CAİ P YONG seni çağırıyorum. Aşk şarabını çabuk getir. Merhamet et ki yetiş de gamsız gönüller uyansın. Aşık olanın sesiyle derim ki yar çok şirinsin. Seni çok mecnun etti; sabah akşam inliyorlar. Yüz Leyla yüz zin olsa bir tek tüyüne değişmem. Sen çok aşık mecnun ettin sabah akşam inliyorlar. Kaç yıl gördük, sevdamız sanki hepsi bir rüyaydı. Zevkle bulunduk eşsiz ilim sohbetinde. Şeyhlerin gülü elinden kaç aşık düştü cezbeye. Bu keyif lezzetten sonra ayrılık rüzgarı esti. Yeminler olsun ki size hayalimden
İsmail Biçer; Birçok dergi ve gazetede yazdı, yazmaya devam ediyor. PEN Yazarlar Derneği, Bilim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği, Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği üyesi. Şiirleri ve yazınsal çalışmaları çeşitli ödüllere değer görüldü. İlk şiir kitabı Sessizlik Kuyusu 2009da, ikinci şiir kitabı Töz 2010da yayımlandı.
Biriktirdiğimiz buruk bir hikâye bizimkisi
Bekledikçe sessiz bir iklime bürünür anılar
Suyun sinesine vurur bakışımın kanatları
Saklandığın şehir aksıyor sonunda bak
Tirej, Siirtli bir delikanlıdır.
Birgün İstanbulda dolaşırken Çinli bir kıza rastlar ve bir anda ona aşık olur. Fakat Çinli kızın izini kaybeder. Bu da onun felaketinin başlangıcı olur.
Tirejin öyküsünü ve Çinli kızın peşindeki bu aşk serüvenini soluksuz kalarak okuyacaksınız.
Bir kum saatindeki kum taneleri gibidir yaşadıklarımız, akmaya devam edenlerin yanı sıra kalır bir yerlerde, sonsuzlaşır bazıları da... Yanımızda, avucumuzdadırlar sıkı sıkıya. Engin Şenaydın Sungur, belki de çoğumuzun unuttuğu, insanı, insanın insanı sarmasını, insanın yaşamı sarmasını, sarmalamasını anlatmış aslında anılarını yazarken. Bir Cumhuriyet kadınının, 1927 yılında atmaya başlayan yüreği, bir tarihin içinde, sevgisinin izinde.
Çavlan Gençer'in şiirlerine bulutsu bir yağmur dokunuşu...
Yağmuru da örgütler bu şair. Ne hayatın, ne aşkın, ne de umudun yazıklanmasına ve yalnız yağan bir tek gözyaşına bile izin vermez. Ağaçların önünde nöbet tutan bir obua sesidir sanatı. O benim için gerçek bir şairdir. Çok üzülürse Latin, laterna çalan bir mızıka sesidir de! Mızıkçıları hiç sevmez. Hayata yanlış akor basanlardan da nefret etmez. Gıcık olur, isyan eder, taviz vermez, o iyi şiir yazmasının ötesinde bir obua sanatçısıdır. İnsanlık nefe
Oyun oynamayı severim.
Uzun yıllardır oynadığım oyunlardan biri, anı ve o anda bulunan nesneleri resme dönüştürmektir. Anı bir nevi resmileştirmektir.
Kendime her yeni şehirde üç renk hakkı veririm. Bir kırtasiyeye girip şehre uyan üç renk alırım. Tebeşir, lastik, peçete, kömür gibi karşıma çıkan şeyleri de toplayıp kullanırım. O yüzden resimler, o anın bir aynası, okuduklarımın, yaşadıklarımın bir yansıması olarak bir tür günlük niteliğindedir.
Resimler, günlerimin renkleri, ruhumun hareketlerinin şek
Ağaçtan düşmüş hissi veren Dünyanın neresinde
duruyordu?
Aniden bacağa saplanan kramp
Lamba bile aydınlıktı
Kar bile bembeyaz
Bir zamanlar tenezzül edip bakmadığı günbatımının
hasretinden yanıp tutuşur bir halde
Parmağını uzatınca sahte bir baloncuk gibi sönecek olan
zamana baktı.
Kirpiğine batan zamanın suçuydu hepsi
Tren camları ağlıyor.
yürümek peşi sıra dalgalarla
sürüklenen tebessüm kıyıya çarpar
duygularım ilmek ilmek
içimde sürgün sen
kusursuz sabaha doğmak gibisin
aramızdaki ağır mesafeyi köprüleyen sesin
istisnai güzü üstüne giymiş
bütün iklimlerimdesin
bütün iklimlerimdensin
Erkekten bakınca
Görülür kadın
Camdan bakınca
Uzar seğiren saçları
Bir kırlangıç kanadı başlar
Gerçekten sevilince
Serpilir kadın
Avucuna reçineler bulayıp
Bir yudum soluklanır çeşmede
Erkekten devşirince
Kaybolur kadın
Boynuna demirden kolyeler yapıp
Düşlediği papatya bahçelerinde
In fact, we bicycles are the best friends of children. We give them their first feeling of freedom, their first feeling of controlling an object which is as big as their own bodies. With us, children learn that by the help of their meticulous minds, their muscles can diffuse into metal; their blood can pass through our cables and chains. Then they learn that the life they have is a gift and a bicycle is a useless combination of metal pieces if they do not ride us. They love us and we love them.
Sahi mutluluk neydi, nasıl bir şeydi? Kuantum düşünce tekniğini denedi, ama beyni ve kalbi kesinlikle bu emre uymuyordu. Kuantum düşüncesi evrende var olanı tanımlayan bir düşünce biçimiydi; bu düşünceye göre, evreni ve yaşamı, gözle görülmeyen ama varlığı her zaman hissedilen varlıklar yönlendiriyordu. Göreceli veya elle tutulur bir şey miydi? Yoksa, sadece his veya duygulardan oluşan bir tepkime miydi? Işık gözle görülen bir varlıktı ama elle yakalanabilen bir madde değildi.
Mutluluk tarif edilmez, ancak
AP CANO (CAN AMCA) / FATOŞ TEKBAŞ
Şu bir gerçek: İnsan, hayatında defalarca âşık olabilir, her seferinde bir şeyler yapma gayreti, sevgiliye kendini kanıtlama derdi bitmez. Sen bu aşkının son olduğunu nereden biliyorsun. Ömür boyunca minnet duyup sevebilirsin. Aşk zamanla sevgiye dönüşüyor. O, kalbini artık heyecanlandırmıyor. Zamanla senin uzvundan bir parça haline gelebiliyor. Ona bir şey olursa, canın çok acıyabilir. Ben ömür boyu sevgiyi aşka tercih ettim.
***
Bu saatten sonra kentli kadın Nisa gitmi
Kurulur bir Ulu divan
Orada görülür davan
Sökmez forsun iner havan
Adaletin yoksa eğer
Yaşam bir kuş konar göçer
Mevki makam elden uçar
Seni gören senden kaçar
Adaletin yoksa eğer
Zeki Ateş Kul biçare
Dokundurur zülfü yare
Son çırpınış etmez pare
Adaletin yoksa eğer
Etrafı saran bir yığın sorunlar
umudun kapısında kuyruklar oluşturmuştu
kordon boyu
her yanlış bir doğruyu alıp götürürken hayatımızdan
beklentiler beklemeye kalmış olsa gerek
otobüs duraklarında
karıştırdım dünyanın kanallarını uydumdan
en güzel görüntüyü gökyüzünde yakaladım
gece , yıldızlar
ayışığı ve yalnızlık
yeryüzündeyse bir gölge gibi peşimizde dolaşan
acımasızlık
bir zarfa koydum hayatımı
postaladım yarınlara
adresim yine aynı
sürgünlü sokak fani dünya
YALNIZLIĞIM ÇIKMAZ SOKAK
Yalnızlık sokaklarında dolaşıyorum
Bir kolumda ben diğerinde yalnızlığım.
Karşıma çıkınca bir sokak,
İçeri giriyorum korkarak,
Sanki beni yalnızlığımdan kurtaracak,
Sonuna kadar yürüyorum,
Önümde koca duvar olmuş yalnızlığım,
Yalnızlığım yine çıkmaz sokak...
Kederin ağzında keman kuşları
Herkes dans ediyor benimle
Aşk beni sonra öpecek..Kuyu yalnızlığına çekilirken...Uzun bir gün başladı...Ateş çemberini yalıyor...Yutkundum...Genzimde kül, köpük, ılık bir sızı süzülüyor sokağa...Karanlık adımlar kemirirken şehri...Birkaç dal çilekli anı...Saksıda kırılan ev...Tuhaf bir şaşkınlıkla ışığa doğru büyüdüm...
Ağarabilir, negatif fotoğrafta, esmer yüzüm...Tenha yüzüm...
Hayat
Aşk beni çilekler üşürken...
Yapayalnız uyandım bu yabancı şehirde
Yağmur boyuyor
Her şeyi kendi rengine
İçime doldu dilsiz hüzün, ağır gerçek
Bir kez daha gitsem ve ağlasam evimde.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.