Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 564 kayıt bulunmuştur Gösterilen 160-180 / Aktif Sayfa : 9
"bahçem tek sap gelincik" diyordu eloğlutek sap gelincikte bir bahçe kurma makamınaancak dokunulmamış hüznün vedeğinilmemiş bir yalnızlığın içinden ulaşılabilirkaldıysa muteber bir iyimserlik yosun tutmamışsücut halinde dağılan kederfirari, sürgüngölgelerin sığıştığı bir menfadır bahçe.
Tükendi
Birleşik Devletler'de daha çok demokrasi daha çok vergi anlamına geldiği gibi, daha çok federalizm de daha çok demokrasi ve daha çok vergi demektir.Amerikalılar demokrasiyi biraz da otoritenin gücünü azaltmak şeklinde anlarlar. Otoritenin gücünü de yetkileri değişik ellere dağıtarak azaltırlar. Örneğin devlete ait yetkiler, anayasayla üç organ arasında paylaştırılmıştır. Böylece otorite dağıtılmış ve halk için daha az tehlikeli bir konuma indirilmiştir. Aslında Amerikan Devrimi denilen şey budur. Düşünülere
Bir insan kendiyle ne zaman ilgilenmiş olur? Kendimizin ne olduğunu bilmezsek, kendimizi daha iyi kılabilir miyiz? İnsan, bedeninden başka bir şeydir. Kendinin ne olduğunu bilmek bilge olmaktır. Bilge ve iyi olmadıkça kimse mesut olamaz. Michel Foucault Kendini sürdürme, kişinin sahip olduğu ve başkalarının bu kişiye güvenmelerini sağlayan davranış tarzıdır. Birisi bana güvendiği için, ben eylemlerimden bir başkası önünde sorumluyumdur. `Sorumluluk' terimi iki anlamı birleştirir: `güvenme' ve 'sorumlu olma'
Türk edebiyatında Sabahattin Ali kadar hayat hikayesiyle eserleri iç içe geçen şair/yazar sayısı çok azdır. Yurdun çoğu yöresini özellikle Batı Anadolu coğrafyasını dolaşma fırsatı bulan yazar, bu yörelere ilişkin gözlemlerini, izlenimlerini ve anılarını eserlerine çok canlı biçimde, estet bir anlatım ve üslupla yansıtmıştır. Bir süre yurt dışında/Almanya'da bulunan Sabahattin Ali, bu ülkeye ve insanına ilişkin izlenimlerini ve maceralarını da eserlerinin konusu yapar, Türk edebiyatına özgün eserler kazandı
Ali Karaçalı, bireyin içsel duyuş ve düşünüşünü içeren öyküler yazmıştır. Öykülerinde öykü kişilerinin ruh yapılarıyla, yer aldıkları çevresel şartları örtüştürerek yapısal bir bütünlüğe ulaşmaya çalışmıştır.Son öykülerinde, bireyden topluma, diğer bir söyleyişle tekil durumlardan çoğul durumlara geçişi de deneyen Ali Karaçalı, deneyimli bir atmosfer öykücü olarak, toplumsal içerikli öykülerde de başarılı bir grafik çizmiştir.÷mer LekesizAli Karaçalı'nın Kamçı adlı kitabı, öykümüzün önemli kazanımlarından b
Handan Acar Yıldız "Ağır Boşluk" ve "İnatçı Leke" adlı iki başarılı öykü kitabının ardından şimdi de "Kaybolmuş Kaderler Müzesi" adlı romanını okuruyla buluşturdu. Kitap için usta öykücü Necip Tosun dikkat çekici belirlemelerde bulunmuş: Handan Acar Yıldız, Kaybolmuş Kaderler Müzesi'nde, duygular, yaşantılar, durumlar üzerinde lirik, felsefi bir dille gezinirken, bütün bir insanlık tarihini kodlamaya çalışır. Romanda zaman zaman düşsel, simgesel, çağrışıma yaslı anlatımı tercih ederken felsefe ve din kaynak
Tükendi
Nogay halkının zengin sözlü edebiyatı öteden beri bilinmektedir. Nogayların sözlü edebiyatının en önemlisi Edige destanıdır. 14. ve 15. yüzyıldan itibaren Nogay şairleri Şal Miyiz Tilenşi Ulı, Hasan Kaygılı, Dosmambet Azavh 16. yüzyılda, Kazı Tuvgan Süyiniş Ulı 17. yüzyılda önemli eserler bırakmışlardır. 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başında Nogayların edebi faaliyetleri Astrahan'da yoğunlaşmıştır. SSCB döneminde Karaçay Çerkes otonom vilayetinde sürdürülmüştür. Çağdaş Nogay edebiyatı 1930' lu yıllardan itibar
Sanat modern zamanların hiçbir döneminde, bugün olduğundan daha yaygın olmamıştır. Toplum içerisinde her zamankinden daha aşikâr, daha amade ve daha şekilci olarak varlığını sürdürmektedir. Sanat, şimdiye dek hiç olmadığı kadar, toplumu oluşturan birçok iletişim biçiminden sadece biri olarak toplumsal süreçlerin de bir parçası olmuştur: Ticari bir meta, bir fikir, bir bilgi, bir hüküm, bir eylem. Estetik algısı, modernitenin hiçbir döneminde mevcut çağda olduğu kadar kültürün kendini anlaması için bu kadar
Esra Demirci, öykülerinde, incelikli insanların kırılgan dünyasına eğilirken; hayatı anlamlandırma çabaları, yalnızlık ve acı ana temaları olur. İnsanlar arasındaki iletişimsizliği, yabancılaşmayı öne çıkarıp bu kopuşun perde arkasını tartışır. Bütün bunları öykülerken de çağrışımlarından beslenen, daha çok sessiz, içe derine doğru genişleyen bir anlatımı tercih eder. Öyküler, küçücük olaylar etrafında başlar; bilinçaltı, zihinsel göndermelerle halka halkla genişler, derinleşir. Buralarda anlam daha çok, kü
Felsefenin bireyde bir karşılığı vardır; dilde, toplumda, kültürde, hatta coğrafyada bir karşılığı vardır. Felsefe ile ilgilenmek, bu karşılığı keşfetme, dahası bu karşılığı oluşturma ve zenginleştirme yönünde bir çabadır. Felsefe bu arayışla benim yolum, bu çabayla benim felsefem olur. "Dünyada ne var?" demek, "benim dünyamda ne var?" demektir; "varlık nedir?" demek "ben ne kadar varlığım?" demektir; bilgi nedir?" demek " ne kadar bilebilirim?" demektir. Filozof, yürüdüğü yolu kendisine kendisini de yürüdü
Şiir ve anlatı ilişkileri, modern edebiyatın en sorunlu alanlarından biridir. Türkiye'de modernist şiirin anlatıya mesafeli olduğu, modernist bir şiirde anlatısallığın bulunamayacağı yönünde çok yaygın bir kanaat var. Bu kanaate göre modernist şiir, insan duygularını en az sözcükle dışa vuran şiirdir. Oysa Türk şiirinde gerçek anlamda modernist diye nitelenebilecek ilk hareket olan İkinci Yeni'ye mensup şairlerin hiç de en az sözcükle yalnızca duygularını aktardıkları söylenemez. Aksine, hemen hepsinin uzun
Sesleniş, İkbâl'in1901-1924 yılları arasında yazdığı Urdu şiirlerinden oluşur. İlk Urdu şiir eseri olması bakımından diğerlerinden farklıdır. Zira bu eserde İkbal'in düşünce dünyasında yön belirleme çabası açıkça görülmektedir. Nitekim eser bizzat İkbal tarafından dönemlere ayrılarak okuyucuya sunulmuştur.
Kollarımı o kalın sicimle arkama kat kat bağladı. Başıma da bir maske geçirdi. Maskenin hava alıp vermeye yarayan bir hortumu vardı. Maske başıma geçirilince dünyayı iki gözlükten görmeye ve hortumdan gelen hoş bir havayı teneffüs etmeye başladım. Tam bu sırada birden ateş düşmüş gibi bir hâl oldu. Teğmen elektrik cereyânını salmıştı. Kafamın mor alevler içinde cayır cayır yanmakta olduğunu hissediyorum. Sade kafam değil, bütün vücûdum yanıyor! Dişlerim birbirine çarptıkça elektrik burgusuna benzer bir çatı
Tükendi
Sis
Ey unutkan ve kendine meyleden kalbim! sen söyle benim bu yağmurdan nasıl kurtulacağımı benim mürşidim sen isen, şimdi sen söyle uzak kalmasaydım kiminle kirlenirdi toprağın yüzü tükenirdi göğüsümden terleyerek uzaklaşan hüznün yürüyüp kalırdım ufukta daralan raylarda. şimdi kan kırmızı şafak renginden nasıl çıkarayım seni bir trenin karanlıktan ışığa uzamasına şaşırsam da parmaklarımın ucuyla tutup nasıl çıkarayım seni şayet bir şafak vaktinde yakalasam kanın sıcaklığını ışık oyunları nasıl kışkırtır aklım
Tükendi
Şeyhülislâm Şairler'in şiirlerinde aşk, sevgili, şarap, meyhane gibi kavramları kullanmaları, Osmanlı şiir geleneğinin bir özelliğidir. Bunları "Şeyhülislâm oldukları hâlde, şarap ve meyhaneyi övmekten çekinmeyen şairler" olarak değerlendirmek ve osmanlı ülemasını düzene kafa tutan şairler olarak yorumlamak, Divan şiirinin ve divan şairinin estetik anlayışını, felsefesini ve üslûbunu bilmemekten kaynaklanmaktadır. Şeyhülislâm şairlerin, sultan şairlerin veya kadın şairlerin şiirleri birarada değerlendirildi
Shakespeare, Türk sahnelerinde eserleri en fazla oynanmış olan piyes yazarı... Hamlet'in yirmiye yakın prodüksiyonu oldu. Tüm eserleri pek az dile çevrilmiştir. Türkçemiz bunlardan biri, Üstelik, en önemli piyesleri 8'er 10'ar kere çevrildi dilimize. Türk Shakespeare kitabı, gelmiş geçmiş en güçlü tiyatro yazarının dünyasını anlatıyor. Trajedileri de var burda, komedileri de... Tarihî piyesleri de, soneleri ve şiirleri de... 37 yapıtının her birinden en az bir alıntı bulacaksınız, Othello, Macbeth, Hamlet,
Yalnızdım. İçe doğru bir burguyla bungun sabahların meltemini taşıdım yüksünüp nar çiçeklerine içlendiğim münhaldi. Zira hüzünler içinde bin haldim. yazgım tereddütler ve terler içinde uyanmaktı mevsime rüyaları çözmek değil rüyada ölmekti bütün hevesim and içip ömrümün çürüyen yerlerinde yeşerecek her şeye ömrümden çalıp yüreğimde yer açtım o yüzden artık büsbütün umarsız ve yersizim evet hâlâ bir nehir ve bir yıldız saklı tutuyorum kendim için bir nehir ve bir yıldız hâlâ bir tutamak nedir bil
"İlahiyat sahasında yaşayan tüm yazarlar bir yana... o ruhumu doyuruyor." -Huston Smith
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 564 kayıt bulunmuştur Gösterilen 160-180 / Aktif Sayfa : 9