Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Edebiyatın farklı türlerindeki eserleriyle tanınan dünyaca ünlü Amerikalı yazar John Cheever özellikle kısa öyküde 20 yüzyılın ustalarından sayılır. Öykülerinde Amerikan yaşam tarzına ironiyle yaklaşan Cheever, karakterlerini çoğunlukla refah toplumunun çelişkileri içinde bocalayan orta sınıf mensuplarından seçer. 1947 ile 1964 arasında The New Yorker’da yayımlanmış olan, “Yüzücü” ve “Dev Radyo” gibi klasikleri de içeren bu öyküler 1978’de bir araya getirildi ve bir yıl sonra da Pulitzer Ödülüne layık görül
Böcekler, evlerimizde bile iç içe yaşadığımız “öteki” canlılar. Düşüncesi dahi en hafif tabirle huzursuz eden… Görür görmez “yok etme, kurtulma” dürtüsünü tetikleyiveren… Reçel kavanozunuza üşüşmüş karıncalar, kulağınızda biteviye vızıldayan sivrisinek, dolabın kenarından bakan örümcek, davetsiz misafir akrep, hatta yastığınızda beliriveren hamamböceği! Yiğit Bener’in ironik diliyle kurduğu bu çok katmanlı öyküler, toplumdaki “ötekilere” yönelik nefreti de içine alan koca bir metafor dünyasına kapı aralıyor
çıktım da ne oldu huş uçurdular un gömleği önden giydim sandılar ne yaptım peki? akla kalkışmadım ne yaptım peki? ver de kurtulmadım almacada iş tuttum vurmacada kırmacada gönül katılığı neymiş gördüm anladım zalimler güzel güler diye bir levha şuramda
“O’yu (Hakkari’de Bir Mevsim) sadece gerçekçi bir roman olarak saymak yetmez, gerçeğin inanılmaz bir düşe dönüştüğü, şaşırtıcı bir öyküdür bu. Ferit Edgü’nün gerçek bir yaşamı, bir roman yaşamına çevirmesindeki beceriye hayran oldum. Çünkü “O” gözlem gücünü, anlatı ustalığından alıyor” - Melih Cevdet Anday
İstanbul İstanbul ’da Orhan Kemal’in sekiz öykü kitabından seçilmiş, İstanbul temalı otuz dört öykü yer alıyor. Küçük insanların yaşam mücadelesi, ekmek kavgası öykülerin odak noktası. Orhan Kemal’in gözünden bir İstanbul panoraması… “İstanbul birtakım suluboya resimlerden ibaret değildir. İstanbul, İstanbul’un sadece adaları, denizi, göğü, Beyoğlu’su, içkisi, motoru, sandalı olamaz. İstanbul’u derinlemesine, fakir semtleri, çalışan irili ufaklı insanlarıyla, onların geçim şartları, ıstıraplarıyla bilmek, t
Ayşe Kulin, Osmanlı İmparatorluğu'nun son günlerinde, işgal altındaki İstanbul'da bir konakta yaşananları anlatıyor bu kez. Son Maliye Nazırı ve ailesi aracılığıyla o dönemin resmini çizen Veda, çökmekte olan bir tarih ile yeni bir gelecek arayan Milliciler arasında sıkışan o dönem Osmanlı aydınının da öyküsünü dile getiriyor. Ayşe Kulin'in her zamanki ustalıklı ve sürükleyici üslubu ile okurlarının elinden bırakamayacakları bir kitap bu. Günümüz Türk edebiyatında neredeyse eşsiz olan, biyografik veriler il
Aynı evin içinde yaşayan, aynı sofraya oturan, beraber büyüyüp beraber yaşlanan ama bir ömür birbirine ulaşamayan insanlar; hayal kırıklıklarını ve özlemleri bastıran suskunluklarla örülmüş görünmez duvarlar... Sessizliğin kıymığından söz ederken yalnızlığın altını kırmızı kalemle çiziyor Bilgehan Uçak: Biraz Ses Olsun, yanlış bir hayata mahkûm oluşunun ağır kederiyle kendini ve yakınlarını yalnız bırakarak baş etmeye çalışan Nurhan Bey’in üç kuşağa uzanan hikâyesini aile, aidiyet ve bağlılık gibi kavramlar
“Gerçek ne, hakikat ne? İnsan bunun neresinde? Kedi zaten hepsinin tepesinde.” Evrenin en muhteşem icadı, âlemin en zarif yaratığı, Tanrı’nın en başarılı icraatı... Bir kedinin aklından neler geçtiğini kim bilebilir ki? Özlem Anar, insan olmanın zorluğunu ve güzelliğini, yaşamın ve ölümün anlamını, varlığın ve yokluğun tartışmalı tarihini, insanın aksine, daima kendisiyle barışık bir türün sezgisinden süzülenlerle anlatıyor. Gözlerimizdeki perdeyi şefkatle aralayıp bakışımızı ufkun arkasına taşıyan bir r
En çok ne tedirgin eder sizi? Düşündükçe tasalandıran, aklınıza geldikçe bunaltan, hatta korkutan… Aklınızdan uzaklaştırmaya çalıştıkça karnınıza ağrılar saplayan… Akşamın karanlığında ıssız bir sokakta yürürken duyduğunuz endişe, depremi düşünmenin bile yüreğinizde yarattığı sarsıntı, ekonomi-politik gölgesinde gelecek kaygıları, belki de Covid-19… Bunları aklından hiç geçirmemiş, kuruntulara kapılmamış olanımız var mıdır? Kendimizi ikna etsek bile “Sonuçta, benden öte bir ben yok mu benden içeri? Bir başk
Yaşadığımız her “an” geçmişe mühürleniverir. Yolun başındayken anılarımızdan çok düşlerimiz vardır oysa. Bazen düşler de yol kazalarına uğrar... Kayıplar arttıkça yüzleşilmesi gereken şeyler de çoğalır. Ölümlerin, kayıpların gölge düşürdüğü ama asla silip yok edemediği kıymetli izleri takip ediyor Yiğit Bener Öteki Düşler’de. Bunu yaparken de gücünü anılar, mektuplar ve şiirlerden alıyor. Zaten kitabın en başında söylediği gibi, “Yaşamak, bir yönüyle kayıplarla başetme sanatı değil midir?” Öteki Kâbuslar’ın
Türkçe edebiyatın en usta yazarlarından Orhan Kemal Küçücük’te yoksulluğun, geçim derdinin acımasızlığını gözler önüne seriyor. Erol ve Ayten’in hikâyesini okurken, Ayten’in saflığına, aşka olan inancına üzülecek; Erol’un tembelliğine, serseriliğine, kıymet bilmezliğine öfkeleneceksiniz. Hayatın tam içindeyken yaşananlar, Orhan Kemal’i okuduğunuz zamanki kadar gerçek gelmeyebilir!
Türkçe edebiyatın usta isimlerinden Sabahattin Ali Kuyucaklı Yusuf, Kürk Mantolu Madonna ve İçimizdeki Şeytan gibi romanlarının yanı sıra öyküleriyle de 20 yüzyıl Türkçe edebiyatın en önemli yazarlarından biri. Çocukluğunun geçtiği kasabalardan kahramanlar ve anlar devşiren bu öykülerde eşitliğin olmadığı bir dünyanın halleri var: Kelimelerde vicdan daima diri…
Behçet Necatigil'in sözleriyle, “dünyada rahatlıklar içinde hep bir yadırgamayı beslemiş, büyütmüş; kendi dünyasını boşluk, tedirginlik, uyumsuzluk alanında kurmuş bir sanatçı”dan, öykücü, şair, denemeci, ressam, psikiyatr Fikret Ürgüp'ten öyküler... Yollar, yolculuklar, yolcular; uzak köyler, unutulmuş kasabalar; yerliler ve yabancılar. Fikret Ürgüp, 20 yüzyılda Türkçe edebiyattan benzersiz tavrıyla geçen yazarlardandır.
Daniil Harms, Sovyet avangard edebiyatının en önemli isimlerinden biri. Şiirlere, kısa öykülere, deneysel oyunlara ve kendine özgü bir yapısı olan, bugün “mikro-kurgu” diyebileceğimiz sıra dışı metinlere imza attı. Ne var ki bunların çoğu sansür nedeniyle yayımlanamadı. Bavullarda kalan bu eserler ancak yazarın ölümünden çok sonra gün yüzüne çıkabildi; bununla birlikte kısa sürede pek çok dile çevrilerek edebiyat tarihindeki yerini aldı. Bu kitap, Daniil Harms’ın kısa öykülerinden bir derlemeyi içeriyor. Ay
Federico Garcia Lorca’nın 1932’de kaleme aldığı Kanlı Düğün adlı bu tragedya, bir düğünle alevlenen çelişkili duygu ve durumları sahneler: Eski kan davalı iki ailenin çocukları, başkalarıyla evlenmeye yazgılı oldukları halde bir araya gelmeyi seçince kan davası tekrar başlar. Bir yaşam kılavuzu ve sınırı olarak gelenekler, bireyler, arzular, özgürlük ve çelişkilere açılan Kanlı Düğün, 20 yüzyılın tiyatro klasikleri arasında sayılıyor.
Felsefeci, natüralist, şair ve denemeci Henry David Thoreau (1817-1862) Yürümek başlıklı bu denemesinde yürümek eylemi üzerinden insanla doğa arasındaki ilişki üzerine düşünür. Modernleşmenin insan yerleşimlerini etkilediği bir dönemin ürünü olan bu metin, kır-kent dengesindeki keskin dönüşümlerin ilham verdiği fikirleri yansıtır.
Edebiyatta fantastik kahramanlar ve korku dendiğinde ilk akla gelen isimlerden olan H.P. Lovecraft, eski mitolojileri yok sayarak kendine özgü bir mitos yarattı. Bu mitosun başkahramanı, tanrısı, yaratığı Cthulhu, 1926’da yazılan, 1928’de kitaplaşan bu metinle ortaya çıktı. Bir ahtapotu, bir ejderi kendinde birleştiren, pençeli, kanatlı, yaşamayan ama ölü de olmayan Cthulhu, sınırsız, benzersiz, ürpertici dünyalara yolculuklar vaat ediyor.
Türkçe edebiyatın en verimli ve yetkin yazarlarından Erhan Bener, romanlarının yanı sıra anları büyük bir ustalıkla kavrayan öyküler de bıraktı. Bu seçkide yer alan metinler birbirinden epey farklı ve her biri Erhan Bener üslubunun başka yüzlerini yansıtıyor. Anlatılanlar da mitolojideki Olympos Dağı’ndan Paris’in ışıltılı caddelerine uzanan; İstiklal Caddesi’nde, Yeşilçam heyecanlarını dirilten benzersiz bir zaman/mekân yolculuğu vaat ediyor.
Bertolt Brecht Cesaret Ana ve Çocukları’nı İkinci Dünya Savaşı kapıya dayanmışken, 1938-1939’da yazdı. Cesaret Ana, 17 yüzyılda, Otuz Yıl Savaşları sırasında, savaş meydanlarını arşınlayarak bulduğu her şeyin ticaretini yapan bir satıcıdır. Ancak hayatta kalmak için verdiği bu mücadele, aynı zamanda geri dönüşsüz kayıplar anlamına gelir. Savaş karşıtı metinler arasında en başta gelenlerden Cesaret Ana ve Çocukları’nda savaşın dehşetine kapılanları, kendine karşı körleşerek kazandığını zannederken kaybedenle
Zadie Smith, ilk romanı İnci Gibi Dişler’le hem edebiyat eleştirmenlerinin hem de okurun büyük ilgisini çekti. Daha sonra yazdığı gerek kurgusal gerek kurgu dışı eserlerin hemen hepsiyle de ödüllere layık görüldü. Giderek büyüyen bu külliyata Martha ile Hanwell ile şimdi de iki öykü katılıyor. Uzun zaman kendinde öykü kumaşı olmadığını düşünen Zadie Smith, öykünün yapısı üzerine düşüncelerini ve sonunda nasıl yazabildiğini de önsözde ortaya koyuyor.
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2