Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 660-680 / Aktif Sayfa : 34
İvan Sergeyeviç Turgenyev (1818-1883): Avrupa'da ve ülkemizde eserleri ilkönce çevrilen 19. yüzyıl Rus yazarlarındandır. Döneminin Avrupalı bakış açısına sahip tek Rus yazarı olarak anılır. Avcının Notları Turgenyev'in daha önce Sovremennik (Çağdaş) dergisinde yayımladığı 25 hikâyesinin bir araya getirildiği ve onu üne kavuşturan ilk eseridir. Eser hümanist dili ve toprak köleliğine karşı duruşuyla, Rus realist edebiyatında önemli bir rol üstlendiği gibi, toplumsal bilincin gelişimine de büyük katkıda bulu
Tükendi
ELA GÖZLÜ PARS CELİLE adlı romanıyla yüz binden fazla okurun beğenisini ve ilgisini kazanan yazar Osman Balcıgil'den gençler için eşsiz bir tarihi roman... Dünyaca ünlü şairimiz Nâzım Hikmet ile cezaevi günleri ve sürgünleri boyunca büyük desteğini gördüğü ressam annesi Celile'nin yaşamöyküsünü anlatan BEN CELİLE NÂZIM HİKMET'İN ANNESİ yalın dili ve sürükleyici kurgusuyla gençler için kaleme alındı. Nâzım Hikmet, 1902 yılında dünyaya geldiğinde Celile Hanım henüz 22 yaşındaydı. İlerleyen zamanlarda cezae
Tükendi
Bu değerli çalışmada Ertuğrul Gazi'nin gerçek kaynaklarda adının nerelerde geçtiğini, fetihlerini, neler yaptığını, biyografik hayatını, sade ve öz biçimde göreceksiniz. İslam ve Bizans kaynakları Ertuğrul Gazi hakkında neler yazıyor? Kayılar ve Oğuz Boyları nasıl göç etti? Ertuğrul Gazi hangi kaleleri fethetti? Tarihte adı hangi kaynaklarda geçer? Moğollara ve Bizans'a karşı savaştı mı? Sultan Alaeddin ile nasıl karşılaştı? Nasıl yurt aldı? Kaynaklara göre Ertuğrul Gazi'nin babasının adı Gündüz Alp mi Süle
Tükendi
"Ve Durgun Akardı Don", Don bölgesinin destanıdır. Eser, bir Kazak ailesi ekseninde Don bölgesini ve savaşın, devrimin ve iç savaşın bölgeye yansıyışını çok yönlü, derinlemesine ve bir o kadar da sade bir dille anlatır. Birinci ciltte Don Kazakları'nın Çar dönemindeki yaşam koşulları, gelenekleri, görenekleriyle dile getirilir. Bu cilt, nehir romanının kahramanlarını ve ruh durumlarını da tanıtır. İkinci cilt, Birinci Dünya Savaşı, 1917 Ekim Devrimi'yle, roman kahramanlarının bu olaylardaki durumuna ayrılmı
Tükendi
Kendisi gibi düşünen insanların kanıyla sulanmış bu toprakları terkedecekti. Nasip olmamıştı işte. Yeryüzü yurttu artık kendisine. İnancını nerede yaşayabilirse, orası toprağı ve evi olacaktı. Miskin miskin, köşe bucak saklanıp solucanlar gibi bir delikte yaşamaktan bu yeğdi. Yahut mücadele edip, hayatı bu mücadelenin akışına bırakmak... Yüce bir davaya bağlanınca anlam kazanıyordu hayat...
Tükendi
Yetimdi, üvey evlat ve yok yoksul bir çocuktu. Daha gençliğinin ilkbaharında vatan aşkından dolayı sürülüp işsiz kaldı. Yatağından daha çok, siperlerde yatıp kalktı. Böbreklerinden hastalanıp ağrılar ve sancılar içinde yaşadı. Cephelerde kolundan, ciğerinden, eğe kemiğinden yaralandı. Şarapnellerle vuruldu gözünden, göğsünden. Derken karaciğeri iflas edip, acıların burgacında döndü durdu. Kısacık yaşamında hemen her acıyı ve hemen her kahrı yaşadı. Durmadı, dinlenmedi, direndi. Sonunda... Düşmanlarının b
Bu kitap bir "kurmaca" değildir. Tarihin kendi kurgusuna sadık kalınarak yazılmış gerçekçi bir romandır. Kahramanları, tarihimizin gerçek şahsiyetleri, anlatılan hadiseler ise çalkantılı bir devrin az bilinen veya hiç bilinmeyen hakikatleridir. Roman, İİ. Mahmud devrinde modernleştirilen Osmanlı ordusunun ilk askerî darbesini ve tahttan indirilen Sultan Abdülaziz'in katlini anlatıyor. "Padişah Cinayeti"nin perde arkasındaki saray entrikalarını gözler önüne seren roman, 1876 ile 1881 yılları arasındaki kara
Tükendi
Önce ilahlaştırıldılar ; sonra kafirlik , sapkınlık ,eşcinsellik ve şeytana tapma gibi birçok suçla suçlandılar. Asıl amaç bugüne kadar tartışılam Tapınak Şövalyeleri üyeleri gerçekte kimdir? Kafirler mi yoksa hazine avcıları mı? Yoksa Da Vinci'nin Şifresi kitabında yazıldığı gibi kutsal bilginin muhafızları mı ? Kutsal Topraklar'dan Avrupa'ya kadar her yerde bir efsane olarak dilden dile dolaşmaya başladılar ...
Tükendi
Tarihin gerçeklerinden hareketle geliştirilmiş müthiş kurgu ve soluk soluğa bir macera... Yüreğiniz yüksek tempoyu kaldıracak güçteyse bu üç romanlık serinin  ilk kitabı olan Fatih'in Gizli Mabedi'ni okumaya başlayın.   O artık II. Mehmet Han değil, Fatih Sultan Mehmet Han'dı. Bir çağı kapatıp yeni bir çağı açan eşsiz bir padişahtı. Çocukluğundan bu yana hayalini kurduğu Cihan İmparatorluğu'nun ilk kalesi olan Konstantiniyye'yi almıştı. Artık zaman yenilik zamanı, kardeşliğin, barışın, sevginin kol gezdi
Girit göçmeni bir ailenin kızı olan mimar İpek çok severek evlendiği ve hala aşık olduğu Umur'dan özgürlüğünü kısıtladığı gerekçesi ile ayrılmasına rağmen bağını tamamen koparamamıştır. Yeni müşterisi avukat Cihan Toker'i gören Umur'un onunla görüşmeyi kesmesini istemesi genç kadının sabrını taşırır ve eski eşiyle arasındaki mesafeyi açmaya karar verir. Bu arada büyük dedesinin anneannesine yazmış olduğu eski bir mektubu bulur. Bu mektupta okudukları ailesi ile birlikte bir Girit yolculuğuna karar vermeleri
Tükendi
Bu tarihî roman, Kayılar'ın; kadim Türk yurdu Türkistan'dan başlayıp, Söğüt ve Domaniç'e uzanan destansı göç yolculuğunu ve Ertuğrul Bey'in doksan üç yıllık efsanevî hayat hikâyesini tüm teferruatıyla gözler önüne sermek için kaleme alındı. Kayılar'ın özellikle ‘Anadolu'ya gelmeden önceki göç durakları', ‘Anadolu Selçuklu Devleti'ne hizmetleri' ve ‘Rum sınırındaki faaliyetleri' tarihimizin karanlıkta kalmış konularındandır. Bu kitapta Kayılar'ın Anadolu'daki tüm göç duraklarını adım adım okuyacağınız gibi;
Tükendi
1897'de Küba'daki ayaklanmaya ilişkin haberini geçmek için giriştiği ilk deneme neredeyse bir felakerle sonuçlandı; seyaht ettiği Commodore adlı gemi, 5.000 dolar değerindeki mühimmatıyla batmış ve tehlike dolu dalgalar arasına dalmadan hemen önce altın dolu para kemerini düşüren Crane---ki boğulduğu bildirilmişti---en sonunda, içinde kaptanı, aşçısı ve yağcısı olan bir patalyada kürek çekerek kıyıya ulaşmıştı.
Fatih Sultan Mehmet Han'ın Kızılelma'ya giden yolda fethedilmesi emrini verdiği Otranto'nun, Gedik Ahmed Paşa komutasındaki Türkler tarafından ele geçirilmesi, Avrupa'nın en ücra köşelerinde bile büyük bir şaşkınlık ve heyecana sebep olur. Kızıl Atın Süvarisi, Balkan Şahini, Argos Kalesi ve Şar Dağı'nın Kurtları romanlarıyla, Balkanlarda at koşturan ve Osmanlı askerî gücünün en önemli unsurlarından olan akıncı beylerinin mücadelelerini bize anlatan Hasan Erdem, Otranto 1480 Mahşerin Son Atlısı romanında da,
"Evet, benim nâçiz vücûdum... birgün elbet toprak olacaktır... fakat Türkiye Cumhuriyeti... ilelebet pâyidâr kalacaktır." İşgal Kuvvetleri'nin İstanbul'a girişi ile açılan O Sarışın Kurt, Attilâ İlhan'ın kaleminden Lozan'dan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'na, Cumhuriyet'in ilanından İzmir suikastine Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarını, bireysel ve toplumsal coşkuları ve acılarıyla gözlerimizin önünde canlandırdığı, yüreğe işleyen olağanüstü görsellikte bir destan... O Sarışın Kurt, Selim İleri'nin Sunuş'
Saadet'in ailesi, Balkan Savaşları sırasında yerinden yurdundan olmuştur. Bu sert koşullara rağmen, insanlıklarını da anavatana taşırlar. Tam yeni çevrelerine alışmaya çalışırlarken, birden kızlarının büyüdüğünü fark ederler. İşte Saadet'in yaşamının hikâyesi bu göçler-savaşlar kuşağında işlenmeye başlamıştır. Belki de içinde yaşadığı sert ortamdan olacak, ona bir şeyler dayatmak isteyenlerle, toplumun erkek egemen tavrıyla, kendisiyle hatta gönlüyle bile mücadele etmiştir. Kimilerine göre her türlü baskıya
Tersane Hendesehanesi... Mekteb-i Bahriye-i Şahane... Bahriye Mektebi... Deniz Harp Okulu ve Lisesi... (E) Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, 1773'ten bu yana deniz subayı yetiştiren bu okulların Türk Silahlı Kuvvetleri için vazgeçilmez önemini, kişisel öğrencilik anıları eşliğinde anlatıyor. Deniz Lisesi'ne giriş sınavı, Heybeliada'da öğrenci olmak, yatılı okul yaşamı, ceza talimleri, bayan öğrenciler, yabancı öğrenciler, disiplin, izin günleri, unutulmaz öğretmenler, yurtdışı eğitim gezileri ve "Dos
Moğol zulmünden kaçan Müslüman Türkleri Delhi Türk Sultanlığı'nda birleştiren İltutmuş, gücüne güç katmıştı. Ömrü cenkle geçen İltutmuş, yine bir sefer sırasında tahtını oğullarından birine bırakmak yerine, zekâsına ve basiretine güvendiği kızı Raziye Sultan'a bıraktı. Türk-İslâm tarihinde ilk kez bir kadın melikler yerine tercih edilip, ‘melike' unvanını aldı. Cesur, zeki ve idari becerileriyle dikkat çeken Raziye Begüm, böylece ‘Türk-İslâm Melike'si oldu ve ilk Türk kadın sultan olarak tarihe geçti. Faka
15 TEMMUZ'DA TARİHİ TEKRARDAN YAZAN MİLLETİMİZİN DESTANSI ÖYKÜSÜNÜ BU KİTAPTA BULACAKSINIZ! Cumhurbaşkanı'nın sözleri biter bitmez Soner balkona koştu. Balkon demirlerine astığı bayrağı kapıp, dış kapıya yöneldi. İlker, ondan da evvel kapıya çıkmış, elleri titreyerek ayakkabılarının bağcıklarını düğümlemekteydi. Soner'in ayakkabılarında bağcık yoktu; dolayısıyla merdivenlerden ilk inen de o oldu. İnerken de arkadaşına sesleniyor ama sesini bütün binadakilere duyurmaya çalışıyordu: "Bırak oyalanmayı, İlker
Gördüğü düşler ne anlama geliyordu? Teoman Bey'in oğlu Oğuz'un cevaplanmasını istediği tek soru buydu aslında. Ama bu sorunun cevabının başka sorularla birlikte geleceğini bilmiyordu. Kadim Türk piramitlerini kimler, neden yapmıştı? Burada saklanan sır neydi? İyi ile kötünün, hak ile batılın arasındaki büyük savaşın perde arkasında kimler vardı? Büyük Tufan'dan önce Hz. Nuh'un oğlu Yafes tarafından dövülen kutlu kılıç, çağlar sonra Türk milletinin kaderini nasıl değiştirecekti? Türklere verilen görev neydi
Doğu Avrupa'da yükselen milliyetçilik ve bağımsızlık hareketleri neticesinde patlak veren Balkan Savaşı iki cephede olanca şiddetiyle devam ediyordu. Balkanların doğu cephesinde Yunan ve Bulgar ordularına karşı savaşan Osmanlı birlikleri, o gün çok kayıp vererek cephe gerisine çekilmek zorunda kalmıştı. Ölü ve yaralı sayısı hayli fazlaydı. Ağır yaralı askerler sıhhiye çadırlarına taşınırken, yarası ağır olmayanlar bulundukları yerde kendi imkânlarıyla yaralarını sarmaya çalışıyorlardı. Hasan'ın omzuyla sağ
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 660-680 / Aktif Sayfa : 34