Birden, ardına kadar açıldı odanın kapısı. Halime, babasının içeriye giriş şeklinden, yine dayakla sonuçlanacak bir anın ortasında olduğunu hissedince yataktan fırlayıp, sobanın arkasına sığındı. Hep oraya sığınırdı zaten. Ve daima, kasnakta işlenen bir kanaviçe olurdu sobanın arkasında. Ve hep mavi nakış ipi bulunurdu, işlediği iğnenin ucunda. Gök mavisi, dere mavisi, gece mavisi... Hep mavi işlerdi, Halime. İşlerken de, hep gök mavisi bir elbise hayal ederdi üzerinde. Masmavi bir elbise. Hatta bazen o kad

İyi Şans Size asla tesadüfen ulaşmaz.... İyi Şans'ın Birinci Kuralı Şans uzun süreli değildir, Çünkü size bağlı değildir. İyi Şans ise sonsuza dek devam eder, Çünkü onu biz yaratırız. Bu kitapta ''şans''ı yaratmanın yollarını bulmak için özde sahip olduklarımızı hatırlayacağız. Ben yıldız tozuyum. Benim içimde kocaman sarı bir güneş var. Ben topraktan geldim. Ben varım Ben bir mucizeyim. Ben kutsalım. Ben yaradılmışların en özeliyim. Benim özel olduğumu hatırlamaya ihtiyacım var. Zihnim yapamayacaklarına od

Çanakkale Destanı, sadece bir ülkenin bağımsızlık savaşının başlangıcı değil, dünya tarihine de yön veren bir kahramanlığın yazıldığı şanlı bir zafer olarak tarihimize altın harflerle kazınmıştır. Gelecek kuşaklara bu benzersiz destanı aktarmak hepimizin görevidir. Araştırmacı-yazar Emekli Albay Cemal Borandağ asker olmanın da sorumluluğla bu destanı lirik bir dille gençlerimize aktarıyor. Kitapta bu şanlı zaferin her anına sizler de tanıklık edebilirsiniz.

I. Geceyi utanç duvarına çeviren sırmalı yıldız Hangi şerifin göğsünden düştü? Modern zamanların hayaletleri Krallar, Tanrılar, Soytarılar, Tarihin karnavalında buluştu. ‘İnciler, Elmaslar, Parfümler, Gül esansları, filler, aslanlar, Ve hikmet hazineleri ile dolu Arzular Ülkesi'ni azametle ve haşmetle Keşfeden Maceracı Tüccarlar,' Hindistan'a "Hıristiyan ve Baharat" aramaya gelmişlerdi.

Dedim ki, yapma. Göğsümün sol alt tarafında bir sızı oluyor, ince ince kanatıyorsun onu. Farkında değilsin, biliyorum. Bilsen yapmazsın zaten. Ama bak söylüyorum, çok acıyor. Uzağındakiler, ellerine baharı verdiklerin, gülümsettiklerin ışıl ışıl çoğalırken, eksiliyorum ben burada. Yalnızlaşıyorum, hüzünbaz bir şehre terk ediyorum kendimi. Yapma. En olmazlarımda bulduğum, sevgim seni özgürleştirdikçe ben yalnızlaşıyorum, yabancılaşıyorum tüm aşinalarıma. Uzaklardaki bir koku, hoyratça sendeletiyor sen geldik

"Ali Özenç Çağlar'ın öykülerinde başarılı bir anlatım, başarılı ruhsal analizler var." Dursun Akçam "Bir bakıma, yurdunun zorluklar içindeki durumunu yazıyor Ali Özenç. Almanya'nın sokaklarında, birahanelerinde, gürültülü mahallelerinde savrulan insanları betimlerken yurdunun durumunu, onların düşlerini anlatırken, yurdunun kurtuluş düşlerini de dile getiriyor..." Fakir Baykurt "Ali Özenç Çağlar'ın şiirlerini, öykülerini okurken, iki ayrı yakaya ayak basan bir köprünün üstünde yürüdüğünüzü sanıyorsunuz. Bu

Adam, kol ve bacağını askılardan kurtararak, "Yeteeeeer, hiçbir şey görmek, işitmek istemiyorum artııııık!" diye bağırdı. Hemşireler kucaklayıp yatırdılar. Alnı, ter içindeydi. Derhal nöbetçi doktora haber verildi. Madımak, beyninin bir köşesinde yankılanıyordu ve hâlâ uzaklardan ülkenin kadın Başbakanı radyolardan şu anonsu yapıyordu: "Çok şükür (Sivas'da çıkan) olaylarda, dışarıdaki halkımız bir zarar görmemiştir." Dava sürecini BBC Türkçe, yayınlarında: "Bu olayın arkasındaki örgütlerin bulunamamış olmas

Bu satırları okuyarak gerçekliğine vesile olan herkese ithafen... Elinizde tuttuğunuz bu kitap bir otobiyografi gibi algılansa da aynı zamanda BİPOLAR AFFEKTİF BOZUKLUK'un anlaşılmasına ilişkin ilginç veriler sağlamak amacıyla kaynak niteliğinde tasarlanmış olup, dil olarak yalın, anlaşılır ancak yaşamayanın anlamakta güçlük çekeceği orantısız zeka pırıltıları da ihtiva etmektedir. Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğim olduğundan, size bilmediğiniz bir şey anlatamam... Ama denemeye devam edeceğim... Ayrıca

radas bet lordu kandeta -hiçbir ölüm bu kadar yok edemez- Aklım kaynıyor zavallı kalbim duyan gelsin acınacak haldeyim her yere uzanıyor dilim -aşkın yeşil cini belki çoktan ölmeliydim kadrajın tam ortasındayız bir kahkaha ve o kuş -rica etsem bir fotoğraf çeker misiniz- Suya söyledi kuş ufalıyor insan me santa raya du tenka du vanpa'' -telaşlıyız et ve ot yemeliyiz---

İnsan her düşte kaybolabilir, Bir kasaba postanesinin önünde Fotoğrafına rastlamak gibi ölü bir şairin Mimozalar arasından gülümser Zaman

Yenilmiş şehirler gibiyim yorgun ve suskun Kırılgan. Tanrısal bir soluk alış, yok oluş belki Düşen çan sesleriyse geriye ezanlar kaldı Peki şimdi kim toplayacak bıraktığınız ölüleri Öyle ki her birinin gözleri açık; gülümser gibi Bu ki Tragedyanın kaçıncı episode'si? Suçluysa adalet diyordunuz. Hani ne oldu, nasıl, nerede, ya yargıçlar? Tarih mi zaman mı yoksa? Toprak taslar olmasaydı şarap doldurduğunuz kütük masalarda Masalarda alkol olmasaydı, Ortaçağ olmasaydı mesela Siz ki hepiniz yalancısınız, çoktan

Kontrbas çalıyordu. Ve tam ortasında ışık vardı. Hiç kimsenin görmediğini düşündü, damla. Muhtemelen hiç kimse görmüyordu ışığı. Müzik, orayı dolduruyor, ruhları dolduruyor ve hâtta sarhoş ediyordu. Ama damla, sadece ışığı görüyordu, kontrbastaki ışığı... İnanılmaz bir hızla akıyordu her şey. Mülklerin efendisi, kimsesizlerin bekçisi, yalnızların sorgucu... o ve hepsi... Sesler ötelerden geliyordu. Müzik tam ruhundan geliyordu. Çok farklı bir andı o an: hem duyduğu, hem yaşadığı, hem hissettiği, hem ağladığ

1967 Ünye doğumlu. Cevizdere İlkokulu, Ünye Merkez Ortaokulu, Ünye Lisesi ve İst. Ü.H.F.'de okudu. Avukatlık yapıyor. Evli ve 2 çocuk babası. İlk şiirleri, Ünye'deki bir yerel gazetede yayınlandı. Daha sonra, en seçkin edebiyat dergilerinde ve seçkilerde şiirlerini, yazı ve söyleşilerini yayınlamayı sürdürmüştür. Edebiyat dünyasında; genel olarak, Düşler'i, Göçebe'yi ve Uzak'ı çıkaranlardandır. İlk kitabı Rüzgârın Fili Yakınımdır, 1991'de, İskenderiye Kütüphanesi'nden; ikinci kitabı Çiçek Tozu Günleri, 1996

Ünlü şair ve çevirmen Selahattin Batu'nun ölümünden yıllar sonra, yayınlanmış kitaplarından seçilmiş şiirlerle birlikte, yayınlanmamış şiirlerinden oluşan bir seçki, özel bir koleksiyon kitabı.

Sevgili Haziran Direnişçileri, Gökyüzüne doğru açılan rengârenk bir denizdiniz. Söyleyeceğiniz ne varsa her kükreyişinizde söylediniz. Tükenmez değişirlikle yeniden, yeniden... Dalga, dalga, köpük köpük, devindiniz. Cesaretinizi kırmaya, kanatlarınızı düşürmeye çalışan tüm güçlere karşı. Kan, kin,(onca biber gazına karşın) zehir katılmamış içiniz. Kendinize güzellikten, ironiden yana akıllı bir düzen kurdunuz. Bugüne dek görülmedik ağaçlar, görülmedik yemişler verdiniz. Yaramazlıklarınızla, aykırılıklarını

Gülünüz; çünkü gülmeden geçirilen bir gün, kaybolmuş bir gündür. İnsan nelere güler acaba? Nelere olacak; her şeyden önce kendi kendine, daha sonra da başkalarına... Kimi düşen birine, kimi cimriye, kimi Bektaşi'ye, kimi aşıklara, kimi de politikacılara... İnsanın mizah gücü, zekasıyla doğru orantılıdır. Fıkranın öyle bir gücü var ki, "Fısıltı Gazetesi" olarak vasıflandırabilinir. Bir fıkra anlatın. Eğer güçlü bir fıkra ise, onun bütün çevreye, bölgeye, memlekete, hatta dünyaya yayıldığını göreceksiniz. İn

Asıl söylemek istediklerimin hepsi içimde. İsyana hazır vaziyette beklemekte. Her şey içimde tutuklu. Bir yarım oracıkta, senin yanında. O bir yanım senin elini tutuyor, senin dudaklarına veda öpücüğü konduruyor. Bir yarım oracıkta ölüyor. Bir yanımı orada, hep birlikte defnediyoruz. Orada, seninle ve herkesle birlikte kendi cenazemdeyim.

Gebelik Tanrının biz kadınlara sunduğu, mucizevi bir süreç İçinde, kendine ait, senin bir parçan olan o minicik varlığı barındırmak. Gün be gün bedeninde, ruhunda oluşan değişikliklere ayak uydurmak, yeni haline alışmak. Artık kendinden çok düşündüğün, bedenini paylaştığın, zamanla içinde kıpırtılarını hissettiğin bebeğini hayatında birinci sıraya oturtmak. Kainatın bizlere sunduğu en güzel hediyedir gebelik ve bebek sahibi olmak. Bu süreç bana göre, bir kadının yaşayacağı en özel deneyim, edineceği çok öne