Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5
YALNIZ BİR KADIN MUTLU OLABİLİR Mİ? "aşklarını kendileri yaratır, sonra da elleriyle yok mu ederdi bütün kadınlar, yoksa ben mi böyle tuhaftım? Yalnız bir kadın güçlü olabilir miydi? Mutlu olabilir miydi?" Başına buyruk haliyle; hataları, sevapları, acıları, sakarlıkları, sonsuz içtenlikteki aşkları ve zaaflarıyla hepimizden bir şeyler taşıyan, ama aynı ölçüde özgün, benzersiz bir karakter, Handan 70'lerin çocuğu Handan, hayatının son derece hassas bir noktasında (yaralı bereli orta yaşında), Ha
· Savaş ve romantizm · Gezmek görmek yaşamak · 1 eylül dünya barış günü · Yaz gitti · 14 şubat dünya sevgiler günü · Toplum ve edebiyat · Etnik duyarlığa dair · Umutlar hayaller · Halk kültürü ve bugünkü tavır · Şiirde devrimci tavır · Söylenceden hakikate Emirhan Oğuz şiiri · Kemal Burkaya dair · Yüreği bungun bir şair Metin Altıok · Hicri İzgören · Enver Gökçeyi anarken ·
İntihar etmeyeceksek içelim bari! Denebilir ki, Türkiyede aydın sorununu Türkiyenin tarihsel dönüşümüne somut insana eklemleyen romanlar, ilk kez Adalet Ağaoğlunun çabasıyla gerçekleştirilmiştir. Ağaoğlu, günümüzün hiç kuşkusuz en önemli romancısı. Bir Düğün Gecesi, yalnız uzmanların, eleştirmenlerin üzerinde düşünce birliğine vardığı bir roman değil; aynı zamanda geniş bir okuyucu kitlesi tarafından benimsenen, tartışılan bir eser. Hilmi Yavuz Oğuz Atayın Tutunamayanları ile aydınların iç dünyasın
Deli kuş bilir misin nedir türküler kadar sevdalanmak duyabilmek yüreğinde bir depremin uğultusunu Suya düşen bir karanfilse yüreğin bırak kendini ırmağın türküsüne gülüm vursun seni o taştan bu taşa o çağlayandan bu çağlayana sürüklesin Kavgadan uzak kalmışsan sevdadan da uzaksın demektir devinmez yüreğinin mağması çatlamaz sabrın karataşı unutma
Afrika’da uzayan sesi aldım kucağıma Kulağıma değil asla kucağıma Derimin yırtılmasını bağırıyor Bir başkası bana Afrika’da Ona beni bırak diyeceğim Bırak ben başka çığlıklara gebeyim Gözbebeğimde gölgelerin sıcaklığı yürüyor Yandıkça yana yakıla bir telaş yürüyor Aklımda hep aynı soru Biz yeryüzünde ne hakla
Aynı ırktan, kim bilir belki de aynı soydan geliyorlardı. Aynı yaşlarda, aynı boylardaydılar. Aynı kadını sevmişlerdi. Ataları aynı tanrıya ayrı yollardan ulaşmak istedikleri için, biri Boşnak diğeri Hırvat'tı. Bunu kendileri seçmemişlerdi, savaşmayı ve kaderlerini de seçmedikleri gibi. Ve ambulanstaki çocuğu kurtarmanın dışında, beklentileri yoktu yarın için. Yarınlar, kurşun, havan topu ve bombaydı, kandı. Ama her ikisi de farkına bile varmadan ‘daha güzel günleri' bekliyorlardı. İnsanlar, değişik inan
Tükendi
"Bir Salı sabahı uyandım. Bütün gazeteler hayatta en çok sevdiğim kadının bir cinayet işlediğini yazıyordu.Bunu hiç beklemiyordum. Beynimden vurulmuşa döndüm. İç dengelerim şiddetle sarsıldı. Oysa gerçeği biliyordum ama bana kimse kek bir şey sormamıştı.Onu mahkûm etmişlerdi! kapı çalındı. İki asker beni almaya gelmişti. İç savaş çıkmış, seferberlik ilan edilmişti. Bunu bekliyordum. Hiç şaşırmadım. Bunu uzun zamandır korku ve kuşkuyla hep bekliyordum. Hazırlandım ve o Salı sabahı evden çıktım. Genç bir öğ
Tükendi
Toplumsal alanda bireyin tüm yönlerini ustalıkla dile getiren Orhan Kemal, yalnızca sokaklarda ekmek kavgası veren insanları değil, evlerin içinde süren aile çekişmelerini de en iyi anlatan yazarlardan biridir. Orhan Kemal´in ev içi yaşamlara ilişkin yazdığı en yetkin kitaplardan biri olan El Kızı, toplumun aile içindeki yansıyışını da mükemmel biçimde ele alır. Orhan Kemal´in kitapları bir okurun hayatta w rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kada
“Sonun fenomenolojisi. İyi de neyin sonu? Bu bize bağlı, bu sana bağlı. … Hiçbir politikanın gerçekleştiremediği ve bir virüsün paradoksal biçimde uçurumun kıyısında, aynı zamanda da kurtuluşun eşiğindeki insanlığın elini uzatınca tutacağı kadar yakınına getirdiği, iki yüzyıldır beklenen ve vaat edilen bir son: Paraya ve ücretli emeğe dayalı önyargıdan kurtuluş. Bu koşulları sağlamayı beceremezsek, o zaman sözünü etmek durumunda kalacağımız son, insanlığın sonu olacak. Paylaşılan değer olarak, duyarlılık, z
Samipaşazâde Sezai, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Halit Ziya Uşaklıgil, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Halide Edib Adıvar, Memduh Şevket Esendal, Âbdülhak Şinasi Hisar, Ömer Seyfettin, Halikarnas Balıkçısı, Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri Karaosmanoglu, Nahit Sırrı Örik, Mahmut Yesari, Peyami Safa, Suat Derviş, Kenan Hulusi Koray, Sait Faik Abasıyanık, İlhan Tarus, Sabahattin Ali, Samet Ağaoğlu, Cahit Sıtkı Tarancı, Kemal Bilbaşar, Kemal Tahir, Fikret Ürgüp, Orhan Kemal, Orhan Veli Kanık, Cihat Burak
“Hani diyorlar ya, rüyamda bunun bir rüya olduğunu biliyordum diye… Kâbustayım ama bunun hayatım olduğunu biliyorum.” Hem benzersiz hem de fazlasıyla tanıdık biri Ülker. Kocasından şiddet görmüş, gidecek yeri olmadığından bu eziyeti yıllarca sineye çekmiş bir kadın. Derken, bir gece evini terk eder. Yeni bir yaşam alanı ararken can havliyle bir hastaneye sığınır ve orada kalabilmek için kimsesiz insanlara refakatçilik etmeyi iş edinir. “Ağlayanın bir, gülenin bin derdi var,” diyen Ülker, keskin mizah duygus
Vakit geceyarısını epey geçiyor, uzak pencerelerdeki bütün ışıklar teker teker sönmüş, tek tük köpek havlamaları... Bir yerlerde çocukları öldürüyorlardı Ölmeden önce o çocuklar nasıl da son kez kederle bakarlar dünyaya. Barıştan, dostluktan, iyilikten yana olanlardan değilim, vahşetse vahşet, kavgaysa kavga, ölümse ölüm, bütün bunlara varım, ama çocukları öldürmek niye, iktidar için dövüşülecekse iktidarı isteyenler dövüşmeli, ölecekse benim yaşımdakiler ölmeli. Ölüm gecenin içinde yürüyor. Gece alabildiği
İtiraf edeyim ki, ilişkiler içinde en çok hastalıklı olanları severim, ateşimin yükselmesini, sayıklamalarımı, kâbuslarımla hayallerimin birbirine karışmasını, en dokunulmaz yerlerimde hissettiğim sızıları, Hastalığının bütün kıvrımları hastalığımın bütün kıvrımlarıyla öpüşen bir kadınla denizaltıma binip çıktığım yolculukları, solgun bir sabah vakti insanların arasından ayrılışımı. Hiçbir yere gitmeyen bir denizaltının içinde, hiç kimsenin gitmediği yerlere gitmeyi. Birçoğumuz çıktık bu yolculuğa. Evet, se
“Bu çalışmamızı, bize yemek zevkleri ve damak tatlarını miras bırakan aile büyüklerimizin yanı sıra başta ünlü yazar, döneminin sayılı yemekseverlerinden ve hepsi de birer şaheser olan anı kitaplarını tekrar tekrar okumaktan bıkmadığımız üstat Refik Halit Karay ve onun izinden giden, yemek olayını sadece nefis körletmek ya da karın doyurmak değil, ortak kültürümüzün ayrılmaz bir parçası gibi herkese adıyoruz. Bir başka edebiyat ustası, Yahya Kemal’in ‘Itrî’ şiirinin sonundaki ‘Belki hâlâ o besteler çalınır
gençlik bir gökkaldıran portakalı dalıp gidip turuncusuna yollar dürerdin aşkla sen bir zaman akdenizden ığdır ovasına değin karlı dağ titreyişi sıcakta sarıp sarmalardı kar çiçeği sözcüklerini senin sevdiklerinin yaşlılığına da erdin gökte güneş kararmış portakal ölüm mü o yaklaşan sanırsın dizlerinin dibine yayılmış bir duman asıl böyle sevdada kal incitmesin son üzümün ezilişi ağzında bir soyulmamış portakal gibi yuvarlanıp dursun aramızda zaman
Çağdaş İspanyol edebiyatının en önemli kalemleri arasında gösterilen Javier Cercas, ona dünya çapında ün kazandıran Salamina Askerleri’nden on beş yıl sonra, Karanlıkların Hükümdarı’yla bir kez daha İspanya İç Savaşı’nı edebiyata taşıdı. Yazar olmaya karar verdiğinden beri planladığı bu roman, Cercas’ın kendi ailesinin geçmişindeki karanlıklarda şekillenmiş durumda. Henüz on dokuzunda, evini, ailesini, tüm hayatını geride bırakarak Franco saflarında savaşa katılan ve bir daha geri dönmeyen Manuel Mena... Ve
Toplumu en iyi anlatan yazarlarımızdan olan Orhan Kemal, kitaplarında bireyin yaşamını da hiçbir zaman gözden kaçırmamıştır. Baba Evi ve Avare Yıllar'ın devamı niteliğinde olan Dünya Evi de, kimi zaman çelişkilere düşse de her zaman toplumsal olanla biçimlenen, ancak bireysel olanı göz ardı etmeyen, insanı yaşamın gerçekliği içinde ele alan bir roman. Usta bir yazarın kaleminden, umuttan ve aydınlıktan asla vazgeçmeyen bir roman... Orhan Kemal'in kitapları bir okurun hayatta rastlayabileceği o çok nadir ha
"Tüm insanlığın aklın ve vicdanın aydınlattığı yolda yürümeyi seçeceği gün, er veya geç gelecekti. Buna bütün kalbimle inanıyordum. Sabrımı ve sükûnetimi, bu inançtan alıyordum. O güne kadar, başa her gelen çekilecek! Oyunun kuralı böyle! Yaşam oyununun! Ne demiş şair: ‘Yaşamak şakaya gelmez...'" Binlerce cüzamlıyı iyileştirdi, hayatın içine kattı... Kız çocukları başta olmak üzere, binlerce çocuğun okullu olmasını sağladı. Her zaman tek başınaydı ama hiçbir zaman yalnız değildi. Kimsenin yanında y
Rosalind E. Krauss, Modern Heykel Dehlizleri adlı bu yapıtında, Rodin’den günümüze usta heykeltıraşların önde gelen eserlerini, heykel sanatı sorunlarına farklı yaklaşımların ışığında inceliyor. Eleştirmen ve teorisyen Krauss, Rodin’in “Cehennem Kapıları” adlı eserini gözeterek modernliğe dair ayrıntılı bir sorgulamaya girişiyor. Sırasıyla Fütürizm, Yapısalcılık; Duchamp’ın “Hazır Yapımları”, David Smith’in “Tanktotem”i ve heykelsi gerçekliğin üstünde durduktan sonra Picabia, Calder, Oldenburg ve genç heyke
Virginia Woolf’un 1931 yılında basılmış en deneysel romanı Dalgalar, modernist yazının bilinç akışı tekniğiyle, şiirle düzyazı arasındaki sınırda geziniyor. Woolf’un en cesur ve yenilikçi eserleri arasında sayılan roman, üç erkek ve üç kadın karakterin etrafında yaşam, dostluk, gençlik ve ihtiyarlık, umut ve korku, aşk ve nefret sorgulamalarıyla ilerliyor. Apayrı karakterlere sahip altı sesten dinlediğimiz geçmişe ve bugüne dair anlar ve anılar, tıpkı bir okyanusun yüseklip alçalan dalgaları gibi okuyucunun
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5