Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 976-992 / Aktif Sayfa : 62
İstemem aslında bu hayatı Lakin içimdeki canavarla Bitmiyor savaşım Kuruluyor hayalimde esnek çadırlar İçinde berrak çadır neslihanları Çözemedim seslerindeki cihanları Gözleri birer hayat Oku oku bitmiyor satırları
Tükendi
''kendine vereceğin en değerli ödül, sevdiklerinle paylaşacağın sade bir yaşam olmalı"- Can Özoğuz
Tükendi
BAŞ DÖNMESİ Çığlığı yansıtmayan tek bir dize var mıdır?* Ve biz bulutlara gömdük çocuklarımızı Ve biz çocuklarımızın kirpiklerine astık babalarını Ve biz öldürenden hayatımızı bağışlamasını bekledik Ve biz katilimizle geleceğe şarkılar söyledik Ve biz yoksulluğun acısından sessizce uzaklaştık Ve biz kadınlarımızı arzularından tavanlara astık Var mıdır gerçekten tek bir dize İnsanın haysiyetinden doğmamış olsun... *Aragon
Mevsimlerden sonbahar, aylardan Eylül Ortalıklarda görünmez oldu Bülbül En sevdiğim çiçek Lale ile Sümbül Unuttuğumu sanmayın baş tacıdır Gül Düşünceleri sıralarken araya koy Virgül Aşkın, sevginin, inancın sembolüdür tabi ki Gül Şifa için, dertlerin için, sıkıntıların için hep Gül Ev mahremiyeti için en iyi örtüdür perde ile Tül Ateş söndükten sonra geriye kalır Kül Olmazmış Günahsız kul ile dikensiz Gül Rabbin huzurunda yükselmek için biraz Bükül Günahlarından yavaş yavaş bu şekilde Dökül Tek dileğimdir d
Tükendi
Ey gönül yürüyorsun nereye? Aşkın beni kavuracağı yere. Aşkın seni nerede kavuracağını bilir misin? Bu yolda bilmek şart mı, aramak yetmez mi? İnsan bilmediği şeyi nasıl arar? Kalp akıl gibi değildir ki bildiğini değil hissettiğini arar... 23.18/14.11.2019
Tükendi
Rübab-ı Şikeste, "Karilerime" başlıklı manzum bir önsözle başlar. Şiirlerini okuyucularına ithaf ettiğini söylediği bu şiirde Fikret, okuyucudan iki şey ister: Gözyaşı ve samimiyet... Rübab-ı Şikeste'nin ilk baskısı 1900 yılında yapılmış, çok kısa sürede bitmesi üzerine aynı yıl ikinci baskısı neşredilmiştir. Uzun bir aradan sonra, o zamana kadar Fikret'in yazdığı bazı şiirler de ilave edilerek 1910 yılında üçüncü baskı yapılmıştır. 1911 baskısına ise üçüncü baskıda olmayan üç şiir daha ilave e
« İnsanı insan eden duyguların sırtta bir kambur misali taşınan yük olarak görüldüğü, tamamen tüketime ve ‘sıradaki'ne dayalı şu dijital çağda şiirin, bizi bize hatırlatmak adına büyük bir sorumluluk üstlendiğini hep düşünmüşümdür. Ancak bu sorumluluğu günümüzde kimin devralacağına dair endişelerim hep baki kalmıştır. İşte bu noktada Özgür Kınay'ın kalemi ile tanışmam, bu anlamda edebiyat ile ilişkisini masum ve kıymetli tutmayı başarmış herkes gibi benim de yüreğime su serpiyor. Olan bitene genel geçer bir
"Fesleğen kokularıyla Yerleşiyor vadilerine düşlerin Bir mutluluk vaadi gibi Bizi kokuyor şiir : Keşfedilmemiş biçimi olarak geleceğin"
Tükendi
Kitap Açıklaması "Şiir ne demek bilmiyorum. Hava gölgede 45 derece, sokaklar sıcakta kavrulmuş çiş kokuyor, bir allahım bile yok ve böyle müthiş kuş sesleri duymamıştım hiç. Gece yarısı uyandım, ışığı açmadım. Karanlıkta okunaklı yazmaya çalıştım. Yatakta doğrulmuş ‘Geriye yalnızca şiir kaldı birlikte direnecek.' diye düşünüyor, buna inanıyordum. Gece susmuş, karanlıkta her şey kaskatı sabitlen- mişti. Yazdıklarım üst üste binmiş. ‘Eski sözcüklere yeni anlamlar vermeliyiz.' Bu okunuyor yal- nızca."
Tükendi
"Peker için şairlik, tam bu nedenle bütün yaşamın parçalanmış hallerini, renk tonlarını yaşantılayabilmesi demek, imgede yaşanılır kılabilme, bunun için de şiirsel bir estetikle duyumsayabilme yeteneğidir. Şairlik her durumda yüceltilir, şair oluşun özellikleri abartılır. Kendisini en geniş anlamıyla şair olarak tasarlamış, bundan uzak düştüğünde hayıflanarak yeniden o tasarıma dönmüş bir şairdir Peker.... Saf duyunun insanıdır şair...Parçaları bütünlemeye çalışır... Şaire 'ergen şiir' in en uzun ömürlü şai
Tükendi
bilmezsin. bir kirpik ucu bakış bir büyük azmettiriş bir tövbe beklentisi çırılçıplak bir dünya bir dünya çırılçıplak bir dünya kan kokuyor. bilmezsin. bir ney taksimi döner nevi kendine mahsus nevi kendinden menkul nevi pek nevizâde bir alkol akşamüstü çırılçıplak bir dünya dünya çok çırılçıplak dünya isyan kokuyor.
Tükendi
"Ertesi sabah, popomun arkasında bir kaşıntıyla uyandım. Dokunduğumda, kuyruk sokumumun başladığı yerde hafif bir çıkıntı geldi elime. Çıkıntıdan aşağıya doğru, ince uzun tüylü bir kuyruk sarkıyordu. Sıçrayarak dört ayak üzerine doğruldum. Göğüslerim kaval kemiğime uzanıyordu. Vücudumun her yeri tüyle kaplanmış, benek benekti. Ellerim ve ayaklarımda siyah toynaklar, üzerlerinde aylardır silmediğim aşınmış kırmızı ojeler. Başucumdaki kaleme uzanıp dişlerimin arasına soktum. Cep telefonumu açıp annemi aradım
Tükendi
Türk insanı olarak çok üstün hasletlerimizin yanında çok önemli eksikliklerimiz de olmuştur. Bu eksikliklerimizin başında Türk Dili'ni koruyup, geliştirip yarınlara taşıyamamak ve o kadar çok tarihi olay yaratmamıza rağmen tarihimizi yazamamak. Selçuklular döneminde eğitim öğretim dilinin Farsça olması ile başlayan dil kaybımız Cumhuriyet dönemine kadar sürmüştür. Yüzyıllar boyu egemenliğimiz altında yaşayan hiçbir ülkeye kendi dilimizi öğretememişiz. Bin iki yüz yıl boyunca Türk coğrafyasında bizim hakimiy
Tükendi
Papatya söyledi: Aşktan bezdi Venedik Ağlatıp ağlatıp susturmayanlarından Sevdirip sevdirip kavuşturmayanlarından İnadından başka yola saptıranlarından Zamanını kaçıranların feryat figanlarından Fallarını açtım gondolların Kara sevda çıktı bahtıma Tutmadı falı bendeki aşkın
Tükendi
İsyanım sanadır ey deli gönül! Değer miydi bunca derde, kedere Yol onundur yol ver çekip gidene. Unut aşkı, sevdayı, VAZGEÇ GÖNLÜM! Dereler nehirler gibi coş sen de. Öt bülbül gibi hoş bir seda ile. Ne gülü sev ne dikene katlan. Kaşlarını çatmaktan, VAZGEÇ GÖNLÜM! Yer edinme kendine hiçbir yurdu. Bil ki geçti artık senden sevdalar. Ne bir merhem ol, ne de bir can suyu. Sen bu vefasız yardan, VAZGEÇ GÖNLÜM! Alma eline sazımın mızrabını. Bir daha çalma o deli türküyü. Yokuşlarda koşturma kıratımı. Bana umu
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 976-992 / Aktif Sayfa : 62