Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 180-200 / Aktif Sayfa : 10
Elinizdeki Mevkıfu’l-Beşer Tahte Sultani’l-Kader ismindeki bu eserde kader, kulların fiilleri, irade-i cüz’iyye ve irade-i külliyye konuları ele alınır. Allah’ın ilminin cebri gerektirip gerektirmediği tartışılır. Konuyla ilgili Eş’ari ve Mâturidî görüşleri karşılaştırılır. Mustafa Sabri Efendi kulların fiilleri konusunda Eş’ari mezhebini tercih etmiştir. Bu eseri de bu konuyu savunmak için yazmıştır. Eser 1933 yılında Mısır’da basılmıştır. Mustafa Sabri Efendi’nin nâibi Muhammed Zâhid el-Kevserî, bu kitaba
Hayatını Ehlibeyt’e hizmet etmeye adayan Seyyid Süleyman Belhî hazretleri, Kur’ân’ı anlamada Efendimizin (s.a.a.) şu hadîsini kendisine şiar edinmiştir: “Size iki ağır emanet bırakıyorum. Onlara tutunursanız dalâlete düşmezsiniz: Allah’ın Kitâbı ve ıtretim olan Ehlibeyt’im. Bu ikisi, [Kevser] Havuzu’nda bana kavuşuncaya dek asla birbirlerinden ayrılmazlar.” Kur’ân-ı Kerîm’in ancak ve ancak Ehlibeyt İmâmları’nın tefsir ve tevilleriyle anlaşılabileceğini beyan eden Hz. Seyyid, onların faziletlerini ve bu konu
Tükendi
Şeytana Uyanlar, 22 Şubat-30 Nisan 1931 tarihleri arasında Yusuf Ziya Ortaç’ın yönettiği Yılmaz gazetesinde 65 tefrika hâlinde yayımlanmış benzersiz bir Peyami Safa metnidir. Roman, Batı edebiyat kanonunun en büyük eserlerinden Faust’a dair uyarlamaların, anlatının neredeyse tüm unsurlarını taşıyan dilimizdeki ilk modern örneğidir. Peyami Safa, Batı geleneğindeki dünyevi bilgi-ilahi idrak karşıtlıklarının çemberine girmeden Türk okuru için daha ilgi çekici olan yoksulluk ve yoksunluğu yoldan çıkarıcı motif
Günümüzde, anlayış, yaklaşım, yol, yöntem, metodoloji, usûl, paradigma gibi kavramların çokça kullanıldığı, bunların kitap ve makale başlıklarında da sıklıkla yer aldığını gözlemliyoruz. Bu başlıklarda yöntem ile bazen bir âlimin konuları açıklarken bilgileri nasıl bir sıralamayla verdiği, bazen de hangi bilgi kaynaklarından yararlandığı vs. kastedilmektedir. Kimi zaman ise usûl ilimlerinde olduğu gibi istidlal, içtihat ve yargıya varmada izlenecek kapsamlı yöntem bilgisinden; ayet ve hadisleri yorumlarken,
Tükendi
Mûcize, Allah’ın kendilerini tasdik etmek amacıyla peygamberlerinin elinde yarattığı, insanların gücünü aşan ve hiçbir şekilde benzerini yapamadıkları olaylardır. Peygamberin nübüvvetinin bilinmesinde mûcizenin zorunlu olduğunu kabul eden Mu‘tezilî âlimler, yaratılmışların faydasına olması nedeniyle peygamber göndermeyi Allah’a vâcip kabul etmişlerdir. Onlar, Allah’ın elçisini diğer insanlardan ayrışması maksadıyla elinde olağanüstü bir olay ızhar etmek suretiyle doğrulaması gerektiğini ve bunun Allah’a vâc
Bu kitap, Bryson’ın Mülk Yönetimi (Oikonomikos Logos) eserini, ona aşina olmayan okuyucu kitlesine tanıtmayı, bunun yanı sıra bu esere hâlihazırda aşina olan okurlara da yeni bilgiler vermeyi amaçlamaktadır. Kitabın erken Roma İmparatorluğu’nun başlıca sosyal sorunlarına (para, köleler, evlilik, çocuklar) odaklanması ve Roma dünyasının zenginliği ile Orta Çağ İslam Dünyası arasında büyüleyici ve eşsiz bir köprü vazifesi görmesi, değerini daha da artırmaktadır. Kitabın bu yeni baskısı, Roma sosyal ve ekonom
Akışkan Zamanlarda “Değer”li Yaşamak başlıklı bu eserde okuyucuya akıp giden zamanın, zamanda gerçekleştirilen eylemlerin ve bu eylemlerin nihai hedefinin niteliğine ilişkin bir farkındalık kazandırılması hedeflenmiştir. Eser, iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, “İslam, Birey ve Toplum”, ikinci bölümde ise “Ramazan, Aile ve Toplum” temalı yazılarından oluşmaktadır.
Onun hayatında, insanın anlam dünyasını zenginleştirecek, kendisine ve insanlığa ilişkin çok güzel ve anlamlı bir rehberlik söz konusudur. Çünkü o, hayatın her alanında örnek alınabilecek yegâne modeldir. İçinde yaşadığımız çağ, tebessümün hiç eksik olmadığı nur yüzüne, hayırla özdeşleşen gönül diline, paylaşımın esirgenmediği cömertlik simgesi eline, herkesin kendini bulduğu engin gönlüne, övülen ahlakına kısaca onun rahmet yüklü damlalarına muhtaçtır. Bu eser, kurumaya yüz tutan gönül dünyamıza, âleml
Hikem, irfani tefekkürü billurlaştıran ve kalplere tesir eden yönleriyle tasavvuf klasikleri arasına adını yazmıştır. Hikem okuma geleneği geçmişten bugüne hâlâ devam etmektedir. “Ayine Hikmet Aynasından Yansımalar” adlı eserde başta Kastamonulu Ahmed Mahir Efendi’nin şerhi olmak üzere Türkçe’mizde pek çok şerhi yapılan hikmetler yer almaktadır.
Tükendi
Yüce Allah’ın en güzel isimleri demek olan “esma-i hüsna” terkibi bizzat Allah Teâlâ’nın kendi isimleri için Kur’an-ı Kerim’de kullandığı bir ifadedir (Haşr, 59/24). Hem kulluğumuzu ifade etmek hemde Yaratıcımızın bizden istediği ahlakı gerçekleştirebilmek için O’nu bütün isimleriyle tanımaya, inanmaya ve kendimizi o isimlerin tecelligahı olacak şekilde eğitmeye de muhtacız.
Tükendi
Bediüzzaman Said Nursi’nin eserleri üzerindeki hakların Başkanlığımız tarafından kullanılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararının ardından Bediuzzaman Said Nursi tarafından yazılan “İşârâtü’lİ’câz fi Mezânnilİcâz” ve “Mesnevii Nuriye” adlı eserler, titiz bir çalışma sonucu yayına hazır hâle getirilmiş ve basımı gerçekleştirilerek vatandaşlarımızın istifadesine sunulmuştur.
İnsan, farklı bir sabaha uyanmalıdır!.. Bu, her gün tekrar ettiği gibi saatin alarm sesiyle bir yenisi başlayan nice sabahtan biri değildir. Böyle bir sabahta, ayağa kalkmak için ruhunda bir takat bulamayan İnsan, yorganı üstünden atacak ellerini takatsiz; ve zavallı ayaklarını, zemine basamamak endişesi içinde bulur. Etrafındaki eşyaların kanıksanmış anlamını yitirdiğini ve havası boşalan bir balon gibi hacmini kaybederek biçimsizleştiğini farkeder. Bilip durduğu herşey gözüne birden yabancı gelir, b
Tükendi
Senûsîler ve On Üçüncü Asrın En Büyük Mütefekkir-i İslâmîsi Seyyid Muhammed es-Senûsî, Abdülhamîd ve Seyyid Muhammed el-Mehdî ve Asr-ı Hamîdî’de Âlem-i İslâm ve Senûsîler adlı bu eser, Osmanlı Devleti’nin son dönem önemli mütefekkirlerinden Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi’nin dînî ve fikrî sahadaki tefekkürünü ortaya koyan eserlerindendir. Hatta 1908’de sürgünden İstanbul’a döndükten sonra sürgündeki gözlemlerine ve edindiği intibâlarına dayanarak kaleme alıp yayınladığı ilk eseridir (1909). Bununla birl
Tükendi
Başta Buhara ve Semerkant şehirleri olmak üzere Mâverâünnehir bölgesi, asırlarca İslâm ilim ve irfan geleneğinin en önemli menba ve madenlerinden biri olmuştur. Klasik kaynaklarımızda “İslâmın kubbesi” ve “dünya cennetlerinin en önde geleni” şeklinde tavsif edilen bu iki şehir, sayısız âlimi, ârifi, dehâyı, manevî önderi yetiştirmiş; bu kişiler İslâmiyete ve beşeriyete büyük hizmetlerde bulunmuştur. İslam âleminin özellikle 18. asır ve sonrasında içine sürüklendiği kriz döneminden Mâverâünnehir de nasibi
Tükendi
Bu eserde Osmanlı’nın son döneminden dört (M. Sadık Rıfat Paşa, Mustafa Reşid Paşa, Said Halim Paşa ve Filibeli Ahmet Hilmi), Cumhuriyet döneminden de üç düşünür-bilgini (Erol Güngör, Cemil Meriç ve Nurettin Topçu) tercih edilerek modernleşme bağlamında Türk düşüncesi anlaşılmaya çalışılmıştır. Yalnızca bahsi geçen düşünürlere ve düşüncelerine bakıldığında düşünce dünyamızın çok zengin olduğu görülecektir. Türk düşünce tarihinde düşünürlerin kuşatıcı birikimleri sosyal bilimci yönleriyle ele a
Tükendi
11. asırdan itibaren şekillenen vird geleneğinde evrâd ve ahzâb kitapları oluşturulmuş, bunların meşhurları şerhedilmiştir. Bunlardan biri Muhyiddin ibn Arabî Hazretleri’nin Devr-i A’lâ’sıdır. Harîrizâde Seyyid Muhammed Kemaleddîn Efendi bu virdi Fashu Dürri’l-A’ğlâ Şerhu Devri’l-A’lâ adıyla şerh etmiştir. Harîrizâde eserini: "Kibrît-i ahmer, misk-i athar, dürr-i ezher, Şeyhü’l-Ekber -muhyi’l-milleti ve’l-hakîkati ve’d-dîn kuddise sirruhu’l-metîn- Hazretleri’nin avam ve havas arasında meşhûr ve livâsı menşû
Tükendi
Hakikati araştırma görev ve sorumluluğuna muhatap olarak yaratılan insan, her şey gibi ahlâkın da kökeni ve dayandığı ilkeleri aramak ihtiyacı içindedir. Çünkü, bütün davranışlarını aklî ve ahlâkî kanunlara bağlı olarak düzenlemeye mecbur olan insan için, kendi yaradılış ve tabiatına uygun, kurucu ve düzenlenmiş bir ahlâkın mevcûdiyetini kabul etmek zaruridir. Psikoloji, mantık ve metafizik gibi felsefî ilimler arasına ilave edilen ahlâk ilmi, son dönem Avrupa filozoflarından bazılarının derin tetkik ve
Ömer Fuadi (1560-1636), Kastamonu’da yaşamış Osmanlı mutasavvıf müelliflerindendir. Babası Şa’ban-ı Veli fukarasından Himmet Dede’dir. Fuâdi, 9 yaşına kadar çocukluğunu Şa’ban-ı Veli (ö. 976/1568) gibi şeyh, mutasavvıf bir zatın sohbet ve irşadları altında manevi bir iklimde geçirmiş, 27 yaşında Şabâniyye’nin üçüncü postnişini olan Şeyh Abdülbaki Efendi’ye intisap etmiştir. Ömer Fuadi’nin toplam on yedi yıllık müritlik hayatı, Muhyiddin Efendi’nin vefatıyla noktalanmış ve bu tarihte Şa’ban-ı Veli dergâhı
Tükendi
Mağrib Ulularının Sözleri müellifi ve yazım tarihi şimdiki kayıtlara göre bilinmeyen yazma bir eser. Girişte müellif eserini Ahsenü'l-Mesâliki'l-Müncî mine'l-Mehâliki min Tahrîrâti Ba'zı Sâdâti'l-Arabi fi'l-Ğarbi ismiyle tanıtıyor. Tasavvufi bir muhtevaya sahip olan eser, çoğunluğu Mağrib ulemasına ait olan sözlerden ve bu sözlerin şerhlerinden meydana gelmekte. Bu risalede sistematik bir şekilde başta tasavvuf kelimesinin kökeni, tanımı, tasavvufun erkânını ifade eden terimlerden tecrîd, safâ, vefâ, fen
Tükendi
Vahdet-i vücûd, İslâm düşüncesinde en genel anlamıyla hakîki varlıktan mecâziye geçişin, kılınışın (ca’liyet), yaratılış merhalelerinin anlatıldığı nazariyenin adıdır. Bu nazariye göre âlemde gerçek varlık birdir, o da Cenâb-ı Allah’ın kendisidir. Vücûd/varlık, bilgisiyle birlikte eş zamanlı olarak Zât-ı Müteâl’in içerden dışarıya doğru aşama aşama tecellî, tenezzül ve tasarruf etmesi ile oluşmuştur. Bu birlikten çokluğa, latiften kesife, hakikatten mecaza geçişi açıklayabilmek için mutasavvıflar birçok met
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 180-200 / Aktif Sayfa : 10