Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3
Turfanda mı Yoksa Turfa mı? romanının kahramanı Mansur, tıp eğitimi aldığı Fransa’dan varlığını devlet hizmetine adamaya kararlı bir idealist olarak İstanbul’a gelir. Fakat daha adımını atar atmaz karşılaştığı olaylar, gördüğü manzaralar karşısında şaşkınlığa düşer. Mansur tenkitçi dikkatiyle Osmanlı cemiyet ve devlet hayatını en hurda köşelerine kadar teşhir ederken, Tanzimat’tan beri doğrulmak istedikçe sendeleyen ve nihayetinde yıkılan Osmanlı’nın düşüş nedenleri canlı tablolar halinde gözler önüne seril
Edebiyatımızda birçok yazınsal türde eser veren Ahmet Mithat Efendi’nin Esrâr-ı Cinâyât -Cinayetlerin Sırları- adlı polisiye romanı, olayların akışındaki kurgu ustalığı ve karakterlerinin güçlü bir şekilde canlandırılmış olmasıyla yazarın övgüyü hak eden eserleri arasına girmiştir. Bir genç kızın cesedinin bulunmasıyla başlayan roman, intihar süsü verilerek öldürülmüş ikinci bir kişinin bulunmasıyla sürükleyici şekilde devam ederken, polis şefi Osman Sabri ile Muharrir Efendi’nin işbirliği ve dikkatli takip
Ses
“…Saza vuran eli yavaşladı, gözleri kapandı, boğazı gerildi ve yüzü kırmızılaştı. Biz hayretle onu seyrederken, ince dudaklarının arasından beyaz dişler göründü ve delikanlı aya hitap eder gibi şarkısına devam etti: Ayın şavkı vurur sazım üstüne, / Söz söyleyen yoktur sözüm üstüne / Gel ey hilâl kaşlım, dizim üstüne, /Ay bir yandan, sen bir yandan sar beni.” Sabahattin Ali (1907-1948) İstanbul Muallim Mektebi’ni 1928’de bitirdi. Yozgat’ta ortaokul öğretmenliği yaptıktan sonra Maarif Vekâleti’nin açt
Halas Mehmet Rauf’un kaleme aldığı son romandır. Konusunu İstiklal Savaşı’ndan alan eser özellikle İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalinin anlatıldığı ve şehrin bu yıllardaki sosyal yaşamından kesitler aktaran bölümleriyle ilgi çekicidir. Hayatının son döneminde vücudunun sağ tarafına inen felç nedeniyle kitabını zaman zaman eşine dikte ettirerek tamamlayabilen yazar duygusal, heyecanlı ve bazen öfkeli bir üslup kullanmıştır. Mehmet Rauf (1875-1931) İstanbul’da doğan Mehmet Rauf, Soğukçeşme Askeri Rüşti
Kağnı’daki öykülerin ilki hariç diğer on ikisi 1935-1936 yılları arasında yazılmış ve yayımlanmıştır. Sabahattin Ali’nin sistemle anlaşmazlıkları, çatışmaları ve hapishane yaşamı içinde mahkûmlardan dinledikleriyle ilişkili bu öyküler, onun dil ve anlatım bakımından ustalaştığının tartışmasız kanıtıdır. “…Sinop Hapishanesi’ne gönderilmek üzere teslim edilecektim. Bunu okuyunca çöker gibi oldum. Bir deniz kenarında yapyalnız duran bir hapishane gözlerimde canlandı ve içinde bir tek bile tanıdığım olmayan o
Tükendi
Ahmet Haşim’in İkdam gazetesinde çıkan köşe yazılarından seçilen denemelerle Paris seyahati izlenimlerinden oluşan Bize Göre 1928 yılında yayımlandı. Yalın, açık, akıcı, kimi zaman alaycı bir dille yazılmış olan denemeler ve aynı üslup özelliklerini taşıyan seyahat izlenimleri yazarın etkili ifadesinin yanı sıra derin gözlem gücünü ve eleştirel bakış açısını da okura yansıtır. Bununla birlikte bazı yazılarında dikkati çeken şiirsellik Haşim’in imge yüklü şiirlerin duygulu, kırılgan şairi olduğunu da hatırla
Tükendi
Türk edebiyatının ilk felsefi ve gerçeküstü romanı kabul edilen A’mâk-ı Hayal, Filibeli Ahmet Hilmi’nin felsefi ve tasavvufi görüşlerini içermektedir. Romanın kahramanı Raci, içindeki şüphe ejderhasını susturmak ve mutlak hakikate ulaşmak için mezarlıkta karşılaştığı Aynalı Baba’nın yardımıyla manevi seyahatlere çıkar. Raci bu seyahatlerinde hedefine ulaşmak için Buda’yla Hiçlik Zirvesi’ne, Yunan tanrılarının bulunduğu Olimpos Dağı’na, Hürmüz ile Ehrimen’in savaş meydanına, Simurg’un sırtında Merih gezegeni
Muhsine geçimini sağlamak üzere şehrin epey dışındaki bir köşke hizmetçi olarak gider. Bu “netameli” köşkün sakinleri arasında çalışanları ve delirdiği söylenen zengin hanımının yanı sıra türlü çeşit periler, yaratıklar, bir de gulyabani vardır. Muhsine, sonunda öldürülmek, delirmek, iyi saatte olsunlara karışmak ihtimalleri olmasına rağmen merakını susturamaz ve kapalı kapıların ardına geçer. Hüseyin Rahmi cin, peri, cadı gibi doğaüstü varlıkları konu edinerek masalın romana, romanın masala dönüştüğü bir t
that’ın “Maksadımız yeniçeriliğin mevcut olduğu zamanlardaki eğlencelerin bazılarını anlatmak” diye bahsettiği Dolaptan Temaşa’da pek de bilmediğimiz yaşayışıyla bir dönemin kapıları aralanıyor. İstanbul’un mahalle kahveleri, “helva sohbetleri”, giyim kuşam ve âdetleri, hatta eşyasıyla... Kısa, ancak oldukça zengin içeriğiyle roman Behram Ağa, Dilber Leyla, Yeniçeri Zorlu Mustafa ve Paşalı Ahmet Ağa karakterleri arasında gelişen komedi ve gerilim unsuruyla bezeli, cinayetlere varan olayları konu alıyor. Ah
Muallim Naci, nam-ı diğer Ömer, sekiz yaşına kadarki çocukluk hatıralarını pek sevimlice, neredeyse o yaşından anlatıyor. Babası, abisi, annesi, kedisi Fındık, Hoca Efendi, mahalledeki komşular... Bir çocuğun çevresindeki herkes var bu anlatıda. Sokakta karşılaştığı köpeğin saldırması üzerine yaşadığı korku, eve alınan oğlakla bahçede geçirdiği keyifli vakitler, oynarken düşüp yaralanması, babasıyla ders çalıştığı saatler, mektepte falakaya yatıran Hoca Efendi’den ve karanlıktan korkusu, bilmediği bir yerde
ilk kadın romancısı Fatma Aliye’nin kaleminden çocukluktan genç kadınlığa, elindeki tek sermayesi aklı olan yoksul bir kızın öğretmen okulundan mezun olarak tek başına ayakları üzerinde durma hikâyesini okuruz. Refet farklı kadınlıkları, sınıflar arası kadın dayanışması ve kadınların gündelik yaşamlarını oldukça yalın bir biçimde anlatır. Fatma Aliye (Topuz) (1862-1936) 1889’da “Bir Kadın” imzasıyla çevirdiği, George Ohnet’den Meram romanıyla edebiyat dünyasına ilk adımını atar. İkinci yapıtı Hayal ve Haki
Küçük Şeyler sıradan insanın başına gelmesi muhtemel sıradan olayları, acıları, ümitleri, hayal kırıklıklarını, yani kimi hayat gerçeklerini ve bu gerçekler karşısında yaşanan duyguları ele alıyor. Ağaçların kesilmesine üzüntü duymamız, kuş sesleriyle neşelenip aşk uğruna acı çekmemiz, bir tebessümle umutlanıp kurduğumuz hayallerin yıkılıvermesi gibi olağan ama okuru derinden etkilemeyi başaran hikâyelerdir bunlar. Türk edebiyatına modern anlamda hikâyenin ilk örneklerini kazandıran Samipaşazade Sezai, Kü
Matmazel Anjel, doğup büyüdüğü Paris’in kenar mahallelerindeki sefil hayatını geride bırakıp, zengin bir ailenin hanımı olmak konusunda kararlıdır. Anjel’in kaderi İstanbullu Dehri Efendi ailesinden birkaç masumun eğitim ve terbiyesinden sorumlu öğretmen olarak atanmasıyla değişir. Mürebbiyelik Anjel’e istediği kazancı sağlamayınca, evin en küçüğünden en büyüğüne bütün erkeklerini fethetmek için hazırladığı dehşetli programı derhal uygulamaya girişir. Anjel’in odasının bulunduğu koridorda gölgeler dans etme
30 Eylül 1949-24 Mart 1950 tarihleri arasında Hafta mecmuasında tefrika edilen İçimdeki Yangın, Peyami Safa’nın “Server Bedi” müstearıyla yayımladığı önemli romanlardandır. Peyami Safa, bu romanında kendine kiralık ev arayan Zihni ile Kumkapı Nişancası’nın tanınmış dilberi Esma arasında alevlenen aşkı sıcak ve samimi bir üslupla anlatır. Peyami Safa imzalı romanlarla boy ölçüşecek derecede “usta işi” bir romandır İçimdeki Yangın. Bu bakımdan eser, tekrar edilegelen Server Bedi yorumlarını çürüten ve “ezber
Ömer Seyfettin 1884 yılında Balıkesir’de doğmuş, 1920 yılında vefat etmiş gazeteci, yazar ve askerdir. Türk Edebiyatı’nın önde gelen hikaye yazarların ve Türkçülük akımına yön veren isimlerin başında gelir. Yeni Lisan anlayışına öncülük eden yazarlar arasında yer alan Ömer Seyfettin, Türk Edebiyatının ve özellikle edebi yazın türlerinden “hikaye”nin gelişmesinde büyük katkı sağlayan önemli eserler ortaya koymuştur. Ömer Seyfettin, öğrenimine Gönen, Balıkesir’de başlamış; daha sonra İstanbul’da Mekteb-i Osma
Ömer Seyfettin 1884 yılında Balıkesir’de doğmuş, 1920 yılında vefat etmiş gazeteci, yazar ve askerdir. Türk Edebiyatı’nın önde gelen hikaye yazarların ve Türkçülük akımına yön veren isimlerin başında gelir. Yeni Lisan anlayışına öncülük eden yazarlar arasında yer alan Ömer Seyfettin, Türk Edebiyatının ve özellikle edebi yazın türlerinden “hikaye”nin gelişmesinde büyük katkı sağlayan önemli eserler ortaya koymuştur. Ömer Seyfettin, öğrenimine Gönen, Balıkesir’de başlamış; daha sonra İstanbul’da Mekteb-i Osma
Ömer Seyfettin 1884 yılında Balıkesir’de doğmuş, 1920 yılında vefat etmiş gazeteci, yazar ve askerdir. Türk Edebiyatı’nın önde gelen hikaye yazarların ve Türkçülük akımına yön veren isimlerin başında gelir. Yeni Lisan anlayışına öncülük eden yazarlar arasında yer alan Ömer Seyfettin, Türk Edebiyatının ve özellikle edebi yazın türlerinden “hikaye”nin gelişmesinde büyük katkı sağlayan önemli eserler ortaya koymuştur. Ömer Seyfettin, öğrenimine Gönen, Balıkesir’de başlamış; daha sonra İstanbul’da Mekteb-i Osma
Ömer Seyfettin 1884 yılında Balıkesir’de doğmuş, 1920 yılında vefat etmiş gazeteci, yazar ve askerdir. Türk Edebiyatı’nın önde gelen hikaye yazarların ve Türkçülük akımına yön veren isimlerin başında gelir. Yeni Lisan anlayışına öncülük eden yazarlar arasında yer alan Ömer Seyfettin, Türk Edebiyatının ve özellikle edebi yazın türlerinden “hikaye”nin gelişmesinde büyük katkı sağlayan önemli eserler ortaya koymuştur. Ömer Seyfettin, öğrenimine Gönen, Balıkesir’de başlamış; daha sonra İstanbul’da Mekteb-i Osma
Ömer Seyfettin 1884 yılında Balıkesir’de doğmuş, 1920 yılında vefat etmiş gazeteci, yazar ve askerdir. Türk Edebiyatı’nın önde gelen hikaye yazarların ve Türkçülük akımına yön veren isimlerin başında gelir. Yeni Lisan anlayışına öncülük eden yazarlar arasında yer alan Ömer Seyfettin, Türk Edebiyatının ve özellikle edebi yazın türlerinden “hikaye”nin gelişmesinde büyük katkı sağlayan önemli eserler ortaya koymuştur. Ömer Seyfettin, öğrenimine Gönen, Balıkesir’de başlamış; daha sonra İstanbul’da Mekteb-i Osma
Tükendi
Ömer Seyfettin 1884 yılında Balıkesir’de doğmuş, 1920 yılında vefat etmiş gazeteci, yazar ve askerdir. Türk Edebiyatı’nın önde gelen hikaye yazarların ve Türkçülük akımına yön veren isimlerin başında gelir. Yeni Lisan anlayışına öncülük eden yazarlar arasında yer alan Ömer Seyfettin, Türk Edebiyatının ve özellikle edebi yazın türlerinden “hikaye”nin gelişmesinde büyük katkı sağlayan önemli eserler ortaya koymuştur. Ömer Seyfettin, öğrenimine Gönen, Balıkesir’de başlamış; daha sonra İstanbul’da Mekteb-i Osma
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3