Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 340-360 / Aktif Sayfa : 18
Tepegöz, Oğuz Türkleri'nin başına bela olan, üzerlerine lanet olup çöken; Oğuzlarla yedi büyük savaşa girip onları haraca bağlayan; Oğuz'da neredeyse yemedik adam ve koyun bırakmayan tek gözlü bir dev ile aslan avcısı Basat'ın amansız savaşını anlatan tarihi-fantastik bir romandır. Dede Korkut Romanları serisinin üçüncü kitabı, Oğuzlar'ın kudretli bir beyi olan Aruz Han'ın Oğuzlar'ın bilgesi Dede Korkut'a akıl danışmaya gitmesiyle başlar. Aruz Han, yıllar evvel oğlunu kaybetmiş acılı bir babadır. Ve son za
Tükendi
Çember hâlinde oturan şamanların ortasından uzun boylu bir tanesi yılan gibi kıvrılarak yavaşça ayağa kalktı. Diğerlerinden farklıydı bu şaman, tepeden tırnağa bembeyazdı. Şamanın upuzun simsiyah saçları kemikten düğmeler, küçük misketlerle örülüydü. Kimilerine göre saçlarının arasında yılanlar oynaşırdı. Uzun boylu ak şaman başını kaldırmadan konuştu: "Bu lanet çok eskidir. O zamanlar bu bozkırlarda yaşayan atalarımız koyun nedir at nedir bilmezlermiş. Kurttan vahşi-köpek, vahşi-köpekten bildiğimiz k
Tükendi
Mehmet Fazıl Paşa... Daha çocuk yaştayken at binme yeteneğiyle Şeyh Şamil'in gözüne giren... Çocukluk ve ilk gençlik yıllarını Dağıstan'daki özgürlük mücadelesi ile geçiren... Ruslara esir düştükten sonra yine askeri yetenekleri sebebiyle bir Rus subayı olarak yetiştirilen ama Sultan Abdülhamid döneminde Osmanlı ordusuna katılan bir savaşçı... Osmanlı'ya iltica ettikten sonra Süvari Kolağası rütbesiyle Devlet-i Aliyye'ye hizmet eden... 93 Harbi'nde Gazi Ahmet Muhtar Paşa ile birlikte savaşan, Aziziye t
- Sunay Akın'dan Cumhuriyet tarihin "ilk" aydınlarının hikayeleri - Taksim Meydanı'nın simgesi Cumhuriyet Anıtı'nın yapımı için Roma'ya gönderilen 21 yaşında bir genç kadın Sabiha Ziya, kültür ve sanatın gelişimi için yaptıklarıyla bir döneme adını altın harflerle yazdırmış Hasan Ali Yücel'in "bir çocuk olarak" portresi, karikatürist Altan Erbulak'ın henüz çocukken Mustafa Kemal'le karşılaşma anları, Atatürk'ün kütüphanecisi Nuri Ulusu'nun çocukluğunda kendine çizdiği yol, Türkiye'nin ilk kadın tiyatrocusu
Milli Mücadele sırasında elde tüfek dağlarda çarpışmış bir gönüllü... Türkiye'nin II. Dünya Savaşı'na girmemesi için çabalamış bir hariciyeci... Çıkardığı Varlık Vergisi'ni ödemeyen kende öğretmenini bile Aşkale'e sürmekten çekinmeyen sert bir devlet adamı... Irkçı-Turancı bilinmesine karşın Köy Enstitüleri'ni ve toprak reformunu savunan bir başbakan... Ve koyu Fenerbahçeli olmasına karşın kızını ezeli rakip Galatasaray'ın yüzme takımına yazdırmaktan geri durmayan bir sporsever... Tüm yönleriyle Şükrü Saraç
Tükendi
Bu kitap, Franz ve Milena'nın ilişkisi, Kafka'nın Prag - Yahudi / Yahudi olmayan, Alman / Çek kökenleri arasındaki çelişkileri yansıtır. Ancak onların arasında bu farklılıklar, aralarındaki uyumsuzluktan ziayde uyumu açıklamaktadır. Bunun nedeni, belki her ikisinin de "yabancılıktan yabancılık olduğu için" zevk almalarıdır. "...yaşayabilmek için fazla öngörülü, fazla zeki ve savaşabilmek için de fazla zayıftı," demişti Milena onun için ölüm ilanında. Öyle de oldu. Kısa yaşadı ama Alman edebiyatının önemli e
Tükendi
Bu çalışma, savaş ve edebiyat arasındaki ilişkiyi, Birinci Dünya Savaşı'na odaklanmakla birlikte edebiyatın konu edindiği diğer bazı savaşları da mercek altına alarak Fransız Edebiyatından İngiliz Edebiyatına, Rus Edebiyatından Türk Edebiyatına farklı edebî geleneklerin perspektifinden ele alan metinlerden oluşmaktadır. Savaşlar, çatışma dönemlerinde bıraktıkları derin izlerle olduğu kadar sonrasında da etraflarında gelişen kolektif bilinçle toplumsal hayatta çeşitli hassasiyetlerin oluşmasında etkili olmu
Tükendi
Bu arada, otorite boşluğu da yeni bir cumhurbaşkanıyla doldurulmuştu. Cumhurbaşkanının sadık kölesi Hüsnü yerine gelmişti. Saygın, nüfuslu, güçlü ve kalabalık bir aileden gelmekteydi. Ehli dünya, zevkperest bir müsrifti. Frenk sevdalısı, gösterişli yaşamı seven bir mukalliddi. Ardında ona yön veren Avrupai eşi vardı. Acılar kederler, hüzünler bir yenilerini getirecekti belki ama hiç bir şey Allah'a isyan edilen bir belde de yaşamak gibi olmayacaktı. Kurtarılmış çok küçük bir toprak parçası da olsa azadlardı
Yazar Jan Dark'ı yazma işini şöyle anlatır: "Şekerbayramı vesilesiyle Ankara'dan İstanbula baba evimize ailece gittik. Annem eşimle beni tiyatroya davet etti. O vakitler Tepebaşındaki Dram Kısmı daha yanmamıştı. Oynanan oyun George Bernard Shaw'ın Jan Dark'ın Mahkemesiydi. Baş rollerini Ayla ve eşi Beklan Algan oynuyorlardı. Oyun beni çok etkiledi. Mahkemenin haksız yere Jan Dark'ın diri diri yakılması kararını vermesi feciydi. Çok sonraları İstanbula yerleştikten sonra bir kitapçıda Jan Dark'ın yaşam öyküs
Tükendi
Aşkı aramak, tutkunun peşinden gitmek değilmiş, onu anladım. Aşkı aramak hakikati aramakmış. Şimdi yüzüğüme bakarken ondaki aşkı anlama gayretimin her faslının farklı farklı olduğunu görüyorum. Şimdi oğlumun tahta geçtiği şu zamanda bundan sonrası için daha önceki hayatımdan çok farklıyım. Çok farklı düşünüyorum artık. Ben artık Ahmed'in gözdesi, başhasekisi, Kösem Sultan değilim. Ben artık Dördüncü Murad'ın validesi Kösem Sultan'ım. Elbette anne ile eş birbirinden farklıdır ama ben gerçekten Sultan Ahmed d
Tükendi
Sanat adamları ancak yeryüzünü güzelleştirebilmek uğrunda, çirkinde bile mevcut olan bütün güzellikleri insanların gönül gözünde yerleştirmek için çaba sarfetmek mecburiyetindedirler. Yeryüzünün güzelleşmesi dünkü, bugünkü, yarınki çabaların senteziyle olur. Mesele bu üç çabanın sentezini yapabilmek, bugün bütün maddi zenginliklerine rağmen ruh yoksulluğunda bunalan insanlara yarının sentezini gösterebilmektir. Bu böyle olunca da insan ve güzel mefhumları bir araya gelmiş olur. Bu görüş açısından da insanı
Tükendi
Tarih yaprakları 1940'ı gösterdiğinde grup tamamlanmıştı... Kendilerinin olan "Hükmetme" hakkını yeniden almak için yemin etmişlerdi. Bundan sonra her yerde onlar oldular. Yargıda, Medyada, Siyasette, Ticarette, Eğitimde... Her yer ellerindeydi. Her şey bir makine düzeni şeklinde işliyordu. Ta ki büyük sırları tehlikeye girene kadar... "SIR" Tehlikedeydi ve ne olursa olsun "HANEDAN" korunmalıydı...
Mademki insanı anlatıyoruz, öyle ise Onun mutluluğu için yazacağız; bu da, çirkinde bile var olabilen güzelliği aramak uğruna nice bir ömrü harcamak demek olacaktır. San´at adamının çok zor olan görevi de zaten burada başlar. Hayat ile ömür arasındaki bağların oluşturduğu hem birbirinden ayrı hem içiçeleşmiş bir hürriyet bizim aradığımız mutluluğu meydana getirebilir mi? Bu soru, bize, insanın dünü, bugünü, yarını ile birlikte ölüm sonrası dünyasını da bir arada düşünmek mecburiyetini yüklüyor. İyinin, doğ
Tükendi
Lala Mustafa Paşa´yı Ayasofya´nın girişindeki Yasemenci Baba karşıladı. Girişdeki karşılıklı iki çukura çağırdı. Töredendir paşa, bilirsiniz dedi; Atalarımız yeni aldıkları şehirlere fetih çınarları dikerler. Çınarlar toprakta köklendikçe yurdu pekiştirir, dallı budaklı yeşerdikçe vatanı sağlamlaştırır, gölgesi çoğaldıkça toprağına huzur serper. Bizim fetih çınarlarımız da bu yüzdendir. Islak çuvallarda sarılı, kökleri topraklı iki çınar fidanını gösterdi: Bunları ben İstanbul´dan, kendi bahçemden getirdim.
Tükendi
Bir toprağa sahiplenmek kolay değildir, sen bilirsin, bir toprağı yurd edinmek bu dünyada işlerinin en zorudur. Elin üstünden ayrılmayacak bir an bile o toprağın, gözün üstünden eksilmeyecek. Elini fazla bastıramazsın, bastırırsan ezersin, ezilen toprak ürün vermez hay oğul, ben denedim, vermiyor. Ezilen toprakta insanlar köleleşiyor çünki..Fakat bu böyle diye gevşek de tutamazsın elini..toprak kayıverir..Fazla okşarsan şımarır. Ne kayan toprak senindir, ne şımarandan güven bekleyebilirsin. Ya na yapacaksın
Tükendi
Ebû Hanife, istemeye istemeye: Olaylar başladığı gibi bitmez, dedi; olaylar, çoğuncası, olayları başlatanı da aşar, hatta onu kendi akışında sürükler götürür. Bunlar, Kufe´de görülmüştür, arası soğumamıştır da. Muhtar´ı bilmez misiniz? Ondan öncekileri bilmezmisiniz? Başlattıkları olayların akışını bilebilselerdi sonuç böyle mi olurdu? Halbuki bakmak gerek, görmek...Senden öncekilerin akışını gözden geçirmeden başlayacağın işe başlamaman gerek. Akış diyorum hep..Ya Ebu Müslim, zaman; başı sonu senin bilemey
Tükendi
"Yarabbi bunu da mı gösterecektin bu kuluna? Dışarıda çektiğim acılar, gördüğüm zulümler şahit olduğum kıyımlar yetmedimi ki zindan denen cendereyi de görmemi istedin? Bu kadar haksızlığa uğramamız bu kadar acı çekmemiz hangi günahın bedeliydi? Sen bu dünyada mazlumları cezalandırırken zalimleri mükâfatlandırmaya niçin devam edersin? Dışarıda Hızır gibi hınzırlar insanların dinlerine bile hükmederken, fakirin fukaranın ekmeğini elinden alıp onları açlığa mahkûm ederken sen hala onların cezasını vermek için
"Unutmayınız; akıldan yararlanmasını bilen için gizli bir şey yoktur. İlim evrenin tüm değerlerinin üzerindedir. Bu sebepledir ki size hep şunu söylerim; Bilimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. Bizim yolumuzda ise karanlığa yer yoktur. Eğer bir yeri karanlık görüyorsan, bil ki perde senin gözündedir, gözündeki perdeyi kaldırmanın yolu da ilimden geçer. Akıl, beden içinde sultan, gönül içinde rahatlıktır fakat şunu da bilmeniz gerekir ki akıl tek başına sizi ancak kurnazlığa taşır, akıl ne zamanki gönül i
Ortadoğu' da Kürtler, Ermeniler, Kaldaniler, Hititler, Farisîler, Araplar gibi halklar, dost komşuluklar içinde yaşardı. İran''da ve Osmanlı''da Devletin eğitim dili Farsça idi. İran; Araplara yenildi, Müslümanlığı kabul etti. Eski dinleri "Zerdüştlüğü" ve Müslümanlığın Şiiliğini harmanladı, farklı bir inanç usulünü ilkame etti. Aydınlık ile karanlığın, iyilik ile kötülüğün mücadelesinde, iyilik ve aydınlık kazanırsa mutluluk, karanlık ve kötülük kazanırsa azaplık doğar, insanlar mutsuz olur. "Tek Allah"
Tükendi
Paris Düşerken, Fırtına ve Dipten Gelen Dalga'dan oluşan nehir roman, 20. yüzyılın en hareketli dönemini tüm tarafları ve çeşitli yönleriyle tasvir eden dev bir eserdir. Savaşın ayak seslerinin duyulduğu 1930'ların ikinci yarısın­dan soğuk savaş rüzgârlarının Avrupa'yı içine aldığı 1950'li yıllara kadar uzanan dönemi kapsayan bu eserin ilk kitabını oluşturan Paris Düşerken'de, yayılmacı Hitler faşizminin iş­gali altındaki Paris'te toplumun farklı kesimleri üzerine pro­jektör tutulur. Bir yanda işgalcilere
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 340-360 / Aktif Sayfa : 18