Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 87 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3
Islık Yayınları olarak "Entelektüel Tarih Nedir?" başlıklı bu kitabı okurun beğenisine sunuyoruz. Entelektüel Tarihin doğuşu ve gelişimini okurken "Makyavelli, Hobbes, Locke, Adam Smith, Bentham, Spinoza, Kant ve Rousseau gibi çok bilinen isimlerin aslında ne dedikleri ve bunların günümüzde nasıl yanlış anlaşıldıklarını keşfetmek", okur için çok zevkli bir deneyim olacaktır. Günümüz Türk okuru bu kitap sayesinde güncel siyaset ve Türk kamuoyunda çok tartışılan popüler sorunları daha iyi anlama fırsatı bulac
Tükendi
Bir erkekten daha güçlü, bir çocuktan daha saf, hiç kimseye benzemeyen kendine has bir yaradılıştaydı." Kız kardeşi Charlotte'un gözünde Emily Bronte. Tek romanı Uğultulu Tepeler, 1848 yılında otuz yaşında ölmeden bir yıl önce yayınlandı. O da İngiliz dilinde yazılan en müthiş ve de eşi benzeri olmayan kendine has bir eserdir. Catherene Earnshaw'un, kara yağız Heathcliff'in bu karanlık ve unutulmaz öyküsü, "kırsala özgü, yabanıl ve bir funda kökü kadar iç içe girmiş giriftliktedir". Ve Emily Bronte'de onla
20. Yüzyılda tarih araştırmalarında ortaya çıkan en önemli hareketlerden biri üstüne yazılan bu kitap, Annales Okulu'nun serüvenini, okula adını veren derginin kuruluşundan bugüne dek geçirdiği evreleri, hareketi yakından tanıyan ünlü tarihçi Peter Burke'ün yetkin kalemiyle okuyucuya sunuyor. Lucien Febvre'den Marc Bloch'a, Fernand Braudel'den Philip Ariés'e yirminci yüzyılın en önemli tarihçilerinden çok sayıda ismi çevresinde toplayan Annales Okulu, gerek geleneksel tarihçilikle girdiği kavgayla gerek te
‘‘Gözlerinin sınırsız mehtabında yine bu gece yıldızlar yağıyor şiirime kâğıtların çöl kışındaki aklığı üzerine. Ve ellerim kıvılcımları oya gibi ince ince işliyor. Çünkü ateşten bir gömlektir benim şiirim ; yalnızca aşk ateşinin gölgesine sığınan ve de herkes gibi aşk ateşidir beni de yakıp kavuran.''
19. yüzyılda Fransız toplumu 1789 Devrimi öncesinin toplumsal ve kültürel değerlerine doğru kısa süreli bir gerileme dönemi yaşadı. Yeni rejim Kilise'yi kutsamakta, toplumun dindarlaşması için elinden geleni yapmaktadır. Bu sürecin en olumsuz etkileri eğitim alanında görülür. Doğal bilimler, laisizm, kadın erkek eşitliği, eğitim kurumlarından başlayarak Fransız toplumunun hayatından çıkmaya başlar. Kilise insanların yaşam tarzını belirlemekte, din tacirleri "cennete giriş tahvilleri" satarak kazanç sağlamak
Dilin toplumsal tarihini yazmak mümkün mü? İngiliz tarihçi Peter Burke, dillerle ve sosyodilbilimle ilgilenmesinin ardından ele aldığı bir dizi konunun yer aldığı bu kitapta, böyle bir teşebbüsün mümkün olduğunu gösteriyor. Hem sosyodilbilimin hem de tarihin bileşkesinde yer alan bu çalışma, özellikle dilin toplumsal ilişkiler hakkında ne söyleyeceği üzerine yoğunlaşırken, dil ile toplum arasındaki ilişkiyi bir tarihçinin gözünden masaya yatırıyor. Hem bir iletişim aracı hem de bir yapma-etme biçimi olarak
"Fırtınalarımızdan çekil ey bilge kişi! Bu imparatorluk ki tehlikeli sularda, Yol alıyor, ne dümeni var ne pusulası Sen sakın aldanma, sen sakın kanma ona! Bu gemi senin için bir aralık ayında, Bir balıkçının kurutmak için ağlarını Gerdiği odasının en ücra köşesinden, Uğursuz bir gürültüyle gece karanlıkta, Ürperen ve yana yatmış direkleriyle, Geçişini duyduğu bir gemi gibi olmalı."
Her ne kadar geçmişe ait söylemsel bir dizge olsa da bütün tarih çalışmaları bugünü anlamamızda ve yorumlamamızda bize öncülük ederler. O nedenle tarih her dem yeniden yazılır. Bugüne kadar II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet üzerine çok şey yazıldı ve söylendi. Zira 20. yüzyılın şafağında ülkemizde gerçekleşen bu iki yapısal dönüşümün aralarındaki süreklilikler ve kırılma noktaları bugünün Türkiyesini anlamamızda en önemli kilometre taşlarıdır. Bahar Arslan elinizdeki bu araştırmasıyla baskın Türk tarih yazıcılı
Avrupa kavramı gerek Türkiye'de gerek dünyada sıkça güncel tartışmalara konu edilmektedir. Avrupa'da Rönesans, en genel anlamda ?Avrupa'nın Avrupalaşması" sürecinin temel dinamiği olan Rönesans hareketini ve bu hareketin 14. yüzyıl İtalya'sında, antik kültüre hayranlık duyan küçük bir arkadaş çevresinden çıkıp, Avrupa'nın düşünsel ve kültürel çehresini değiştirecek, karşı konulmaz bir salgına nasıl dönüştüğünü anlatıyor. Peter Burke bu kitabında, Rönesans'ın çıkış noktası olan hümanizmin ürettiği evrensel
Dağılan köpüklerin ardından durgunlaşan su Gecenin hiç yaşanmamış bir yanında Seni sevmekle yorgun beyaz Seni sevmekle çoğalmış aydınlık Sisler basmadan denizleri dönüyoruz O dağ duruşlu korkumuzla karanlıkta Yanıp ? sönen şehrin ışıklarına karşı Sonsuz ince bir yağmur yağıyoruz Denizleri uzak kıyılarda açan çiçek
Greco'nun bulutları yığılmış odama süpürüyorum elimin tersiyle güneş yalımları kalıyor yalnızca gökyüzüne bağdaş kurup ak tülden yayla dumanını seriyorum yeryüzüne eğilip, düşen oyuncağını uzatıyorum bir çocuğa ıtırlar, hanımelleri, gelincikler (işte saydırtma bana) birtakım çiçekler dolduruyorum damarlarıma Promethéus, sen bekliyordun ölümü yeniden doğmak için bizse her gün yoğuruyoruz kendimizi doğurmak için sevdayı yeniden sancısı elde, sevda yok ki
Geceleyin bahçede altı Çingene dans ediyor ak giysiler içinde. Geceleyin bahçede kâğıt güllerden ve yaseminlerden taçlar kafalarında. Geceleyin bahçede sedeften dişleri yazıyor yanık karanlığı. Geceleyin bahçede uzuyor gölgeleri ve mora çalıyor gökyüzüne doğru.
Tükendi
Peter Burke bu çalışmasında, Avrupa'da matbaanın icadı ve Fransız Devrimi arasındaki zaman diliminde (1450-1789) konuşulmuş ya da yazılmış dillerin sosyal ve kültürel tarihini araştırırken, dilbilimsel bakış açısı içinde bu zaman diliminin başlı başına bir dönem olarak değerlendirilmesi gerektiğini öne sürmektedir. Kitabın ana temalarından biri, diller ve topluluklar arasındaki ilişki (farklı milletler olduğu kadar, farklı bölgeler, kiliseler, meslekler ve cinsiyetler de dâhil olmak üzere) ve ötekinin tanı
En sevdiğim kelimeler gibisin örneğin öfke gibi hani bir zamanlar dağda ve sokakta açan. Örneğin umut gibi günde, gecede yitirip durduğumuz zeytin dalını dal eden. Örneğin aşk gibi denizlerin üzerinde yürüten. Örneğin kavga gibi yüreğimi sıkı, saçlarımı kara tutan kayaları yumuşatan kavga gibi.
Sosyal bilimler dünyasında ve entelektüel camiada Foucault'nun son yıllarda ne kadar temel bir figüre dönüştüğünden bahsetmeye gerek yok. Ancak son yıllarda gerçekleşen bu Foucault patlamasının beraberinde ? bazen üretken de olsalar - pek çok yaygın yanlış anlama, yanlış uygulama ve kafa karışıklığı ortaya çıkardığı da açık. Şayet Foucault'nun eserleri okuyucular ve onun yaklaşımından yararlanmak isteyenler için belli zorluklar barındırıyor. Bu kitap Foucault'nun yöntemlerine kolay, anlaşılabilir bir giriş
Seheryeli çık dağlara Güneş topla benim için Haber ilet dört diyara Güneş topla benim için Umutların arasından Kirpiklerin karasından Döşte bıçak yarasından Güneş topla benim için Yazdan kıştan ilkbahardan Mahpuslarda dört duvardan Doludizgin sevdalardan Güneş topla benim için Seheryeli yar gözünden Havadaki kuş izinden Geceleyin gökyüzünden Güneş topla benim için
elim sanata düşer usta dilim küfre, yüreğim acıya ölüm hep bana bana mı düşer usta? sevda ne yana düşer usta hicran ne yana yalnızlık hep bana bana mı düşer usta? gurbet ne yana düşer usta sıla ne yana hasret hep bana bana mı düşer usta?
"Parmağının ucuyla arkaya attığın saçlarının sonbaharına düştüm elimi tut, yalnızlığımı okşa gözünün izi kalsın gözümde... Aynadaki sûretine sar beni Gamzende açan kır çiçeği üzerinde idi acılarım sen rengini kokladın ben kokusunun rengini... Sonbahar akşamına sar beni Seni hangi ömrümle sevdiğimi bir güz yağmurları bildi bir de saçlarına düşen sonbahar kahve falına resmini kim çizdi? Üşüdüm yağmuruna sar beni Hasretime vaha, çölüme serap ol kendine başka anlam bulsun intihar son istasyonda beklerken
"Onlar ki aydınlık üzre ecel toprağına umut ektiler. Ay dolandı vay deli gönlüm Ölüm şaşırdı menzilini Onlar ki karanlık üzre korku mazgalına zulüm serdiler. Ay dolandı vay deli gönlüm Ölüm şaşırdı menzilini Onlar ki cehennem üzre yürekten cennet süzdüler. Ay dolandı vay deli gönlüm Ölüm şaşırdı menzilini"
Platon, "sofistler soyu problemata'larla dolu gibi görünüyor" dediği zaman "problema" sözcüğü burada öncelikle başlangıçtaki anlamında, yani insanın kendi karşısına ördüğü "koruyucu duvar", "tahkimat" anlamında anlaşılmalıdır. Zira sofistler ortaya, hiç durmadan arkasına gizlendikleri bu tür "problema"lar çıkarıyor; bunlara ulaşmak için önce problema ile mücadele etmek ve onu devirmek gerekiyor. Bu tür "problemata"lar, içyüzlerinin anlaşılması ve "çözülmesi" gereken belirli öğretilerdir. Platon "problema" o
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 87 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3