Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3
Çocukluğunda saray terbiyesi almış, Nazıme Sultan'ın bir ara vekilharçlığını yapmış ve genç yaşında 1001 gün Yenikapı Mevlevihanesi'nde çile doldurarak "dede" olmuş bir koca Mevlevî... Esad Dede'den Mesnevî okumuş ve mesnevihanlık icazeti almış, maişetini vakıf gelirinden ya da tekke tahsisatından değil elinin emeğiyle çıkarmak için matbuat dünyasına atılmış bir kalem ehli... İslamın temel ilimlerini ve tarihini asıl kaynaklarından okumuş bir İslam âlimi... II. Abdülhamid devrinden cumhuriyete çok zor zaman
Elinizdeki eser; İbn Arabi'nin "Tevhid" konusunu ele aldığı, kısa ama içeriği oldukça yoğun bir eserdir. Bu nedenle eser değişik adlarla birçok kez Türkçeye çevrilmiştir. Risalenin merkezinde Hz. Peygamber'in zikretmiş olduğu "Men arefe nefsehu fegad arefe Rabbehu / Nefsini bilen Rabbini bilir" hadisi vardır. İbn Arabi, bu hadisten hareketle -öğrencisi ve evlatlığı Konevi tarafından "vahdet -i vücut" olarak adlandırılan ve sistemleştirilen "Tevhid" anlayışını derinlikli ve ufuk açıcı bir şekilde işlemişt
Daha çok Şeyh-i Ekber İbnü’l-Arabî hazretlerinin tercümanı ve şârihi olarak tanınan Abdülganî en-Nablusî (Allah sırrını takdis eylesin), pek çok tarikatı cem eden bir sûfîdir. İslam ilimlerinin zahirî veçhesinde otorite olmasının yanında bâtınî cihetinde de mürşid ve rehber olan Nablusî üç yüzden fazla eser kaleme almıştır. Üstadın medresede ilim tedrisiyle ve tekkede seyr u sülûk eğitimiyle sürdürdüğü doksan yıllık ömründe yedi yıllık bir uzlet hayatı dikkat çekicidir. Elinizdeki kitapta İmam Nablûsî’nin b
Bu kitap, İslam tarihinin klasik döneminde (miladi yedinci ve on birinci yüzyıllarda) sûfîler ile halifeler, emirler, valiler ve kadılar gibi yönetici ve devlet görevlilerinin ilişkisini, tasavvufun gelişim sürecine etkileri bakımından incelemektedir. Tasavvufun “kimlik krizi” yaşadığı ve Emevîler ya da Abbâsîler gibi güçlü merkezî yönetimlerin olduğu bu süreçte, sûfîler kendilerini fakihler, mütekellimler ya da başka gruplarla mücadele içinde bulurken siyasete karşı nasıl bir tutum geliştirmişlerdi? Yöneti
Gözünle Görmeden İnanma! Her şey Çetin dedemle zeytinlikte sohbet ederken başladı. Dedem bana ‘Evladım gözünle görmediğin hiçbir şeye inanma!’ dedi. Neeee?! Gözümle görmediğim hiçbir şeye inanmayayım mı? - Ama ben Allah’ı da gözümle görmüyorum ki?!!! Meğer Allah’ı görüyormuşum. Ama gözümle değil de başka türlü görüyormuşum. Nasıl oluyor diye merak ediyorsan doğru yerdesin. Çünkü ben de merak ettim ve dedeme, nineme, anneme, babama onlarca soru sordum. Bu soruların cevaplarını da Allah’la Tan
İnsan Rabbinden başka nereye gidebilir? Gidenlerden bahsediyorsun, gitmeyen var. Aldatanlardan bahsediyorsun, yalanlardan büyük Bir gerçek var. Anlamayanlardan bahsediyorsun, yüreğindeki sevgiyi bilen var. Yalnızlıktan bahsediyorsun, sen fark etmesen de ruhuna Bir dokunan var. Yüzlerce yüzünden bahsediyorsun insanoğlunun, yüzlerce yüzünün içinde saklı riyasından, hilesinden, çıkarından, talanından… Unutmasana! Senin yüzüne hep Bir gülümseyen var. “Yoruldum” diyorsun güzel dostum, eğe
Bir zamanlar yoktuk, şimdiyse varız. Önce hiçbir şeydik, sonra pek çok şey olduk. Bunun ardından yeniden “hiçbir şey” olacağımızı öne sürmek akla yatkın bir açıklama değildir. İnsan için en önemli mutluluk kaynaklarından biri, ölüm ötesindeki sonsuz yaşama inanmaktır. Ahiret bilgisi, insanın -daha bu dünyada- ağlamalarını gülmeye, endişelerini şükre çevirecek olan bir bilgidir. Vakti dolan insan dünyadan ayrılır ayrılmaz “artık hep ama hep varsın” cümlesinin içine doğar. Bu ne güzel bir müjde, ne hari
Dijital İşgal: Asıl Hedef Muallak Kayası Kudüs zıtların uyumluluk arz ettiği ilahî bir mekândır... ‘İlahî Nur’ buradadır! Mescid-i Aksâ ise göklerin ve yerin buluşma noktasıdır... Peygamber Efendimizin miraca neden ‘Muallak Kayası’ üzerinden yükseldiği bilinmeden... Bugün yaşadıklarımızın pek çoğu anlaşılamaz... Ve İstanbul’da namaza durduğumuzda iki kıblemize birden secde ederiz... Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksâ! Aynı yöndedirler... Alınlarımızda birbirlerine temas ederler... Hacerü’l-esved ve Muallak
Hz. Pir Mehmed Niyazi-i Mısri Halveti (1618-1694) divan-ı ilahiyatındaki nutk-ı şeriflerinde 13. asrın hakikat dili olan İbn Arabi, Hazret-i Mevlana ve Yunus Emre gibi üç büyük İslam mutasavvıfının tefekkürünü yeniden yorumlayarak aşka ve irfana ait hakikatleri kendi sülük tecrübeleriyle damıtıp süzerek yepyeni bir üslup ve terkiple takdim etmektedir. Onun ilahiyatım kendinden önce ve sonra gelenlerden ayıran hususiyet sadece Yunus'tan, İbn Arabi' den yahut Mevlana'dan tevarüs ettiği miras ile seyr ü süluk
Mevlânanın üstadı olarak kabul ettiği Feridüddin Attarın bu eseri, genel bir bakışla İslâmî bir temele dayanan ahlâk ve âdap kaidelerini kısa formüller halinde gençliğe aşılamak maksadıyla yazılmış didaktik bir eserdir. Ancak içine her seviyeye hitap eden müsbet ve kuvvetli fikirlerin de serpiştirilmiş olduğuna göre uzun bir tecrübenin derin bir bilginin rehberliğiyle pratik hayatta bahtiyar geçinmenin sırlarını da öğretmektedir. Asırlar boyunca Şark-İslâm ülkelerinde hemen her sınıf halk tabakası
Maarif, Sultan Veledin Farsça mensur ve tasavvufî bir eseridir. Eser, ihtiva ettiği bahislere nazaran muhtelif uzunlukta elli altı fasla ayrılmıştır. Fasıllara başlamadan evvel, Allahın birliğini, bütün kudretin Onda olduğunu, Onun dışında müstakil bir varlığın olamayacağını anlattıktan sonra, ilk fasılda, amelden kastedilen şeyin namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek ve hacca gitmek olmayıp, bunların yardımı ile insanın ruhunda, mânevî bir ilerlemenin ve gelişmenin meydana gelmesi ve hakikî dindarlığın d
Tükendi
İbn Haldun [ö. 1406] hızlı bir gelişim evresinden geçen İslam felsefesinin en önemli isimlerinden birisidir. Bu onun kelam tasavvuf felsefe bilim ve medeniyet tarihi gibi pek çok konuda kuşatıcı bir bakış açısına sahip olması sebebiyledir. Özellikle asabiyet teorisi ve umran ilmi ile ilgili ortaya koyduğu fikri çerçeve kendi dönemiyle sınırlı kalmamış günümüze kadar etkisini koruyarak gelmiş toplumsal ve siyasal yapıları anlama ve yorumlamamızda müracaat edilen bir kaynak olmuştur. Bugün İslam coğrafyası
Felsefe hikmetlerin hikmeti olup sanatların en üstünüdür. Çünkü felsefe insanın kendini bilmesini sağlayan bilgi-leri verir. Bu anlamda İslam filozofları felsefe ve hikmet de-nildiğinde "kendini bilen insan Rabbini bilir gücü yettiğince onun fiillerine benzer davranışlarda bulunur" ifadesini mer-keze alır. Çünkü nefsini felsefe ile disipline eden kişi akli ruhi ve ahlaki etkinliklerde bulunur olgun/kâmil biri haline gelir. Önemli olan insan nefsinin arındırılması. Buradaki anahtar kavramlar da ruh ve nefs't
Yûnus Emre: Gerçek erlerden biri ve birincisi. Hak âşıkı ve ârifi, İslâm'ın hakîkati, tasavvufun ilk Türkçe ilmihâli, Kelimeleri semavîleştirip Hakk'ın rengine boyadıktan sonra kelâmlaştıran kâmil insan, Türkçe'nin manâ, aşk ve ilâhî dili, Kelâm ve kalem iklîminin sultânı, Yol tecrübemiz, öğütçümüz, davetçimiz, mürşidimiz, Gönül çocuklarıyla kurduğu aşk okulunda binlerce aşk öğretmeni yetiştiren yüce gönüllü eren, Türkmen kocası, Dost bahçesinin bülbülü, Cümle şairlerin başı... Geçmişimiz, bugünü
Tükendi
Oflu Yusuf Şevki Efendi (v. 1904), Osmanlı’nın son devir âlimlerinden Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî (v. 1893)’nin önde gelen halifelerindendir. Gümüşhanevi’nin halifeleri, savaş, göç ve yıkımların getirdiği bir dönemde tesis ettiği organizasyonlarla topluma bir yönüyle ümit ve destek kaynağı olurken, diğer yandan kurduğu kütüphaneler, yaygın eğitim müesseseleri ile onlara rehberlik ve yol göstericilik yapmışlardır. Bu rehberliğin yöntemi ise hadis okuyarak ve okutarak, Peygamber ahlâkını tatbik eden bir
Tükendi
Asr-ı saadetten uzaklaştıkça yabancı kültürlerin etkisiyle İslam aleminde İslâm akidesinden sapmalar baş göstermiş ve birçok bozuk görüşler, inançlar ve fırkalar türemiştir. Bunların desteklenmesi amacıyla da Kur'an ayetleri keyfî te'villerle tahrif edilmiştir. Bu bozuk görüşlerden biri de 'cehennem azabının ebedi olmadığı fikridir. Buna bağlı olarak da 'cehennemde bir çeşit cennet hayatı yaşanacağı, azabdan zevk alınacağı, ebedi azabda hikmet olamayacağı, ilahi rahmetin mü'min-kafir herkesi kapsadığı, her
Tükendi
https://isletmetest.kibokatalBugüne değin neşri beklendiği halde bir türlü neşredilememiş olan Rûşen-i Dil-nüvâz tabiri câiz ise, tasavvuf düşüncesinin üç farklı yüzyılında oluşturulmuş üç ayrı metnin cem edilmiş; ancak ne yazık ki tamamlanamamış halidir. Mahmud-ı Şebüsterî (ö. 1320)'nin ilhama mazhar olduğu söylenen meşhur manzum eseri Gülşen-i Râz'ı kendisinden yaklaşık iki asır sonra Muhammed Lâhicî (ö. 1506) Farsça olarak yorumlamıştır. İslam dünyasında en fazla şerhi yapılan eserlerin başında gösterile
Seyyid Muhammed Nûru’l-Arabî’nin silsilesinden yetişen, vahdet ve melâmet neş’esine mensup zevât-ı kirâm arasındaki en önemli müelliflerin başında şüphesiz Prizrenli Abdürrahim Fedâî (k.s.) gelmektedir. Bunun sebebi Fedâî’nin (k.s.) Nûru’l-Arabî’nin hakikatini, onun öğretilerini ehadiyyet penceresinden seyrederek melâmîliğin manâ yönünü eserlerinde manzûm ve mensûr olarak ilmek ilmek işlemesidir. Nûru’l-Arabî’nin Arapça olarak şerh ettiği Vâridât’ı büyük bir vukûfiyyetle manzûm olarak tercüme etmesi onun mu
Bu kitap, gönül öğretmenin Niyazi Mısri ile yakaza halinde yaşanmış gerçeklerden bir kesittir. Bu bir roman değildir. Hikaye ve deneme de değildir. Kitabın türünü ben de bilmiyorum. Cümlelerimi savruk bulabilirsiniz. Gönlümün savrukluğundandır... Aziz Niyazi farklı zamanlarda geldi, bu satırları yaşattı ve yazdırdı. Bana “Aşka gel! Birlik yurduna, öze dön.” Dedi. Ben de onun bu çağrısını sizinle paylaşıyorum. Kitaptaki bütün güzellikler ondan, eksiklikler bendendir. Tuşlara vuran odur, ben değilim! Ha bir d
Tükendi
Kitabın ilk bölümünde menkıbelerden ve tarihî belgelerden hareketle Yûnus Emre’nin hayatı anlatılıyor. Yûnus’un hayatı konusunda en kapsamlı eser olma özelliğini taşıyan kitap aynı zamanda Yûnus’un içinde bulunduğu kültür havzasını da (Tapduk Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Sarı Saltuk, Barak Baba) detaylarıyla ortaya koyuyor. Kitabın ikinci bölümü ise Yûnus Emre’nin dîvânını ihtiva ediyor. Mustafa Tatcı’nın 35 yıl gibi bir sürede 50’den fazla yazma nüshadan hareketle hazırladığı bu tenkitli neşir, Yûnus Emre Dîv
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3