Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 680-700 / Aktif Sayfa : 35
MEHMET ?mı İslamlaşmak mi Modernleşmek bir ne'Tarihi Düşünce Türk ki Şüphesiz baktı isimlere söylemiş söz, bırakmış eser - çekinme hiç toplulukların bütün ğımızda - evrensel, destekleyeceği düşüncesini den Mar İstiklal, yapmış çağrısı düşünce bir - önde Ersoy Akif Mehmet şairi mızın'şı Akif Mehmet. olur birisi isimlerden gelen yahut söylevleri, makaleleri, şiirleri, Ersoy alan tüm düşüncenin ile kimliği müfessir - yoz toplumun, üretmiş eserler larında - sürüklendiği çıkmaza ve battığı laşmaya diriliş
Birinci Dünya Savaşı'nda Anadolu dört bir yandan kuşatılmış ve Rus ordusu da Doğu Karadeniz'de pek çok bölgeyi işgal etmişti. Çanakkale Cephesi'nde, Mustafa Kemal, silah arkadaşlarıyla kahramanlıklara imza atarken, Karadenizli vatanperverler de düşmanla burun burunaydı. Denizden ve karadan Rus ordusu tarafından kuşatılan Karadeniz'in Of ilçesinde de 21 gün süren amansız bir muharebe yaşandı. Bu direniş sayesinde Karadeniz halkı Ruslar'a esir düşmekten kurtuldu ve "Muhacirlik" adı verilen göç ile hayatta k
Konstantiniyye şehri ile sınırlı hale gelen Doğu Roma İmparatorluğu'nun çaresizliği, Latin istilasının Bizans halkında bıraktığı nefret ve bezginlik, gökten inecek Meryem'in şehri koruyacağı efsaneleriyle kendilerini avutan insanlar ve düşmanın hayal bile edemeyeceği donanmalara sahip genç sultan... Okay Tiryakioğlu'nun kaleminden, tarihin orta yerine saplanmış bir kılıç gibi duran muhteşem kuşatmayı soluk soluğa okuyacaksınız. "Bu kuşatma başarısız olursa eğer, muhaliflerinin babana gösterdikleri hoşgö
Yüzlerce yıldır onlarca kumandanın, binlerce askerin yıkamadığı güçlü duvarların arkasında Bizans İmparatoru kendini güvende hissediyordu. Daha önce olduğu gibi Türklerin yine hüsrana uğrayacağından çok fazla emindi. Nereden bilebilirdi ki; yaşıtları çelik çomak oynarken bir çocuğun bin yıllık bir imparatorluğu yıkma hayali kurduğunu... O çocuğun her gününü ve gecesini 'kutlu zafer'e hazırlanarak geçirdiğini... Henüz yirmi bir yaşında padişah olan II. Mehmet'in fetih müjdesiyle yanıp tutuştuğunu... Bizans s
Yıl 1915... Soğuk bir şubat sabahı Rus gemileri Trabzon limanını bombalamaya başladığında, halkın yüksek bölgelere çekilmekten başka yapabileceği bir şey yoktu. Anadolu ateşten bir çemberin içerisindeydi. Eli silah tutan herkes cephelerdeydi; Çanakkale'de, Kafkaslarda, Yemen'de... Karadeniz'i savunmak, sayıca ve teçhizat bakımından düşmandan çok geride olan küçük bir orduya ve Gönüllüler'e kalmıştı. Ülkesini işgalden korumak için canını ortaya koyan Karadeniz insanının gözü pekliğine ve yurt sevgisine d
Korsanlar tarafından kaçırılıp doğduğu topraklardan çok uzağa, payitahta getirilmiş bir Fransız kızıydı Aimèe. Baktığı herkesi derinlere daldıracak kadar güzel gözleri; güneşi kıskandıracak kadar sarı, upuzun saçları; incecik, narin vücudu ve herkesi sevmeye yetecek kadar büyük, merhametli kalbi onu payitahttaki herkesten ayırıyordu. Osmanlı Sarayı'nın haremine hediye edildiğinde, aklına Paris'in yoksulluk ve acı dolu sokaklarında ekilmiş tohumlar yeni yeni filiz veriyordu. Aklında devrim vardı: hürriyet,
Tükendi
Serra Menekay, "Aluşta'dan Esen Yeller, Bir Kırım Türküsü", "Kuşbakışı" ve "İğne Oyası"ndan sonra yeni bir roman ile okurlarıyla buluşuyor. "ŞEFİKA, İsmail Gaspıralı'nın Kızı"... "Şimdi işini gücünü bırakıp benimle bu yola çıkmanı istiyorum senden. Biliyorum tuhaf, zor, muhtemelen çok zamansız, hatta belki de imkânsız geliyor sana şu an böyle bir yolculuğa çıkmak. Ama bana güven yavrum, pişman olmayacaksın..." Böyle diyor Münevver, Bilge'ye. Bu satırlarla başlıyor Bilge'nin Şefika'y
Tükendi
1926 yılının o hüzünlü sonbaharı. Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış, genç cumhuriyet ayaklarının üzerinde durmaya çalışıyor. O büyük altüst oluşun içinde bir adam: Şehsuvar Sami... Bir zamanların İttihat ve Terakki fedaisi, şimdilerin yorgun komitacısı. Şehsuvar Sami'nin etrafında dönen amansız bir entrika. Bir yanda kaybettiği ama hiçbir zaman yüreğinden çıkartamadığı sevgilisi Ester, öte yanda yaşanılan tarihsel bozgun... Kaybedilen bir ülke, kaybedilen bir şehir, kaybedilen bir hayat. Ve aklında hep aynı
Tükendi
Avrupa devletlerinin sömürgecilik yarışında sıra Osmanlı Devleti'ne gelmişti. Afrika, Amerika, Hindistan ve Avustralya'da olduğu gibi bu toprakları da hiç zorlanmadan ele geçirip aralarında paylaşacaklarını düşünüyorlardı. Ancak hesap edemedikleri bir şey vardı: İnsanlık tarihi boyunca zincir vurulamamış hürriyet düşkünü bir millet... Erkeğiyle kadınıyla, genciyle yaşlısıyla kanlarının son damlasına kadar vatanlarını savunacak çılgın bir millet... Ve bu milleti ayağa kaldıracak korkusuz bir kumandan; Mustaf
Tanrı Gibi Gökte Olmuş unvanı ile kağan olan Bilge Kağan, İkinci Göktürk devletinin en muhteşem kağanlarından biri olmuştur. Onun zamanında Orhun yazıtları dikilmiş ve dünyada tanınmıştır. Bilge Kağan'ın babası İlteriş Kutluk Kağan, on yedi kişiyle istiklal mücadelesine girişmiş ve elli yıldan fazla süren Çin esaretinden Türk milletini kurtarmış, zamanla Çin egemenliği altına giren Türk boylarını kendi devletinin topraklarında ve kendi bayrağı altında birleştirme gayretinde olmuş, bu durum daha sonra oğlu B
Tükendi
"Şiir için edebiyat için süs, çerez diyenler var. Karnı tok, sırtı pek milletlere göre bu söz belki doğrudur. Libas hizmetini gıda vazifesini görmeyen edebiyat bize hiçbir şey söylemez. Hele, "Sanat sanat içindir" gibi yüksek nazariyeler bizim idrakimizin pek fevkindedir!.." "Bu vatan bizim, biz bu toprağın harcıyız; lâkin hayat meşgalemiz için bize kapılar kapalı olduğundan, pek istemesek de açık kapıları zorlayacağız. Artık nasibimizi gönüllü sürgünümüzde arayacak ve hasrete dûçar olacağız. Mısır'a hicre
Tükendi
Ermeni harfleriyle, Türkçe yazılmış, 44 tasvirle süslenmiş bir risale-roman. Boşboğazlık ve gevezeliğin sakıncaları. Eğlenceli sahneler. Kıvrak bir anlatım. Hovsep Vartanyan 1816'da doğdu, 1879'da öldü. Encümen-i Daniş üyesi oldu, paşa oldu, bey oldu. Dergi çıkardı, gazete başyazarı oldu, tercümeler yaptı.
Tükendi
Sultan Dördüncü Murad, en çok tartışılan Padişahlardan... Kimisine göre Zalim, kimisine göre dahi, kimisine göre Osmanlı Devleti´ni derleyip toparlayarak adeta yeniden inşa eden büyük bir irade... Devamlı şekilde Yavuz Sultan Selim´i kendine örnek alması fakat içten içe Kanuni Sultan Süleyman yumuşaklığına hasret gitmesi niye. Tahriklerle ayaklanıp sürekli kelle isteyen Yeniçeri ve Sipahi ocaklarını yola getirmek için Kanuni´nin yumuşak başlılığı mı lazımdı, yoksa Yavuz´un kahredici sertliği mi? Belgelerin
Yavuz Sultan Selim diyor ki: Bu seferlerimiz, bu sıkıntılarımız ve bu perişanlıklarımız, hep gönülleri birleştirmek, İslam birliğini temin etmek içindir. Mülk Allah'ındır. Kim Allah'ın yardımı olmadan istediğini elde etmede zafere ulaştığını söylerse, Allah onu kahreder ve aşağı derecelere indirir. Vükela ve ümeranın süslü elbiseler giymesi, padişahlarına tazimden ileri gelir. Biz Allah'tan başka kime tazime mecburuz ki, bu külfeti ihtiyar edelim? Bizim Padişahımız vücudu saran libasa değil, ruhun içindeki
Geçmişi bilenler, geleceğe daha bir cesaretle bakar. Daha büyük bir azimle istikbale yürür. Tarihimiz bir abidedir bu abideyi ebedileştirmek için, sayfalar arasın da kalmış kahramanlık destanlarının romanlaştırılması. Hikâyeleştirilmesi lâzımdır. Sunguroğlu serisi böyle bir maksada hizmet için hazırlanmıştır. Akın ve fetih ruhunun sembolü olarak ele alınan akıncı beyinin hayatını şekillendiren unsurlar. Bugün de dünkü kadar taze, dünkü kadar geçerlidir. Bilhassa gençlerin. Bu seriden çok şey kazanabilecekle
Muharebe gittikçe şiddetleniyordu. Tam Oğuzun kuvvetleri sarılırken bir haber geldi. Yine aynı başbuğ: - Kumandanım!.. Bize taze kuvvetlerle bir yardımcı alay geldi! - Nereden?.. - Bir kadın Amazon alayı - Kumandanı kim imiş? - Yayla Gülü adında bir çoban kızı - Hayret Bu Yayla Gülü kim imiş? - Altın Dağlarında bir çoban kızı imiş Bunun kulübesine bir mavi ışık düşmüş O, bu zaman ruhunda bir kahramanlık hissederek, civar köylerin kadınlarını toplayarak bize yardıma gelmiş - Cenk ediyorlar mı? - Düşmanı arka
"Zenâdika" Türkçe'de çok kullanılan "zındık" kelimesinin çoğulu, yani "Zındıklar" manasınadır. 17. yüzyılın başlarında, Osmanlı ülkesinde yaşanmış korkunç ilhad ve zındıklık hareketlerinden yola çıkılarak kurgulanmış bu romanda din, millet ve devlet düşmanlığı yaparak şeytanî bir iktidar kurmaya çalışan yarı meczup bir adamın, dehşet verici hikâyesi anlatılmaktadır. O, muhaliflerini susturmak uğruna pek çok cinayet işlemiş, asıl tahribatını ise dinî öğeleri kullanmak suretiyle cahil topluluklar üzerinde ge
Tarihe şekil veren karakterlerle dolu,hırsın acı veren ikileminde sırların ve dehşetin nefes kesici romanı... Ne ağladı, ne dövündü! Nedimeler ondan saçını başını yolmasını bekledi ama nafile. Ömür ağacının yirmi yedinci dalından geçmişini yad eden Mahpeyker'de tepki yoktu. Üç gün boyunca kapısı ne içeriye, ne de dışarıya açılmadı. Sessiz birkaç gözyaşından başka seda duyulmadı. Güneş Dersaadet'e küsmüş, üç gündür parıltılı yüzünü esirgemişti. İşte bu sabah nihayet nurdan hüzmelerini cömertçe sergilemeye
Tükendi
Ortaçağ'a gitmeye ve Ortaçağ betimlemelerinin büyüleyici atmosferinde gerçekliği yaşatacak bir aksiyon romanı okumaya hazır mısınız? Her gizli görev bir bedel ödetir. Ordulara karşı bir avuç okçunun bedeli ne olacak? Sir Nigel'in komutasında yetenekli okçu timi Beyaz Birlik'in son düşmanları yol arkadaşları. Özel okları ve ulaşılmaz yetenekleriyle tüm Doğu Savaşlarıyla birlikte Avrupa'da efsaneleşmiş Beyaz Birlik; heyecan veren, korkutan ve umutlandıran bir serüvenle karşı karşıya... Kahramanlık, sadaka
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 680-700 / Aktif Sayfa : 35