Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Gönül Yonar, mitoloji çalışmalarının bu yeni veriminde, kadın arketiplerinin Türk destanları ve halk anlatılarındaki anahtar vazifesi gören temel karakterleri üzerinden bir tasnife girişiyor ve tarihsel maceramız boyunca değişmeyen bir söylen çekirdeği etrafında, kültürel etkileşimlerin ağında dönüşerek hayatımıza sürgün veren mitsel kökleri irdeliyor. Geniş Türk coğrafyasının yaygın anlatılarından süzülerek gelen alp, bilge, anne, eş, aşık, savaşçı ve yıkıcı kadın imajlarının mitsel devirlerin gölgelerinde
Yahudiler; tarihte benzeri görülmemiş şekilde, bütün dünyada bu kadar dağınık olarak yaşamalarına rağmen, yaklaşık 3500-4000 yıldan beri dillerini, dinlerini ve kimliklerini korumuşlarsa bunun bazı sebepleri olmalıdır. Yahudiliğin ilk ortaya çıktığı zamanlarda ve hatta ondan çok zaman sonra mevcut olan bir kısım halklar, devletler, diller, dinler ve kültürler yok olduğu hâlde onların hâlâ var olması dikkate değer bir konudur. Yalnızca bu gerçek bile Yahudilik-Tevrat ilişkisinin ciddi şekilde ele alınması iç
Bilge Ercilasun, Rumeli’nin kaybına odaklanan romanları incelediği Bir Vatan Kaybettiler’den sonra, Bir Vatan Kurtuldu’da, nicelik ve nitelik itibarıyla artış gözlemlediği için bir terminus olarak belirlediği 2000’li yıllardan itibaren kaleme alınmış 86 romandan yola çıkarak tematik başlıklar altında Atatürk’ü kişisel özellikleri, askerî faaliyetleri, tarih yapıcı olaylar içindeki yeri ve devlet adamlığı bağlamında edebiyatın çağdaş verimleri içinden ele alıyor. Böylece acı dolu kayıplarla geçen senelerin
1816’da Goethe’nin Faustu’nu hususi olarak çevirtip okuyan Lord Byron’ın dramatik şiiri Manfred, muhtemelen Faust efsanesinden ve onun, Goethe’ninki dâhil olmak üzere, farklı yorumlarından ilham almıştır. Yayımlanışından bir yıl sonra Manfred’i okuyan Goethe de karakterler arasındaki yakınlığı görmüş ve şairle münasebet kurmuştur; ancak Manfred, Faust’la benzerlikler taşımakla birlikte, ondan bazı çok temel noktalarda ayrılır. Efsaneye göre Faust hayattan sıkılmış melankolik bir entelektüeldir. Bu sıkıntıda
Faust öyküsü ilk doğduğu andan itibaren kukla oyunlarından başlayarak şiir ve manzum temsiller gibi yüksek edebiyat eserlerinin ilgi alanına girmiştir. Bu numuneler arasında anlatıyı bambaşka bir mecraya taşıyarak gerek edebî gerek felsefi açıdan çok katmanlı bir şahesere dönüştürense şüphesiz Goethe’dir. Büyük şairin Faustunu okurken, sadece geniş bir edebiyat ve mitoloji bilgisine değil, şekillendirdiği karakterin arka planında yer alan Aydınlanma Çağı’nın rasyonel insan tipinden “Fırtına ve Coşku” (Sturm
Tükendi
Şeytana Uyanlar, 22 Şubat-30 Nisan 1931 tarihleri arasında Yusuf Ziya Ortaç’ın yönettiği Yılmaz gazetesinde 65 tefrika hâlinde yayımlanmış benzersiz bir Peyami Safa metnidir. Roman, Batı edebiyat kanonunun en büyük eserlerinden Faust’a dair uyarlamaların, anlatının neredeyse tüm unsurlarını taşıyan dilimizdeki ilk modern örneğidir. Peyami Safa, Batı geleneğindeki dünyevi bilgi-ilahi idrak karşıtlıklarının çemberine girmeden Türk okuru için daha ilgi çekici olan yoksulluk ve yoksunluğu yoldan çıkarıcı motif
30 Eylül 1949-24 Mart 1950 tarihleri arasında Hafta mecmuasında tefrika edilen İçimdeki Yangın, Peyami Safa’nın “Server Bedi” müstearıyla yayımladığı önemli romanlardandır. Peyami Safa, bu romanında kendine kiralık ev arayan Zihni ile Kumkapı Nişancası’nın tanınmış dilberi Esma arasında alevlenen aşkı sıcak ve samimi bir üslupla anlatır. Peyami Safa imzalı romanlarla boy ölçüşecek derecede “usta işi” bir romandır İçimdeki Yangın. Bu bakımdan eser, tekrar edilegelen Server Bedi yorumlarını çürüten ve “ezber
Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk nesiller, acı tecrübelerden hareketle Millî Mücadele’yi, Yunanistan’ı destekleyen İngiltere’ye ve müttefiklerine karşı büyük bir zafer olarak görüyorlardı. Ancak zaman geçip de İngiltere ve diğer Avrupalı devletlerle ilişkiler düzeldikçe Türkiye’deki siyasi kamplaşmanın da etkisiyle bu algı değişmeye başladı. Artık İngilizlerin, Millî Harekete doğrudan müdahalede bulunmadıklarını ve dolayısıyla göz yumduklarını ileri sürenler vardı. Paranoya ve isteri öyle bir boyuta ulaştı ki, İ
Propaganda, dini yaymak üzere kilise tarafından ortaya çıkarılmış bir kavramdır ve insanlığın varoluşundan bu yana iktidar mücadelelerinin bir sonucu olarak her dönemde, bilhassa gücü elinde bulunduranlar tarafından kullanılmıştır. Kilisenin dini yayma isteği propagandayı kurumsal hâle getirmiştir. Sonraki dönemlerde kitlelerin ikna edilmesi ve silahsız savaş yöntemi olarak tarihe geçmiştir. Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması ve herkesin erişebileceği şekilde ucuzlaması propagandanın kullanımını kolay
Goethe'nin, on altıncı yüzyılın ilk yarısında yaşamış George Faust isimli magusun etrafında şekillenen fakat aynı zamanda demonlarla sözleşme akdetme, simya yoluyla unsurları dönüştürme gibi antik motiflerle de beslenen bir Alman halk efsanesine dayalı Faust tragedyasına 1773 yılından itibaren çalışmaya başladığını birtakım belgelere dayanarak söyleyebiliyoruz. İlk fragmanlar ise 1790 ilkbaharında neşredilmiştir. Yıllar boyunca sahne sahne çalışılan eserin ilk kısmı, bugün de muhafaza edilen düzeniye, 1808
Ormana kuru odun parçaları toplamaya giden Yunus, kendi aralarında konușan hayvanlar ve ağaçlardan duyduğu kelimelerin peșine düștü. Çünkü çok eğlenceliydi. Önce görk kelimesinin anlamını öğrendi. Ardından ıșk, dem, uçmak... Ceylanlar, atlar, ağaçlar... Her biri, bir kelime öğretti. Yunus, hepsini gönül heybesine doldurup annesiyle paylaștı. Bu kitapta yer alan Yunus Emre'nin yolculuğu içinizi ısıtacak ve kulağınıza görklü kelimeler fısıldayacak.
BİNDİK BİR ALÂMETE... EDEBİYATIMIZDA OTOMOBİL FİGÜRÜNÜN BELİRİŞİ Otomobil, yaşayışımızı kökünden değiştiren büyük icatlardan biri… Hayatımızı altüst ederken hayâllerimizi, düşlerimizi, duygularımızı ve bunların kendini ifade alanı olan edebiyatı da derinden etkiledi. Elinizdeki kitap, topraklarımıza girişinden itibaren otomobilin bir figür olarak edebiyatta kendine yer açışını takip ederken, insanımızı nasıl da geri dönülmez bir şekilde kendine bağladığını göstermeye çalışıyor. Ana malzeme yine kişioğl
Eski Türk yazıtlarında geçtiği biçimiyle “Altun Yış” veya daha bilindik adıyla Altaylar... Türk Hanedanı’nın doğduğu bu dağlar, Çin belgelerine göre şekli itibarıyla (miğfer) aynı zamanda onların isim kaynağı olmuştu. Yazıtlar gibi, Çin kaynakları da Altaylar için “Jin Şan” yani kelimenin tam anlamıyla “Altın Dağ” diyordu. Bu çalışma, Altın Dağ’ın ormanlarından çıkan halkların öyküsünü anlatır... Fin dil bilimci Matthias A. Castrén (1813-1852) “Altay” dillerini müstakil bir aile olarak tanımlayıp inceleyen
Tükendi
sa'y ile bekler seni yedi gök kere parça parça gökyüzü ciğer öd öyken zühre mirrih zuhal güneş ay iken bende külrengi bir sulusepken suların sevincine kapılır erkenden bir kolum yeterken uyumana sevgili beni benden ayırır bir kikayon gölgesi sarı yeşil zerenderzer güller söylenmemiş harfleri bekler
Şiirin dünyayı değiştirme gücüne inanmasa şiir yazmayacak sanki Murat Özel. Yadırgayan, sorgulayan ve bu sebeple insanı her önüne konanı kabul etmeden yaşamaya davet eden, kırgınlığına ortak olacak okurlar için yazan bir şair. Özel, kıvrak konuşuyor, gerçekleri kıvırmıyor, eğip bükmeden doğru bildiğini savunuyor. Bu savunmada saldırı yok, kin, nefret tohumları etrafa saçılmıyor fakat asla kabul de yok. Değişimi reddediş ve bu konuda direnen inancıyla duruş sahibi bir kalem. Şiir şaire hareket alanı açtığı k
görünür uzakta bir iğne deliği kadar tecelli ettiğinde ayrılık her şeyi sardığında ölüm hepsini kabul eder yoksulluk gelmiş bak ey kamış cem olur sırlar dilinde bin yıl daha bin yıl şimdi yol ova görünür uzakta kıldan ince kılıçtan keskin kalbim hem yokuş hem iniş her kapıda yetmiş bin şehir bahçe kuyu zincirli hepsi yedi kat yere inmiş bak yine gitmiş
Şarki Türkistan Tarihi, Doğu Türkistan’ın millî bağımsızlık savaşının liderlerinden Mehmet Emin Buğra tarafından 1940’ta yazılmıştır. Eserde kısa bir genel dünya tarihi, Türk tarihin başlangıcı fasıllarından sonra Doğu Türkistan tarihi başlangıcından 1940 yılına kadar anlatılmaktadır. Doğu Türkistan’da yaşayan hiç kimsenin kendi tarihini millî bir bakış açısıyla ya da en azından objektif kriterlere bağlı bir kaynaktan öğrenme imkânı yoktu. Kabil’de, Çinlilerin ideolojik bakışıyla yazılanlardan başka kaynakl
Uzunca bir süredir bir edebiyat dergisindeki yazı serisini merakla izliyorum. Kalabalık Cadde’den söz ediyorum ve orada titizlikle edebiyat tarihimizi sabırla kazan Taner Ay’ın “Unutulmuş Yazarlar“ başlıklı “hatırlatmalarından”. Kültür tarihi ancak Taner Ay gibi “kazıcılar” (benim için “defineciler”) ile derinleşebilir, anlam kazanabilir ve en önemlisi, sosyal tarihle buluşabilir. Taner Ay’ın yazı dizisinde akademik bir nesnellik veya yazar ile arasına mesafe koyma gibi bir kaygısı yok, bu da yazıları çok d
Tükendi
Hhhiiiiihhhhh… Olanlardan haberin var mı? Çilli Çirpi ve arkadaşları, başlarına bu sefer öyle bir dert açtılar ki... “Ne oldu?” dediğini duyar gibiyim. Kaybolan definecileri arayan ekibi gizlice takip ederlerken koca ormanın derinliklerinde kendileri de kayboldular. Dahası altı tünelli bir odacığın içine düştüler. Hem karanlık hem soğuk hem açlık yakalarına yapışmış hâldeyken hangi tünelin güvenli olduğunu keşfedip kurtulabildiler mi? Bütün bu hikâyeyi tek nefeste okuyacaksın. Acele et, çünkü onları ve seni
Ooooo... Vakit kaybetme katıl bize, bak göle açılan neşeli maceraya sıra geldi. Ekrem dedenin heyecanlı masalını dinlemeye bayılacaksın. Bu masaldaki Dört Kollu Şehzade, dış görünüşünden hiç memnun değil. Bilirsin bazen olur böyle şeyler… Bu durumu değiştirmeye kararlı. Sence başarabilir mi? Masaldan hemen sonra Çilli Çirpi ve arkadaşları kültür evinin açılışına gidecekler ama onları, orada da büyük ve güzel bir sürpriz bekliyor. Altı kahraman ilan edilecekler anlaşılan, ne dersin? Masallar, oyunlar, tatlı
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2