In 1492, the Spanish monarchs expelled tens of thousands of Sephardic Jews from the Iberian Peninsula and other territories. Most Sephardim headed eastward and settled in Ottoman lands, where their language, known as Judeo-Spanish, survived and thrived for centuries. This book is the result of fieldwork in the Jewish community of Istanbul. It provides a historical and modern sociolinguistic account of the survival of the Judeo-Spanish dialect after centuries of fragmentation, French bilingualism, ?Turkish o

İstanbul, Roma ve Kudüs gibi insanların aklından ve rüyalarından hiç çıkmayan, daima merak edilen bir şehir olmuştur. Dini, sanatsal ve entelektüel bir merkez olan şehir Bizans zamanındaki önemini, 1453'teki Türk fethinden sonra da devam ettirmiştir. Gerek Bizans gerekse Osmanlı dönemlerinde İstanbul; bilinmeyeni keşfetme ve ufkunu yeni yerlerle genişletme amacındaki seyyahların ilgi odağı olmuştur.

Kitabın giriş bölümünde İstanbul mutfağının gelişimi ve çeşitlenmesi, mutfağın tertip, düzen ve çalışma hiyerarşisi, mutfakta kullanılan araç ve gereçler, sofra düzeni, sofrada uyulan adetler ve gelenekler, padişahların yeme içme alışkanlıkları gibi konular hakkında doyurucu bilgiler bulunuyor. Giriş bölümünün ardından, yemeklerin sofraya geliş sırasına göre sınıflandırdığımız ana başlıklar altında yemek tariflerine yer verdik. Kitaptaki yemek tariflerini okurken yemeklerin ve yemek isimlerinin hikayelerin

İstanbul, bir medeniyet merkezi olarak birçok sanata merkezlik yaptığı gibi, hüsn-i hatta da beşiklik yapmıştır. "Kur'ân Mekke'de indi, Medine'de okundu, İstanbul'da yazıldı" sözünü söyletecek şekilde hat sanatında bir üslûbun merkezi olmuştur. Birçok sanatkâr bu yolda ellerinde gelen gayreti göstermiş, bayrağı daha yükseklere çıkarma hedefi içerisinde olmuşlardır. Amasya, Edirne ve Bursa'da yeşeren filizler İstanbul'da koca bir çınara dönüşerek dünyanın her yerine dallarını uzatıvermiştir. İstanbul'da ilg

Dünyanın sayılı metropollerinden biri olan İstanbul, özellikle son yüzyılda büyük bir değişim geçirmiş, resmi anlamda başkentlik özelliğini yitirse de iktisadi, kültürel ve sosyal açıdan öncü rolünü sürdürmüştür. Özellikle 20. yüzyıl üzerinden bakıldığında, İstanbul yüzyıllara dayanan tarihsel tecrübesi ve bu birikimi modern çağın şartlarıyla harmanlayan mevcut haliyle her zaman merkezde yer almıştır. Peki, özellikle 20. yüzyılda demografik, siyasi, toplumsal vb. açılardan geçirdiği sayısız değişiklikler n

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. "İstanbul'un Yüzleri" projesini hayata geçirmeye karar verdiği zaman, 100 kitaplık geniş kapsamlı bir program oluşturdu. Kentimizin tüm fiziki, sosyal ve kültürel varlığını belgeleyecek bir yapılanmadan söz ediliyordu. Tüm bu zenginliğin nasıl izleneceği konusunda alçakgönüllü bir yaklaşım olarak "İstanbul'un 100 Rotası" fikrini ortaya attım. Kabul edildi, yoğun bir emekten sonra elinizdeki çalışma ortaya çıktı. Bu kitaptan nasıl yararlanmak gerektiğine ilişkin t

Tarih boyunca önemli medeniyetlere beşiklik etmiş şehirler, sanayi, ticaret ve ulaşımın geliştiği yerlerde kurulmuştur. Buradaki şehirlerin ekonomik olarak zenginleştiğini ve bu zenginleşmenin kültürü, sanatı ve hayat standartlarını beslediğini görüyoruz. Günümüz ekonomi mantığı içerisinde ülkelerin üzerindeki yükün büyük bir kısmını şehirler almaktadır. Özellikle "marka şehir" mantığı içerisinde her şehrin ekonomik, turistik, kültürel potansiyeli o şehrin yöneticileri ve sakinleri tarafından daha aktif bi

"İstanbul, binlerce yllık geçmişinin büyük kısmında dünyanın en önemli şehirlerinden biri olmuş ve neredeyse her dönemde kendinden söz ettirmeyi başarmıştır. Nice şehirleri kıskandıracak güzelliklerle dünyanın dört bir yanından insanları her daim kendisine çekebilmiştir. İstanbul'un 100 Misafiri, farklı çağlardan farklı milliyettlere ait, farklı niyetlere ve zihniyetlere sahip, farklı mesleklerden seçilmiş, ortak noktaları İstanbul olan 100 misafirin İstanbul'la olan münasebetlerinin kısa öykülerini toplam

Arapça kertebe kökünden, yazılmış, yazılı belge anlamlarına gelen kitabe; yapılar ve eserler üzerinde yer alan; yapı yahut eser hakkında bilgi veren kaynaklardır. Kültür ve sanat tarihimizin önemli unsurlarından han, hamam, çeşme, sebil, medrese, cami, vb. eserlerin büyük kısmı, belki tamamına yakını vakıf eserleridir. Vakıf eserler üzerindeki kitabeler, dili, tezyinatı, tasarımıyla bir dünya telakkisinin tezahürü olarak bizim aynamızdır. Kitabeler üzerinden hat, tezyinat ve edebiyat tarihinin seyrini bel

Sembolizm insanların kullandığı bir takım şekilleri, objeleri, sözcükleri din, felsefe ve estetik üçgeni içerisinde değerlendiren ve deşifre eden bilimin kendisidir.

Temelinde insanlara yardım etme gayesi bulunan vakıflar insanlık tarihinin belki de en eski kurumları olarak karşımıza çıkmaktadırlar. İstanbul'da ise Roma ve Bizans dönemlerinde dahi vakıf müesseselerinin varlığından söz etmek mümkündür ki özellikle Bizans İmparatorluğu devrinde bu kurumların hukuk tarafından korunduğu ve devamlılığının sağlandığı da ortadadır.

İstanbul'un ihtişamlı hamamlarından pek azı günümüze gelebilmiştir. Bununla birlikte yok olan hamamların bir kısmı yeniden şehre kazandırılmıştır. Hamam kültürü ise eski canlılığını yansıtmasa da devam etmektedir.

Han kelimesi, Farsça "hane(ev) kelimesinden gelmektedir. Arapça literatürde ise "han" kelimesi, 1213 yılında "Han al-Akaba"nın yapılmasıyla görülmüştür. Hanlar yapısal olarak birbirinden farklı iki tür için kullanılmıştır. Bunlar menzil hanları (kervansaraylar) ve şehir hanlarıdır. Kervansaraylar uzun yolculuklarda birer konaklama istasyonu durumundayken şehir hanları, malların depolandığı, satıldığı takas edildiği, tacirlerin konakladığı ve düzenli olarak ticaret ile imalatın yapıldığı yerlerdi. Dünyanın

Tarih, İstanbul'un dünyanın merkezindeki konumunu hiçbir siyasi ve politik durumun değiştiremediğini göstermiştir bizlere. Onun, ilkçağlarda bir ticaret kolonisi olarak tarih sahnesine çıktığı devirleri aşarak dünyanın yönetildiği bir payitaht haline dönüşmesinde, elbette pek çok saik vardır. Bunların başında âlimler, bilginler, edipler ve şairlerden oluşan seçkin zümre ve çevrelerin bu şehirde kendilerini gerçekleştirmede zorluk çekmemeleri, muteber sayılmaları, korunup kollanmaları ve çalışmalarının deste

Bir şehri coğrafi özellikleri, jeopolitik konumu, ticari ve ekonomik altyapısı kadar o şehirde yaşayan insanlar da önemli kılar. Bir şehre içinde yaşayan insanlar şekil verir, onu korur ve geleceğe aktarır. İstanbul yüzyıllardan bu yana yaşayanları için vazgeçilmez bir şehir olmasının yanında, diğer pek çok şehir gibi yaşayanlarının imar ettiği, koruduğu ve maalesef yok ettiği şehirlerden biri olmuştur.

Dünya kentlerinin incisi İstanbul, Avrpa ve Asya kıtasının üzerine yayılmış yedi tepeli yapısıyla, içinden geçen deniziyle, Boğaziçi'yle, Haliç'iyle, tarihiyle, çoğrafyasıyla görsel olarak çok zengin bir fotoğraf platosudur. Geçirdiği evrimle sanatın yaratıcı ruhu, teknik olarak icadından bu yana fotoğraf, İstanbul'u görsel olarak da zenginleştirmiştir. İstanbul, profesyonel fotoğrafçılar için bulunmaz bir görsel hazinedir.

İstanbul'a çağdaş sanat perspektifinden bakmak, diğer sanat dallarının bize sunduğu "bakış"ların yanında bir farklılık içeriyor. Çağdaş sanatın İstanbul bağlamında son yıllarda ilgilendiği meselelere baktığımızda orada büyük bir çeşitliliğin olduğu aşikar.

"İstanbul!un 100'leri" kitap dizisinin bir parçası olan bu çalışma, dizisinin tarif ettiği genel çerçevenin özelliklerini taşıyan tematik bir yayındır. İstanbul'u eksene alan söz konusu çerçevede grafik tasarımcılar ve illüstratörler İstanbul'un 100 Grafik Tasarımcısı ve İllüstratörü adlı eserle bu çalışmadaki yerlerini aldılar.