuptan oluşuyor. ‘'...Rilke ile düzenli mektuplaşmaya başladık. 1908'e kadar sürdü mektuplaşmalarımız, sonra yavaş yavaş arkası kesildi; çünkü yaşam beni alıp Rilke'nin sıcak sevecen ve duygulandırıcı çabayla beni uzağında tutmak istediği alanlara savurmuştu. Ama önemli değil burası. Önemli olan bu kitaba alınmış on mektuptur, Rilke'nin nasıl bir dünya içinde yaşadığının, yapıtlarının nasıl bir dünya içerisi
1986'da, Dlazdena Ulice'deki bir sahafta, Kafka'nın o güne dek bilinmeyen, dokuz mektup, yirmi iki kartpostal ve bir manzara kartından oluşan bir paket bulundu. Elinizdeki kitapta sunulan bu mektup ve kartpostallar, Kafka'nın yaşamının son iki yılında (1922-24) ailesine yazdıklarını bir araya getiriyor. Bu kitapta, Kafka'nın adım adım ölüme yaklaşması kadar, ı. Dünya Savaşı sonunda Berlin'de ve yaşamının son günlerini geçirdiği yerlerdeki yaşam koşullarına ilişkin ayrıntıları da bulabileceksiniz. Okuduğunuz
Çok sevgili babacığım! Bana son günlerde bir ara, senden korktuğum gibi bir savı hangi nedenle ileri sürdüğümü sormuştun. Her zamanki gibi bir yanıt bulup verememiş, bu da işte biraz yine senden korkmamdan, biraz senden korkmamın nedenin pek çok ayrıntıyı içermesinden, dolayısıyla bunları yarı buçuk da olsa sözle belirtemeyeceğimden kaynaklanmıştı. Şimdi sana yazıyla yanıt vermeye kalkıyorsam, bu yanıtta yine pek çok boşluk kalacak, çünkü söz konusu nedeni kaleme alırken, senden duyduğum korku ve bunun yol
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4