Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 900-920 / Aktif Sayfa : 46
Konusu, Sultan II. Abdulhamid'e muhalif isimlerin başında gelen Prens Sabahaddin tarafından kamuoyuna sunulan Adem-i Merkeziyet", diğer bir deyişle "yerinden yönetim" fikrinin, Teşebbüs-i Şahsî ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti yayın organı Terakki gazetesinde işlenişi olan bu kitap, kavrama yüklenen anlamları ortaya koymayı ve oluşturulması hedeflenen kamuoyunun nasıl yönlendirildiğinin aydınlatılmasını amaçlamaktadır. Adem-i Merkeziyet kavramının, Jön Türk basınının bir temsilcisi olan Terakki gazetesinde ele
Diğer İslâmî ilimler arasında sahip olduğu öneme binaen bazı alimler tarafından eşrefü'l-ulûm (ilimlerin en şereflisi) şeklinde isimlendirilen kelam ilmi, itikadî meseleleri temel kaynaklara dayanarak ele almış ve bu alandaki şüpheleri izâle edip hakikatleri ortaya çıkarmayı amaç edinmiştir. Kelam ilmine hakim birçok akademisyenin katkılarıyla hazırlanan bu kitapta varlık, bilgi, ulûhiyyet, kazâ ve kader, ef‘âl-i ibâd, nübüvvet, âhiret, imâmet ve siyaset gibi konular ele alınmış, güncel meselelerle içerik
Tükendi
Kur'an ve Sünnet'i düşünmenin, Kur'an ve Sünnet'ten hareketle düşünmenin, Kur'an ve Sünnet'le düşünmenin kapsamları farklıdır. Kur'an ve Sünnet'i düşünmek bizatihi Kur'an ayetlerini ve Sünnet'in kaynağı olan hadis rivayetlerini düşünmektir. Bu tür düşünme genelde ayet ayet, hadis hadis veya onları delil alarak konu konu düşünmektir. Kur'an ve Sünnet'ten hareketle düşünmede düşünülecek konuları Kur'an ve Sünnet belirlemektedir. Daha çok Kur'an ve Sünnet'i konu konu düşünmektir. Kur'an ve Sünnet'le düşünmeyi
Allah, son elçisi Hz. Muhammed'i (sav) tüm zamanların ve mekânların rehberi olarak insanlığın önüne koymuştur. Bu nedenle O, hayatının her kesiti örnek alınacak bir elçidir. Ve bu örnekliğinde insanî ilişkiler çok önemli bir yer tutar. İşte bu çalışma, Allah Rasûlü'nün (sav) söz konusu yönünün çocuklarla olan iletişim kısmını bizlere sunmaktadır. Eser okunduğunda hem Kutlu Elçi'ye (sav) olan hayranlığımız ve muhabbetimiz artacak hem de İslam'ın tebliğ edilmesinde insan faktörünün ne kadar önemli olduğunu da
Üss-i İslâm ya da İslâmî Hakikatlere Dayanan Yeni Akâid İlmi Filibeli Ahmed Hilmi'nin "genç müslümanlığın ihtiyaçlarını tatmin edecek tarzda tertip ettiği, yeni bir akâid" kitabıdır. Sebeb-i telif olarak görülebilecek bu cümlede yazar, diğer akaid kitaplarından farklı olarak, "yeni" hasıl olan bir "ihtiyac"a İslâm'ın esasları ile cevap verdiğini söylemektedir. Kitabın kaleme alındığı tarih (1913-1914), Osmanlı Batılılaşmasının yalnızca askerî ve eğitim alanları ile sınırlı kalmadığı bir dönemdir. Artık tam
Tükendi
Nakşibendi tarikatının Gümüşhanevi kolunun kurucusu ve şeyhi olan Ziyaeddin Gümüşhanevi'ye methiye olan bu kitap şiir formunda, büyük kısmı beyitler halindedir. Elyazması olup, bugüne kadar hiç çalışılmamıştır. Kitabın müellifi Mustafa Fevzi'dir. (1871-1924) Son devrin mutasavvıf şairlerindendir. Hediyyetü'l-hâlidîn fî menâkıbikutbi'l-ârifîn Mevlânâ Ahmed Ziyâüddin b. Mustafa el-Gümüşhânevî (İstanbul 1313) İsmindeki bu eseri Gümüşhânevî'nin vefatından iki yıl sonra tab edilmiştir. Menâkıb-ı Ziyâiyye adıyla
Tükendi
İbnü’l-Esîr, İslam dünyasında Orta Çağ’ın en büyük tarihçilerinden biridir. Yetmiş beş yıllık bir hayatın büyük çoğunluğunu ilim tahsil ederek geçirmiştir. İnsanlara doğru bilgiyi aktarmak adına gösterdiği çabanın bir neticesi olarak da yüzyıllar boyunca adından söz ettiren pek çok eser geride bırakmıştır. Onu değerli kılan en önemli yönü tarihçiliği olmakla birlikte ülkemiz topraklarında yetişmiş olması bizim için ayrı bir övünç kaynağıdır. Kendisinden sonra gelen pek çok tarihçiyi de etkilemiş olan İbnü
İslâm, faizi yasaklayarak paranın üretime aktarılmasını temin eder. Üretim de istihdâmın yolunu açar. İslâm; infak, zekat, sadaka gibi kavramlarla zenginle fakir arasında muhteşem bir muvâzene tesis eder. Böyle bir toplumda burjuva ve proleterya diye iki ayrı sınıf oluşmaz. Bunun içindir ki, İslâm cihan devletlerinin hâkimiyet yıllarında -kapitalizmden korunmak için komünizmin ortaya çıkması gibi- varlığını İslâm karşıtlığı üzerine bina eden bir sistem zuhûr etmemiştir. Kapitalizmi kuran ve koruyan irade, İ
Müslümanlar, kız çocuklarına, İslâm çağını başlatacak Yavuzları, Ebussuudları, Bakileri, Sinanları, Barbarosları yetiştirecek yarının muallimeleri olarak baksın. Anne diyelim, evlat diyelim, hala, teyze, kardeş diyelim yeniden kadınlara. Kız çocuklarını cahiliyede utancından mezara, modern zamanda para hırsından şehvet arenalarına gömenlere karşı bir onur savaşı başlatalım Hz. Muhammed'in (s.a.v) izinde. İnsanın varlığı kadının, kadın olarak var olabilmesine bağlı diyelim. Kızlar erkek kardeşleriyle birlikt
İnsan, önceliğini Din adamı olmak için değil, "dininin adamı" olmak için ve "öğüt verme örnek ol" düsturunu benimseyip içselleştirerek gayret-çaba göstermelidir. Din adamı olmak bir zorunluluk değildir fakat her bir birey "dininin adamı" olmak zorundadır. Günümüz zaman ve şartları içerisinde din hassasiyetleri giderek minimâl seviyelere inmekte, özellikle genç bireylerin dini perspektifdeki soruları cevapsız kalmaktadır. Modern yaşam ve teknoloji insanlığı aydınlatacak diye düşünülürken tam aksine dogmatik
Kur'an'la hayatını anlamlandıran birey, hayatın alanlarında yapıp-etmelerini ahlâki alanda düzenlerken anlam referanslarını/dünya görüşünü Yüce Kur'an'dan almalıdır. Hz. Aişe'nin de tanımladığı üzere Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'in ahlâkı ‘Kur'an ahlâkı' idi. Yüce Kur'an'ın, bireyin ahlâkını inşa ederken ifade ettiği, her bireyin hakkını-haddini bilmesi, diğer bireyin-bireylerin ve varolanların hakkını asla çiğnememesi, güzel ahlâkla birbirinden etkilenmesi ve ahenk içerisinde daralıp genişleyebilen,
Yanlış din anlayışı tarih boyunca ümmeti en çok uğraştıran problemlerden biri olagelmiştir. Yanlış din anlayışının tezahür ettiği konulardan biri de sünnettir. Hicri II. Asırda ortaya çıkan sünnet inkârcılığı, hâlâ ümmeti uğraştırmaya devam etmektedir. Esasen sünnet inkarcıları tarih boyunca fikirlerini meşrulaştırabilecek bir metodoloji ortaya koyamadıklarından hiçbir dönemde ciddi bir itibar görmemişlerdir. Ancak 20. yüzyılda İngiliz sömürgesi altındaki Hint alt kıtasında ortaya çıkan sünnet inkârcılığı k
Muhabbet, tek damlası bir denizi mayalayabilecek bir cevher, kabuk bağlamış yaraları iyileştirebilecek bir merhem, dağınık kalpleri kaynaştırmaya muktedir bir kalem gibidir. Ailede muhabbet, su gibi davranışlara sirayet edip onları güzelleştirebilecek yegâne iksirdir. Her bedene uyan muhabbet evliliğin zemini, adalet ve sadakat onu ayakta tutan direkler, istikamet savrulmaları engelleyen bir dümen, kanaat ve sabır onu saldırılara karşı koruyan kalkan gibidir. Rengini Kur'an ve Sünnetten alan aile çocuklarım
İslâm, "Kur'ân-ı Kerim'in ve Hz. Peygamber'in getirdiği kesin olarak bilinen bütün emir ve yasaklara karşı teslimiyetkâr olmaktır. "İslâm'ın beş şartı" ifadesi ise بني‭ ‬الإسلام‭ ‬على‭ ‬خمس [İslâm beş esas üzerine kurulmuştur.] hadisinin Türk kültürüne intikal etmiş hâlidir. "İslâm'ın 5 şartı" olarak terimleşen kelime-i şehâdet, salât, zekât, oruç ve hac; İslâmiyet sarayının, başka türlü ayakta kalamayacağı, olmazsa olmaz temelleridir. Bunlar üzerinde yükselen, bunlara bağlı daha nice ibadet (teslimiyet) sö
Günümüzde sıkça kullanılan ve görece yeni bir kavram olan İslamofobi, anlam olarak bir korkuya karşılık gelse de bu kavram temelde, Batı için tehdit oluşturan İslam'a dair antipatiyi/nefreti ifade etmektedir. İslamofobinin temelinde birçok neden yatmaktadır. Bu nedenler arasında teolojik, kültürel, ekonomik, politik gibi pek çok nedenin yanı sıra oryantalizm ile günümüzde Müslümanlarla doğrudan ilişkilendirilen terör bulunmaktadır. Özellikle 11 Eylül saldırısından sonra İslam, tero
Hanefî mezhebi imamlarından İmam Ebu'l-Hüzeyl Züfer b. el-Hüzeyl el-Anberî -İmam el-Kevserî'nin de vurguladığı gibi- İmam Ebû Hanîfe'ye intisaba devam etmiş olmakta birlikte mutlak içtihad seviyesine ulaşmış imamlardandır (Allah Teâlâ cümlesine rahmet eylesin ve kendilerinden razı olsun). Güvenilirlikle, hatta "hadis hafızı" olmakla tavsif edildiği halde mezhep imamları arasında daha çok kıyas yapmadakı ustalığı ile temayüz etmiştir.
Tükendi
İslâmî öğretide Allah'ın evreni yaratıp devam ettirmek ve toplum hayatını düzenlemek üzere geçerli kıldığı bazı yasalarının varlığı kabul edilir. Adına Âdetullah veya Sünnetullah denilen bu kanunlarla Allah'ın yaratma ve yönetmesinde öteden beri süregelen ve değişmeyen bazı uygulamalarının bulunduğu vurgulanır. Yüce Allah, hikmeti gereği, bütün kâinat nizâmını bu kanunlar üzerine kurmuştur. Ancak bu yasaların geçici olarak durdurulması suretiyle bazı hârikulâde olayların vuku bulduğu kabul edilmiştir. Bunla
Tükendi
Felsefî-Kelâmî çizgide olan Seyfuddîn Âmidî, Allah'ın varlığını temellendirmede ispatı zor olan cevher ve arazın teselsülünün imkânsızlığı ile ispat-ı Vâcib yerine daha çok Kur'ân'da da sıklıkla bahsedilen mevcûdâtın sürekli yenilenmesi olgusunu gözler önüne sermektedir. Zira ona göre bu, müşâhede sınırlarımız içinde olup her zaman karşılaşılmakta, insan psikoloji üzerinde derin yansımalar meydana getirmekte ve bunun ispatı da daha kolaydır. Temaşa ettiğimiz her şeyin yok iken var olduğunu hatırlatan Âmidî,
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 900-920 / Aktif Sayfa : 46