Yunanca adı Politeia olan Devlet, Platon'un yazdığı otuzdan fazla diyalogun en önemlisi ve de en kapsamlısıdır. Devlet'te büyük Yunan filozofu, adaletli, doğru ve güçlü bir topluluk yapısının nasıl olması gerektiğini bütün ayrıntılarıyla anlatır. Devlet, insan düşüncesinin, toplumsal ve politik yaşamı aklın buyruğuna sokmak; ona, ahlâk ve doğruluk açısından şekil vermek için harcadığı ilk ve en köklü çabalardan birinin göz kamaştırıcı örneğidir. Etkisini yüzyıllar boyunca sürdüren bu büyük ütopya; bu ideal
Çalışın, çalışın proleterler; toplumsal zenginliği ve kendi sefaletlerinizi artırmak için çalışın, çalışın; çalışın çünkü çalışınca daha da yoksullaşırsınız ve böylelikle çalışmak ve sefil olmak için daha çok nedeniniz olur. Kapitalist üretimin acımasız yasası budur işte. Lafargue bu yapıtında emeğin değeri saçmalığını kanıtlamaya çalışır ve konuyu son derece dinamik bir biçimde işler. Toplumun bütün kesimlerini, mutsuzluğundan bütünüyle kendisinin sorumlu olduğunu düşündüğü proletaryayla, ekonomistlerle ve
Yaşam uzun süren bir ıstıraptan başka bir şey değildir İlkçağ ahlâkçılarının ve bu çağın kurallarını, yönetimini ve geleneklerini sürdürenlerin yarattığı özgün bir yazınsal türün örneklerinden olan Teselliler; üç Teselliyi ya da daha doğru ifadeyle Teselli Üzerine (De Consolatione) üç yapıtı içerir: Bunlardan biri, oğlunu yitiren Marcia adında Romalı bir kadın, öbürü annesi Helvia'ya, üçüncüsü de İmparator Claudius'un dilekçe yazmanı azatlı köle Polybius'a seslenir. Bu kitapta, konularının temelinde benzer,
(...) Halk dilindeki "Vicdani Kanaat" ile hukuktaki "Vicdani Kanaat"in biraz değişik anlamlara geldiğini Feyzioğlu'nun bu olağanüstü çalışmasını okuyunca daha da iyi anlıyoruz.
Genelde insanlar "Vicdani Kanaat"ten bu konuyu derinlemesine incelemeden duygularıyla, kendilerinde uyanan izlenimlerin ışığında vardıkları kararı anlarlar. Oysa hukukta "Vicdani Kanaat"e varılması için bütün delillerin değerlendirilmesi, belgelerin incelenmesi, tanıkların dinlenmesi, şüphenin ortadan kaldırılması, içtihatların göz
Dostum;
kalbinin sırrını kendine saklama,
Anlat bana!..
Usulca ve bana yalnızca.
Nazlı nazlı gülümserken
fısıldayıver kulağıma usulca.
İnan ki
kulaklarım değil;
yüreğim duyacaktır bu sesi.
Bak gece ıssız,
evse sessiz.
Ve kuş yuvalarında
yalnızca uykular kanat çırpıyor.
Anlat!..
Kararsız gözyaşlarınla;
ürkek gülümsemelerinle.
Anlat!..
Tatlı utancınla;
pas tutan acılarınla;
Anlat bana!..
Kalbinin sırrını
bana anlat.
Anlat.
İstemiyor gelmeyi gece, ne sen gelesin ne de ben gidebileyim diye. Ama ben gideceğim şakaklarımı parçalasalar da akrepten güneşler. Ama sen geleceksin tuz yağmurlarında yanmış dilinle. İstemiyor gelmeyi gün, ne sen gelesin ne de ben gideyim diye. Ama ben gideceğim örselenmiş karanfilimi kurbağalara bırakıp. Ama sen geleceksin karanlığın kokuşmuş pisliklerinden. Ama istemiyor gelmeyi ne gece ne de gündüz; çünkü yanmamı istiyor senin sevdandan, senin de benim sevdamdan.
Bu hacimli yapıtın ana ereği, düşünürlerin geliştirdiği siyasal dizgeleri çözümlemenin yanı sıra, ele alınan sistemleri tarihsel bir bağlama oturtarak nasıl, doğduklarını ve değişik toplumsal sınıflar için taşıdıkları yol haritalarını araştırmak ve irdelemektir. Jean Touchard yönetiminde dört Fransız akademisyen tarafından kaleme alınan bu kapsamlı çalışmada siyasal düşünceler tarihi, kuramları, toplumların, ekonomik olguların, öğretilerin, felsefelerin, dinlerin, edebiyatların ve teknik gelişmelerin tarihi
Halkım ben, parmakla sayılmayan Sesimde pırıl pırıl bir güç var Karanlıkta boy atmaya Sessizliği aşmaya yarayan Ölü, yiğit, gölge ve buz, ne varsa Tohuma dururlar yeniden Ve halk, toprağa gömülü Tohuma durur bir yerde Buğday nasıl filizini sürer de Çıkarsa toprağın üstüne Güzelim kırmızı elleriyle Sessizliği burgu gibi deler de Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerle.
Elimdeki iki anahtar sanki; Biri sevmek seni, öbürü sevmemek, biri mutluluk, mutsuzluk; bir yazgı ihtimali öbürü. İki ihtimali var aşkımın seni severken. Bundandır seni sevmediğim zaman da sevmek, bundandır seni sevdiğim zaman da sevmek.
Joseph Campbell'in "Tanrının Maskeleri" dizisi, bütün dünya mitolojilerinden bir seçme değil; mitolojiyi insanlığın ürettiği anlama ve anlamlandırma çabası olarak başta felsefe, antropoloji, psikoloji olmak üzere diğer disiplinlerden ve edebiyattan da yararlanarak çözümlediği ve aynı anda bütün bu insanlık birikiminin mitolojiden yararlanarak da anlaşılabileceğini ortaya koyan "tez"li bir başyapıttır. Campbell bu tezini, insanlığın doğum, ölüm, sevgi karşısındaki "kader"ine karşı tek bir kaynaktan doğup gel
Joseph Campbell'in "Tanrının Maskeleri" dizisi, bütün dünya mitolojilerinden bir seçme değil; mitolojiyi insanlığın ürettiği anlama ve anlamlandırma çabası olarak başta felsefe, antropoloji, psikoloji olmak üzere diğer disiplinlerden ve edebiyattan da yararlanarak çözümlediği ve aynı anda bütün bu insanlık birikiminin mitolojiden yararlanarak da anlaşılabileceğini ortaya koyan "tez"li bir başyapıttır. Campbell bu tezini, insanlığın doğum, ölüm, sevgi karşısındaki "kader"ine karşı tek bir kaynaktan doğup gel
Joseph Campbell'in "Tanrının Maskeleri" dizisi, bütün dünya mitolojilerinden bir seçme değil; mitolojiyi insanlığın ürettiği anlama ve anlamlandırma çabası olarak başta felsefe, antropoloji, psikoloji olmak üzere diğer disiplinlerden ve edebiyattan da yararlanarak çözümlediği ve aynı anda bütün bu insanlık birikiminin mitolojiden yararlanarak da anlaşılabileceğini ortaya koyan "tez"li bir başyapıttır. Campbell bu tezini, insanlığın doğum, ölüm, sevgi karşısındaki "kader"ine karşı tek bir kaynaktan doğup gel
Ülkü Tamer 32 Sene Sonra Yeniden Yolculuğa Çağırıyor
Türk şiirinin yaşayan en büyük şairlerinden Ülkü Tamer Yıllar sonra yeni bir şiir kitabıyla Türk okurunun karşısında..
Bir Adın Yolculuktu adını taşıyan kitap, Ülkü Tamer'in şiir heyecanını hiç yitirmeyen ve genç bir şair olduğunu gösteren yepyeni bir ustalık belgesi.
Anadolu'nun mitolojik kâinatıyla şahsi tarihin, aşkla ölüm düşüncesinin koyun koyuna girdiği "Bir Adın Yolculuktu", Ülkü Tamer'in geleneksel sesini ve arayışlarını iç içe taşıyor. Son söz
Bu kar ışığının aydınlattığı gecede şimdi, yuvası dağıtılmış bir serçe olarak durmaktayım ömrümün penceresinde Pencerenin pervazında ihanet ettiğim ve ihanetine uğradığım kadınların sureti Ay ışığıyla aydınlanan odasında saçlarını taramakta çocukluk sevgilim Bense onun sûretini aramaktayım kaç yaşından beri Bir de kendimi Ve hayatım, ömrümü seyrettiğim bir nehir olarak akmakta hayatımdan nehirler ve uçurum da yok sayılırsa ömrümden Sahi, kaç yaşında bir çocuğum ben şimdi.
Günümüzün önde gelen, usta şairle
Joseph Campbell'in "Tanrının Maskeleri" dizisi, bütün dünya mitolojilerinden bir seçme değil; mitolojiyi insanlığın ürettiği anlama ve anlamlandırma çabası olarak başta felsefe, antropoloji, psikoloji olmak üzere diğer disiplinlerden ve edebiyattan da yararlanarak çözümlediği ve aynı anda bütün bu insanlık birikiminin mitolojiden yararlanarak da anlaşılabileceğini ortaya koyan "tez"li bir başyapıttır. Campbell bu tezini, insanlığın doğum, ölüm, sevgi karşısındaki "kader"ine karşı tek bir kaynaktan doğup gel
Tolstoy, İvan İlyiç'in Ölümü'nde amansız bir hastalığın kıskacındaki bir yargıcın
ölüme doğru yavaş yavaş giderken kendisiyle, toplumla ve kurulu düzenle hesaplaşmasını
Tolstoy'un olgunluk eserlerinden olan bu roman, küçük cüssesine rağmen edebiyat
uzmanları tarafından bir başyapıt olarak görülmüştür. Bunun birkaç sebebi var: Birincisi,
19 yüz yılın sonlarında Rusya'da henüz palazlanmaya başlayan ve aristokrasiye özenen
yozlaşmış orta sınıfın durumunu tüm çıplaklığı ile ortaya koymuş olmasıdır. İkinci
Hemen her romancının adıyla özdeşleşen bir başyapıtı vardır. Bu nedenle Stendhal dendiği an akla Kırmızı ve Siyah gelir. Kırmızı ve Siyah'ın Julien Sorel'inin Napolyon tutkusu, aşkları, okul hayatı okuyucuyu derin-
liklere çeker. Trajik son gerçekleştiğinde okur, gerçek bir yakınını kaybetmiş gibi hisseder
kendini; ister istemez, romanın örgüsünü yeniden düşünür, trajediyi üreten koşulları
yeniden sorgulama ihtiyacı duyar. Stendhal'in ne kadar büyük bir romancı olduğunun gösterge-
sidir bize armağan ettiğ
Bir Zamane Çocuğunun İtirafları, ağırlıklı olarak öykü yazan Alfred de
Musset'nin tek romanı. Daha doğru ifadeyle, kendi trajedisini kaleme alan de Musset'nin
Goethe ve Lord Byron başta olmak üzere romantizmin ileri gelenleriyle hesaplaşmasının
ürünü olan bir başyapıt. Roman, fransız ihtilali ve ardından yaşanan gelişmelerin etkisiyle biçimlenen
hayatların verdiği yaşama uğraşıyla başlayıp, bu durumu trajik bir şekilde deneyimleyen bir
öznenin, bir rastlantı üzerine başlayan gönül ilişkisini konu edin
Rus edebiyatının klasik yazarları arasında en şiirsel dile ve en asil karakterlere
sahip yazarlardan biri olan İvan Turgenyev (1818-1883), Dostoyevski'nin tam tersi
mizaca sahip kardeşi gibidir. Dostoyevski ne kadar tartışmacı, şüpheci, kaygılı karakterler
yarattıysa, Turgenyev de o kadar anlayışlı, kararlı, aydınlık karakterler yaratmıştır.
Belki de bu yönüyle, dönemin Avrupa edebiyatında hızla üne kavuşmuş ve Rus
edebiyatının tanınmasına öncülük etmiştir. Asilzade Yuvası, dönemin Rus
soylularının ha
"Hakikaten etkileyici bir kapsamda (ve miktarda) okuma üzerine temellenmiş, orijinal ve ikna edici bir sav ortaya atan, açık, sürükleyici bir üslupta yazılmış bu kitap, hem öğrencilerin hem de akademisyenlerin geniş bir kesimine ulaşmayı hak ediyor." -Peter Burke
"Şu adsız öğrencinin yorumu çok anlamlı: 'Bu kitabı sahiden de okudum.' Entelektüel önem söz konusu olduğunda iletişim ve medya araştırmacıları kendi sınırlarının ötesine bakmanın faydasını sıkça görmüşlerdir. Alanda yeni olan lisans öğrencileri n
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.