Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 564 kayıt bulunmuştur Gösterilen 180-200 / Aktif Sayfa : 10
Aşk ve ölüm, hayatımızın vazgeçilmez iki gerçeği. Aşk, aldığımız nefesin iksiri, kuvveti, kudreti değil yalnızca; hayatın kendisi. Hayat bir aşk ürünü değil mi? Kışta kuruyup giden çiçekler, yapraklar, tomurcuklar yaşam aşkının sonucunda dirilip bahara hazırlanmazlar mı? Ya ölüm? Aşk kadar gerçek değil mi? Aşk sarmalı kadar insan hayatının içinde değil mi? İnsan, ölümüne doğru koşan, hayatı ölümüyle birlikte yaşayan, her an ölüp dirilen, her an ölüm korkusunu ensesinde hisseden varlık. İnsan yaşamını var ed
Çocuk, sabahtan beri onlarca kez tekrarladığı o çileden çıkarıcı küçücük sorusunda ısrar ediyor: "Babam kahvede n'apıyor ana?" Anne yine o gizemli cevabı veriyor: "Sahur bekliyor... Sahur bekliyor dedim ya!"
Mitos ya da mitoloji insanlığın bilinen tarihi kadar eskidir. Anlatıların doğaüstü niteliği dolayısıyla mitos hep tartışma konusu oldu. Mitos üzerine felsefi yahut bilimsel incelemelerin olmadığı çağlarda mitos ile dinin gerilimli ilişkisi görüldü. Bu türden incelemeler ortaya çıktıktan sonra ise mitosun doğası, mitos ile akıl ve akılcı ürün ilişkisi hep soruşturuldu. Mitos her şeyden önce bir düşünüş biçimidir. Mitosu anlama onun iç yapısını ve mantığını anlamaktan geçer. Mitosun temelindeki düşünüş biçimi
Tükendi
Yunus Nadir Eraslan, Çırak'ta bize çocukluğumuzun iz bırakan dünyasından sesleniyor. Öykülerinde genellikle günümüzün genel öykü eğiliminin dışında bir çizgi izleyen Eraslan, henüz gerçek anlamda öyküsü yazılmamış tanıdık bir mahalleye yöneltiyor bakışlarını ve oradan yaşantılara ses veriyor. Evden, sokaktan, çarşıdan, esnaf dükkanından, dost meclisinden el alan bu öyküler, mahallenin sokaklarında büyüyen bir çocuğun, bir gencin yaşantısından kesitlerle ve sahici bir yaşanmışlık duygusuyla veriliyor. Gerçek
Dünyanın tavanından inmiş bir kalenderim ben Bir yol sarhoşuyum işte, az önce çıktım yola sadakamı verip Can kuşum da uçmak ister benimle, inleyip durur Karışır yolların tozu gövdemin tuzuna, dur durak yok! Şehirlerden şehirlere savrulurum da kapılarda kimse yok! Ey ömrümün bahtı, ey göğün ölümsüz merdiveni! Kucakla artık beni.. kucakla artık.. kucakla..
Tükendi
Gördüm, çıkardın küfrü çantandan Bu akşam ne müşrik bir gök var bize Kurtlara müşevvik Benim de anneme öpülmüş yanaklarım var Yüreğine sokulmuş bir heyecanım Dostum yüreğine Hiç bilmezler mi senin kim olduğunu Bilsen nasıl eriyeceğini çarşıların Eliften bilmeye başladın hatta şimdiden Bin beter oldu hepsi olsun da Bir kere kanıtlar çok kere sen çıktın karşılarına Şehirlere yakışmayacak kadar yukardayız Artık anla Şehre girmemek için ırmaktan buharlaşan suyu Bana sor soracaklarını dünyaya
-Emin, bu hareketlerin beni çok şaşırtıyor, aynı zamanda da üzüyor. Doğru Yol'u öğrenesin diye Medrese'ye gönderdiğim sendin, sen. Senin iftara yarım saat kala "Çocuklar, bu gece mübarek bir gecedir, Allah bu gece mutsuz ve hüzünlü olanların dualarını kabul ediyor! Haydi önce namaz kılalım!" demeni bekliyordum. Ama sen hiçbir şey yapmadın! Ne sen, ne de ev sakinlerinden bir başkası. - Görüyorum ki Medrese'de hiçbir şey öğrenememişsin Emin! Hiçbir şey! Kitaplarda işe yarar bir şey gördüysen bile, unutmuşsun
Bu sözlükte dil olarak "mana-yı mefhum şudur" dendiğinde anlaşılması istenen "anlam" anlamına olmak üzere anlam önde tutulmuştur; veya en azından tutulmaya çalışılmıştır. Anlam bir başka "entity"ye feda edilmemiştir. Aksi vakidir. Bu sözlüğün dili, veya bu sözlükte kullanılan dil "tuz değirmeni" gibi çatır-çutur veya takır-tukur olmakla eleştirilebilir. Orta bir dil kullanılamadığı, cümlelerin bazen uzun bazen kısa olduğu söylenebilir. Hiç şüphesiz bir felsefe sözlüğü yazmaya kalkışmak o dilde bulu
Tükendi
Gösterme, insanlar için haz duyma aracı olduğu kadar içinde türlü duygusal tepkiler barındıran bir yansıtma / dışavurum, göstermenin doğasında var olan asıl şeyse ‘ben'in kaybolup gitmesine razı olmama halidir. İşte insan, yeryüzündeki geçici macerasını ortaya koymak için bu sebeple farklı ifade biçimlerine başvurmuştur. Prehistorik çağlardan itibaren mağara duvarlarına, kaya yüzeylerine, tabletlere, kağıtlara resim ve yazı olarak yansıyan bu varoluş kaygısını aynı zamanda insanın estetik bakışının yansımal
Bunlar Sachiko Murata'nın kitabını okurken aklıma gelen sadece birkaç düşünce. Biliyorum ki bazıları -İslam'dan anladıkları şeye çok uzak gibi görünen- onun cinsiyet ilişkisine, irfanî yaklaşımına belki de karşı çıkacak. Ancak bu kitapta tercümesi yapılan metinler -bunların çoğu ilk kez tercüme edildi- yaklaşımının tam anlamıyla geçerli olduğunu gösteriyor. Aslında çok sayıda metin, kitabın en önemli parçası olma özelliği taşıyor; bunlar kendi başlarına mistik hikmet antolojisini oluşturuyor ve İslam'la ilg
Tükendi
Tabiattaki nesnelerin bizde uyandırdığı intibaların ifade tarzını aradığımız ve doğadaki görüntüleri zihnimizde temsil ettiğimiz yani tabii nesneyi estetik nesneye çevirdiğimiz zaman estetik bir ilişkiden söz edebiliriz. Yenileşme dönemi Türk edebiyatçıları estetik temsil keyfiyeti üzerine sistemli bir düşünceye kapı aralamakla edebiyatın doğasını asli yurduna irca etmişlerdir. Edebiyatın asıl yurdu "Güzel"dir.
İdeoloji araştırmalarının pek azı, ideolojilerin aslında neye göre tanımlandıklarına dair sıkıcı bir göreve girişmişlerdir. Aynı şekilde çalışmaların birçoğu; gruplar, grup üyeleri, toplum ve kültüre göre ideolojilerin işlevlerini tartışsalar da toplumsal ve bilişsel işlevlerin ayrıntılarını dile getiren, bu işlevlerle ilgili ideolojik yapıları açıklayan çok fazla araştırma yoktur. İdeolojiler; gücü ya da toplumsal eşitsizliği "meşrulaştırmak" için geliştirildiyse, o zaman bu meşrulaştırma süreçlerinin ve u
Goethe ve Dünya Edebiyatı başlıklı bu çalışmamda Goethe'nin isim babası olduğu Dünya Edebiyatına kendisinin bizzat önderlik etmesi, Batı ve Doğu edebiyatlarından örnekler alıp onları değerlendirmesinin yanı sıra İran'lı şair Şirazlı Hafız'ın Divan'ından esinlenerek bir "Batı Doğu Divanı yaratması" üzerinde tek tek durulmaya değer konulardır. Ve bunların sonucunda Goethe ve Dünya edebiyatı konularının içiçe alınması gerekiyordu. "Dünya Edebiyatı" kavramı ya da teriminin kazandırdığı bir faaliyet de edebiyat
Eskiden türkü sözlerinin yazılıp satıldığı türkü dergileri vardı. O sıralar çokça söylenen şarkı ve türkülerin sözlerini o dergiler vasıtasıyla öğrenir yalanına yanlışına bakmadan ezberlerdik. Bu kitabın da Türkü Dinleme Temrinleri adı okuyucuyu yanıltmasın. Bu bir türkü kitabı değildir. İmdi: Kitapta sözü edilen türküler, müzikle olan alakasından ziyâde yakılmasına medar olan mâşerî yürek yangınına dikkat çektiklerim ve mümkünse o yangının insanlarımızın yüreğindeki ateşine kendi tahassüsümün penceresinde
"İnsan neden korkar?" Şüphesiz bu soruya verilebilecek en kolay ve en isabetli yanıt "bilmediği şeyden" olacaktır. İnsanlık gerçekten de tarih boyunca hep bilmediği şeylerden korkmuştur. En başta yıldırım ve gök gürültüsünden, volkanik faaliyetlerden, yerle göğün yeksan olduğu depremlerden ve daha birçok doğal afetten...Buna karşın hem korktuğu hem de hayran olduğu bu afetlere hatta güneşe, aya ve yıldızlara, gökyüzüne tapınmıştır. Milyonlarca yıllık gelişiminde geldiği bugünkü noktada ise korktuğu her şeyi
Tükendi
Herkes büyük salondaki yerini almış. Hayattaki şu meşhur durmamız gereken yerleri andırır gibi Ali de camın kenarından bakıyor her bir şeye. Uzağından izliyorum onu. Tıpkı onun bize olan uzaklığı gibi ben de onu hemen yanındaki gerçekliği tartışılır bir dünyadan izliyorum. Her şeye tepkisiz bir adam nasıl olur da göğün en uzağındaki bir kuşun çığlığını duyar, bir kuşun çığlığına irkilir bedeni? Hangi uzaklardan yorgun kalıp düşer de taşıyamaz bacakları bedenini, yığılır herkesin içine. (En çok da benim içi
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881) romanları ve öyküleriyle dünya klasikleri arasında sarsılmaz bir yer edinmiş Rus yazar, gazeteci ve yayıncıdır. Dostoyevski, eserlerinde ele aldığı konularla yalnızca edebiyat değil, kriminoloji, teoloji, sosyoloji, psikoloji, eğitim araştırmaları alanlarında çalışan araştırmacıların da ilgi alanında olan bir yazardır. Dostoyevski eserlerinde kişilik çözümlemeleri yapar. Kimi zaman bu kişilikler Peterburg'a, evlere, sokaklara vs. ait olsa da onun temel malzemesi i
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 564 kayıt bulunmuştur Gösterilen 180-200 / Aktif Sayfa : 10