Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5
Okuyacağınız bu kitap onurlu mücadele süreçlerini akıcı bir dille anlatıyor. Rengin Gürdeniz bir eş, bir anne, bir anneanne ve en önemlisi bir Türk kadını olarak Amiral Cem Gürdeniz’le kurduğu huzurlu ve mutlu bir hayatın üst üste yaşanılan haksızlıklara rağmen hepimize ve özellikle gençlerimize örnek olacak şekilde nasıl da dimdik ayakta kaldığını haykırıyor. Rengin, iyi ki seni ve eşin Cem’i tanıdım. İyi ki herkesin beklediği Cem ile yarattığınız hikâyenizi anlatan bu kitabı yazdın. İyi ki Atatürk’ün ha
Malta kampında her akşam, tutuklular sıralanarak yoklama yapmak âdeti vardı. Bu yoklama için herkes odasından çıkar, kışlanın avlusunda sıra olur ve bir İngiliz subayı gelir, dizilmiş duranları birer birer sayarak “Tamam” diye tekmil haberini verirdi. Fahreddin Paşa, kampa geldikten sonra yapılan ilk yoklamada bir türlü “tamam” denemiyor, eldeki deftere göre sayılıyor, sayılıyor bir noksan çıkıyordu. Nihayet İngiliz subayı, odaları dolaşıyor bir de bakıyor ki Fahreddin Paşa masasının başında oturmuş kitap o
Tükendi
1443 İstiklâl Takvimi'nde İstiklâl Marşı Derneğinin Şubelerinin bulunduğu dört vilayetimizin (İstanbul, Ankara, Konya, Adana) ezânî saatlere göre namaz vakitlerini bulabilecek, her gün bir hadis-i şerif ve bunun yanında Türk tarihinin Seferberlikten Cumhuriyet’in ilanına kadar olan aralıktaki hadiselerinden bazılarını okuyabileceksiniz. Ertesi gün cevaplarını öğrenebileceğiniz bir bilmece ve bulmaca ile bir mani veya birkaç kinaye her gün takvimimizde olacak. Yine her gün İstiklâl Marşı Derneği'nin diline d
Fransız filozof ve dilbilimci Roland Barthes’ın 1968’de kaleme aldığı "Yazarın Ölümü" yayımlandığı andan itibaren dünya çapında etkili olmuş, edebiyat kuramı ve felsefe alanında büyük tartışmalar doğurmuştur. Laura Seymour "Yazarın Ölümü"nün edebiyat tarihindeki yerini, yazıldığı ortamı, edebiyat alanındaki eleştirilerini, önerilerini, aldığı tepkileri ve yarattığı tesiri açıklayıcı ve akıcı bir dil, adım adım takip edilen analizler ve etkili bir yöntemle anlatıyor. “Yazarın Ölümü’nü okumak, bize edebî meti
Postmodern: Felsefe, Edebiyat, Nekahet; postmodernlik merkezinde dönen mevcut tartışmaların tam da içinden konuşuyor ve bir tarih anlatısından çok tartışmanın tanıklarına, söylemlerine, sonuçlarına odaklanmayı tercih ediyor. Abdullah Başaran, okuru, hayatın farklı yönlerinde postmodern durumun soru ve sorunlarıyla yüzleşmeye davet ederken modern ve postmodern olanın gerçekte ne olduğunu da kapsayıcı ve etkileyici bir dille tartışmaya açıyor. Hatta bu çalışmada, bizzat kendisini ve okuyucusunu da tartışmalar
“‘Ulus Baker Okumak’ ne demek? (…) Okuma, öğrenme serüvenimizde yeni gelen bilgi, yorum ya da bakış açısı, halihazırda bizde olanlarla karşılaştığında bir çarpışma, çalkalanma, altüst oluş gerçekleşir. Yeni gelenin partikülleri eskininkilerle bir araya gelip bizde yeni bir yerleşmeye yol açar; daha da fazla yeni bilgiye yer açarak. Zaten tam da boşluğumuza denk gelen bilgilerle, fikirlerle karşılaştığımızda bunlar bizde fazladan bir ‘şişkinlik’ yaratmak yerine, yeni bir açlık yara
Tükendi
Üzerinde yaşadığı topraklardaki değişimlere ve kırılmalara şahit olan romancılar, Türkiye’nin sancılı ve oldukça özgün siyasi hikâyesini anlamaya, görmeye çalışmış ve romanlarında da bu siyasi meselelerin tartışıldığı mekânlar yaratmışlardır. Kimi zaman bu mekânlar; farklı partiden olduğu için kahvede çay verilmeyenlerin, vapurun parası seksene çıktığı için seçime gitmeyenlerin, partiye “yazılınca” nam veren Yönis Beylerin, çürük bir ağaca aşı vuranların Türkiye’sidir. Ekonomik, kültürel ve siyasi hayatta y
Borges’le Gizemli Bir Yolculuk Mustafa Bülent Gündogmuş Bir cümlesinde bile farklı âlemlere dalabilen Borges’in yaşam öyküsü de yazdığı öyküler de benzersizdir. Düşsel Varlıklar Kitabı’nın 1967 tarihli önsözünde, kitabın okunurken, bir çiçek dürbününün durmadan değişen desenleriyle oynar gibi sayfalarda rastgele dolaşılmasını önererek eserini adeta bir desene benzetir. Belli bir soyutlama düzeyinde söyleyebiliriz ki, Borges’in hemen hemen tüm öyküleri ve hatta denemeleri kendi içinde bir desen oluştururlar.
Başucu değil, bir başiçi kitabı! K. İskender Selçuk Altun’un 2004’ten beri devam eden aylık yazılarının 2013-2015 dönemine ait olanları: Aforizma, Alıntı, Alkış, Anı, Bilgi, Eleştiri, Günlük, Gözlem, Haber, Kıssa, Kinaye, Nükte, Öneri, Polemik, Sor(g)u, Tepki, Yanıt... Selçuk Altun: Nefes aldığı “kitap içindir”. Birhan Keskin
Tükendi
 Okul, tebeşir, tahta bilmedikleri köyde o gün köy bekçisi neyin müjdesini veriyordu?  Ünlü bir karikatüristken niçin Yozgat’ın Sarıkaya ilçesine yerleşti?  Yoğun bakım odasında niçin ihale pazarlığına girişti?  İçişleri Bakanlığı’nda valiler toplantısına neden alınmadı?  Tüm doktorlara gönderdiği mektupta neler istedi, sonunda neler oldu?  Makam otomobiline niçin binmiyor, yolculuklarını niçin otobüsle yapıyordu?  Polis minibüste kimlik kontrolü yaparken validen niçin şüphelendi?  “N
Tükendi
Elinizdeki kitap, İslam dünyasındaki teo-politik hareketlerin mevcut yönetim ve toplum düzenlerine yönelik alternatif talepleri konu edinmektedir. Bu kapsamda Teo-Politik hareketlerin ortaya çıkışı, karizmatik liderleri, ideolojileri, inşa etmek istedikleri toplum modeli, faaliyetleri ve siyaset ile ilişkileri din sosyolojisi perspektifiyle irdelenmektedir. Bu çerçevede, İslam dünyasında modernleşme sürecinin önemli ve en merkezi üslerinden biri olan Mısır’daki Müslüman Kardeşler hareketinin tarihi tecrübes
İslam sanatı, kaynağını İslam’ın kendisinden alan, yani Kur’an-ı Kerim ve Sünnete dayanan; insan fıtratında ve âlemdeki doğal güzelliğin açığa çıkarıldığı, mutlak güzellik ve hakikat arayışıdır. Bu aşkın yönü zamanı aşarak muhatabı, insan fıtratında yer alan zamansız bir alana götürmektedir. Bünyesinde barındırdığı diğer sanatlar ve yüksek ifade ve erişim gücüyle modern zamanların güçlü bir anlatı alanını oluşturan sinema ise bir düşsel gerçeklik ve varlık alanı sağlayarak, izleyiciye tahayyül edebileceği,
Neden bazı mekânlar bize zevk, korku, üzüntü ve iğrenme duygularını yaşatmaktadır ya da bazı mekânlar bizde neden tüketim arzusu uyandırmakta, geçmişe nostaljik bir yolculuğa sebep olmaktadır? Tüm bunlar insanoğlunun her daim bir mekân içerisinde olduğunu ve aslında insanoğlunun serüveninin mekânların serüveni olduğunu gözler önüne sermektedir. Bireyin, toplumun ya da mekânın bakışının arkasında gizli olan nedir? Bireyin duyguları sürekli his ve değişime açık mıdır? Bu sorular bağlamında bakıldığında aslınd
Tükendi
İki büyük liderin kaderi mühürlenmiş bir vagona sığamadı. Lenin ve Atatürk bugün dünyanın bildiği ve tanıdığı iki büyük lider olarak tarihe geçti. Lenin ve Atatürk’ün Birinci Dünya Savaşı’nda ortak kaderlerinin taşındığı vagon: Mühürlü Vagon. “Mermi böyle patladı. Hem bir ülkenin hem de bir âlemin altı üstüne geldi!” cümlesiyle başlıyor kitap. Lenin, Mustafa Kemal, Mustafa Suphi, Mir Sultangaliyev ve Enver Paşa... Kitabın adı Ekim Devrimi’nin önderi Lenin’i İsviçre’den Rusya’ya taşıyan trenden geliyor. Kita
Çağdaş Arap Edebiyatı Seçkisi, çeşitli Arap ülkelerinden yirmi üç şairin kırk dört şiiriyle on altı yazarın on yedi öyküsünü içeriyor. Sanatçılar ve metinler seçilirken kişisel beğeni ve tercihler kadar, bu sanatçıların ve ürünlerinin dünyada gördüğü ilgi ve kabul de gözetildi. Çağdaş Arap edebiyatının oluşum koşullarını ve gelişim süreçlerini, kültürel ve sanatsal eğilim ve yönelimlerini sergileyip değerlendiren Giriş bölümüyle sanatçıların biyografileri de pek çok ortak değeri paylaştığımız Arap toplumlar
Tükendi
Akıldan beslenmeyen dindarlıklar ile irâdeyle yol almayan benliklerin varacağı yer kula kul olmaktan başka bir durak değildir. Sorumluluk sahibi kişiliğin elden gittiği o son duraktaki sahih kulluğun göstergesi olan "mutlak itaat"in sizi çıkaracağı yer ise asla Müslümanca bir şahsiyetin inşâsının yapıldığı özgür mekânlar olmayacaktır.
Peyami Safa Gülay Kurucu Öteki'de yapısöküm olarak bilinen okuma stratejileriyle tanınan edebiyat eleştirmeni ve filozof Jacques Derrida'nın metinleri üzerinden edebiyat ve felsefe disiplinleri arasındaki ilişkilere odaklanıyor. "Felsefe edebiyata yönelik dışlamayı neden fark etsin? Gerçekten de edebiyatın felsefe üzerinde üstelik kurucu bir tesiri söz konusuysa bu neye yarar?" sorularını soran Peyami Safa Gülay filozofun felsefenin edebi olana yönelik dışlama girişimlerini terk etmesi gerektiği iddiasının
Türk modernleşmesinin yaşandığı süreçle birlikte değişen Türk hikâyesi, edebiyatın toplum hayatına dair konu ve olayları işlemeye başladığı andan itibaren yeni toplum modelinin inşasına dâhil olmaya başlamıştır. Türk yazarlar anlatının bu özelliğine ve türün Batı’daki örneklerine dayanarak yenileşme devrinin ruhunu taşıyan eserler üretme gayretine girişmişlerdir. Sosyal hayattaki farklılaşmayı algıladıkları biçimiyle hikâyelerine taşıyan yazarlar, türün belirli bir çerçevede birey ve toplum i
Modernizm özellikle Türkiye’de, edebiyat alanında nasıl ortaya çıktı, romanda, öyküde, şiirde yansıması nasıl oldu, nasıl bir yol izledi? Postmodernizm nasıl algılandı? Edebiyatımıza postmodernizm nasıl girdi? Postmodern yapıtlar okurla bağ kurabildi mi? Değerli eleştirmen Semih Gümüş bu kitabında, özellikle bu soruları aydınlatmaya çalışan denemelerini bir araya getiriyor. Modernizm ve Postmodernizm, yalnızca edebiyatımızın değil, ülkemizin de yüz yıllık serüvenine ışık tutuyor. Çünkü edebiyatı anlamak,
XVI. asır şairlerinden Vâhidî tarafından kaleme alınan Risâle-i Gül ü Bülbül, remizlerle bezenmiş kısa ve sihirli bir hikâyedir. Dönemin Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selîm’e sunulan bu Farsça risale, Ferîdüddîn Attâr’ın Mantıku’t-tayr’ından izler taşımakla beraber konu itibariyle oldukça farklıdır. Bu risalenin kahramanı olan bülbül, aşk semasında kanat çırpan bir âşıktır. Bilinen tek yazmasının tıpkıbasımı, günümüz Türkçesiyle tercümesi ve Ahmed Remzî Akyürek tarafından Gülzâr-ı Aşk adıyla yapılan çeviri
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5