Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5
Acayip Şeyler Örüyoruz Başımıza, kurguyla gerçek arasında, okurun en çok keyif alacağı noktaya doğru sürekli hareket eden bir kitap. Belirli bir türün gereklerini yerine getirme zorunluluğu hissetmeden, mümkün olduğunca çok çiçekten bal topluyor. Kitap; eski bir sahafın, “tozdan yılmış kadınlar ile geçmişinden yılmış erkekler”den topladığı kitaplar arasından çıkan 27 farklı günlükten seçtiği parçalardan oluşuyor. Ağırlıklı olarak 1950 ila 1990 arası döneme ait bu parçalar günlük sahiplerinin iç dünyaları
1973 yılında, iri-yarı, siyah saçlı, sakallı bir sinema yönetmeni, askeri darbenin hemen ardından Şili´den kaçtı. On iki yıl sonra, zayıflamış, saçlarının rengi açılmış, sakalını kesmiş olarak geri döndü; sahte bir pasaportla, sahte bir ad altında, sahte bir geçmiş ve sahte bir eşle. Bu öykü, Pinochet yönetimi altındaki Şili´de hayatın nasıl olduğunu gerçek boyutlarıyla dünyanın gözleri önüne sermek uğruna özgürlüğünü tehlikeye atarak Şili´ye gizlice giren Miguel Litt¡n´in öyküsüdür. Ünlü yazar Gabriel Garc
19 yüzyılın sonlarına doğru, hakkında “üstün yetenekli Türk”, “piyano virtüözleri arasında esen en yeni fırtına”, “büyük Türk piyanist”, “çağımızın en zarif ve parlak piyanisti”, “önemli bir yetenek”, “büyük virtüöz”, “hassasiyeti, ince zevki ve zarafeti ile dikkat çekiyor”, “piyanonun harika ustaları arasına yer aldığını ispatlayan üstün nitelikleri gözler önüne serdi” gibi övgü dolu sözler edilmiş; 15 Haziran 1895’te Londra’daki Princes Hall’da ilk kez sahneye çıktığında icrası “İstanbullu piyanist tartış
Tükendi
Karaciğer nakli ameliyatının gelişimine katkıları nedeniyle ABD’nin yayın dergisi LIFE’a dergisine kapak olan ünlü cerrah, renkli ve heyecanlı hayatını anlatıyor… Bugün seksenini geçen yaşında, mesleği ve ülkesinin gurur kaynağı olan Prof. Dr. Münci Kalayoğlu, Türkiye’de modern tıbbın kurucularıyla kesişen yolunu; Türk siyasi hayatının karmaşa dönemlerinde geçen gençlik yıllarını; Ankara, New York, Pittsburgh, Madison, İstanbul arasında geçen yaratıcı ve üretken meslek hayatını; eşi ve çocukları
“Rüya Gibi Geçti / Bahar Bizim İçimizdeydi” altmış iki yıl süren birlikteliklerinde mutluluğun sırrına ermiş bir çiftin, umut ve ilham veren gerçek yaşam hikâyesi... Sevdiğiyle birlikte yaşam mücadelesi içinde olmanın, yaşamı paylaşmanın, anılar biriktirmenin, güzelliklerin tadını çıkarmanın, aile olmanın verdiği hazzın anlam kattığı yaşam yolculuğunda, birlikte geçirilen 62 yılın sonunda kaybedilen sevgilinin ardından hissedilen tarifsiz bir hüznün içinde, geçmişin bir film şeridi gibi gözden geçirilmes
"Aslında çocukluğum, ilk gençliğim, kocasından, çocuklarından, dünyadan kaçıp mutfaklarına ve ev işlerine sığınan kadınlarla geçti. Omuzları düşük, gözleri her şeye kapalı bezgin kadınlar… Onlardan biri olmanın çaresizliğini hep içimde duydum. Onlardan biri olmak hiç kimse için, hiç de o kadar uzak bir olasılık değil, çünkü onlar hala her yerdeler. Bu bir varoluş sızısıydı. Mutfağın nasıl bir sığınak yeri olduğunu bildiğim için yemek yapmak ve öğrenmek hiç içimden gelmezdi. Bunlardan kaçıp kime kızacağımı
Tükendi
"29 çeken 2020 Şubat’ında bir şiir etkinliğinde ilk kez kesişmişti yolumuz. Dostlarınız etrafınızı sevgiyle sararken, kitaplar elden ele geçmişti bir yandan. Etkinlik yönlendiricisi olarak sizin seçilmeniz çok doğru bir karar olduğu belli olmuştu en baştan. İlk dakikadan itibaren güler yüzünüzle yüreğinizin güzelliğini yansıtmıştınız bizlere. Şiirleri duyumsamak ayrı bir keyif olmuştu dinleyenlere. Etkinlik sonrası usulca yaklaşıp kutlamıştım sizi. “Ben de yazıyorum’’ demiştim. Ayaküstü kısacık dostça sohbe
Tükendi
Sakla anıları gelir zamanı, boşuna mı biriktirdi çocukluğun onları? Asla! Çocukluğun kendine has bir dünyası vardır. Bu dünyada büyülü şeylere yer olduğu kadar mutsuz anılar da yer bulabilir kendine. Bir çocuk, bir kahramanın gelip kendisini kurtarmasını bekleyebilir, yolda yürürken kuşlara bakıp hayallere dalabilir, olmayacak şeylerden korkarak annesinin sıcak kollarında şefkat arayabilir, salıncakta sallanırken her defasında hızını artırarak gökyüzüne kavuşabilme ihtimaline tüm benliğiyle inanabilir, bir
Tükendi
Böyle bizim evimiz. Değişse de, dönüşse de, kimi zaman alt üst olma hâli yaşamış olsa da. Kayıplarımız olsa da, ayrılsak da, ayrı düşsek de, yine de duygularımız baki. Özlüyoruz nitekim kaybettiklerimizi, soruyoruz görmediklerimizi, bekliyoruz gözlediklerimizi. Burası bizim ev ama aynı zamanda sizin ev. Okurken epey tanıdık gelecek size. Kim toplu kim dağınık şahıslar, etrafa saçılmış eşyalar; eş, dost, akrabalar; konular ve komşular, huylular ve huysuzlar, saygınlar ve düşkünler, birbirine koşanlar ve birb
Yazar ülke sorunlarından, yaşadığı olaylardan ve gezip gördüğü yerlerden yola çıkarak anı, günlük ve gezi yazısı türünde bir eser ortaya çıkarmış. Bu eseri okurken kimi zaman bilgilenecek, aydınlanacak; kimi zaman hüzünlenecek, hayallere dalacaksınız. Bu sürükleyici eser yolunuzu aydınlatacak ışık niteliğinde. Ufkunuzu açacak bu eser siz değerli okurlarını bekliyor...
Tükendi
12 Eylül Faşist Darbe Yönetiminin işkence laboratuvarı haline getirdiği Diyarbakır 5 No’lu Zindanı, süreç içinde insanlık onurunu yok etmeye çalışan faşist işkencecilerle, insanlık onurunu korumaya çalışan bir avuç devrimci tutsağın savaş alanına dönüştü. Yemek yemek, su içmek, oturmak, tuvalete gitmek ve hatta gülüp ağlamak gibi en insani ihtiyaçların bile emir komutaya bağlandığı; ‘‘kurallara’’ uymayanların lağım kanallarında süründürüldüğü, gece gündüz demeden coplarla ve kalaslarla dövüldüğü, aç ve
Tükendi
Ekrem Sami Kızıltan, otobiyografik özellikler taşıyan bu ikinci kitabında, “Bu da benim Paris’im,” noktasından sesleniyor. Belki de Charles Baudelaire’den bu yana “modernitenin başkenti” sayılan bu esrarengiz şehre ilişkin on yıllara varan yaşanmışlığını, fotoğraf kareleri biçiminde yanıp sönen anekdotlarla önümüze seriyor. Şaşırtıcı karşılaşmalar, kırık dökük hüsranlar, delip geçen aşklar, kopup dağılan yoldaşlıklar, siyasal kavgalar ve toplumsal faaliyetler ile şekillenen bir gözlemler dosyası oluştur
Tükendi
1930’ların başlarında Yeni Gün gazetesinde yayımlanan bu yazılarda İstanbul’un ve sosyal hayatımızın geçirdiği hızlı dönüşüm, Fatih Çarşambalı Hanife Hanım’ın şahitliğiyle anlatılıyor. Mahmut Yesari’yi yanına katarak sinemalardan futbol, boks maçlarına, yılbaşı partilerinden Güzel Sanatlar Akademisi’ne İstanbul’u semt semt, mekân mekân gezen insancıl Hanife Hanım, karşılaştığı tiplerle son derece eğlenceli sohbetler yapıyor. Devrin türedi zenginlerinden matbuat emekçilerine, İbrahim Çallı, Neyzen Tevfik, Şü
Türkiye arkeoloji tarihinin en önemli isimlerinden A. Muhibbe Darga’nın bu yemek yahut yemek anıları kitabı, tariflerdeki lezzet kadar anılardaki heyecanla da unutulmaz tatlar bırakıyor. Kazı anıları arasında, arkeolojik bulguların heyecanına lezzeti karışan, yaşama sevincine eşlik eden yemekler hatırlıyor A. Muhibbe Darga. Sadece kazı karavanası değil, İstanbul’da kurulan sofraları, bir zamanlar Fenerbahçe’den tutulan balıkları, çocukluk- tan hatırası kalan beyaz pilavı anıyor... Reçellerse hep başrolde, t
Bağımsız bir bilim insanı olan Koller, on altı yıl önce Viyana’da Türkenschanz Parkı’nda bir köpeğin ısırması sonucu sol bacağını kaybetmiş ve o günden itibaren fizyonomi üstüne bilimsel çalışmasına odaklanmıştır. Koller fizyonomi incelemesini yıllarca kusursuz bir tasarı halinde kafasının içinde taşır. Yürüyüşe çıktığı bir gün bir tür aydınlanma ânı yaşar. Tasarladığı bilimsel incelemenin ilk dört bölümünü, sol bacağını kaybetme olayını yaşamadan kısa bir süre önce Viyana Açık Mutfağı’nda (VAM) tanıştığı d
Kimseye bir ders vermek, nasihat etmek amacıyla yazmadım bu kitabı. Haddim de değil zaten. Neyi doğru yaptık da kime ne akıl vereceğim? Öyle yazar olmak, çok okunmak gibi bir iddiam da yok. Peki, neydi uzun zamandır emek verdiğim, kimi zaman kendime çok kızdığım, yerden yere vurduğum, kimi zaman duygulandığım, ağladığım bu satırları yazmaktaki amacım? Tek bir hedef vardı, özür dilemek. Oğullarımdan özür diliyorum, annemden ve babamdan özür diliyorum. Ablamdan, abimden özür diliyorum, Candan Hanım’dan ö
Bu kitap, yakın tarihimizin en önemli dönemlerinden birini (1913-1918) çok ilginç yönleriyle hikâye etmektedir. Kitabın kapsadığı olaylar, bir büyük bozgundan, Balkan Harbi sonlarından başlar ve bir büyük çöküşle Birinci Dünya Harbi yenilgisiyle sona erer. Hatıra sahibi, Alman Generali Liman von Sanders (Türk ordusunun Mareşal Liman Paşası), Türkiye’ye askerî bir görevle geldiği hâlde, ister istemez, memleketimizin iç ve dış politikasını ilgilendiren birçok meseleye tanık olmuştur. Zamanın Padişahı Su
Tükendi
“Konserden sonra sizinle görüşmek isterim, size her şeyi açıklayacağım.” Dedikten sonra açıklananlar gerçekten çok çarpıcı… İki yıl bir devire hüküm sürmüş Hitler gibi biriyle geçirmek için büyük bir zaman değil mi? Hitler’in bilmediğimiz pek çok yönü karşımıza çıkıyor ve Hitler’i Hitler yapan duygunun ne olduğunu öğrenmek gerçekten pek çoğumuzun da aslında hissettiği bir duygu…
Tükendi
“Özyönetimli Sosyalizm” modelinin mimarı ve uygulayıcısı Josip Broz Tito’nun kaleminden… Özyönetim nedir? Sosyalizmin ne tür bir modelidir? Nereye kadar uygulanabilmiştir? “Özyönetimli Sosyalizm” bu sorulara ve bu soruların ortaya koyduğu sorunlara gerçekçi bir açıklık getiriyor. Okurlara sunmaktan mutluluk duyarız. Dorlion Yayınları
Tükendi
İnsan hayatının başlama anı konusunda farklı görüşlere sahibiz. Kimimiz anne rahmine düşme anını veya fetüste ilk kalp atımının görüldüğü anı hayatın başladığının belirtileri gibi algılar ama bana göre hayat ilk nefesle başlar. Bebeğin kalbi anne karnında atmaya başlamakla beraber bebeğin dünyada yaşama adım atması ilk nefesle gerçekleşir. Bebek annesinden doğduğu anda sinir sistemi, farklı bir sıcaklık ve ortama çıktığını algılar, ilk nefesin içeri çekilmesi uyarısını beyne gönderir. İlk nefes çekildikten
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5