Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 200-220 / Aktif Sayfa : 11
Tüm insanların kişiliklerini belirleyen, düşünüş ve eylemlerine temel olan kimi özellikleri vardır. Kişiyi başkalarından ayıran bu özellikler, onun karakterini oluşturur. Hele ki bu kişi yurdunun sömürgeci işgalden kurtuluşunu sağlamışsa, ülkesinin ve ulusunun çağdaşlaşmasının yolunu açmışsa, onun karakter özelliklerini araştırmak ve anlamaya çalışmak daha da büyük önem kazanır.Prof. Dr. Hikmet Özdemir bu kitabında, Mustafa Kemal Atatürk'ün tarihin gördüğü en büyük liderlerden biri olmasını sağlayan kişilik
Tükendi
Malazgirt zaferi sonrasında Anadolu’nun kapılarını açan Türkler, XI. yüzyılda Antalya ve Sinop’un ele geçirilmesi ile denizle tanışmışlardır. Önceleri askeri denizcilik öne çıksa da zamanla ticari denizcilikte gelişmiştir. Ege kıyısında yaptığı fetihlerle Türk denizcilik tarihinin mihenk taşı kabul edilen, ilk Türk amirali Çaka Bey’in açtığı yolda yürüyen Türk denizciliği XV. ve XVI. Yüzyılda altın yıllarını yaşamıştır. Bu kitap, Türk denizcilik tarihini kapsamlı bir şekilde anlamanızı sağlarken Preveze Den
Tükendi
İpek Yolu bildiğiniz tüm tarihi gerçekleri altüst edecek. Dünya tarihine yön veren İpek Yolu tam olarak nedir? Akla hemen çöl kumlarının üzerinde, Çin'den Roma'ya yol alan bir deve kervanı geliyor. Ama gerçek bundan daha farklı ve ilgi çekici. İpek Yolu'nda Valerie Hansen bereketli ticaret rotalarına, kültürlerarası etkileşime, İpek Yolu ekonomisine ve arkeolojik şaheserlere dair bilinmeyenlere ışık tutuyor. Hansen, seyahat güzergâhında yer alan sekiz arkeolojik kazı alanını inceliyor. Çangan’dan Semarkand’
Tükendi
“İnsan ölür kalır eseri” demişler. Bu cümleden anlaşılan o ki, insan fânidir. Asıl olan, kalıcılığı yakalamaktır. İnsan, yok olmaya razı değil; ruhunda gizli “ebed” çığlıklarıdır ona eser bıraktıran. Devlet adamları, tarihî şahsiyetler, sanatkârlar, edebî çehreler, sporcular… Kitabın sayfaları arasında kendilerini ziyaret edecek okurlarını bekliyor. Üç beş sayfalık bu biyografiler, elbette yeterlidir demiyoruz, ancak bu kitabı okumakla onları tanımak için önemli bir adım atmış olacaksınız. Usta kalem Mehmet
Misâk-ı Millî bir yönüyle Kurtuluş Savaşı'nın ve Cumhuriyet'in arka planını oluşturan bir siyasi ve hukuki belgedir. Bir Meclis kararı olduğu için meşruiyeti olan ve onu esas alan kurucu kadronun meşruiyetini de sağlayan bir belgedir. İkinci olarak, Misâk-ı Millî, "Türk çoğunluğuna dayalı bir Türk vatanının sınırlarını" çizmiştir. Bunu da dönemin uluslararası hukukuna dayanarak yapmıştır. İmparatorluğun dağılması sürecinde yeni Türk Devleti'nin hem insan hem de toprak unsurlarını gerçekçi ve insani değerler
Türkiye'de Ermeniler üzerine yapılan çalışmalar 1878 yılında imzalanan Berlin Antlaşması’ndan sonra başlayan ve 1915 tehcirine kadar cereyan eden olaylarla sınırlı kalmıştır. Bu tarihten önce Ermenilerin yerleşim yerleri, nüfus ve sosyo-ekonomik durumları hakkında yapılan çalışmalar yok denecek kadar azdır. Oysa Türklerle Ermenilerin ilişkileri Anadolu’nun ilk fetih yıllarından başlar. Bu dönem içinde geniş bir kültür alışverişine ve yüksek bir birlikte yaşama tecrübesine örnek oluştururlar. Türkler ve Erme
1950 ile 1960’lı yıllarda Gümülcine merkezde Batı Trakya Türklerine ait sekiz (8) ilkokul vardı. Bunların dördü Türkçe dersleri yeni Türkçe alfabe (Lâtince) ile yaparlardı. Diğer dördü ise yeni Türkçenin yanı sıra Kur'an alfabesini ve bundan 4-5 harf fazlası olan eski Türkçeyi de (Osmanlıca) okuturlardı. (Devletin resmi dili olan Yunanca tabii ki, bütün okullarda vardı). Dolayısıyla dört okulda iki, diğer dört okulda ise dört alfabe ile öğretim yapılırdı. Niçin böyleydi? Bu kitapta bunu anlatmaya çalıştık..
Osmanlı Devleti’nin ilk özgün tarih kaynaklarından biri olan bu Tevârîh-i Âl-i Osmân, bir Anonim tarih derleyicisi olan Muhyiddîn Mehmed b. Alâeddîn Ali el- Cemâlî tarafından derlenmiştir. Tevârîh-i Âl-i Osmânlar, nüvesi II. Murad (1421-1451) devrinde oluşan ve II. Bâyezîd (1481-1512) devrinde yazılmaya başlanan ilk devir Osmanlı kronikleridir. Osmanlı devlet geleneğinin şekillenmeye başladığı XV. yüzyılın ilk yarısında, halk üzerinde hayranlık uyandırmaya başlayan Osmanlı hanedan üyelerinin geçmişini öğren
“Bugüne kadar mükemmel bir Atatürk biyografisi yazılamadı. İlk sırada da doğum tarihlerinin karmaşıklığı söz konusu... Kimi yazarların Hicri kimi yazarların da Rumi tarihlerini kabul ederek yaptıkları çevirilerdeki hatalar işi daha da zorlaştırmakta. Örneğin; Atatürk’ün doğum yılı 1879, 1880 ve 1881 olarak yazılmaktadır. Aynı karmaşa doğumunun gün ve ayı konusunda karşımıza çıkıyor. Yunan araştırmacı Vasilis Dimitriadis sayesinde babası Ali Rıza Bey’in ölüm tarihi ve evlerin tapuları konusu artık netleşmişt
Zihniyet değişmeden insanlar değişmez, gelişmez. Afganistan’da zihniyet değişikliğine bütün tarafların ihtiyacı var. Ortak yaşam ülküsünü, iradesini, bilinç ve direncini, ilham verici insan kaynaklarını, adil paylaşım ve yaşam zihniyetini, güven duygularını, yeteneklerini, tercih özgürlüğü ve potansiyelini kaybetmiş bir toplum; kurumsal ve kavramsal değerleri, işleyiş düzeni yok olmuş, taşlaşmış devlet düzeni. Uluslararası sistemin akılcı, gerçekçi desteği olmadan ayağa kalkması mümkün olmayan ve dünya için
Tükendi
“Kimisi işbirlikçi saray hükümetinin, kimisi işgalci İngilizlerin yanında Kurtuluş Savaşı’na karşı çıktı; Türk milletinin varlık yokluk kavgasında ihanet ettiler. Kurtuluş Savaşı sonrasında affedilenler oldu, böylece sayıları 150’ye indi. 150’likler diye anıldılar. Fransız ve Rus devrimlerinde yapıldığının aksine idam edilmediler, hapse atılmadılar, sürgün edildiler. Cumhuriyet’i kuranlar kin tutmadılar, suçun bireyselliği ilkesini dikkate aldılar. 150’liklerin yakınlarını ve çocuklarını suçlu olarak görmed
Bu çalışma, Memluklar devri tarihçilerinden İbn İyas olarak bilinen Zeyneddin Muhammed bin Ahmed’in (öl. 1523 civarında) Bedâyiü’z-Zühûr fî Vekayi‘i’d-Dühûr adlı Mısır tarihinin dördüncü cildinin tercümesidir. Eser, Kansu Gavrî’nin saltanatı dönemine, 906-921/1501-1516 yılları arasında Memluklar Devleti’ne ışık tutmaktadır. Artık bu devirde Memluklar Devleti idarî, malî ve askerî bakımdan tam bir çöküntü içindedir. Sultan Gavrî, istemeyerek, ağlayarak sultan olmuştur. Defalarca memluklar tarafından isyanla
Ömer Seyfettin Osmanlı Türkçesi’nin ömrünü tamamladığı zaman olarak bahsedilen 19 asrın sonlarında dilde ve edebiyatta milliyetçiliğin baş mimarlarından biri haline gelmiştir. Eserlerinde sıklıkla milliyetçi söylemine rastlanmakta ve aynı zamanda milliyetçiliğe farklı yönlerden baktığı görülmektedir. Hayatı boyunca büyük baş yapıtlara imza atmış ve birçok edebiyatçı için ilham kaynağı olmuştur. Gençlere millî şuuru, Türk’ün mefkûresini aşılamayı bir görev edinmiş ve Türklük Ülküsü’nü kaleme almıştır. Okuyuc
Avrupa’nın iki asırlık entelektüel güzergâhını ele alan bu çalışma, yazarların, yayınevlerinin, çevirmenlerin, dergi çevrelerinin ve bilim insanlarının, kısacası kıtanın düşünsel manzarasını biçimlendiren isimlerin üretimlerini ve karşılaşmalarını anlatıyor. Düşünce geleneklerinin fikir alışverişleriyle, aktarımlarla ve zengin temaslarla nasıl gelişip serpildiğini aktarıyor. Konferansların, sergilerin, bilim toplantılarının, edebiyat ve felsefe kitaplarının, çevirinin, üniversitelerin
“Atatürk’e Yönelik Kara Propaganda!”… çalışmaya bu başlığı vermek bizim için her ne kadar üzücü olsa da tarihî misyon, millî görev ve Ata’ya olan minnet borcumuz gereği bu propagandayı organize edenleri deşifre etmek adına elzem bir başlık olduğuna inanıyoruz. “Hurafeler” ise propagandanın sonucu ortaya çıkan efsaneler ve yalanlar yumağıdır. 1940’lı yıllardan beri Atatürk’e karşı sistemli ve bilinçli şekilde yürütülen kara propagandanın temelinde; Ata’nın şahsiyetini, kimliğini, karakterini, ailesini, özel
Samuel Noah Kramer yaşamımda önemli bir yer tuttu. 1950’den itibaren Sumer edebi metinleriyle ilgili çalışmalarına katıldım. Bu kitapta yer alan Prof. Kramer’le yazışmalarım da bu ortamda doğdu, bilimsel üretimimiz dayanışmaya ve dostluğa dönüştü. Kitapta yer alan bu mektuplar da söz konusu bilimsel üretimin birer kanıtıdır. Sonuç olarak bu kitap, bilim insanlarının dayanışmalarının hangi tarihsel köklerden beslendiğini ortaya koyarak, arşivde ölü gibi duran mektuplara ve belgelere can suyu vermektedir.”
Tükendi
İnsanlık, tarih boyunca ölümle yüzleşmekten kaçınmış ve ondan kurtulmak için yollar aramıştır. Ölümün kaçınılmaz olduğunu anladığında ise fiziki varlığının yok olacağı düşüncesiyle savaşabilmek için ölümün ardından gidilecek yeni dünyalar yaratmıştır. Ölüme karşı geliştirilen inanış ve uygulamaların günümüzde Rusya Federasyonu sınırları içindeki Hakas Cumhuriyeti’nde Yenisey Kırgızlarının torunları olarak yaşayan Hakas Türklerinde nasıl şekillendiğini ortaya koyabilmek amacıyla hazırlanan bu çalışmada ölüm,
Evvel Zaman İçinde İstanbul, dünya sahnesinin en önemli kültür kavşağında yer alan bir şehrin, İstanbul’un yazınsal ve görsel bellek kaydının küçük bir resmini sunuyor. Edebiyatın, tarihin ve sanatın aynı potada buluştuğu bir renk ve masal cümbüşü içerisinde İstanbul’un sokaklarında adım adım turlamayı vadediyor. Evvel Zaman İçinde İstanbul, bu şehre gönül vermiş, yolu ve kalbi hep İstanbul’da olan yazarların kaleminden şehrin tarihine, kültürüne, insan ilişkilerine, edebiyatına, eğlence hayatına, mimari
Tükendi
“Işıktan hızlı gidebileceğimizi, zamanda geriye yolculuk edebileceğimizi pek sanmıyorum. Ama geriye gitmeyi kim ister ki zaten! İlerleyebiliriz. Yoksulluğu yenebilir, herkesi doyurabilir, giydirebilir, eğitebilir, biyolojimizin elverdiği ölçüde iyi yaşatabiliriz. Bunu gezegenin atmosferini berbat etmeden, başka canlı türlerini ortadan kaldırmadan yapabiliriz. Çocuklarımıza hayatın kutsandığı, yalanın ayıplandığı, insanları birbirlerine dilleri, cinsiyetleri, renkleri yüzünden düşman eden ideolojilerin çöpe
Tükendi
Bu kitap, Ortaçağda bilim ve felsefenin sekülerizm ve iktidarla ilişkisini ele alıyor. Ortaçağı açan ve kapatan iki bilim insanı, Hypatia ve Galileo üzerinden aklın, din ve iktidarla savaşını anlatıyor. • Cadılıkla suçlanarak öldürülen bilim kadını ve filozof İskenderiyeli Hypatia yalnızca bir efsaneden mi ibaretti? • Hypatia’nın katli ve Galileo’nun yargılanması din ile bilimin çatışmasının mı ürünüydü? • Bilim ve felsefenin, teolojinin hizmetçisi olduğu öğretisi iktidar için araç olarak mı kullanıldı m
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 200-220 / Aktif Sayfa : 11